28 Ağustos 2011

Bayramınız Kutlu Olsun


Tüm sevdiklerinizle şeker tadında bir bayram geçirmeniz dileğiyle!

25 Ağustos 2011

Deniz Fasulyesi


Deniz börülcesini bilirdik,Ayvalık'ta deniz fasulyesi ile de tanıştık. Tadı çok çok hafif ve lezzetli!

Yapımına gelince,saplarından ayrılır, kaynayan suda 5-6 dk. haşlanır. 1,2 diş sarımsak,tuz,sızma zeytinyağ ve bol limon eklenir. Karıştırılır. Arzu edilirse domates te eklenebilir. Biz ikinci kez yaptığımızda domates koymadık.
Afiyetle yenir!


24 Ağustos 2011

SEVGİNİN GÜCÜ


İkinci bebeği olacağını öğrenince çok sevindi. 3 yaşındaki oğlunu doğacak kardeşi için hazırlamaya başladı…

Bebeğin kız olacağı anlaşıldı. Oğlu annesinin karnındaki kardeşine her gün şarkı söyledi. Kardeşini daha görmeden bir sevgi bağı oluştu.

Zamanı geldi, doğum sancıları başladı. Fakat bir sorun vardı. Doktorlar çaresizdi. Bir sezaryen ameliyatı gerekiyordu.

Ameliyat çok zor geçti. Sonunda bebek doğdu. Bebeğin durumu ciddiydi.

Bebek, yoğun bakım ünitesine kaldırıldı. Günler geçtikçe küçük kızın durumu kötüye gidiyordu. Doktorlar üzgündü, çocuğun kurtulma ümidi yoktu. Bebekleri için evlerinde bir oda düzenlemişlerdi. Şimdi, cenaze için hazırlanıyorlardı.

Oğulları, kız kardeşini görebilmek için yalvarıyordu.

-Kardeşime şarkı söylemek istiyorum- diyordu.

Ama yoğun bakım ünitesine çocukların girmesi yasaktı.

Sonunda kadın kararını verdi. Bebeği nasıl olsa ölecekti. Çocuğunun kardeşini görmesini engellemeyecekti. Ne yapıp edip çocuğu içeri sokacaktı.

Oğluna, oldukça büyük gelen bir ziyaretçi giysisi giydirdi ve yoğun bakım ünitesine soktu. Çocuk yürüyen bir çamaşır torbası gibiydi. Başhemşire onun bir çocuk olduğunu fark etti.

-O çocuğu içeri sokamazsınız- diye uyardı.

Kadın başhemşireye dönerek bağırdı:

-Oğlum kız kardeşine şarkı söylemeden buradan çıkmayacak.

Oğlunu kız kardeşinin yatağına götürdü.

Küçük kız yaşam savaşını yitirmek üzereydi. Çocuk, bir süre kardeşinin yüzüne baktı. 3 yaşındaki bir çocuğun saf, temiz, pırıl pırıl sesiyle şu şarkıyı mırıldandı:

-Sen benim gün ışığımsın, tek gün ışığım, gökyüzü griyken beni mutlu edersin.

Küçük kız bu sesi tanıdı, aniden tepki verdi. Kalp atışları düzelmeye başladı. Annesi:

-Şarkıyı sürdür- dedi oğluna. Küçük çocuk devam etti:

-Seni ne çok sevdiğimi asla bilmeyeceksin, lütfen gün ışığını benden alma bebeğim.

Çocuk şarkıyı sürdürdükçe, bebek, kesik kesik nefes almasını hızlandırdı. Annesi, göz yaşları içinde:

-Devam et oğlum- dedi.

-Geçen gece uyurken rüyamda seni kollarıma aldığımı gördüm bebeğim.

Şimdi, onu içeri almak istemeyen hemşirenin yüzü de gözyaşları içindeydi.

Bütün hastane personeli, doktorlar başlarına toplanmıştı. Annesi de coşkuyla şarkıya katıldı.

-Seni ne çok sevdiğimi asla bilmeyeceksin bebeğim. Lütfen gün ışığını benden alma.

Anne, oğul şarkılarını sürdürdü. Ve küçük kız birkaç gün sonra iyileşti. Abisine, annesine, odasına kavuştu.


Sevdiğiniz insanlar için ümidinizi kesmeyin.

Sevgisiz, ümitsiz kalmayın.

Söz yürekten çıkarsa yüreğe gider. Dilden çıkarsa kulağı aşamaz.



18 Ağustos 2011

BİZE VERMEKTEN BAHSET



"sahip olduklarınızdan verdiğinizde,
çok az şey vermiş olursunuz;

gerçek veriş, kendinizden vermektir.

