24 Kasım 2014

Bana Sevmeyi Anlat


"Rüzgâr Esme'yi öğrenecek"
Karanlıktan çıkıp aydınlığa kavuşmanın, cehennemin buz tutup
Cennetin var oluşuna tanık olun…
Sevgisiz bir adamın merhametsiz yüreğine, ilmek ilmek aşkın dokunmasını keşfedin! Tutkunun nefretle savaşını, intikamın aşka yenilişini okuyun…
Rüzgar'ın tatlı bir sevdayı kuşanıp, mutlu bir meltemle Esme'sine eşlik edin. Onların aşk şarkısını birlikte söyleyin…
O hiç istemese de karanlığın içinde doğdu. Babasının, kara 
Vicdanının ve geçmişinin pis izlerini silmeye çalışarak yaşamayı seçti. Başardı da… Ta ki, kader onun elinden en değer verdiği varlığı alıp, içinde yeşerttiği son insaf kırıntısını da yok edene kadar…
İşlemediği bir suçun müebbet yiyen sanığı olarak, vicdansız bir kalpte hapsedilmesine karar verildi! Acılarla sınanıp, vicdanla temizlenip, aşkla yüceltilmesine…
Esme karşısında gördüğü kopkoyu zindan gibi karagözlerin içinde kendini kaybederken, vicdanı tipsiz bir kuyuya dönüşmüş
Rüzgar'ın ışığı olabilecek mi?
Peki, ya Rüzgâr! Sevmeyi, sevilmeyi; en önemlisi de Esme'yi öğrenebilecek mi?
Tutkulu bir aşkın hüküm sürdüğü bu roman ellerinizi yakacak, yüreklerinizi fethedecek...
(Tanıtım Bülteninden)

Başöğretmenimiz


Başöğretmenimizi saygıyla, sevgiyle, minnet duygusuyla anıyoruz! Kalbimizdesin Atam!

22 Kasım 2014

Hüzün Keyif İçiçe


Merhaba dostlarım nasılsınız iyi misiniz? Dilerim iyisinizdir. Ben genel olarak iyiyim ama üzgünüm çünkü kuzenimizi kaybettik, amcamın oğlu kalp krizi geçirmiş. Baş sağlığı diledim. İlk fırsatta gitmek gerekiyor. Biz amcamın yaşı ileri olduğu için ona bir şey olmasından korkarken olana bak!
Bugün evimi temizledim, dışarı çıktım, Sebahat ablaya uğradım. Gazetemi aldım eve döndüm. Gazete keyfi yaptım. Şimdi de karşınızdayım, fotoğraftaki bir fincan kahve sizin bir fincan kahve de benim.
Geçen hafta İstanbul'da sevdiklerimle birlikteydim, bana vedalaşıp yola çıkmak çok zor gelmişti. Şimdi Misi kızımla başbaşayız! Sevgili dostlarım yeniden görüşünceye dek dostça kalın.

Yıldız Masalı


Gökyüzünde her an bir yıldız doğar, bir yıldız ölür. Bu sonsuz masala kulak verenler için umut ve aşk asla uzaklarda değildir…

Evliliğine yıllarca büyük emek veren Annie beklemediği bir anda kocasının başka bir kadına âşık olduğunu ve boşanmak istediğini öğrenir. Bu büyük sarsıntıyla baş etmekte güçlük çektiği için de çareyi büyüdüğü kasabaya, babasının yanına dönmekte bulur. Fakat kasvetli bulutların hâkim olduğu bu sahil kasabasında Annie'yi bambaşka çelişkiler ve romantik ikilemler beklemektedir. Bir gece çocukluk aşkı Nick ve onun duygusal bir travma atlatmış küçük kızıyla karşılaşır ve inanmakta güçlük çekse de mutluluğu yakalamak için bir şansı daha olduğunu düşünmeye başlar. Gün geçtikçe eski hayatı ile yeni hayatı arasında tercih yapacağı bir dönüm noktasına yaklaşan Annie, içinde uzun zamandır sesini duymadığı bambaşka bir kadının doğuşuna da şahit olur.

