31 Ekim 2006

Anaokulunda Kahvaltı Zamanı-Elmalı Kurabiye-Behçet Necatigil

Merhaba Arkadaşlar,
Ramazan Bayramı’nın 1. günü’nden beri görüşmüyoruz değil mi? En son o gün yazı yazmıştım.
Bugün, sizleri görev yaptığım anaokuluma doğru gezintiye çıkaracağım, öğrencilerimi sizlerle tanıtacağım, mutfaktaki kahvaltıyı sizlerle paylaşacağım!
Evet, Türkan Ablayı sizlere tanıtayım öncelikle, mutfaktan o sorumludur, öğrenciler kendisine öğretmenim diye hitap ederler, gerçekten de öğretmen gibi bir duruşu vardır, Yugoslavyalıdır kendisi. Eli de çok lezizdir. Nefis kahvaltılık yiyecekler hazırlar öğrencilerimize.
Elinde gördüğünüz elmalı kurabiyeler de çok çok lezzetliydi ama ne yazık ki bizim öğrencilerimiz bu tarifi nefis olmasına rağmen pek beğenmediler ama biz çok çok beğendik. Denemenizi şiddetle öneririm.
(Türkan Abla, kurabiyeleri ve tertemiz mutfağı)
(Türkan Ablanın nefis kurabiyelerine yakından bir bakış)

(Anaokulu'nda kahvaltı saati) Evet, anasınıfı minişlerimi nasıl buldunuz, çok şekerler değil mi, ben onlardan vazgeçemem.
Çocuklar, öğretmenlerine nasıl bağlanıyorlarsa öğretmen de öğrencilerini bağlanıyor feci halde, çocukları gibi korumaya alıyor. Hastalıklarına üzülüyor, hepsini bir arada görmeyi istiyor. Bu da Ezgi, çok düzenli bir öğrencim, bir gün önce hastalanmış, okula gelememişti, annesi arayarak gelemeyeceğini bildirdi, ödevini sordu, aldı, Ezgicik evde yaptığı yaprak baskısını okula getirdi. Sabah, bir gün önce yapılan diğer suluboya çalışmasını yaparken görüntüledim bu resmini de. Tıpkı küçük yeğenim İlaydamın küçüklük hali. (Tabii ki de benim İlaydam şimdi 14 yaşında, zavallıcık harıl harıl OKS’ye hazırlanıyor, dilerim başarılı olur teyzesinin minik kelebeği).
Çok tuhaf, öğrencilerimin resimlerini çekerken resimleri çekildiği için çok mutlu olduklarını gözlemledim oysa ki biz yetişkinler genellikle resmimizin çekilmesinden hoşlanmayız çünkü her halimizi, her duruşumuzu beğenmeyiz.
Çocuklar her durumda kendileriyle barışıklar.
Evet, resmi çekilen memnun, resim çeken memnun.
Şimdi artık Türkan Ablanın yiyene adeta parmak ısırtan lezzetteki Elmalı Kurabiyesi’nin tarifine geçebiliriz!

Elmalı Kurabiye

Malzemeler:

1 çay bardağı yoğurt,

1 çay bardağı sıvıyağ,

1 paket eritilmiş margarin,

1 paket kabartma tozu,
4 adet elma,

4 kaşık şeker,

Tarçın,

Arzu edilirse fındık,

Alabildiği kadar un,

Harcın Hazırlanışı:

Elmalar soyulur, rendelenir. Küçük bir tencereye konur. 4 Yemek kaşığı şeker, (arzu edilirse fındık ilavesiyle) kısık ateşte pişirilir. Soğumaya bırakılır.

Hamurun Hazırlanışı:

:) Kabartma tozu ve un dışındaki malzemeler karıştırılır.

:) Kabartma tozu ve alabildiği kadar un ilave edilir.

:) Kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edilinceye dek yoğrulur.

:) 180 C’de ısıtılmış fırında 40-45 dk. pişirilir. (Siz kendi fırınınızın pişirme ayarına göre ayarlama yapın, ara sıra kontrol edin).

:) Fırından çıkarılır, soğumaya bırakılır, ılınınca üzerine pudra şekeri serpilir.

Afiyetle yenir!

Not: Benim de bu tarife benzeyen bir tarifim var, yıllardır yapmıyorum, ilk fırsatta yapacağım. Tarifine de yer vereceğim, aynı tarifse bunu belirtirim.
Söz veriyorum!
Bu arada geçtiğimiz hafta sonu biraz rahatsızdım, biraz kendime gelince Pazar günü un kurabiyesi ve Sibelciğimin çok sevdiğim Semmel ekmeklerinden yaptım, Güldalım, büyük yeğenim Cansu ve İloşum bizde oldukları için ekmek bitti tabii ki de. İnsan sevdikleriyle paylaştıkça çoğalır ya, ne büyük bir mutluluktur bu!
Bugün de bilgisayarın başına geçmeden hamurumu mayaladım, Semmel ekmeklerinden yaptım. Ara verip tepsi dinlenmesi için hamuru şekillendirdim, 1 saat sonra fırında pişirmeye başladım, kırk beş dk. önce de nefis ekmeklerimin eşliğinde annişimle akşam yemeğimizi afiyetle yedik. Annem, ekmeklerimi giderek daha çok beğeniyor. (İnsan bazen ekmek makinesinde ekmek yapma rutininden bıkıyor, bir değişiklik yapmak isityor arada sırada. Artık ekmeği hep makinede yaptığım için zorunluluk gibi geliyor, arada hamur yoğurmak, istediğim gibi biçimlendirmek hoşuma gidiyor galiba)

(Fırından yeni çıkmış irili ufaklı sıcacık Semmel ekmeklerim)

Sepette Semmel Ekmeklerim nasıl görünüyorlar?