çünkü sahip olduklarınız, yarın ihtiyacınız olabilir
diye saklayıp koruduğunuz şeylerden ibaret değil mi?

ve yarın, kutsal şehre giden hacılari takip ederken, kemiklerini,
iz bırakmayan kumlara gömen fazla uyanık bir köpeğe ne getirebilir?

ve ihtiyaç korkusu da, ihtiyaçtan başka birşey değil midir?

kuyunuz tamamen doluyken susuzluktan korkmak,
tatmin olamayan bir susuzluk göstermez mi?

çok fazla şeye sahip olup, çok az verenler, bunu
gösteriş isteyen gizli arzuları için yaparlar,
ki bu da armağanlarını yararsız kılar.

ve bazıları vardır ki, çok az şeye sahiptirler ve hepsini verirler.
bunlar hayata ve hayatın definesine inananlardır,
ve kasaları hiç boş kalmaz.

bazıları sevinçle verirler, bu sevinç onların ödülüdür.

bazıları ise ıstırap içinde verirler ve bu acı onların vaftizidir.

ve bazıları vardır ki, ne vermenin acısını hissederler,
ne sevinç ararlar, ne de bir erdemlilik düşüncesi taşırlar;

onlar, şu vadideki mersin ağacının kokusunu salısı gibi verirler.

böyle kişilerin ellerinde tanrı dile gelir ve onlarin gözlerinden tanrı, dünyaya gülümser.

istendigi zaman vermek güzel bir davranış olabilir; fakat
istenmeden, ihtiyacı hissederek vermek çok daha anlamlıdır.

ve cömert olan için, verecek kimseyi aramak, veriş olayından daha fazla sevinç getirir.

vermekten alıkoyacağınız herhangi bir şey olabilir mi?

sahip olduğunuz her şey bir gün verilecektir.

öyleyse şimdi verin ve vermenin hazzını mirasçılarınız değil siz yaşayın..

çoğunlukla şöyle dersiniz:
'vereceğim, ama hak edeni bulabilirsem.'

ne koruluktaki meyve ağaçları böyle düşünür, ne de çayırdaki sürüler.

onlar, saklandığında çürüyecek olanı, yaşayabilsin diye verirler.

herhalde kendisine günler ve geceler verilmesini hak eden
bir kişi, sizden gelebilecek şeyleri de hak eder.

ve hayat okyanusundan içmeye hak kazanmış bir insan,
sizin küçük ırmağınızdan da bir bardak su alabilir.

faydasından öte, kabul etmenin gerektirdiği cesaretten ve
güvenden daha büyük bir değer var mıdır?

ve siz kim oluyorsunuz da, onların göğüslerini yırtarak
gururlarını korunmasızca ortaya seriyor, sonra da onlarıin değerlerini örtüsüz ve gururlarını
utanmasız olarak değerlendiriyorsunuz?

önce kendinizi vermeye hak kazanmış ve verme olayında bir aracı olarak görün.

çünkü gerçekte herşeyi veren hayattır ve siz kendinizi bir verici olarak belirlediğinizde,
sadece bir tanık olduğunuzu unutuyorsunuz.

ve siz alıcılarr, ki hepiniz bu gruba dahilsiniz,ne kendinize
ne de size verene bir boyunduruk yüklememek için,
hiç bir minnet hissi taşımayın.

bunun yerine, armağanları kanat yaparak, verenle beraber yükselin;

çünkü borcunuzu gereğinden fazla abartmak, annesi özgür yürekli dünya, babası evren olan cömertlik olgusundan şüphe etmek demektir..."

Khalil Gibran

11 Ağustos 2011

Simit-Çay


Bu dünyanın en güzel şeyi simit ve çay! Başka söze gerek var mı?

10 Ağustos 2011

Kurt Seyt ve Shura


Son günlerde Hande ablanın verdiği Kurt Seyt ve Shura'yı okudum. Okumak istediğim bir kitaptı, bulunca kaçırmadım. Ve bugün bitirdim.
Nermin Bezmen'in emeğine sağlık! Önceleri biraz durağan geldi, sıkıldım, sonra hareketlendi. Böylesine büyük ve güzel bir aşk olamaz! Çok etkileyici! Mutlaka edinip okumanızı öneririm!
Sonra ne mi yaptım, hemen Nermin Bezmen'in "Gönderilmeyen Aşk" isimli kitabına geçtim.


Kitapta şu sorulara yanıt aranıyor, bir kadın ne zaman sevgilinin ardından tuttuğu yasın bittiğine karar verir? Ne zaman kendini aşkın kollarına bir kez daha teslim eder? Yeniden tutkunun kanatlarıyla uçmak, vâr olmak için… Nermin Bezmen'in yalın, etkileyici dille yazdığı romanlarını okumanızı öneririm!
Yeniden buluşuncaya dek sevgiyle kalın!

Dereotlu Poğaça



Merhaba sevgili dostlarım! Sevgili arkadaşım Dilek, beni kırmadı ve tarifi yazıp gönderdi. Ben de aynen yayımlıyorum! Tadının da hele bir de ılıkken nefisss olduğunu belirtmek istiyorum!Tarife geçiyorum.

Malzemeler:

1paket margarin

2 yumurta

1 su bardağı yoğurt

1 yemek kaşığı sirke

1 kabartma tozu

isteğe göre biraz tuz

1/2 demet dereotu

alabildiği kadar un

Yapılışı:

önce iki bardak una yumurtanın 1tanesini tam 1 tanesinin beyazı katılır(sarısı üzerlarine sürmek için ayrılır)
erimiş margarin eklenir diğer malzemeleri koyulup yoğurulur.unu kendi kararınıza göre
ekleyin.Hamuru yarım saat dinlendirin.içine istediğiniz malzemeyi koyun. Fırın önceden ısıtılır. 180 derecede pişirin. Sonrası afiyet olsun:))

8 Ağustos 2011

Güzel Bir Öğleden Sonrası


Dün, denizdeydik. Derken burada tanıştığım ve çok sevdiğim annemin arkadaşı Hande abla bizi aradı. Kek yapmış, çaya çağırdı. Hazırlandık, gittik. Hande abla, yaşadığı zorluklara rağmen (anneciği hasta) iyimser ve olumlu bir insan! Ondan olumlu enerji yüklendim bol bol ve yaşama sevincim arttı.
Gittiğimiz zaman yine burada tanıştığım, olumlu, mücadeleci arkadaşım Dilek'i çağırdım, O da çaya geldi. Ve biz, çay bahane sohbet şahane çok güzel saatler geçirdik.
Dilek, elinde poğaça ile geldi. Poğaça da, Hande ablanın yaptığı kek te şahaneydi.
Ben, öncelikle Hande ablanın daha önce de yaptığı ama bu kez ilaveler yaptığı kekinin tarifini aldım. Onu siz dostlarımla paylaşacağım!Dilek'in poğaçasının tarifini daha sonra alacağım ve de paylaşacağım.


Kahveli Kek

Malzemeler:

3 yumurta

1 dolu dolu çorba kaşığı yoğurt

1/2 çay bardağı süt

1 su bardağı toz şeker

kabartma tozu

vanilya

1 kahve fincanı sıvı yağ

aldığı kadar un

1 çorba kaşığı filtre kahve

isteğe bağlı olarak 50 gr ceviz

2,3 çorba kaşığı yaban mersini


Yapılışı:


Yumurta, vanilya çırpılır, şeker eklenir. Yoğurt konulur, çırpılmaya devam edilir.
Süt eklenir. Un, kabartma tozu eklenir. Karıştırılır. Daha sonra filtre kahve eklenir, karıştırılır. Arzu edilirse yaban mersini ve ceviz eklenip karıştırılır.
Vee kek kalıbına bir kahve fincanı yağ dökülür, şöyle bir döndürülür ardından kek harcının içine kalan yağ dökülür, karıştırılır.
Orta dereceli fırında 45 dk pişirilir. Afiyetle yenir!

Yeniden buluşuncaya dek dostça kalın!



3 Ağustos 2011

Enginarlı Bulgur Pilavı


Merhaba dostlarım, tatil devam ediyor. Ama bitmesine az kaldı. Bu arada ben, Ayvalık'a bir kez daha aşık oldum. Öylesine çok istiyorum ki burada görev yapmayı. Umarım dileklerim gerçekleşir.
Şimdi gelelim mi enginarlı bulgur pilavının tarifine? Biz, pirinçle yapılanı okumuştuk, bulgura uyarladık. Hiç pişman olmadık, çok ta nefis bir bir pilav yemiş olduk.Mutlaka deneyin derim.

Malzemeler:

5 tane ayıklanmış enginar

1 su bardağı bulgur

1,5 su bardağı su

2 büyük baş kuru soğan

1 çay bardağı sıvıyağ

1 demet dereotu

1 yemek kaşığı salça

Yapılışı:

Enginarlar haşlanır. Üçgen olarak kesilir. Kuru soğan yağ ile kavurulur. Bulgur eklenir, o da kavrulur.
Salça eklenir. Su konur. Tuz,karabiber eklenir. Daha sonra enginarlar konur. Kısık ateşte pişirilir. Pilavın altı kapatılınca bir demet ince kıyılmış dereotu konur.
Afiyetle yenir!

Yeniden görüşünceye dek dostça, sevgiyle kalın!