31 Ocak 2014

Beşamel Soslu Ispanak




Merhaba sevgili dostlarım, sömestr tatilinin ilk haftası bitiyor bile, boşuna dememişler sayılı günler çabuk geçer diye. Şimdiden yaz tatilini iple çektiğimi söylemeliyim. Keyfinizin yerinde olduğunu ümit ediyor ve tarife geçiyorum. Tarif Turkcell hanımlar klübünden.
1 kg. ıspanak, 1 soğan, tuz ve karabiberi 1 yemek kaşığı yağda kavurun. Ayrı bir kapta 2 yemek kaşığı un, 3
yemek kaşığı tereyağını kavurup üzerine 2 su bardağı süt ekleyin ve koyulaşana dek pişirin. Fırın tepsisine önce ıspanakları sonra beşamel sosu döküp 170 C fırında pişirin.
Annemin ekledikleri: ıspanağa iki üç diş sarımsak, beşamel sosun üzerine de rendelenmiş kaşar peyniri ekledi.
Bir de bir daha ki sefere ıspanaklarla beşamel sosu karıştırıp fırına öyle koyacak.
Yeniden görüşünceye dek sevgiyle kalın! 

29 Ocak 2014

Aşk Terapi

Aşk nedir?

Tanımını yapmak çok zor. Çünkü o sevene göre, sevilene göre, zamana, koşullara göre değişiyor. Ama değişmeyen bir şey var. Aşk müthiş bir bağlanma enerjisidir. İçinde uçarcasına mutluluğu, hüznü, kaybetme korkusunu, melankoliyi, tutkuyu, öfkeyi, kendinden vazgeçme halini barındıran bir duygular çeşnisidir. Âşıklık hali kolay mıdır? Büyük ihtimalle hiçbirimiz buna "kolaydır" diyemeyiz. Ama hiçbirimiz de ondan kaçamayız. Çünkü onsuz olamayız. Üstelik aşk tüm zorluğuna rağmen insanı çoğaltan, olgunlaştıran, incelten, sadece sevdiğiyle değil, kâinatla bütünleştiren bir tecrübe değil midir?

Hz. Mevlana diyor ya: As?ksız olma ki o?lu? olmayasın, As?kla o?l ki diri olasın. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu kez bizleri aşk üzerine düşünmeye, aşkın gerçekte ne olduğunu anlamaya, zorluklarıyla birlikte oldurucu, olgunlaştırıcı yönlerini keşfetmeye davet ediyor. Başta Hz. Mevlananın Mesnevisi olmak üzere Doğunun bilgeliğini taşıyan eserlerden, isimlerden aktardığı hikâyelerle, hikmetlerle başa geldiyse büyük bir lütuf olan aşkı sağlam bir ilişkiye dönüştürmeye yönelik tavsiyelerde bulunuyor.
(Tanıtım Bülteninden)

D&R'da ön sipariş tarihi 1 Şubat 2014, tedarikçi firmaya göre tarihi değişebilirmiş.



26 Ocak 2014

Mucizeler Atölyesi


"Hiçbir yaranın kabuğu diğerine benzemez."

Millienin hayatı bir gece alt katta çıkan yangınla altüst olur. Kendisini dışarı atmadan önce yangından hangi eşyalarını kurtarması gerektiğini düşünür. İşte o sırada, manevi değeri olan hiçbir eşyasının olmadığını, ne bir anısının, ne de haber verecek kimsesinin olduğunu anlar.
Bir lisede öğretmenlik yapan Mariette, kendisini sürekli suçlayıp aşağılayan kocası ve sorunlu öğrencileri arasında sıkışıp kalmış bir kadındır. Haftada iki kez gittiği psikiyatrist de sorunlarına çözüm bulamaz. Sabrının taştığı bir gün öğrencisine sert bir tokat atıp merdivenlerden tehlikeli bir şekilde düşmesine neden olur.