Güldalım, bana Pazar günü yeni bir ölçü bardağı önerdi, tariflerimde kullanmam için, bugün o bardağı ölçme için kullandım, hamur daha yumuşak oldu, un biraz gazla geliyormuş tariflerde, yumuşak olmasına rağmen, şimdi tam oturdu! Canım benim, hiç te kırmadan ustaca yönlendirir beni! Hassas Yengeçim benim!
Diyorum ya, bizim aile toptan gurmedir, küçük yeğenim dahil!
Bir daha ki yazımda annemin bugün denediği, tarifini benim yemek dergilerimden birinden aldığı (onu da saptayacağım) nefis zeytinyağlı yemeğinin ve Bayram öncesi yazımda resmine yer verdiğim aşuresinin tarifine yer vereceğim! Şiirsiz yazı olmayacak! Sizler beğeniyorsunuz, beğenilerinizi dile getiriyorsunuz, ben de gönül rahatlığıyla beğendiğim şiirleri sizlerle paylaşmayı sürdürüyorum!
Şimdi, izninizle bugünkü yazımı noktalıyorum, bir dahaki buluşmamıza dek hoşçakalın, sağlıkla, keyifle, sevgiyle, mutlulukla kalın diyorum ve sizi Behçet Necatigil’in çok sevdiğim “Sevgilerde” adlı şiiriyle baş başa bırakıyorum!

Sevgilerde

Sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.

bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı

siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telaşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.

gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı

Behçet Necatigil

23 Ekim 2006

BURÇİŞ'İN BAYRAM LEZZETLERİ

(ISPANAKLI bÖREK SERVİS TABAĞINDA)

Selam Arkadaşlar,
Söz verdiğim gibi bugün buradayım, yeniden sizin ve ailenizin Ramazan Bayramı’nızı kutluyorum! Sağlıkla, keyifle, neşeyle nice bayramlar kutlarsınız, kutlarız hep birlikte inşallah!
Bu arada ben ne yaptım, Cuma günü öğrencilerimle, öğretmen arkadaşımla, Türkan abla ve Bircan abla ile ve velilerimle bayramlaştım. Öğleyin, öğretmen arkadaşımla birlikte anasınıfı öğretmenleri için düzenlenen seminere katıldık. Evet, Bayram için yaptıklarımı sizlerle paylaşma zamanı geldi.
Cumartesi günü Bayram için yapacağım Çubuk Böreği’nin hamurunu hazırladım, 24 saat boyunca dinlenmesi için buzdolabına koydum.
Sevda’nın Biberiyeli Pide Ekmeği’ni yeniden yaptım, hamuruna farkı bir kepek unu koyduğum için pek beğenemedik, unu değiştirmem gerek. Bu kez daha küçük bir tepside yaptığım halde yine de Ramazan Pidesi gibi görünüyor bir de benimkinin üstü fazla kızarıyor, ilkinden çok farklı görünmediği için bu kez bloguma koymamaya karar verdim.
Tarifini Evcil Kedi’de gördüğüm Limonlu Fıstıklı İtalyan Gevreğini Limonlu ve Fındıklı olarak yaptım, yapılışı çok pratik bu yüzden bundan sonra Selanik Gevreğini de aynı şekilde yapacağım. Selanik Gevreği kek gibi pişiriliyor, sonra kesiliyor, bu ise önceden üç parçaya ayrılıp şerit halinde pişiriliyor sonra dilim dilim kesip yeniden fırına konuluyor, her yanı iyice pişmiş oluyor.
Tarifini http//www.evcilkedi.blogspot.com’da bulabilirsiniz.
Dün, Çubuk Böreği’nin hamurunu buzdolabından çıkardıktan sonra bir beş dakika kadar dışarıda bıraktım, hamur hemen yumuşamaya başladı, un ile hamuru açtım, annemin önceki günlerde hazırladığı kavurduğu ıspanağı
harç olarak kullandım.
Tarifini yıllar önce Afiyetle Dergisi’nden bulmuştum, bir ara dadandık, çok sık yaptık sonra bıkınca ara verdik ama çok nefis bir tarif, yiyenler çok beğeniyor umarım sizler de deneyip beğenerek yersiniz. Aslında Kıymalı olarak tarifi verilmiş ama biz patatesli de yaptık, beğendik.

(TABAKTA ÇUBUK BÖREĞİ)

Kıymalı Çubuk Böreği

Malzemesi - Hamur için:

3,5 su bardağı un,

1 su bardağı süt,

1 su bardağı erimiş margarin

Harcı için: ½ kg dana ya da tavuk ya da hindi kıyma,

1 adet büyük soğan,
Tuz, karabiber,

1 çorba kaşığı sıvıyağ

Yapılışı:

1- Un, süt ve erimiş margarini karıştırıp yoğurarak bir hamur hazırlayın. Hamuru 24 saat buzdolabında bekletin.

2- Hamuru 12 eşit parçaya bölün, her birini unlayarak dikdörtgen şeklinde açın.

3- Sıvı yağda ince doğranmış soğanı ve kıymayı kavurun. Tuz ve karabiber katın.

4- Hamurun uzun kenarına kıymalı harcı koyup hamuru rulo şeklinde sarın.

5- Üzerine yumurta sarısı sürüp susam ya da çöreotu serpin.

6- Hazırladığınız ruloları hafifçe yağlanmış yağlı kağıdın olduğu fırın tepsisine dizin. Önceden 200 C ısıtılmış fırında üzerleri kızarıncaya dek pişirin.

Not: Sizin fırınınızın ısı ayarı farlı olabilir, bizimkisi mini fırın, ben önceden ısıtmadan 140 C’de pişiriyorum, 30 dk. da pişiyor, anlaşılan ısı ayarı yüksek.

Sıcak olarak servis yapın!
Afiyet Olsun!

Bu tarif kıymalı-patatesli de çok güzel oluyor, ıspanaklısını da çok beğendik.
Annem, geçen günlerde iki demet ıspanağı yıkadıktan sonra soğan ile kavurdu,
Derin dondurucuya koydu, dün buzdolabına aldık, buzları çözüldü, bugün ıspanak kavurmasının üzerine beyaz peynir serpiştirdim.
Daha sonra, önceki yıl Defne Koryürek’in Vizyon Lezzet Programı’nda tarifini verirken yazdığım Ton balıklı Salata’nın özellikle mayonezinin yapılışı ilgimi çekmişti. Çok hafif bir mayonez. Bugün, mayonez hazırladım, patates haşladık, patates salatası yaptım.

Defne Koryürek Usulü Mayonez:

Malzemeler:

1 yumurta,

1 çay kaşığı tuz,

1 su bardağı ya da nescafe fincanı sıvıyağ,

1,2 çay kaşığı limon suyu,

Yapılışı: Defne Koryürek, programda kullandığı büyük mutfak robotunda mayonezi hazırlamıştı (dilerim benim de mutfağımda bir gün o mutfak
robotundan olur), ben de rondonun karıştırma parçası ile yaptım, kıvamı gayet güzel, koyu oldu.
Biraz sıvıyağı, tuzu, yumurtayı rondoya koyuyorum, rondoyu çalıştırıyorum, malzemeler karışıyor, koyulaşınca birkaç seferde sıvıyağı döküyorum,
sonuna doğru, iyice kıvamını bulduğunda limon suyu ekliyorum. Rondo’da ya da mutfak robotunda çok çabuk oluyor da mikser ile çok uzun sürüyor.
Ben, mayonezi her zaman değil de senede 1-2 yapıyorum. Ama içine ne konduğunu biliyorsun, hijyeninden emin oluyorsun, 1 yumurta ve sıvıyağ ile yapılıyor, limon suyu ekleniyor ,tuz çok az konuluyor, sanki daha az zararlı, daha az kolesterol içeriyor gibi, ne dersiniz? İçim biraz daha rahat oluyor, dışarıdan alınınca katkı malzemeleri de işin içine girmiş oluyor.
Bu mayonezi dilediğiniz malzeme ile kullanabilirsiniz
Afiyet Olsun!

Dün akşam, yatmadan önce (Gözyaşı Çetesi’ni izleyemedim, uyku diziden tatlı geldi, her ne kadar Yetkin Dikinciler son aktör aşkım olsa da uyku aşkı galip geldi) tarifini Lezzet Dergisi’nin bu ayki sayısından aldığım Ramazan Pidesi’nin hamurunu mayaladım, hazırladım.
Bu sabah pideyi yoğurdunu, yumurta sarısını sürdüm, fırında pişirdim.
Ayrıca, çay saati için çok pratik bir tarif buldum, Çubuk Böreği’nin yer aldığı Afiyetle Dergisi’nde yer alıyor ve işin ilginci dikkatimi iki gün önce çekiyor.
Kafama koydum ve kahvaltıdan sonra yaptım.

Ramazan Pidesi

Malzemeler: (2 pide için)

4 su bardağı un,

25 gr yaş maya (ben 1 paket yuva instant maya kullandım, Dr. Oetker maya kalmamış, almak durumunda kaldık ama çok memnunuz),

2 çorba kaşığı süt (mayayı sulandırmak için),

1 tatlı kaşığı tuz,

1 çorba kaşığı toz şeker,

1 kahve fincanı sıvıyağ,

1 kahve fincanı süt (ben bütün sütü aynı anda koydum, hamur kuru oldu, 1,5 fincan süt kullandım, kıvamını buldu, yumuşadı),

1 çay kaşığı sirke,

6 çorba kaşığı su,

20 gr margarin

Üzeri İçin:

1 yumurtanın sarısı,

1 tatlı kaşığı çöreotu

Yapılışı:

1- Mayayı 2 çorba kaşığı ılık sütle karıştırın (yaş maya için).

2- Unu yoğurma kabına eleyin, tuz ve şekeri ilave edip karıştırın.

3- Ortasını havuz gibi açıp sütle inceltilmiş maya, sıvıyağ, sirke ve 1 kahve fincanı sütü ekleyin.

4- Azar azar su (6 çorba kaşığı) ilave ederek pürüzsüz bir hamur elde edinceye kadar yoğurun. Hamurun üzerini bezle örtüp iki-üç saat dinlendirin.

5- Hamuru oda ısısında yumuşatılmış margarinle (20 gr) tekrar yoğurup iki eşit bezeye bölün. Her ikisini de un serpilmiş tezgahta elinizle açarak 25-30 cm çapında 2 hamur elde edin.

6- Hamurların üzerine yumurta sarısı sürüp çöreotu serpiştirin. Önceden ısıtılmış 180 C’ye ayarlı fırında (fırının ızgara teli üzerinde) üzerleri kızarıncaya kadar pişirin.
Afiyet Olsun!

(Bu kez yalnızca beyaz un kullandım, daha öncekilerde 1 bardak kepek unu kullanıyordum. Beyaz Unsuz, Şekersiz Tarifler Kitabı’ndaki Esmer Ramazan Pidesi’ni ben 1 aynı şekilde 1 bardak kepek unu, 3 bardak beyaz un kullanarak yaptım, aynı Ramazan Pidesi gibi oldu, lezzeti çok güzeldi, ertesi gün ısıtılıp ta yenince tadı biraz ekmek biraz pide gibi geldi, yapıldığı gün bitmeli galiba)

İsveç Usulü Ekşi Elmalı Pay (6 kişilik)

Malzemeler (Üzeri İçin)

4 adet ekşi elma,

10 adet karanfil,

4 çorba kaşığı toz şeker,

1 adet limon

Harcı İçin:

100 gr tereyağ ya da Mavi-Yeşil Light margarin ya da Becel margarin

2 çorba kaşığı toz şeker,

4 tepeleme çorba kaşığı un

Yapılışı:

1- Elmaları soyup yarım ay şeklinde doğrayın. Çekirdeklerini çıkarttıktan sonra tart kalıbına dizin.

2- Limonu rendeleyin.

3- Elma dilimlerinin üzerlerine karanfil, toz şeker ve rendelenmiş limon kabuğu serpin.

4- Hamuru hazırlamak için tereyağ, şeker ve unu yoğurup birbirine yedirin.

5- Hamuru elmaların üzerine yerleştirin.

6- İsveç Usulü Elmalı Payı, 200 C ısıtılmış fırında üzeri pembeleşinceye kadar pişirin. Krem şanti ile birlikte servis yapın.
Not: Kutu krema ya da dondurma ile de servis yapılabilir, ben DR. Oetker’in Vanilyalı-Kaymaklı dondurmasını aldım, yarım yağlı süt ile hazırladım.

Afiyet Olsun!
Not: Arkadaşlar, beğenmediğim resimleri yazıya eklememeyi tercih ettim!

Yine vedalaşma zamanı geldi, yeniden görüşmek üzere hoşçakalın diyorum vee sizi iki usta şairin şiirleri baş başa bırakıyorum, Özdemir Asaf’tan Lavinia, Orhan Veli’den iş Olsun Diye!
Sağlıkla ve Keyifle Nice Bayramlar dileğiyle!

Lavinia

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
Incinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.
Özdemir Asaf

İş Olsun Diye

Bütün güzel kadınlar zannettiler ki
Aşk üstüne yazdığım her şiir
Kendileri için yazılmıştır.
Bense daima üzüntüsünü çektim
Onları iş olsun diye yazdığımı
Bilmenin.
Orhan Veli Kanık

22 Ekim 2006

İyi Bayramlar- Gözlerin İstanbul Oluyor Birden


Bu sevimli karakteri ilk yazımda da kullandım, çok sevdim, zaman zaman kullanacağım, mutluluk mutfakta değil mi gerçekten de, yoğun bir günün ardından kendinize zaman
ayırdığınız bir 15 dakika ya da yarım saatte bir kahve hazırlamak, kokusunu içinize çekerek içmek, yanında kaçamak bir lezzete yer verebilmek! İşte mutluluk bu, kendine zaman ayırmak bir fincan kahve eşliğinde!


(Annemin nefis aşuresi)
Sevgili Arkadaşlar, iki gündür mutfaktayım, yarın da mutfağa gireceğim!
Size söz veriyorum ki en kısa sürede yaptıklarımı sizlerle buluşacağız! Yarın, en geç
Salı günü görüşmek dileğiyle! Hepinizin ailelerinizle sağlıklı, mutlu, keyifli Ramazan Bayramı geçirmeniz dileğiyle!
Bu arada annem uzun bir süre sıkıntı çektikten sonra nihayet emekli olabildi, Cuma günü altı aylık birkmiş parasını aldı, aynı gün emekli olduktan sonra sözünü verdiği aşureyi yaptı. Annem yaptı diye yazmıyorum, söylemiyorum, ben annemle ablamın aşuresinden başkasını pek yemem! Sonuçte Güldalım da annemin tarifiyle yapıyor!
En kısa zamanda anneciğimin nefis aşuresinin tarifini sizlerle paylaşacağım, bu aralar çok yoğun ve yorgun olduğu için üstüne varamıyorum!
Vedalaşma vakti geldi, şimdilik hoşçakalın (ben şimdiden bir sonraki buluşma yazımı yazacağım)diyorum ve sizleri Yavuz Bülent Bakiler'in çok beğendiğim "Gözlerin İstanbul Oluyor Birden" adlı şiiriyle başbaşa bırakıyorum!
Sevgiyle Kalın!

Not: Yaptıklarımın resimlerini çektim, bilgisayarıma kaydettim. Yarın da resim çekeceğim, hepsine yazılarımda yer vereceğim!
Yatmadan önce bu ayki Lezzet Dergisi'nde tarifini gördüğüm Ramazan Pidesi'ni yapacağım. Gözyaşı Çetesi bu akşam çok geç bir saatte yayınlanacağı için bitişi 02.00'ı bulur. Ben de o saatlerde hamuru mayalarım, sabaha kadar hamur dinlenir, kalkar kalkmaz ilk işim pideyi pişirmek olur, ablamlar ve komşular ekmek yapmama alıştılar, değişiklik olsun istiyorum! Ne dersiniz?

Gözlerin İstanbul Oluyor Birden

Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüregime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
Durgun sular gibi azalacağım
Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
Yalnız gözlerime bak diyeceksin.
Ellerim usulca ellerine değince
Kaybolup gideceksin
Bir elim seni çizecek bütün pencerelere
Bir elim seni silecek.
Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere
Senin için yeni baştan can kesilecek.
Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
Sonra seni kaybetmek hemen her yerde
Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
Yapayalnız kalmak iskelelerde.
Seninle bir yagmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.

Yavuz Bülent Bakiler

13 Ekim 2006

Sevda'nın Biberiyeli Pide Ekmeği'ne Burçak Yorumu ve Murathan Mungan


(Kızım Cimcime)
Selam arkadaşlar!
Nihayet artık yaptıklarımın resimlerini çekebiliyorum, artık daha çok inandırıcı olabileceğim için çok seviniyorum!
Cep telefonumu Pazar günü Aytülüm’den aldım, ama MMS ayarlarını bilemediğim için bayağı bir kontür yedi, ama olsun, dün Turkcell Abone Merkezi’ne gidip ayarları yapmalarını rica ettim, orada çalışan çok tatlı bir kız vardı, yardımını esirgemedi benden! Ben de böylece dün akşam resimlerimi MMS yoluyla tek tek gönderebildim, ilk fırsatta bilgisayarım için bluetooth alırsam çektiğim resimleri ücretsiz olarak bilgisayarıma yükleyebilirim!
Pazar gününden bugüne bayağı içime oturmuştu doğrusu, resimlerimi yollayamamak, ne resimler çektim bilseniz, hepsini zamanla yükleyip sizlerle paylaşacağım!
Yalnız, pidemin resmi biraz bulanık olmuş, bu seferlik affola! Zamanla öğreneceğim elbette! Siz yaptıklarımı göreceksiniz ya bu bile yeter bana! Çocuk gibi sevinçliyim!

Evet, Biberiyeli Pide Ekmeğim, Sevda’nın (www.sevdamavisi.blogspot.com) yaptığından daha farklı görünüyor değil mi, bence Sevda’nın ki nefis görünüyor! Benimki de kızarmış olarak iyi görünüyor ama sonra sonra yeniden yaptığımda ilk yaptığımı beğenmeyeceğime eminim arkadaşlar! Tıpkı üç kez Sibelciğimin Nohut Mayalı Ekmeği’ni yapıp ta son yaptığımı beğendiğim gibi! İnsan, aynı çeşidi yapa yapa beceri kazanıyor ama değil mi?
Yorumlarınızı ve eleştirilerinizi merak ediyorum!
Sevda, Biberiyeli Pide Ekmeği’ni yaparken 2 yemek kaşığı taze, kıyılmış biberiye kullanmış, ben kuru biberiye buldum, aldım, daha az kullanırsam tarifin hakkını vermemiş olur muyum düşüncesiyle iki çorba kaşığı kuru biberiye koydum, nasıl buram buram kokuyor, tahmin edebiliyorsunuz değil mi, annemi bir kez daha deneme yapmam konusunda zorlukla ikna ettim, yoğun koku hiç hoşuna gitmedi çünkü, ben de biraz zor yedim ama hamurun kıvamı çok iyi, un ilavesi yapmanıza gerek kalmıyor. Çünkü hamur elinize yapışmıyor. Ekmek te lezzetli ama yoğun koku biraz rahatsız edici, ikinci kez önümüzdeki hafta sonu yapacağım ve bir tatlı kaşığı kuru biberiye koyacağım!




(Zeytinyağlı nefis ekmeklerden biri, yuvarlak olanlar çekmeme kalmadan bittiler maalesef)

Yarın, Tarçın’ın ( www.tarcininmutfagi.com) Pamuk Poğaçası’nı mercimek
harcı kullanarak yapacağım! Vee, uzun süredir yapmadığım, kokusuna kesinlikle dayanamadığım Limonlu Kek’imi ekmek makinemde yapacağım, bakalım nasıl olacak? Bir kez Çaylı Kek yapmıştım, çok pişirme ayarında yaptığım için kekim çok sert oldu! Bunu orta pişirme ayarında yapmayı deneyeceğim! Resmini ve tarifini ilk fırsatta paylaşacağım sizlerle!
Son olarak önümüzdeki hafta sonu da tarifini www.evcilkedi.blogspot.com’dan aldığım Limonlu ve Fıstıklı İtalyan Gevreği’ni denemek istiyorum ve elbette ki yeniden Biberiyeli Pide Ekmeği’ni yapacağım! Bu arada Pazar günü Aytülümle çok güzel zaman geçirdik, saatlerce sohbet ettik. Çaylık bir şeyler almak için Atrium’a gittik, Backhaus diye nefis bir fırın açılmış, nefis çeşitler vardı. Zeytinyağlı ekmek vardı, lezzeti harikaydı, ben Bademli Tartölet aldım, ablam İspanyol Keki aldı, kendilerine meyveli tartöletlerden aldılar, evde nefis bir kahvaltı ve çay şöleni yaptık.



Hele bir de Aytülcüm, nefis zeytinyağı koyduğu domatesi de ortaya koyunca ekmeğimi bana bana yedim valla! O gün feci kaçamak yaptım! Birde bizim kız, ben İsviçre çikolatası seviyorum diye Dubai Havaalanı’nda bulup almış mı, Nestle’nin nefis çikolatasından, kaç gündür
Dadandım, beş günlük detoks havaya uçtu gibi geliyor, ne dersiniz gereksinim mi yoksa kendine hakim olamamak mı?
Çikolata bitince kendimi dengeleyeceğim, küçük bir paketi ki günde bitirdim de büyük paketin de yarısına geldim, sapıttım biliyorum ama gerçekten paketi bitirince huzura ereceğim, söyleyeyim de alsa bile iki ay kendi evinde saklasın, gözüm uzun bir süre çikolata hele ki İsviçre Çikolatası’nı görmesin!
Kaçtır detoks yapıyorum, isteyince gayet iradeli oluyorum, neler oluyor bana bilemiyorum!
Aytülümün çektiği tarifini Sibelim’den(www.sibelinkahvesi.blogspot.com) alarak yaptığım Semmel ekmeklerinin de resimlerini telefonumun kayıtlarında buldum.
Ben, bu ekmekleri 1 Temmuz 2006 tarihinde girdiğim KPSS için bir gün önceden yapmıştım. Bu ekmeklerle de nefis 2 tane sandviç hazırlamış, iki saat arayla yemiştim, ne kadar güzel bir ayrıcalık değil mi, o gün bu şekilde şımartmıştım ruhumu! Yaklaşık bir, bir buçuk ay önce Semmel ekmeklerinden yeniden yaptım!Çok sevdik biz bunu!

Daha yayınlanacak Nohut Mayalı Ekmek ve Pastane Pidesi tadında Ramazan Pide’m var.İlk fırsatta yine Beyaz Unsuz ve Şekersiz Hamur İşleri Kitabı’ndan tarifini aldığım fırıncılar usulü Ramazan Pidesi’ni yapacağım, bu aralar pideye de sarmış durumdayım!
Yok yok vallahi kilo almaya niyetim yok, jimnastiği bir kez yapıyorum sonra bırakıyorum, bir ara ne güzel düzenliydi, yeniden başlayacağım, sabahları da okula yürüyerek gidiyorum zaten!
Bir de her zaman kahvemi içmekten zevk aldığım kupamı paylaşıyorum sizlerle, çok hoşuma gidiyordu sizlerin sayfalarında görünce! İşte benim kahve içtiğim kupa da bu, kallavi!

Şimdi, sizlerle bir şiir paylaşımı eşliğinde vedalaşalım mı? Murathan Mungan’dan Otuz Yaş şiirini sizlerle paylaşmak istedim! Hayırlı Ramazanlar, Sağlıklı ve Keyifli Günler Dileğiyle! Şimdilik Hoşçakalın!

Otuz Yaş

daha vakit var diye
yazmadığımız
şiirlerdi
kaldılar
yüzümüzden gelip geçti
ilk gençliğin fener alayları
yeniyetme arkadaş çetesi dağıldı artık
büyümenin konaklama yerlerinde
nice ihanete uğradık
ayrıldı yollar
ömrümüzü koyduğumuz şeylerdi ki
dört yöne dağıldılar

daha vakit var diye
dönüp de bir gün
kaldığımız yerden,hepsini birden
yaşarız sandık
oysa emanetmiş bizim sandıklarımız
içlerinde kilitli kalmış onca şeyle
günü geldi
aldılar

nasıl kullanılacağı bilinmeyen anlardı
sonuna dek yaşamaktan korkup da kaçtığımız
yerini ve anlamını bulmayı beklerken
çürüdü gitti içimizde
saklı duygularımız
şimdi yabancı bakışlara bir şey söylemeyen
karalama defterleri,bulanık anılar
rüzgara,ateşe,suya yazılmış
gençliğin solgun güncesi
biz ne zaman büyüdük
onlar ne zaman yetim kaldılar
tutulan güneşlerin altında
yollar geçildi
dönüş yok artık o duyarlığa
yaşarken ve yazarken
yarım kalmış şiirler
yarım kaldılar
Murathan Mungan

6 Ekim 2006

SİBELİM, İFTAR YEMEĞİ VE YAŞAMAYA DAİR



Merhaba Arkadaşlar!
Söz verdiğim gibi bugün buradayım ve Sibelim için hazırladığımız iftar yemeklerinin tariflerini sizlerle paylaşacağım. Bu arada annem de Sibeli çok sevdi demeye bilmem ki gerek var mı, onu kim sevmez zaten, dünya tatlısı arkadaşım benim, umarım her şey gönlüne göre olur, umarım evinde güle güle oturur, umarım dostluğumuz ömür boyu sürer! O, benim hem kardeşim hem arkadaşım! Bir söz vardır, “Kardeş zorunlu akraba, arkadaş seçilmiş kardeş” diye, benim de öyle ki tane arkadaşım, dostum var, biri 10 yıllık arkadaşım Fikriye, biri de Sibel!
Not: Sibelim, çektiği resimleri bana göndermeye çalışmış,börek resmini gönderebilmiş, onu da ben yükleyemiyorum henüz!
Bu arada bugün ne yaptığımı yazayım, tarifini Beyaz Unsuz ve Beyaz Şekersiz Hamur İşleri kitabından aldığım Esmer Ramazan Pidesi’ni yaptım, aynı fırın pidesi tadında oldu, şiddetle öneririm!
Annem ise şimdi Sibelimin, geldiği gün bize önerdiği Portakal Ağacı’ndan Hatice’nin yaptığı Karamelli Puding’ini yapıyor. Sibel, birkaç gün önce yapmış, çok beğenmiş! Biz de kayıtsız kalamadık, zaten Portakal Ağacı’da takip ettiğim komşularımdan, sunumu da, tarifleri de çok çok güzel!
Şimdi, yarın ya da Pazar günü yapmayı kafama koyduğum tarif ne biliyor musunuz, Sevda Mavisi’nden Sevda’nın muhteşem görünen, lezzetinin de müthiş olduğu belli olan Biberiyeli Pide Ekmeği! Sevda Mavisi’ni yeni keşfettim, bir hafta önce çok emin olduğum komşularımdan birini linkinde adını gördüm, açtım, çarpıldım, vuruldum, daha ne diyeyim?
Müzik müthiş, resim müthiş, sunum deseniz öyle, Sevda zaten çok sıcak bir insan belli! İlk fırsatta tanışmayı istediğim arkadaşlardan! Blog komşularımla tanışmayı çok istiyorum!
Eveeet, biz şimdi Sibelimin çok beğendiği annemin yemeklerine gelelim!
Sibelimi, vejetaryen olduğu için düşündük taşındık ona etsiz nasıl bir menü oluşturabileceğimizi düşündük! Annemin kafasında ampul yandı, bana tarifini yıllar önce Nur amca’dan aldığı Kıtırlı Mercimek Çorbası, Pazılı Börek, Zeytinyağlı Taze Fasulye yapmaya karar verdiğini söyledi. Salata olarak Sibelimin tadını Rokalı Tabule’sine benzettiği, karışık, mercimekli salata yaptık, tarifini daha önce yazmıştım, detoks kürüm sırasında bu salatayı yağsız olarak bolca yediğimi belirtmiştim!
Tatlı olarak annem Sütlaç yapma kararı aldı, ben mi ne yaptım, ekmek makinemde Keten tohumlu ekmek tabii ki!


Tariflere geçelim mi?

Nur Amca Usulü Mercimekli Kıtır Çorbası:

1 su bardağı yeşil mercimek,

½ su bardağı ev eriştesi,

1 su bardağı yoğurt (ya da ½ su bardağı süzme yoğurt),
1 küçük çay bardağı sıvı yağ,

1 çorba kaşığı nane,

1 diş sarımsak,

1 çorba kaşığı domates salçası,

1 çay kaşığı pul biber,

1 çay kaşığı karabiber,

Yeterince tuz.

Yapılışı:

:) Mercimek haşlanır.

:) 4 su bardağı su ile yoğurt karıştırılır, mercimeğe ilave edilir. Yaklaşık 25 dk. pişirilir.

:) Ayrı bir kapta önce erişte sarı renk alıncaya dek kavrulur. Sonra sarımsak, nane, salça, karabiber ve pul biber konur, tuz ilave edilir.

:) Tüm malzemeler mercimeğin üstüne ilave edilir, 5 dk. pişirilir ve çorbanın altı kapatılır!
Çorbamız afiyetle yenir!

Pazılı Tava Böreği

Malzemeler:

3 yufka,

2 demet pazı,

200 gr beyaz peynir,

1 yumurta,

1 küçük su bardağı sıvı yağ,

1 su bardağı süt,
Yapılışı:

:)Teflon tava hafifçe yağlanır.

:) Sıvıyağ, süt ve yumurta karıştırılır.

:) Yufkalardan ilki kenarlardan taşacak biçimde tavaya yerleştirilir.

:) Diğer yufkalar parçalanarak yerleştirilir, aralarına sıvıyağ, süt ve yumurta ile hazırladığımız karışım dökülür. Her katın arasına pazı ve beyaz peynir konur.

:)Böreğin üstü kenarlardan taşan yufka ile kapatılır. Kalan karışımın tamamı böreğin üzerine dökülür.

:) Börek, buzdolabında 4-5 saat bekletilir.

:) Bekletme süresi sona erdikten sonra kısık ateşte her bir tarafı 25’er dk. pişirilir.
Börek afiyetle yenir!

Şimdi sırada ne var, önce beğendiğim kitaplara bir bakalım! Ben bu aralar iki kitap okuyorum ama özellikle biri (Sözlü Dövüş Sanatı) bugünlerde ilk sırada yer almış durumda.
Size, Tongue Fu -Sözlü Dövüş Sanatı’ndan beğendiğim sözleri aktarmak istiyorum!

1- Başkalarının yanlışlarından öğrenmeliyiz. Hepsini kendimiz yapacak kadar çok zamanımız yok. Groucho Marx

2- Öfkeyle tehlike arasındaki mesafe kıldan incedir.
Anonim

3- Yapmış olduğum bütün yanlışlar, tanık olduğum bütün saçmalıklar, işlediğim bütün hatalar düşünmeden davranmış olmamın sonucudur.
Anonim

4- Kişi ne kadar çok bilirse o kadar affeder.
Konfüçyüs

5- Haklı olabiliriz ya da mutlu olabiliriz.
A Course In Miracles

6- İnsanın şoka uğramak yerine hafife almayı öğreninceye kadar belki de oldukça yaşlanması gerekiyor.
Pearl S. Buck

7- İnsanları güldürdüğümde benden hoşlandıklarının çok çabuk farkına vardım.
Bu dersi hiçbir zaman unutmayacağım.
Art Buchwald

8- Hayatın matemini tutmaktansa ona gülmek insana daha yakışır.
Seneca

9- Etrafınıza o gözle bakarsanız hayatın gerçek anlamda komediyle dolu olduğunu görürsünüz.
Mel Brooks

10- Hiç kimse akıl almak istemez, istedikleri sadece teyit edilmektir.
John Steinbeck

11- Anlaşılmak bir lükstür.
Ralph Waldo Emerson

12- İnsanların bizim için harekete geçmesinden çok duygularımızı paylaşmasını isteriz.
George Eliot

13- Dertli insanların ihtiyacı köşeye sıkıştırılmak değil, hislerine kulak verilmesidir.
Sam Horn

14- Mutsuz insanların, ne yapmaları ya da ne hissetmeleri gerektiğine ilişkin söylevler dinlemek değil, göğüs kafeslerinin içindeki şeyi dışarı çıkartmak istediğini unutmayın.
Sam Horn

15- Lisanı geliştirmiş olmamızın nedeni, bence içimizin en derinlerinde yatan şikayet etme ihtiyacımızdır.
Jane Wagner ve Lily Tomlin

16- Açıklama yapmaktan daha büyük bir zaman israfı olamaz.
Benjamin Disraeli

17- Bütün büyük hatalarda ortada bir yerde hatayı geri almanın ve belki de gidermenin mümkün olduğu birkaç saliselik minicik bir an hep vardır.
Pearl S. Buck

18- Bir şeyi doğru yapmak niçin yanlış yaptığını açıklamaktan daha az zaman alır.
Henry Wadsworth Lonfellow

19- İyi davranışlar, küçük fedakarlıklardan oluşur.
Ralph Waldo Emerson

20- Tartışmacıların fikirleriyle birbirlerini ikna etmeyi başardığı bir münakaşaya daha hiç tanık olmadım.
Thomas Jefferson

21- Hayatta mutluluk kısmen kavga vermekten değil kavgadan kaçınmaktan gelir. Ustaca bir ricat kendi başına bir zaferdir.
Norman Vincent Peale

22- Her kanıtın iki yanı olduğunu düşünmeyen birisi muhtemelen bunlardan birine takılıp kalmıştır.
Tongue Fu Düşüncesi

23- İnsan iletişiminin en genel amacı uzlaşmadır ya da öyle olması gerekir.
M. Scott Peck

24- İncelik, düşman yaratmadan sözünü söyleyebilme sanatıdır.
Anonim

25- Sabır, en çok onu yitirmenin eşiğinde olduğunuzda önemlidir.
Anonim

Kitabın Adı: Tongue Fu- Sözlü Dövüş Sanatı

Kitabın Yazarı: Sam Horn

Kitabı Yayınlayan: Boyut Yayınları

Kitabın Konusu: İnsanlar arasındaki iletişimsizliği, gerginlikleri, uzlaşmazlıkları önlemeye yönelik bir kitap. Kavga etmeden düşüncelerimizi söyleyebilme, kavgalardan kaçınma, söylemememiz gerekenleri unutmak, duygularımızı kontrol etmek üzerine yazılmış çok nefis bir kitap. İnsanlar bamtelinize bassalar bile sakinliğinizi korumanızın mümkün olduğunu belirtiyor ve bir mucize sunmuyor,
inanıp çalışmak gerekiyor.

Kitabın Adı: Hatalı Alanlarınız

Kitabın Yazarı: Dr. Wayne W. Dyer

Kitabı Yayınlayan: Arion Yayınevi

Kitabın Konusu: Hepimizin, hatalın alanlarımızın olduğunu ancak kitabın yardımıyla bunlardan kurtulabileceğimiz belirtiliyor. Kişiliğimiz ve yaşamımızda değiştirmek istediklerimizle ilgili olarak yazılmış nefis bir kitap.
Bu kitap ta mucizeler sunmuyor, düşünmemiz, kafa yormamız, kendimize karşı dürüst olmamız, geliştirmek, değiştirmek istediklerimiz üzerinde çalışmamız, notlar almamız, önemli bulduğumuz yazıların altını çizmemiz, kişisel dirençlerle başa çıkabilmemiz gerekiyor! Hayatta en zor değiştirilen şey alışkanlıklarımızdır, onlar bize zarar verse bile hemen kopamayız! Ama gerçekten istersek bir şeyleri başarabiliriz, öyle değil mi?
Mucize sunan kitaplarda vaat edildiği gibi hayat bizi kucaklamıyor, beklemiyor, korumuyor, biz istersek, inanırsak değişim yaşıyoruz, kendi gücümüze güveniyoruz, başka türlüsü hayal kırıklığı yaşatır zaten, değil mi?

Şimdi sırada ne var, arkadaşlar, dün sizlerle paylaşacağıma söz verdiğim ölümsüz, büyük şairimiz Nazım Hikmet’in Yaşamak ve Yaşamaya Dair adlı şiirleri!

YAŞAMAK
Anlayarak bir usta kitap gibi
bir sevda şarkısı gibi duyup
bir çocuk gibi şaşarak
Yaşamak
Yaşamak:
birer birer
ve hep beraber
ipekli bir kumaş dokur gibi...
Hep bir ağızdan
sevinçli bir destan
okur gibi
Yaşamak.

YAŞAMAYA DAİR

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi meselâ,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani, o derecede, öylesine ki,
meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak, yani ağır bastığından.

Arkadaşlar, vedalaşma zamanımız geldi, yeniden buluşuncaya dek hoşçakalın!
Sağlıkla, keyifle, mutlulukla, hoşçakalın!

5 Ekim 2006

Ramazan Pidesi, Erikli Tart ve Louis Aragon



Sevgili Arkadaşlar, merhaba!
En kısa sürede Sibelciğimin bayıldığı annemin börek ve çorba tarifimi vereceğim.
Sağolsun, büyük bir jest yaptı, fotoğraf makinesini yine yanında getirdi ve yaptıklarımızın resimlerini çekti. Resimler elime ulaşır ulaşmaz tarifleri yayınlayacağım!
Geçtiğimiz günlerde fırınımız bozulmuştu bu yüzden Sibelime fırında yapmayı tasarladığım hiçbir şeyi yapamadım.
Geçen gün fırınımız tamir edilip getirilince dayanamayıp mutfağa girdim ve tarifini Cafe Moonlight’tan aldığım Ramazan Pidesi’ni ve Sibelimin tarifi Erikli Tart’ı yaptım, ikisi de çok lezzetli oldu, sıkı bir eleştirmen ve gurme olan anneme ve ablam çok beğendiler, hatta kocaman yuvarlak pide bize yar olamadan ablamın komşuları tarafından bitirildi, afiyet olsun!
Pide, pastane pidesi lezzetinde, ben fırın pidesini çok severim ama çok lezzetli olmuştu!
Ne yapalım bu kez Sibelime yedirtemedim ama ona özel olarak bir gün yaparım, değil mi ama? Arkadaşıma ekmek makinemde keten tohumlu, kepekli ekmek yaptım ama, çok beğendi ,şansına o gün çok kabardı, resmini ilk fırsatta göreceksiniz!
Dün de boş durmadım, büyük bir somun ekmek 4 tane de küçük yuvarlak ekmeği fırında pişirdim! Annem beğendi!
En kısa zamanda da Sevda’nın Biberiyeli Pide Ekmeği’ni yapacağım ama taze biberiye bulamam şimdi, kuru biberiye alacağım! Çok güzel görünüyor!
Bu yazıları aslında dün yazdım, draft’a bastığım halde yazım kayboldu! Çok üzüldüm!