30 Mayıs 2018

Nehir Kuşlarının Şarkısı



Büyük Buhran Amerikası’nda, Mississippi Nehri üzerindeki yüzer kulübelerinde yaşayan Foss ailesinin mutlu hayatı, bir anda darmadağın edilir. Yozlaşmış kamu görevlileri tarafından anne babalarından koparılan beş kardeş, kendilerini bir anda yürek dağlayan bir insanlık ayıbının ortasında bulurlar. Kardeşlerin en büyüğü olan Rill, bir yandan küçük kardeşlerini bir arada tutmaya çabalarken bir yandan da nehre ve ailesine, nehir kuşlarının şarkılarına, morsalkımların ve okaliptusların o büyülü dünyasına geri dönmenin yollarını aramakta, yeniden ailesine kavuşmanın hayalini kurmaktadır.
“Hayat filmlerden farksızdır. Her sahnenin kendine ait bir müziği vardır ve müzik o sahne için yaratılır, bizim anlayamayacağımız şekillerde ona dokunur. Biten bir günün ezgisini ne kadar seversek sevelim ya da gelecek günün melodisini ne kadar hayal edersek edelim, bugünün müziği ile dans etmeliyiz; yoksa adımlarımızı şaşırır, o âna uymayan bir şekilde etrafta sendeleyip dururuz.”
1930’ların Amerika’sında yaşanan gerçek bir skandaldan yola çıkılarak yazılmış Nehir Kuşlarının Şarkısı, tüm dünyada 1 milyondan fazla okurla buluşmuştur. O dönemlerde Eleanor Roosevelt’in evlat edinme yasası konusunda danışmanlık alacağı derecede ün yapmış Georgia Tann, gerçek bir hayırsever olarak lanse edilmektedir ve modern evlat edinme sürecinin âdeta kurucusu olarak gösterilir. Ancak bu işin görünen kısmıdır. Kapalı kapılar ardında yapılan yüksek ücretli anlaşmalar, yoksul ailelerin çocuklarının  kaçırılıp alıkonularak biyolojik ailelerinden koparılması gibi olaylar yıllarca gizli kalmıştır. Georgia Tann ve şebekesinin yaptıklarının bir kısmı kayıt dışıdır. Bu evlerde yaşayıp başka ailelere verilmiş çocuklar olduğu kadar, kötü şartlara dayanamayıp yaşamını kaybeden çocuklar da vardır. Bu roman, herkesin bilip kimsenin önüne geçemediği bir dramın hem kurbanlarını hem de kahramanlarını satırlara dökerek ölümsüzleştiriyor. Nehir Kuşlarının Şarkısı, son yılların en ‘gerçek’ romanlarından biri olmaya aday.
 
(Tanıtım Bülteninden) 

* Çok dokunaklı, ilk fırsatta edineceğim. 

Hippi


1970 yılının Eylül ayında, dünyanın merkezi olma şerefi için yarışan iki mekân vardı: Londra’daki Piccadilly Circus ve Amsterdam’daki Dam Meydanı... 1970 yılının Eylül ayında uçak biletleri ateş pahası olduğundan uçakla seyahat ancak elit kesim için mümkündü. Gençlerden oluşan muazzam bir kitle içinse durum farklıydı. 1970 yılının Eylül ayında dünyaya kadınlar hükmediyordu… Genç hippi kadınlar demek belki daha doğru olur...
1970 yılının Eylül ayında herkesin paranormal güçleri vardı, olmayanlar da sahip olma yolundaydı…
1970 yılının Eylül ayında, yazarlık hayalleri kuran Paulo, özgürlük peşinde dünyayı dolaşırken Karla’yla karşılaşınca ikisinin de yaşamı kökten değişecekti; Peru’nun kayıp şehirleri, Brezilya’nın zindanları, Amsterdam’ın arka sokakları, İstanbul’un çarşıları bir bütünün parçaları haline gelecekti…
Paulo Coelho’nun kendi yaşamöyküsüne belki de en yakın eseri Hippi, başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanan barışçıl bir neslin arayış ve dönüşüm öyküsü.

(Tanıtım Bülteninden)

* Paulo Coelho'yu çok severim, ilk fırsatta bu kitabı edineceğim. 

28 Mayıs 2018

Bin Ömrüm Olsa


Tess Gregory başarılı bir bilim insanı olsa da kalbinin bir köşesinde hep aile kurmak ve çocuk sahibi olmak vardır. Ne yazık ki bu hayalini bir türlü gerçekleştirememiştir. Küçük yaşta geçirdiği hastalık yüzünden kulakları duymayan Tess özgür ruhlu, hayat dolu bir kadındır ama ölüm onun için beklenenden çok daha erken kapıyı çalar… Fakat bu güçlü kadın gözlerini hayata kapattığında ölümün bir son değil, yeni bir yaşamın başlangıcı olduğu ortaya çıkar; en azından Tess için böyle olur. 
On dokuzuncu yüzyılda yeniden hayata dönen Tess kendini yepyeni bir bedende, üç çocuk sahibi Amarylis Rafferty olarak bulur. Ve en önemlisi, artık duyabiliyordur. Yeni görünümü ve dünyası karşısında büyük bir sarsıntı geçiren Tess kısa bir süre sonra yürek burkacak kadar talihsiz bir olayın yeni ailesini ve özellikle de kocası Jack’i acı dolu bir hayata mahkûm ettiğini fark eder. Yine de Tess, ona verilen bu yepyeni yaşam şansını cennete dönüştürmenin bir yolunu bulmaya kararlıdır… 

 “Hannah bu hikâyeyi samimiyetle, şefkatle ve canlı detaylarla yaratmış. Karakterlerini, özellikle de karanlık geçmişine rağmen dimdik ayakta duran, inançlarına tutunan Tess karakterini sevmemek imkânsız.” 
-Publishers Weekly -

“Kristin Hannah’nın aşk romanları değerli mücevherlerden farksız.” 
-Romantic Times -

“Karakterlerinin ruh hallerini ve duyguları resmetmekte Hannah’nın üstüne yok.” 
-The Washington Post Book World -

(Tanıtım Bülteninden)

* Kristin Hannah'ın yeni kitabını iple çekiyordum, sipariş verdim, anneme gelecek. Annem okuyacak sonra da ben. 

21 Mayıs 2018

Güzel Bir Hafta Sonu


Merhaba dostlarım, nasılsınız? Dilerim çok iyisinizdir. Biz çok iyiyiz. Geçtiğimiz Cuma Aytül ablam, eniştem, Güldal ablam ve ben annemde buluştuk. Cumartesi günü Ayvalık'a, Cunda'ya gittik. Evlere baktık, keyif yaptık. Çok çok güzel bir hafta sonu geçirdik. Sonra dün öğleyin ablamlarla vedalaştık. Öğleden sonra da annemle vedalaştık, evime döndüm.
Annem evini satıp Ayvalık'tan ev almak istiyor. Ben de hayırlısıyla yarın il içi atamaya başvurup Ayvalık'a gitmek istiyorum. Annemle çok yakın, altlı üstlü oturmak istiyoruz. Annem Misi'yi çok seviyor ama kediyle aynı evde oturmak istemiyor.  Yarını iple çekiyorum. Benden şimdilik bu kadar. Yeniden görüşünceye dek sevgiyle kalın!