Mike karısından ayrılıp artık sokaklarda yaşamaya başlamıştır. Bu duruma gelmesinin sebebi olan eski karısını ne kadar çok düşünürse o kadar çok acı çekeceğinin farkındadır. Tek korkusu sundurmasına sığındığı apartman sakinlerinin onu kovma ihtimalidir.
Kendilerini aşılamaz bir duvarın dibinde gören, zorlukların girdabında çaresizce dönüp dolaşan Mariette, Millie ve Mikeın hayatı, günün birinde, Jean adında esrarengiz bir adamın açtığı Mucizeler Atölyesinde kesişir. Parçalanmış ruhları atölyesinde tamir ederek eski mutlu günlerine dönmelerini sağlayan Jeanın sırrı neydi?
(Tanıtım Bülteninden)







20 Ocak 2014

Pamuk İpliğinden Hayaller


En fazla hasar görmüş, parçalanmış bir kalpte bile yeşermeyi bekleyen bir umut vardır daima... Hayat dediğimiz bu inişli çıkışlı yolculukta, düştüğümüzde bizi elimizden tutacak melekler bulunur. Bu melekler, kâh birlikte güldüğümüz kâh birlikte ağladığımız dostlarımızdır. Umut kapısını birlikte aralayan dört kadın...

Evelyn Dixonın tek hayali, yaşamın sahteliğinden sıyrıldığı bir yerde kendine yeni bir yol çizmek ve yapmayı çok sevdiği kırkyama işi üzerine bir dükkân açmaktır. Başlangıçlar her zaman zordur ama bu başlangıçlar yeni dostluklarla anlam kazanır. İşte tam bu noktada Evelynin karşısına, taşındığı kasabanın ileri gelenlerinden Abigail Burgess, annesinin ölümünden dolayı teyzesi Abigailı suçlayan Liza ve kendini kariyer yapmaya odaklayan Margot çıkar.

Adeta bir kırkyama gibi eğri büğrü hayat kumaşını birleştirecek olan bu dört kadın, kendini keşfetmekle kalmayıp Pamuk İpliğinden Hayaller işleyecektir.

"Oldukça yetenekli bir yazar... Yükselişini izlemeye hazır olun!"
-Debbie Macomber-
(Tanıtım Bülteninden)

15 Ocak 2014

Arşivden Waffle

 

Merhaba dostlarım, nasılsınız? Annem yanıma geldi, keyfim pek bi yerinde! Sizlerin de keyfi yerindedir umarım! Güldal kuzumun yaptığı waafle tarifi arşivden, hatırlayalım istedim. Tariflere de uzun bir süre ara vermek istemedim doğrusu!
Tarife geçiyorum.

Malzemeler (4 kişilik) :
1/2 kg süt
1 yumurta
50 gr tereyağ
125 gr pudra şekeri
300 gr un
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu

Yapılışı:
Önce yumurta ile pudra şekeri çırpılır. Azar azar süt eklenir. Tereyağı eritilir. Un, kabartma tozu, vanilya eklenir. Çırpılmaya devam edilir. Waffle makinesi varsa birer kepçe dökülerek pişirilir.
Afiyetle yenir!

Dostlarım en kısa zamanda yeniden görüşmek üzere, dostça kalın!














































Mutluluğun Öteki Yüzü



Gerçek mutluluk nedir, nerededir? Peki, onu bulmak için ne kadar ileri gidebilirsiniz?