"Yıldız Masalı'nı, kendini sımsıcak bir coşkuya kaptırmak isteyen tüm kadınlara içtenlikle öneririm."
-Washington Post Book World-

"Kalbin derinliklerine inen duygularla yazılmış... Aşk ve romantizmle dolup taşan kitapları okumayı seviyorsanız Yıldız Masalı'na bayılacaksınız."
-Cleveland Plain Dealer-

"Nefis bir sadeliğin yanı sıra şefkatin ne olduğunu çok iyi anlatan bir hikâye."
-Diana Gabaldon-
(Tanıtım Bülteninden)

* Ne zamandır bu kitabı siz dostlarımla paylaşmak istiyordum ama mümkün değildi. Şimdi mümkünmüş!

Gündüzsefası


Acı ne kadar derinde olsa da zamanla tüm çiçekler güneşe döner yüzünü… 

Kalbin anahtarıdır gündüzsefası. Ruhlarında en derin izleri taşıyanları bile çiçekleriyle sarmalar, filizleriyle umut taşır. İşte böyle gündüzsefasının süslediği bir yüzen evde yaşayan Penny Wentworth, 1950'li yıllarda ünlü bir ressamla evlidir. Her şeye sahip olan Penny'nin tek eksiği ise küçük evlerini taçlandıracak bir bebektir. Ancak gün geçtikçe tek eksiğinin bu olmadığını anlayacaktır çünkü sevgiyi yürekten hissetmek gerekiyordur. Onun hissettiği tek şey ise içini kemiren acıdır…

Ada Santorini New York'ta yaşadığı trajediden sonra ağır depresyondadır. Kendini toparlamak için Seattle'a Tekneler Caddesi'ne gelir. Burada kiraladığı bir yüzen evde eski bir sandık bulur. Sandıkta Penny Wentworth adında bir kadına ait eski eşyalar vardır. Gariptir ki Tekneler Caddesi'ndeki hiç kimse bu kadınla ilgili konuşmak istememektedir. Merakına yenik düşen Ada, Penny'nin gizemli geçmişine adım atarken kendi geleceğini de örmeye başlayacaktır. 

Okuyucuları kalemiyle büyüleyen Sarah Jio'dan bir başyapıt daha. Gündüzsefası'nı okurken, ne kadar imkânsız görünse de her şeyin bir umuda açılacağını göreceksiniz. 

"Kitabı okuyup rafa kaldırdığınızda bile etkisinden kurtulamayacaksınız."
-Romantic Times-
(Tanıtım Bülteninden)

* Ön Sipariş Tarihi: 25 Kasım 2014

Sarah Jio'nun yeni kitabı çıkacak ta benden kaçacak! ;))


15 Kasım 2014

Bugün Benim Doğum Günüm


Bugün benim doğum günüm, 44 yaşıma giriyorum. Yanımda sevdiklerim, benden mutlusu yok!

13 Kasım 2014

Gerçek Özgürlük


Üniversite öğrencisi Timur ile profesörlükten emekli Yakup Bey tanışırlar. Yakup Bey, Timur'un gözlerinde duygu, düşünce ve davranışlarıyla yaşamı özgürce kucaklayamayan, özüne ulaşamamış bir gencin iç yalnızlığını ve burukluğunu görür. Aylar sürecek bu sohbet Timur için kültür robotluğundan "şahsiyet" olmaya götüren bir özgürlük yolculuğuna dönüşür.
(Tanıtım Bülteninden)

* Ön Sipariş Tarihi: 03 Aralık 2014

Asude Çığlıklar


Kadınlar daima haklıdır, adamlar azmıştır, kesin fazla para yoldan çıkarmıştır. Gerçekten de böyle mi olagelmiştir, gerçekten adamlar parayı bulduktan sonra mı biraz daha gönülleri gençleşir ve renklenir, bu hepsinde mi böyle olur, yoksa vaktiyle çok flört edip manevi doyuma ulaşan erkekle sonradan maddi güce ulaşmış, bunun yanında az maneviyatla eşine bağlı erkek egemen birliktelikler mi asude hayatları beraberinde getirir, tartışılır... 

