22 Temmuz 2006

Ege Usulü Kısır ve Yine Şiir






24 Eylül 1945
En güzel deniz:
henüz gidilmemiş olandır.
En güzel çocuk:
henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
Henüz söylememiş olduğum sözdür.

Naızm Hikmet

Merhaba Arkadaşlar
bugün yazıma Nazım Hikmet'in çok sevdiğim şiiri ile başladım. Hep yazımın sonunda şiire yer veririm ama zaman zaman böyle değişiklikler yapacağım! Resimler nasıl buldunuz, çeşitlemeler, her telden her dilden gibi. Şiirlere uygun manzara, çiçek resimleri. Ve tarifimize uygun tahılların yer aldığı resim.
Dün, Sibelimin "Soğanlı Ekmek" tarifini nihayet uyguladım, çok güzel bir hamur, yoğurup dinlendirdim, yoğurma kabının üstüne havlu koydum, bir baktım havlu yükselivermiş, hamur bir şişmiş bir şişmiş, görünce çok hoşuma gitti. Minik somunlar haline getirip tepsi dinlencesinde bırakınca yine kabardılar, puf puf harika ekmeklerim oldu.
Portakal Ağacı'ndan tafifini aldığım 'Kahveli Kurabiye'yi yaptım, çok güzel oldu ama bana bir hayli tatlı geldi, bir de ben bir daha yapınca hamuru buzdolabında dinlendirmemeye karar verdim, aynı un kurabiyesi gibi yapacağım.
125 gr margarine 225-250 gr un koyacağım. Bir de kahveli yapınca nedense piştikten sonra portakal aromalı yapmışım gibi geldi çok hoşuma gitti, bir daha ki sefere filtre kahve ve de portakal kabuğu rendesi koyabilirim. Limon kabuğu da güzel olur ama portakal bambaşka, değil mi ama?
Portakal Ağacı'ndan Hatice Hanımın ellerine sağlık, çok güzel bir tarif. İnsan bir tarifi deneyince hemen bir daha ki sefere kendine göre değişiklikler yapıyor. Ben de un kurabiyesine benzettim, onun tarifinde olduğu 3,5 tatlı kaşığı pudra şekeri koyacağım yalnızca!

Annişim de bugün Egeli (Dalamanlı) yürüyüş arkadaşı Münevver Abla'dan tarifini aldığı kısırdan yaptı. Annem öyle güzel yapıyor ki artık, bu konuda bir hayli iddialı olan Aytülüm ve ben artık kısır yapmaktan vazgeçtik. Haydi tarifini vereyim:
Ege Usulü Kısır (Münevver Abla'dan)

Malzemeler: 1 su bardağı çiğ köftelik esmer bulgur,

3 orta boy soğan,

1/2 demet maydanoz,

1/2 demet dereotu,

1 tatlı kaşığı kuru fesleğen ( ya da tazesi varsa dilediğiniz miktarda ekleyebilirsiniz),

1 tatlı kaşığı tuz,

1 tatlı kaşığüı karabiber,

1 çay kaşığı kimyon,

1 çay kaşığı dolma baharı,

1 çorba kaşığı nar ekşisi (tercihinize göre siz daha çok koyabilrsiniz böylece dilersaeniz hiç limon suyu da eklemezsiniz),

1/2 limonun suyu,

2 çorba kaşığı tuzsuz biber salçası (biber salçanız tuzluysa hiç tuz koymayabilirsiniz),

4-5 tane kornişon turşusu,

1/2 küçük çay bardağı sıvı yağ.

(arzu edilirse sarımsak ta koyulabilir 1-2 diş).

Hazırlanışı:

:) Bulgur yıkanır, suyu süzülür.

:) İnce kıyılmış soğan ile bulgur yoğrulur.

:) Sonra yeşillikler dışında tüm malzemeler eklenir, yoğurmaya devam edilir.

:) En son yeşillilker eklenir, yemek kaşığı ile kısır karıştırılır.

Afiyetle yenir!

Bu hafta ortası kedi dilinin de benim elimden çıkacağı bir tiramisu yapmaya niyetliyim. Yaptığım zaman tarifini sizlerle paylaşırım, Sibelim bulmama yardım etmişti, kaynağını da o zaman belirtirim!

Evet, şimdi de bir kitap önerisi,
Osho'dan "Beden ile Zihni Dengelemek"

Kısa bir Tanıtım:
Bedenle iletişim kurmaya başlayınca işler çok kolaylaşıyor. Bedenin zorlanması gerekmiyor, çünkü beden ikna edilebilir. Bedenle kavgaya girişmek gerekmiyor – bu çirkin, şiddet dolu ve saldırgan olur ve herhangi bir sürtüşme sadece daha fazla gerginlik yaratmaya yarar. O yüzden sürtüşmeye girmeye gerek yok – bırak rahatlık ön planda olsun. Ve Beden Tanrı’nın öyle güzel bir hediyesi ki onunla itişmek tanrıya karşı gelmek ile eşdeğerdir. O bir tapınak… biz içinde yaşıyoruz, o bir mabet. Biz onun içinde var oluyoruz ve ona iyi bakmak zorundayız – o bizim sorumluluğumuz.
Tanıtımı çok ilgimi çekti, ben de ilk fırsatta alacağım arkadaşlar!

Bu arada dün akşam daha önce sinemada seyretmiş olduğum "Genç Kız ve Kral" flimi yayınlandı, yeniden büyük bir keyifle izledim. 13 yaşımdayken Yul Byranner'in başrolünü oynadığı " Kral ve Ben" adlı filmi izlemiş ve bayılmıştım, o komedi ağırlıklıydı, kral hemen her lafının sonunda o meşhur "vesaire vesaire vesaire" sözünü söylüyordu, filmi çok beğenince kitabını 2 günde okumuştum. Jodie Foster'in başrolünü oynadığı film de çok güzel, görsel yönden harika, dramatik öğeler ağır basıyor.
Keşke "Kral ve Ben" yeniden yayınlansa da nostalji yaşasam yine, bir de yine yıllar önce bir film izlemiştim, o da bir harikaydı, "Newyork'ta Bir Pazar Günü" unutulmazlardan biriydi.
Bir kaç ay önce Anthony Qinn'in başrolünü oynadığı "Kasabanın Sırrı'nı izledik, çok çok güzeldi, ben Marlon Brando'nun, Al Pacino'nun, Andy Garcia'nın, Robert Redford'un oynadığı
"Baba" filmini çok izledim, yeniden izleyebilirim, bana göre en dramatik bölümler 1.ve 3. bölümlerdi. Al Pacino ağzını haykırırken ben de gözyaşalrına boğuluyorum, gözünün önünden kaybettiği kadınlar geçiyor, ne kadar dokunaklı sahneler, öyle değil mi?

Bir şiir ile yazımıza başladık, yine şiir ile bitirelim ne dersiniz? Orhan Veli'den "İçkiye Benzer Bir şey" ile sizleri başbaşa bırakıyorum ve sizlere keyifli, mutlu, sağlıklı günler diliyorum!

İçkiye Benzer Bir Şey

İçkiye benzer bir şey var bu havalarda,
Kötü ediyor insanı, kötü
Hele bir de hasretlik oldu mu serde
Sevdiğin başka yerde
Sen başka yerde
Dertli ediyor insanı,dertli,
İçkiye benzer bir şey var bu havalarda,
Sarhoş ediyor insanı, sarhoş...

Orhan Veli Kanık















Hiç yorum yok: