31 Mart 2007

Hafta Sonu Keyfi Eşlikçisi Lezzetler!

Annişimin sürprizi Ispanak Borani'si nasıl görünüyor ama?
Selammm, nihayet yeniden birbirimize kavuşabildik! Hafta sonumuz nasıl geçti arkadaşlar, umarım çok iyi ve keyifli geçmiştir, bizimki iyi geçti, bol bol dinlendik, keyif yaptık.
Cuma günü annişimle birlikte Humus yaptık. Annişim ayın gün bana sürpriz olarak en sevdiğim yemeği yani Borani’yi yapmış. Ispanağı en çok o şekilde seviyorum desem yalan olmaz! Bir de yıllar önce babamı ziyarete gittiğimde ondan ıspanağın salatasının da yapılabileceğini öğrenmiştim şaşırarak. O şaşkınlık ta neymiş ki şimdi yemek yapan komşularımın Ispanak Pastası yaptıklarını görüyorum, ilk fırsatta denemek istiyorum!
Şimdi annişimin nefis Ispanak Borani’sinin tarifine geçelim mi?
Malzemeler:
500 gr ıspanak,
1 çorba kaşığı un,
2 çorba kaşığı Becel ya da Mavi-Yeşil Light Margarin,
125 gr süt,
1 tatlı kaşığı deniz tuzu,
2 baş kuru soğan,
200 gr tavuk ya da hindi kıyması,
1 kahve fincanı pirinç,
1 çorba kaşığı Antep salçası,
arzuya göre karabiber,
Yapılışı:
1- Yıkanmış, ayıklanmış ve ince ince kıyılmış ıspanak bir tencereye konur, üstüne 1 kahve fincanı pirinç eklenir. Ispanak, susuz olarak haşlanır.
2- Diğer bir kapta 1 çorba kaşığı un, 2 çorba kaşığı margarin ile kavrulur, 125 gr süt eklenir, kaynayınca altı kapatılır ve ıspanak ile karıştırılır. Servis tabağına alınır.
4- Üstüne kavrulmuş kıyma ya da kuşbaşı et konularak servis yapılır.
Biz, bol soğan ile kavrulmuş tavuk kıymasını Boranimizin üzerine koymayı tercih ediyoruz.
Afiyetle yenir!
Not: Ispanak, sebze yemeyen, seçen çocuklara da sunumu cazip hale getirilerek, süslenerek yedirilebilir! Çocuklara, süsleyerek, eğlenceli hale getirerek sağlıklı her türlü yiyeceği yedirmek mümkün!

Şimdi sıra tadını çok özlediğim, tadını çıkararak yediğim Humus tarifine geldi.
Bu tarif, çocukluğumdan beri çok sevdiğim, güler yüzlü bulduğum, sohbet eder gibi yazdığı yazılarını zevkle okuduğum rahmetli gurme Tuğrul Şavkay’dan! Yaklaşık 20-25 yıl kadar önce Hürriyet Gazetesi’nin yayınladığı iki ciltlik Yemek Ansiklopedisi’ni yayına hazırlamış. Ölümüne çok üzüldük, yapacak, anlatacak, paylaşacak daha çok birikimi vardı, çok derin ve geniş bir kültüre sahipti, çok genç bir yaşta, yaratıcılığının zirvesindeyken öldü. Allahtan rahmet diliyoruz ve çok güvenerek uyguladığımız tarifine geçiyoruz.
Tahinli Humus
Malzemeler:
2 su bardağı nohut,
1,5 su bardağı tahin,
½ tatlı kaşığı tuz,
½ tatlı kaşığı kimyon,
4 diş ezilmiş sarımsak (biz iki büyük diş sarımsak kullandık),
2 limonun suyu (eğer limon suluysa bir tane limon suyu yeterli),
5-6 dal maydanoz,
1 tatlı kaşığı kırmızı biber,
2 çorba kaşığı zeytinyağı.
Yapılışı:
1- Nohutu en az dört-beş saat ılık suda ıslattıktan sonra yumuşayıncaya kadar haşlayın. Soğuyunca nohutların kabuklarını ayıklayın. Ezerek bir tel süzgeçten
geçirin (dilerseniz bu sonuncu işlemi robotta yapabilirsiniz).
2- Nohut püresine azar azar tahin, tuz, kimyon, sarımsak ve limon suyunu yedirerek katın. Bu işlemi yaparken bir tahta kaşıkla sürekli karıştırın.
3- Humusu bir servis tabağına aktarıp üzerini maydanozla süsleyip kırmızı biberle karıştırılmış zeytinyağı gezdirerek servis yapın.
Bu tarifleri şiddetle öneriyorum, umarım beğenir denersiniz, deneyiminizi, düşüncelerinizi benimle paylaşırsınız.
Bugün, sizlerle okuduğum ve çok çok beğendiğim, kedili, hayvanlar ile ilgili kitapları paylaşmak istedim.
En Güzel Kedi Hikayeleri çok çok esprili bir dille yazılmış öykülerden oluşuyor, kedilerin hiç te sanıldığı gibi nankör olmadıklarını yaşayanlar anlatıyor, kedi sevenlerin yüreğini sıcacık bir kitap. Hem belki kimbilir, kedi istemeyen, büyük konuşanların da yüreğini yumuşatır, ne dersiniz? Şiddetle önerdiğim bir öykü var ki o da Rudyard Kipling tarafından kaleme alınmış olan "Başına Buyruk Kedi" adlı öykü!
İkinci kitabımız ise Tavuk Suyuna Çorba Hayvanseverlerin Yüreğini Isıtacak Öyküler adlı kitap.

Hayanları kendisinden üstün görenlerin, saygı duymayı bilenlerin yüreğini fethedecek öykülerden oluşuyor. Bu dünyada biz insanlığı aslında onlardan öğreniyoruz, vefa, karşılıksız sevgi, minnet onlarda var, bizde yok. Diileri var ama bizim gibi konuşamıyorlar, kendilerini savunamıyorlar diye işkence uygulamaktan vazgeçtiğimizde, savunmasız varlıklara ne kadar büyük zararlar verdiğimizi fark ettiğimizde biz susacağız, onlar konuşacak, bizlereyaşam ile, nasıl davranılması gerektiği ile ilgili büyük dersler verecekler eminim!
Biz ki kendi bencil zevkelrmiz uğrunda en vahşi hayvandan daha vahşi davranışlar içerisindeyiz, sırf daha fazla kazanabilmek adına Yunus balıklarını tuzağa düşürüp öldürürüz, fok balıklarını öldürürüz. Ama bir aslanın, kaplanın, panterin, leoparın saldırısından deli gibi de korkarız ama onlar bizim gibi daha çok kazanmak için değil yalnızca acıktıkları zaman doymak için ya da yemek bekleyen yavrularına yemek götürmek avlanırlar.
Keşke bu güzel kitapları herkes ama özellikle okuması gerekenler ellerine alıp okusalar da hayvanlara karşı uygulanan vahşet sona erse! Biz onları yok ettikçe doğanın dengesini bozuyoruz, kendimizin ve mirasçımız çocuklarımızın geleceğini de tehdit altında bırakıyoruz!
Bizler nasıl davranırsak çocuklar da onu öğrenirler, doğru bilirler bu yüzden gerek hayvanlara karşı davranışlarımızda gerekse günlük yaşamda sergilediğimiz davranışlarımızda örnek alındığımızı untmadan çok dikkatli ve dengeli olmalıyız ki çocuklarımız da düşünceli, hayvanları seven, onlardan korkmayan, zarar vermeyen, koruyucu davranışlar geliştiren, sorumluluk alabilen bireyler olabilsinler!
Yeniden buluşana dek sevgiyle, keyifle, sağlıkla kalın!








28 Mart 2007

Yüzde Yüz Sağlıklı ve Doğal Ürünlü Mutfak!


Siz daha önce koltukta kurabiye gördünüz mü, ben böyle resim çekerim yaaa!!! Bu kurabiye Sibelciğimin bana yapıp getirdiği Pekmezli-Kepekli, Sağlıklı Kurabiye'nin Burçiş versiyonu, nasıl beğendiniz mi?

Yaşasınnn, Steviya'ma kavuştum!

Merhaba Arkadaşlar! Keyifler nasıl, umarım her şey yolundadır!
Steviya'yı ben ilk Sibel ile yazıştığımda öğrenmiştim, ona da hatırladığım kadarıyla Güney Afrika'daki arkadaşı Türkmen göndermişti. Daha sonra evine ziyarete gittiğimde denemem için bir poşete bir kaç kaşık toz stevia koydu, verdi, yine Pekmezli-Kepekli Kurabiye yaptığımda stevia koydum, annişimle çok beğenerek yedik. Ama ben bu arada Sibel'den öğrendiğimden beri Türkiye'de olsun, İsviçre'de olsun hep araştırdım, bulamadım, yengem öyle bir şey duymamış, o da sağlıklı ürünlere çok ilgilidir dayım da!
Bir buçuk ay önce gibi Sofra dergisi aldığımda içinden bir poşetlik toz stevya çıktı, Türkiye'de bulunmasına çok sevindim, eczaneye sordum, tablet halinde vardı, sonra geçen Cuma toz stevyam ile nihayet buluşabildik! Ayın gün Sofra Dergisi'nin Nisan sayısını aldım, bir de baktım ki Sevgili Komşum, saygı duyduğum blog arkadaşım Miss Çilek'te stevya konusuna değinmiş, yararlı bilgiler de vermiş bize! Tamamen doğal, sağlıklı, bitkisel, sıfır kalori bir ürün ve prebiyotik lif içeriyor. Sodyum, aspartam yok, kanser yapıcı hiç bir etken madde yok. Veee sıkı durun küçük çocuklara bile güvenle verilebiliniyormuş çünkü dişleri çürütmüyormuş, bunu Miss Çilek'ten öğrendim!
Benim gibi tatlı delilerine bundan güzel bir sürpriz olabilir mi, sıfır kalori, şeker hastası olmuş olsan bile güvenle kullanabilirsin (çok şükür öyle bir sorun yok şimdilik).
Ben, detoks kürüne başlasam bile tatlıdan mahrum kalmam, sütlü tatlı yaparım, meyve tatlısı yaparım yerim vallahi! Yaşasın Hayat! İnsan hem formunu hem sağlığını koruyarak tatlısını gönül rahatlığıyla yiyebiliyor ya hakikaten bundan güzel haber olamaz sevdiklerinin sağlığı dışında!!!
Geçen sene 8 günlük detoks yapmıştım, aç kalmıştım, yalnızca su, meyve suyu, sebze suyu ki onu daha sonra domates suyuna çevirmiştim, o şekilde yaşamıştım ama insanın sinirleri bozuluyor, kendini açlığa mahkum etmek çok büyük bir kötülük ve bir daha asla böyle bir şey yapmayacağım!
Detos ile ilgili olarak bu ay ki Mutfak dergisi çok güzel bilgi vermiş, nasıl beslenmemiz gerektiği öyle güzel anlatılmış ki Taylan Kümeli'nin de yorumları var. Almanızı şiddetle öneririm!

İlk fırsatta bir haftalık detoks kürüne başlayacağım, insanın özellikle cildini ve karaciğerini toksinlerden arındırıyor. Özellikle İlkbahar ve Sonbahar başlangıcında yapılması öneriliyor. Hücreleri yenileyici, gençleştirici özelliği de olduğunu daha önceden gazetelerden okumuştum.

Arkadaşlar, bu arada Kepekli-Pekmezli-Sağlıklı Kurabiye'nin tarifini daha önce yazmıştım, Pekmezli Kepekli Kurabiye 'den bulabilirsiniz!
Arkadaşlar, keyif kahveniz ya da çayınız eşiliğinde Nazım Hikmet'ten bir rübai okumaya ne dersiniz? Yeni keyiflerde, güzelliklerde buluşmak üzere şimdilik hoşçakalın diyorum.
Sevgiyle Kalın, her şey gönlünüzce olsun!

Rübai

Sevdiğin müddetçe
Ve sevebildiğin kadar,
Sevdiğine her şeyini verdiğin
müddetçe
Ve verebildiğin kadar gençsin.

Nazım Hikmet
1947





19 Mart 2007

Yemek Etkinliği İçin Burçak'tan Sevgi Salatası ve Mavi Gözlü Dev'den Yine Sana Dair



Sevgili Arkadaşlar merhaba, nasıl bir hafta sonu geçirdiniz, umarım sağlıkla, keyifle dolu bir iki gün geçirmişsinizdir.

Annişimle benim bağlı bulunduğumuz bir özel sigortaya bağlı olarak yılda bir kez check-up hakkımız vardı, Cumartesi günü için değerlendirme kararı almıştık, gittik, yaptırdık, çok detaylı taramadan geçiriyorlar insanı!

Bir buçuk saat sürüyor tüm işlemler, tahliller, akciğer röntgeni, ekg, ultrason. Benim kalbim biraz büyük bulundu, doğuştan olabilirmiş, normalmiş. Ama ben zaten sevgimin büyüklüğünden kestirebiliyordum kalbimin büyük olduğunu!!! Yine de işi garantiye almak için bir Kardiyolog tarafından kontrol edilmem gerekli görüldü.

Annişimin kalp atımında dalgalanmalar görüldü, o da aynı yere yönlendirildi. Bunun dışında iyiyiz, Çarşamba günü genel bir kontrol ve doktorun çıkan sonuçları değerlendirip yorumlaması işi var.

Sonra ne yaptık, Meralim’e gittik, uzun uzun sohbet ettik. Bize çok güzel ve yüreği gibi sıcacık bir sofra hazırlamış, afiyetle tükettik, kahve keyfi yaptık. Büyük oğlu Ali’nin sözlüsüyle tanıştık, 18 yaşında çok şeker bir kız Seda! Oğlumuz da çok akıllı, saygılı, aklı başında bir insan zaten! Söz resimlerini gördük te çok yakışmışlar birbirlerine. Şimdi hasret zamanı çünkü Ali askerde, dönmesine bir yıl kaldı! Allah mesut etsin!

Asya, ne güzel yapmış ta yurdumuzda yenilebilir otlar ile ilgili etkinlik düzenlemiş, ellerine sağlık ve vesile olduğu teşekkür ederiz diyoruz, salatamızın tarifine geçiyoruz!

Sevgi Salatası, annişim bu ismi koydu, salata tamamen benim yaratıcılık ürünümdür. Annişimin de uygulamada yardım ettiğini belirtmem gerek!

Sevgi Salatası

Malzemeler:

1 su bardağı yarma buğday,

1/2 kase nohut,

1 demet kuzu kulağı,

1 paket soya filizi,

1 adet kırmızı dolmalık biber,

1 çay kaşığından biraz fazla deniz tuzu,

2 çorba kaşığı nar ekşisi,

7-8 tane ceviz (ben birazını ufalttım, içine ilave ettim, 3-4 tane de üstüne

koydum.

1/2 kahve fincanı zeytinyağ (Tariş’in Olgun Ege’sini şiddetle öneririm, salatayı elimde karıştırırken kokusu beni büyüledi resmen, salataya çok uyum sağladı. Hani kokusunda davet var derler ya, işte öyle bir şey).

Yapılışı:

1- Nohut ve buğday önceden ayrı ayrı haşlanır (Biz nohut ve kurufasulyeyi haşlanmış olarak hazırda tutarız). Soğumaya bırakılır.

2- Bütün malzemeler bir kapta karıştırılır.

3- Servis yapılacak salata kasesine ya da servis tabağına alınır, kırmızı biber ve cevizle süslenir (ya da isteğe göre süsleme yapılır). Servis edilir.

Afiyetle Yenir!

Şimdi sıra kitap paylaşımına geldi, kitabımızın adı, Atatürk’ün Kur’an Kültürü, çok etkileyici bir kitap!

Hani Atatürk’ün dinsiz olduğunu iddia eden bilmişler var ya, onlara yanıldıklarını çok güzel bir dille ifade ediyor! Biz Atatürkçü insanları da çok çok sevindiriyor tabii ki!

İşte Atatürk’ün İslamiyet ve Kur’an ile ilgili kitapta yer alan sözlerinden bazıları,

“Kurtuluş savaşı İslam’ın kurtuluşudur.”

“Ben, Kur’an okumak istediğimde çok defa Yasin okurum.”

“En büyük komutandan en genç erine değin ordularımızda egemen olan düşünce, ulusun buyurduğu görev uğrunda şehit olmaktır. Bunu savaş alanlarında yakından görerek büyük ulusuma bildiriyorum.”

Atatürk, Tv’de Çanakkale Belgeseli’nde savaşan askerlerle ilgili verdiği bilgiler de çok etkileyiciydi, “cephede ön safta yer alanların ölüyorlar, ardından arka safta yer alanlar üç dakika sonra öleceklerini bildikleri halde gözlerini kırpmadan, tereddüt etmeden okuma bilenler Kur’an okuyarak, okuma bilmeyenler ise Ezan okuyarak savaşıyorlardı.”

Çanakkale Savaşı’nda savaşan tüm büyüklerimizi saygıyla, gururla anıyoruz! İlk olarak Anafartalar Kahramanı olarak tanınan Ulu Önder Atatürk’ümüzü de gururla ve özlemle anıyoruz! Ben, yurdunu bu kadar çok seven, ulusunun çıkarını gözeten bir başka lider daha görmedim!

Bugün, yurdunu, ulusunu seven, Kemalist büyük şairimiz Nazım Hikmet’ten çok çok güzel bir şiir ile vedalaşıyoruz! Dün akşam Businnes Channel Kanalı’nda Yetkin Dikinciler le Mavi Gözlü Dev filmi üzerine söyleşi vardı, annişim haber verdi, izledim. Yetkin Dikinciler’i bir kez daha takdir ettim, rolünün gerektirdiğinden fazlasına sahip, dünya gündemini takip eden çok değerli bir aydınımız o da!

Derya Sazak, Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı’nı yedi yılda şiirleştirdiğini söyledi, (bunu ben de okudum). Böyle bir insan nasıl vatan haini olabilir ki diye sordu! Kişiye göre değişir değil mi bu kavram?

İşte Mavi Gözlü Dev’den Yine Sana Dair, yeniden buluşana dek sevgiyle kalın!

Yine Sana Dair

Sende, ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,

Sende, ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,

Sende, uzaklığı,

Sende, ben, imkansızlığı seviyorum.

Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine,

Ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,

Ve bir avcı iştihasıyle etini dişlemek senin,

Sende, ben imkansızlığı seviyorum.

Fakat asla umutsuzluğu değil.

1949



















11 Mart 2007

Burçiş'in Hafta Sonu Keyfi ve Nazım Hikmet'ten Gözlerimiz!


Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Burçiş dün çok güzel bir iş yaptı, kendisine nefis iki sinema filmi ısmarladı!
İlk önce Mavi Gözlü Dev filmini izledim, itiraf ediyorum ki birinci bölümün ortalarına kadar Yetkin Dikinciler'i izledim, daha sonra Nazım'ı izlemeyi başarabildim, Yetkin Dikinciler'e bir kez daha hayran oldum, çarpıldım vallahi arkadaşlar!
Nazım Hikmet'in Bursa Cezaevi'nde kaldığı süreden bir kesit sunmuşlar son derece etkileyici bir biçimde! 1941-1950 yılları arasındaki dokuz yıllık dönem anlatılmış.
İnsana çok koyuyor yaşadıkları, işkenceye maruz kaldığını, falakaya yatırıldığını bilmiyordum!
ikinci bölümün ortalarında artık gözyaşlarım kendilerini bana gösterdiler, en çarpıcı sahnelerden biri; ölüm orucuna karar verdiği anda, herkesten umudunu yitirdiği anda öğrencisi Balaban ile şiir okumaya koyulduklarında şaşkınlıkla halkın akın akın gelerek şiir okudukların görmeleriydi, Nazım Hikmet'in Münevver'in boşanma kararını ertelediği haberini aldıktan sonra geçirdiği kalp kriziydi, odasına yapılan baskında gösterdiği tepkiydi.
Piraye, kocasını çok seven ama biraz da yargılayıcı bir insandı bence, sevgisini açıkça ifade etmedi, güzel sözler söylemedi! Ama bunun yanı sıra kocasını 11 yıl beklemesi, her ikisinin de saygınlığına, onuruna dil uzatılmamasını sağlaması, sadakati de çok güzeldi.
Uğur Polat'ın üstlendiği müdür Tahsin Bey, çok güzel, ince ruhlu ve hassas bir karakterdi, Nazım Hikmet'in siyatik nedeniyle kaplıcalara gitmesine izin verilmesini sağladı, ona yapılanın haksızlık olduğuna inandığı için Bursa Cezaevi'ndeki görevinden uzaklaştırılışı çok dokunaklıydı.
Ben, Nazım Hikmet'i çok seven bir ailede yetiştim, annem de babam da koyu Nazım Hikmet hayranıydı, hala da öyledirler. Tabii ki ben de! Burada sizlerle büyük şairin şiirlerini paylaştım, şiirlerini okumaktan çok büyük keyif aldım ama beni suçluluk duygusuna sürükleyen bir durum var ki o da böyle bir ailede yetişmiş olmama, kitaplarını evimizde bulunduruyor olmamıza karşılık hayatıyla ilgili bir araştırma yapmayışım, hakkında verilen özetle yetinmiş oluşum!
Çok kötü bir şey ama değil mi yurdunu, milletini çok derinden seven bir insanın vatanından ayrılmak durumunda kalışı, vatan haini ilan edilişi!
Dilerim bir gün ruhunu huzura kavuşturmak için ayıbımızı, suçumuzu telafi edebiliriz!
İnsan, Nazım Hikmet'in şiirlerini okuyarak insanlık yolunda adım attığını hissediyor! Keşke her evde şiirleri okunabilse! En azından ne kadar değerli ve büyük bir şair olduğunu kabullenebilse herkes! Filmde, milliyetçi, ihtiyar bir mahkum vardı, Nazım Hikmet, onu ziyaret etti, geçmiş olsun dileklerini iletti, öğrencisi nasıl olup ta onu görmeye tahammül ettiğini sordu. Nazım Hikmet, mahkumun, davasına inandığı için ona saygı duyduğunu belirtti! İnsanlar farklı görüşlerde olabilirler ama bu onların düşman olmalarını gerektirmez! O, sevenlerinin kalbinde yaşıyor, biliyoruz ama bugün, bu devirde yaşıyor olsaydı yine bunları yaşar mıydı acaba? Cuma günü öğleyin normalde pek yapmadığım bir şey yaptım, öğle saatinde televizyonu açtım, annem Sevincimdeydi, çay içerken kanallar arasında gezindim ki ne göreyim, Mavi Gözlü dev ekibi Kanaltürk'te "Kadınlar Klübü" adlı programa konuk olmuş, yaptıkları film hakkında konuşuyorlar. Değerli yönetmen Biket İlhan, onun kadar değerli senaryo yazarı Metin Belgin veeeeee büyük şairi canlandıran usta ve çok çok değerli oyuncu Yetkin Dikincilerrr! Film hakkında konuşuldu, Nazım Hikmet hakkında konuşuldu, bügüne dek büyük şairin şiirlerinden çok aşk yaşamıyla ön planda oluşundan duyulan rahatsızlık dile getirildi!
Telefon bağlantısıyla sohbete dahil edilen iki izleyicinin konuşmasından çok etkilendim, bir bayan Nazım Hikmet ile tanışmış, onun çok mütevazi, çok insancıl olduğunu belirtti, Bulgaristan'da yaşamış bir bayandı! Nazım Hikmet, tedavi oluyormuş o sıralar!
Bir de bir Fen Öğretmeni bağlandı ki ona hayran kaldım, her akşam Nazım Hikmet şiiri okuyormuş, o şiirlerle insan olduğunu duyumsuyormuş, ben de bunu düşünmüşümdür bu yüzden çok sevdim bayanın ifade biçimini!
Düşünenlerin ve oluşturanların, bizi Nazım Hikmet ile buluşturanların ellerine sağlık, iyi ki böyle bir iş yapmışlar!
Sis ve Gece filmi de çok çok güzeldi, kitabını alıp okumadım ama ilk fırsatta okuyacağım çünkü Uğur Polat'ın canlandırdığı Sedat karakterinin öldürülen arkadaşıyla olan diyaloglarını(arkadaşı Sedat'ın rüyalarına girip, konuşuyor, önemli mesajlar veriyordu) pek anlayamadım, ses iyi gemiyordu. Yıldırım'ın söylediklerinin yarısını anlayabildim bu yüzden kitabını alırsam kaçırdığım diyalogları daha iyi yakalayabilirim inancındayım!
Uğur Polat'ın oyunculuğu müthişti, baş karakterdi, filmin sonunda kız arkadaşı Mine'yle ilgili önemli bilgi edinmesini sağlayan ev sahibesinin zihinsel engelli kızını oynayan oyuncunun da doğrusu ellerine sağlık! Mine'nin ve annesinin yaşadıkları olaylar birbirine benziyor doğrusu!
Bütün oyuncuların ellerine sağlık tabii de Yetkin Dikincilerimi tek geçerim, kısa ama etkileyici bir rolü vardı!
Annem ve ben, Ahmet Ümit'in "Şeytan Ayrıntı'da Gizlidir" kitabından uyarlanan aynı adlı dizi filmi çok beğenerek izliyorduk, Çetin Tekindor ve Nejat İşler çok iyi bir ikili oluşturmuşlardı! Bitince çok üzüldük!
Film hakkında daha fazla bilgi yok, izlemediyseniz lütfen her ikisini de en kısa zamanda görün derim! İki film de Oscar'a aday olabilir ama bence Mavi Gözlü Dev'in şansı daha fazla olur, Nazım Hikmet'i dünya tanıyor, seviyor ya, ondan!
Bu arada yine Gözyaşı Çetesi'nin bizlere sorulmadan, beğenilerimizi göz önüne alınmadan bitirilişi konusundaki üzüntüm depreşmedi değil! Deniz ile Cevahir'in aşkı ne kadar güzeldi, diğer kızların yaşamı, kendilerini ve ilişkilerini sorgulamaları çok hoşuma gidiyordu! Keşke en azından tekrarını verseler. Yoğun istek üzerine yeni bölümleri çekilse çok daha güzel olur ama!
Cuma günü, gazetede film tanıtımlarını okurken aklıma "Abdülhamit Düşerken" filminde gösterdiği performansla adından söz ettiren başarılı oyuncu Mehmet Kurtuluş düştü, o da ne kadar iyi bir oyuncu, ortalarda görünmüyor, bakalım ne zaman haber alacağız kendisinden diye düşündüm ki ertesi günü sinemada yanıtımı aldım, 20 Nisan'da "Pars Kiraz Operasyonu" adlı filmle izleyiciyle buluşacak, gitmek farz oldu! Mehmet Kurtuluş'un, Ceyda Düvenci ile başrolü paylaştığı "Kasırga İnsanları" da çok güzel bir diziydi ama reytinge kurban gitti, bizlere hiç sormadılar bile! Umarım bir gün seyircilerin isteklerinin gerçekleşeceği günler de gelir. Aslında bazı filmler bağımsız kanallarda yayınlansa reyting kaygısız ne iyi olur değil mi? Kanaltürk, Olay TV,.....

Bugün, birlikteliğimizi büyük şairimizin Gözlerimiz adlı şiiriyle noktalayalım mı, ne dersiniz?
Arkadaşlar, yeniden buluşana dek sevgiyle, sağlıkla, keyifle hoşçakalın, iyi haftalar dileğiyle!

Gözlerimiz

Gözlerimiz
şeffaf,
temiz damlalardır.

Her damlada
demire can veren dehamızın
bir küçücük
zerresi vardır...

Şeffaf
temiz
damlalariyle gözlerimiz
bir umman içinde o kadar birleşti ki,
kaynıyan suda buzu
nasıl eritirseniz,
işte biz de
birbirimizde
öyle kaybolduk.

Yükseldi gözlerimizin şaheseri,
demire can veren dehayı bulduk.

Şeffaf
temiz
damlalariyle gözlerimiz
bir umman içinde buluşmasaydı eğer,
her zerre
dağılsaydı başka bir yere,
dinamolarla turbinleri çiftleştirerek ,
çelik dağları suda kof bir kelek gibi döndüremezdik...

Ve gözlerimiz yakan
gecenin ateşini
şamasız kibrit gibi söndüremezdik.

Şeffaf
temiz
damlalariyle gözlerimiz
bir umman içinde birleşti ki,
kaynıyan suda buzu
nasıl eritiyorsak,
işte biz de
birbirimizde
öyle kaybolduk!

Yükseldi müşterek zahmetin şah eseri,
demire can veren dehayı bulduk!...

Nazım Hikmet

Moskova 1922

8 Mart 2007

Dünya Kadınlar Günü Hepimize Kutlu Olsun!


Sevgili Dostlarım, arkadaşlarım Dünya Kadınlar Günü hepimize kutlu olsun! Biz kadınların gününü kadın dayanışması sergileyip biz hatırlıyor biz kutluyoruz!
Gerçi hak yememek gerek, bu sabah anasınıfında çocuklarla etkinlik yaparken okul müdürümüz ve müdür yardımcımız sınıfımıza gelip günümüzü hatırladılar, Dünya Kadınlar Günümüzü kutladılar, çok güzel bir karanfil hediye ettiler, ince bir davranış, güzel bir jestti! Günün anlam ve önemi nedeniyle kahve içtik, kurabiye yedik, birazcık sohbet ettik! Güzel bir gün geçirdim, geçirdik, hatırlanmak güzel bir duygu!
Ama şöyle bir gerçek var ki kadının yükü çok ağır, evlilik, çocuk, iş hepsi bir arada, süper bir insan olmak durumunda, bu durum insanı bir süre sonra yorar, omuzlarda ağır bir yük taşır hale gelinir!
Hepsinden önemlisi ülkemizde namus kadından sorulur, suçlu olsun suçsuz olsun, töre cinayetleri işlenir, Güldünyalar bu tür nedenlerle öldürüldükçe Dünya kadınlar Günü kutlamaları ne kadar inandırıcı olur ki?
Kadınlara yapılan haksızlıkların yükü o kadar ağır ki bir şeyler göstermelik oluyor, ne dersiniz?
Kadınlara hakettikleri değer gerçekten verildiğinde, namus kadından sorulmadığında, töre cinayetleri sona erdiğinde, yaşamın yükü kadının omuzlarından kalktığında, paylaşım olduğunda
böyle bir günü kutlamaya da gerek kalmayacak! Yapılması gereknler yapılmadığı zaman böyle kandırmaca günlerin icat edildiğine inanıyorum ya dilerim bir gün her şey olması gerektiği gibi olur!














6 Mart 2007

Lor Tatlısı ve Susamlı Kurabiye



Merhaba Arkadaşlar, tarafımdan büyük ölçüde chasee cake haline getirilmiş olan lor tatlımın son diliminin resmini sizlerle paylaşabiliyorum ancak! Anniş te pelte yaparak katkıda bulundu bana! Tarifini elbette paylaşacağım sizlerle!
Nasılız, iyi miyiz, keyfimiz, sağlığımız yerinde mi? Umarım her şey yolundadır! Ben iyiyim, okula gidip geliyorum, öğrencilerimle birlikte değişik etkinlikler uyguluyoruz o zaman çok mutlu oluyorum, sıradan olandan farklı ürünler ortaya çıkardığımız için, onlar da mutlu oluyorlar hele de işin içinde parmak boya, boncuk, pul varsa değmeyin keyiflerine! Bugün de hepimizi keyif alsığı bir etkinlik sonrası eve döndüğümde manevi ablam Meralimin geldiğini gördüm, ruhum şenlendi doğrusu, annişimin yaptığı nefis ekşili kabak yemeğini yedik, çay içtik, susamlı kırabiye yedik, güzel güzel sohbet ettik, biraz da dedikodu yaptık.
Meralimden nefis bir kurabiye tarifi aldım, yaptığım zaman tarifini paylaşacağım sizlerle!
Meralim de annişim de yptığım Susamlı Kurabiye'yi çok beğendiler, ben de Meralime onun tarifini verdim! Meralim, on parmağında on hüner olan insanlardandır, örgü örer, nefis şapkalar yapar, nefis yemekler yapar, çok güzel dikiş diker şimdi de gümüş hasır kursuna gidiyor ve nefis gümüş hasırlar örüyor, çok yetenekli, bize yaptıklarını gösterdi, çok beğendik! En güzel özelliği de kapılarını öğrenmeye açık tutuyor olması!
Şimdiii, tariflerimize gelelim mi?

Bu Söke’ye ait bir tatlı tarifi ama aslında bana göre Söke usulü bir chasee cake! Pötibör bisküvi yerine kepekli ya da kepekli bisküvi kullanılarak yapılsa tam chasee cake olacak!

Tarifi veriyorum, ilkinde tarife sadık kaldım, ikinci de değiştirdim, üçüncü de kökten değiştireceğim!

Lor Tatlısı

Malzemeler:

300 gr tuzsuz lor,

1 paket pötibör bisküvi (bence hata, kıtır kıtır olması için kepekli ya da yulaflı bisküvi kullanmalı),

2 çorba kaşığı kaymak (ben süzme yoğurt kullandım, çok güzel ve hafif oldu),

3 çorba kaşığı bal,

1 çorba kaşığı eritilmiş tereyağı,

1 çorba kaşığı kavrulmuş dolmalık fıstık (kaloriye kalori eklenmesin diye bir de yakıştıramadığımdan kullanmadım),

Üzerine: Ahududu reçeli (fazlaca tatlı oluyor, ikincisinde anniş bana pelte yaptı, onu döktük üzerine, üçüncüsünde meyveli sos hazırlayıp koyacağım)

Yapılışı:

1- Pötibör bisküviyi robottan geçirin ve bir kaseye alın. Kaymağı ilave edip karıştırın. Bu karışımı yağlanmış kelepçeli kalıba bastırarak yayın.

2- Bir kasede tuzsuz lor, bal, tereyağı ve dolmalık fıstığı karıştırın. Kaymaklı karşımın üzerine yayın. Kabın üzerini alüminyum folyo ile sarıp buzlukta 1-2 saat bekletin. Daha sonra buzluktan çıkardığınız tatlının üzerine ahududu reçeli dökün (biz annişimin yaptığı pelteyi kullandık) . Dilimleyerek servis yapın!

Annişimin Peltesi:

Malzemeler:

1 su bardağı su,

1 su bardağı vişne suyu,

1 limon kabuğu rendesi,

1 çay bardağı toz şeker,

3 çorba kaşığı tepeleme buğday nişastası

Yapılışı:

Tüm malzemeler yumurta teliyle karıştırılır. Göz göz oluncaya dek pişirilir. Ilınınca pastanın ya da tatlının üzerine dökülür.

Afiyetle yiyin!

Ben, en çok chasee cake sevdiğim için sanırım bu tadı aradım ve yaratmaya çalışıyorum bu yüzden de tatlının özünü değiştiriyorum!

Bu arada süzme yoğurt ta gerçekten eritilmiş margarin kadar etkili bisküvileri sıkıştırıp, sertleştirip şekillendirmede çok etkili! Şiddetle öneririm!

Sofra Özel’in geçen Pazar ki sayısında Susamlı Kurabiye ve Kreviç tarifleri görmüştüm, çok ilginç gelmişti, denenmiş olmasını isterken Türkan Abla, anasınıfının bu ayki kahvaltı listesine bu iki tarifi de eklemiş, geçen hafta yaptı, Perşembe günü, müthişşş bir şey, hani böyle biraz ağızda kıtır kıtır olan bir çörek arıyorsanız tam size göre, Selanik gevreğini de çok severim, unutturdu vallahi, o derece çok beğendim!

Kreviç te ilk fırsatta denenecekler arasında!

Eveeet, Susamlı Kurabiye’nin tarifini de veriyorum, hazır mıyız yazmaya?

Malzemeler:

20 adet için:

280 gr susam (ben 100 gr kullandım, fazlası kolesterol, yüksek tansiyon rahatsızlıkları için zararlı),

12 kahve fincanı un,

1,5 su bardağı toz şeker,

1 paket margarin,

2 çay kaşığı kabartma tozu,

3,5 çorba kaşığı su,

Çok az vanilya esansı (ben 1 paket vanilya kullandım çünkü vanilya esansı bana ağır geliyor),

Üzerine:

1 adet yumurta sarısı,

Susam

Yapılışı:

1- Susamı, unu, toz şekeri, margarini, kabartma tozunu, suyu ve vanilya esansını derin bir kapta karıştırın.

2- Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp oval şekil verin. Üzerine yumurta sarısı sürüp bolca susam serpin.

3- Hafifçe yağlanmış fırın tepsisine dizin. Önceden ısıtılmış 180 C fırında kurabiyelerin üzeri hafifçe pembeleşene dek pişirin. Ilık olarak servis yapın!

Afiyetle yiyin!

Arkadaşlar, biliyorum, sitemi çok ihmal ettim, geçen hafta resimleri yükledim, bu hafta yazımı güncelledim. Bazen size de nedenin bilemediğiniz bir isteksizlik geliyor mu, bilgisayarı açma isteksizliği yani?

Neyseki bu duyguyu içimden attım! Bir süredir beğenerek okuduğum kitapları sizlerle paylaşamadığımı fark ettim! Bugün çok beğenerek okuduğum Bir Dilek Tut Benim İçin adlı kitabı sizlerle paylaşmak istiyorum!

Bir Dilek Tut Benim İçin, farklı milliyetlerden geldikleri halde yaşamın zorluklarını, güzelliklerini paylaşmayı başarabilmiş iki arkadaşın öyküsünü anlatıyor hele ki yazar Maeve Binchy olursa kitabı okumak farz oluyor! Onun kadar anlatımı sıcak, okuyucuyu kendisine çeken bir yazar daha görmedim diyebilirim her kitabında aynı başarıyı sağlayabiliyor! Ve hepsinden önemlisi bizlere pembe bir dünya sunmuyor oluşu ya da içimizi karatmaması, kahramanların yaşadıkları zorluklara rağmen yeniden başalama ve mücadele etme gücünü kendilerinde bulmaları, her şeye rağmen iyimserliklerini yitirmemeleri!

Bugün şiir paylaşımımızı da yapalım! Şiirimiz üye olduğum gruptan bana gönderilen Arsen Altan’ın Seni Düşündüm adlı şiiri, çok beğendim, sizlerle paylaşmak istedim! Bir kahve eşliğinde okumanız, beğenmeniz dileğiyle!

Yeniden buluşuncaya dek hoşçakalın!

Bugünkü şiirimiz üye olduğum gruptan bana gönderilen Arsen Altan’ın Seni Düşündüm adlı şiiri! Bir kahve eşliğinde okumanız, beğenmeniz dileğiyle!

Yeniden buluşuncaya dek hoşçakalın!

Seni Düşündüm

Yavaş yavaş düşündüm seni
Tohum meyveye durasıya
Her ayrıntının girdabına aletsiz daldım
Kucağımda midyeler ölü bulundum düşlerin kıyısında

Kısa kısa düşündüm seni
Göz açıp kapayasıya
Bazı anlarda takılıp anlam aradım
Bazı anları hiç yaşamadım aklım kaldı

Uzun uzun düşündüm seni
Saç sakal karışasıya
Kaç kereler uzattım hatırlamam
Çelik bileklerim jilet bakışlarına emanet

Kara kara düşündüm seni
Karadeniz bulanıp daralasıya
Balıklara yuva kurdum
Kılavuz kaptansız boğazımdan geçemeyen şilepler dolusu

Sakin sakin düşündüm seni
Paradokslara anlam sığdırasıya
Pasif korucuydum canımın çektiğine
Bir faydam da dokunmadı insanlığa ama

Deli deli düşündüm seni
Kafamı duvarlara vurasıya
Deri kemerlerle bağladım bakışlarımı tavana
Beyaz önlük bendeyse doktor kim?

Dolu dolu düşündüm seni
Damla bardağı taşırasıya
Ekinleri yatırdım müebbete isyandan
Ne güzel sarıyı ve orağı bilmeyecekler hiç

Avaz avaz düşündüm seni
Karlar altında kalasıya
Ses tellerimi kopardım sessiz sakin
Fırlatıp attım bilmem hangi dağ başında

Sessiz sessiz düşündüm seni.
Kanlı pusuları yarasıya
Şafak vakti vuruldu sol yanım
Yine de suya inen ceylanı kaçırmadım

Dura dura düşündüm seni
Paraladım kendimi kıyasıya
Aynı sabaha uyanamadım
Dur durak bilmez sana filiz sürgünüm

Sora sora düşündüm seni
Bağdat toz duman savrulasıya
Ne sorulacak birileri kaldı etrafta
Ne de bulunacak bir yer bu köhne zindanda

Sıra sıra düşündüm seni
Devrilip raydan çıkasıya
Her vagona bir duble sığdırdım
Yük trenleri ve yalnız makinistleri şerefine

İnce ince düşündüm seni
Kokun odaya dolasıya
Yağmurun ılık sesinde sabahladım
Vurdum duymaz siyatiğimle bacak bacak üstüne

Kalın kalın düşündüm seni
Ağız dolusu savurasıya
Ayrıntıdaki şeytanı bulup boğdum
Eski yazı tozlu ciltler arasında bir sabah ezanında

Santim santim düşündüm seni
Kilometrelere varasıya
Yürüdüm datçadan hopaya yalınayak
Hangi sınırsız gezgin düştü ki benimle yola

Nefes nefes düşündüm seni
Ciğerlerimi dumana boğasıya
Soluk soluğa kaldım çıkmaz yokuşlarında
Kaç kibrit çakımı yakınsın son sigarama

Doya doya düşündüm seni
Sofradan aç kalkasıya,
Bölüştüm ekmeğimi de her şeyim gibi
Bir yürek kaldı geride yangın yeri
Bilsem ki bana ait...

Arsen Altan