Ella Beene için mutluluk eşi Joe ve Joenun önceki evliliğinden olan iki küçük çocuğuyla kurduğu mutlu yuva demektir. Ancak bir yaz sabahı Joeyu onlardan sonsuza dek koparan acımasız dalga, sadece onu değil sırlarını da beraberinde götürür. Üç yıl boyunca çocuklara kendi öz evlatlarıymışçasına bağlanan Ellanın hayatı, cenaze töreninde çocukların biyolojik anneleri Paigein ortaya çıkmasıyla da tamamen altüst olur.
Joeyla evlilikleri boyunca Paigein Joeyu ve çocukları terk edip gittiğini ve ortadan kaybolduğunu sanan Ellanın kalbinde tarifsiz bir acı, elindeyse çözülmesi gereken yepyeni bir bulmaca vardır artık. Bir yandan canından çok sevdiği çocukları için Paige ile velayet savaşı verirken, diğer yandan Joenun ona miras bıraktığı diğer şeyin, yani hiç açılmamış mektupların içinde pusuda bekleyen sırların ardındaki gerçeği öğrenmek zorundadır. Ella, kalp ağrıları ve gözyaşlarıyla dolu bu yolculukta her şeye rağmen umut etmeyi bir kez daha hatırlayacaktır.
Seré Prince Halversonın duygu yüklü kaleminden dökülen Mutluluğun Öteki Yüzü, herkesi derinden etkileyecek, yüreklerinize kazınacak türden bir roman.

Yağmur Sonrası


II. Dünya Savaşının tam ortasında yaşanan yasak aşk ve işlenen korkunç bir cinayet...

Umut tükenmiş gibi görünse de ikinci şans her zaman vardır... Ya yoksa?

Anne Calloway ne kadar çabalasa da yetmiş yıldır peşinden gelen anıları bir türlü aklından silemiyordur. Bora Bora Adasından adına gelen gizemli bir mektup ise adeta kapanan yarasını yeniden açar.

1942 yazında, II. Dünya Savaşının en hararetli zamanında Bora Bora Adasında görev almak için orduya hemşire olarak katılan Anne, genç, güzel ve nişanlı bir kadındır. Ancak orada hiç hesap etmediği bir durumla karşılaşır. Aşk… Kalbini tutkuyla dolduran, yakışıklı asker Westry Greene karşı koyamaz. Kısa sürede aşkları, adadaki amber çiçekleri gibi filizlenirken, sazdan çatısı olan bir bungalovun altında gizli bir dünyayı paylaşırlar. Ta ki bir gece tüyler ürperten bir cinayete şahit olana kadar... Savaş rüzgârıyla ayrı yerlere savrulan çift, bir daha asla bir araya gelemez. Peki Anne, onca sene sonra çıkagelen bu mektubun izinden gidip taşıdığı vicdan azabını sonlandırabilecek midir?

Ya siz, araya zaman, mekân, kişiler girse de gerçek aşkın peşinden gitmeye cesaret edebilir misiniz?
Mart Menekşeleri ile gönüllere taht kuran Sarah Jiodan muhteşem bir başyapıt... Yağmur Sonrası ile tutkunun zaman tanımayan öyküsünü okurken, gözyaşlarınıza hâkim olamayacaksınız.

"II. Dünya Savaşında Pasifikin tam ortasında kalan, yürek burkan muhteşem bir aşk hikâyesi."
Kristin Hannah

12 Ocak 2014

Ne Yaptım Ben Sana?


"Deli misin Mark? Bu yüzden mi böylesin? Deli misin sen? Deli olduğunu biliyor musun, yoksa olmadığını mı düşünüyorsun? Seni yöneten delilik olmalı. Bana o ağza alınamayacak şeyleri hastalıklı ve zalim ruhun yüzünden yapıyor olmalısın. Peki bunun sebebi ne Mark? Sana da başka biri mi kötü şeyler yaptı? Bu fikirlerin kaynağı ne? Davranışların sana neşe mi veriyor üzüntü mü? Bana üzüntü veriyor Mark, bana üzüntü veriyor.

Beni aldın ve geriye eskiden içinde bir insanı barındıran bu kabuk kalana kadar, yıllar boyunca yavaş yavaş parçalara böldün. O kabuğun içinde ben vardım ama ben gittim, geriye yalnızca kılıf kaldı. Ben gittim ve bunu bana sen yaptın. Neden ben Mark? Neden beni seçtin? Benim yapacağım çok şey vardı, verecek çok şeyim vardı. Benim bir hayatım vardı…"

"Paramparça olmuş hayatını yeniden kurmaya çalışan bir kadının verdiği mücadele… hem çok sürükleyici hem de yürek sızlatıyor… harika yazılmış." Closer
(Tanıtım Bülteninden)

7 Ocak 2014

Patatesli-Peynirli Börek



Sevgili dostlarım merhaba, nasılsınız? Ben iyiyim, dün annem İstanbul'a döndü. Haftaya Salı günü yanıma gelecek o zaman daha iyi olacağım! Blogta yine üst üste kitap tanıtımı yaptığımı fark ettim. Bu yüzden Güldal ablamın yaptığı böreği hatırlatmak amaçlı yeniden yayımlıyorum. Yani şu anda bende yeni bir tarif yok. Yeni bir tarif uygular ugulamaz blogta siz dostlarımla paylaşacağım.

Malzemeler:
4 haşlanmış patates
½ su bardağı beyaz peynir rendelenmiş
½ su bardağı kaşar peyniri
Arzuya göre pul biber ve karabiber
3 tane yufka
1 su bard. süt
1 yumurta
½ çay bardağı ay çiçek yağı
1 ya da 2 çorba kaşığı ay çiçeği yağı
1 çay bardağı su
Çöre otu
 Yapılışı:
1- Patatesler ezilir, kaşar ve beyaz peynir karabiber, pul biber karıştırılır, iç hazır hale getirilir.
2- Ayrı bir kasede suyla ay çiçek yağı çırpılır. Yufkanın bir tanesi yayılır, yağlı ve sulu (1 ya da 2 çorba kaşığı ay çiçeği yağı, 1 çay bardağı su) karışım sürülür, üzerine ikinci  yufka konur, yine ıslatılır, üçüncü yufka konur, ıslatılır.
3- En sonunda  yufkalar 16 eşit parçaya bölünür. Patatesli karışım geniş kısımlara yayılır, sigara böreği gibi sarılır. 
4-Sonra  börekler yumurtalı, sütlü, ay çiçek yağına batırılıp çıkarılır.   
5- Yağlı kağıt konulmuş  fırın tepsisine dizilir. Üstüne çöre otu serpilir. 180 C de üstleri kızarana dek pişirilir.

Yeniden görüşünceye dek dostça kalın!





































Cennetin Rengi


Sophie Duncan herkesin hayalini kurduğu bir hayatı yaşıyordur. Başarılı olduğu bir işi, mutlu bir yuvası ve bu yuvayı neşesiyle taçlandıran bir de iki yaşında kızı vardır. Ancak bir gün aldığı bir haberle tüm dünyası altüst olur. O zamana kadar yaşadığı hayatın bir yalandan ibaret olduğunu anlayan Sophie, artık kaderini karşılama vaktinin geldiğinin farkındadır. Yok saydığı annesiyle yüzleşerek geçmişindeki sırların kilidini açacaktır. Ve öyle bir an gelecektir ki gerçekten yaşamakla sevmenin ne demek olduğunu doğaüstü bir olayla keşfedecektir.

Cennetin Rengi her zaman umut vardır dedirten muhteşem bir hikâye. Aşkın gücünü, kendini yeniden keşfetmeyi, kalp kırıklığını ve iyileşmeyi anlatan bu romanı okurken, sayfaların akıp gittiğini anlayamayacaksınız. "Bu kitap tam anlamıyla yürek burkuyor." Romantic Times
(Tanıtım Bülteninden)

3 Ocak 2014

Beyoğlu'nun En Güzel Abisi


Yılbaşı gecesi işlenen bir cinayet... Tarlabaşının arka sokaklarında bulunan bir erkek cesedi. Öldürülmüş erkeklerin en yakışıklısı, belki de en kötüsü. Karanlık sırların ortaya çıkardığı utanç verici bir gerçek. Gururlarının kurbanı olmuş erkekler, onların hayatlarını yaşamak zorunda olan kadınlar. Bu cinayetler yatağında, bu kötülükler bahçesinde, bu insan eti satılan can pazarında masumiyetini korumaya çalışan bir adam. Bir zamanlar İstanbulun en gözde yeri olan Beyoğlunun hazin hikâyesi.

Karanlık... Soğuk havayla iyice ağırlaşan bir karanlık. Uzaklardan şarkılar geliyor kulağına, neşeli kadın çığlıkları, ayarını yitirmiş sarhoş naraları, biri küfrediyor belki ana avrat, belki ağlıyor biri hıçkıra hıçkıra, belki biri sessizce ölüyor bu gürültünün, bu hengâmenin ortasında. Umurunda değil. Hepsinden sıyrılmış, sadece öfke...

Nereye gittiğini bilmeden yürüyor, nefret tarafından kuşatılmış olarak. Kıskançlık denen o canavar, çelikten pençesine almış yüreğini, habire sıkıyor. "Kadınlar," diyor bir ses zihninin derinliklerinden... "Kadınlar, onlarla oynayamazsın... Oynadığını zannedersin ama bir de bakmışsın, asıl oyuncak sen olmuşsun." Hayatına giren kadınların yüzleri beliriyor sokağın zemininde. Birer birer düşüyor görüntüleri ayaklarının dibine. Hepsinin boynu bükük, hepsinin gözlerinde keder. Hepsi üzgün... Aldırmıyor, bir su birikintisiymiş gibi basıp geçiyor üzerlerinden ama yeniden düşüyor görüntüler zemine. "Kadınlar," diyor o ses yine, "Kadınlardan asla kurtulamazsın, hayaletleri hayatın boyunca seni takip eder."
(Tanıtım Bülteninden)

Sabah Uykum


Belki bir kitabın aynı sayfasında ağlamışızdır. İşte bu haberimiz olmadığı halde dünyanın en güzel karşılaşması olabilir.

Ben anlam veremiyorum yani neden bittiğine değil madem bitecekti neden bu kadar hevesli başladık? Ben ikimizdeki bu hevese anlam veremiyorum. Ne oldu bize bilmiyorum ama iyi şeyler olmadığını çok iyi biliyorum. Ya çok yanlış zamanda karşılaştık ya da hiç karşılaşmaması gereken iki insandık. Biz neydik bilmiyorum. Sevgili desem değil, aşık desem değil bildiğin rastlantıydık işte ondan öte gidemedik.
(Tanıtım Bülteninden)

Bukre


Güzellik, bakmayı bilen gözdedir sevgilim. Artık kendime layık olanı seçebiliyorum sayende. Bir insanın gözlerine bakıp, kalbini görebiliyorum her seferinde. Eskisi gibi değilim. Neden mi senden çok daha öndeyim? Herkesin dünyası kendi gördüğü kadardır sevgilim. Sen önüne bakarken, ben uzakları ezberledim. Sen olup bitenlerle ilgilenirken, ben olmayanın izindeydim.

Çivi çiviyi sökermiş, yalnızlığı kanatan hüzünlü şarkılar, yalnızlığa iyi gelirmiş. İşte ben bu şekilde hayata karşı direndim. Keşke bana akıl vereceğine, aklımı alacak kadar beni sevseydin. Ben, bir çocukluk edip büyüdüm işte! Sen büyümüşsün ama doğmamışsın bile. Ben, senin doğrundum sevgili. Ötekiler gelip geçerdi. Sen doğru olanı değil, geçerli olanı seçtin. Terk etmek kazanan olmaya yeter zannettin.

Bana, bir veba busesi bırakıp gittin; bak şimdi yerini başkaları aldı. Bu aşkın vebası sende, busesi bende kaldı. Seçtiğin yolda sana mutluluklar diliyorum. Unutmak alışmaktır. Unutursun demiyorum… Ama alışacaksın biliyorum.
(Tanıtım Bülteninden)