İlk şok…

Yaşanılan ilk şok daima en derindir. İlk tokattır o. Hayatın birilerini aracı kullanarak attığı ilk tokat. Acıdır, çok acı. Ciğeriniz yanar. Çok kolay da atlatılamaz. 
(Tanıtım Bülteninden)

12 Kasım 2014

Tatlı Rüyalar Küçüğüm


Belki de dünyadaki en büyük acıyla, annesiz kalmanın sızısıyla baş etmeye çalışan küçük bir çocuğun ve ondan kırk yıl boyunca gizlenen sır dolu mektubun hikâyesi…

Dokuz yaşındaki Massimo bir gün kulakları sağır eden çığlıklarla uyanır. Tanımadığı iki kişi babasını ayakta tutmaya, sakinleştirmeye çalışmaktadır. Bu da yetmezmiş gibi annesi ortada yoktur. Ondan geriye kalan tek şey parfümünün belli belirsiz kokusu ve öylece bir kenara bırakılmış sabahlığıdır. 

Günler, haftalar geçse de annesi gelmek bilmez. Massimo ise sorularla boğuşmaktadır. Annesi geri dönecek midir? Acaba ortadan kaybolmadan önceki gece annesini üzdüğü için ondan özür dileme fırsatını bulacak mıdır? Cevapsız kalan soruların gölgesiyle yıllar birbirini kovalar ve Massimo yüreğinin ortasında, hiç kapanmayacak koskoca bir boşlukla hayata devam eder. Bu hassas, kederli çocuğun, yetişkinliğe adım attığında yalnızlık, terk edilmişlik, korku ve endişe hisleriyle nasıl baş edeceğini ise kimse bilmemektedir…

"Sevmenin, kaybetmenin ve hayallerden asla vazgeçmemenin öyküsü Gramellini'nin sayfalarında büyük bir bilgelik yatıyor." 
-A Bibliophile's Reverie-
(Tanıtım Bülteninden)

Kemal Gel Bi Kahve İçelim


Yetmişinci doğum gününde Kemal Sunal’ı bize sevgilisi, eşi, 
hayat arkadaşı, çocuklarının annesi Gül Sunal anlatıyor...
Aslında ikimiz de kahve sevmezdik. 
Söyleyemediklerimizin yerine geçerdi. 
Araya giren duygusal ayrılıkların son 
bulması dileğiydi. Vazgeçememek, kıyamamak, pişman olmak, 
KAVUŞMAK demekti. 
Evimizdeki sıcaklığı korumak demekti...
Sonuçta BİZİ hep korudu bu sihirli cümle... 

“Hadi gel, bi kahve içelim...”

O, bizim Kemal!.. Bu topraklarda yaşayan, yediden yetmişe herkesin görür görmez yüzüne bir gülümseme kondurmasına neden olan bir “sima”... Ekrandan, sinema perdesinden bize yansıyan çocuksu gülümsemesiyle saflığın sembolleşmiş hali... Kardeşlik ve paylaşımın... 
“İyiler sonunda hep kazanır” sözünün... Bizim Kemal, bizim gülen yüzümüz...
Yetmişinci doğum gününde Kemal Sunal’ı bize sevgilisi, eşi, 
hayat arkadaşı, çocuklarının annesi Gül Sunal anlatıyor... 
Hem de en sahici, en samimi haliyle... Hiçbir formatın sınırlarına girmeyi kabul etmeden... İçinden geldiği gibi... O’nu sevmenin mutluluğunu, O’nsuz yaşamaya alışmanın hüznünü hâlâ en güçlü şekilde hissederek... 


Not: En kısa zamanda bu kitap edinilip okunmalı, gazetede Gül Sunal ile yapılan röportajı okudum ve çok etkilendim!

10 Kasım 2014

Aşkı Seçtim


Ona, gururuna köle olmayacak kadar çok âşıktı. İstisnasız her gece, omuzlarında dans eden saçlarına dokunduğunu hayal etmişti. Ve her hayalinin sonunda o ipek sarısı, rüzgâra meydan okuyan saçların yokluğu ilmik olup boğazında düğümlenirken, geceler boyunca nefes almadan yaşamaya çalışmıştı. Şimdi ona bu kadar yakınken, uzak durmak hiç kolay olmuyordu.

Zengin ve ünlü Sancaktarların beş çocuğundan biri olan Asya, önceleri ailenin sosyetik kızıyken hayatı çok kısa sürede değişmişti. Deli gibi âşık olduğu ve çocuklarının babası olan Doruk, onu bırakıp eski sevgilisinin peşinden Amerika'ya gidince yıkılmamış, kendini çocuklarına adamıştı.

Bir gün Doruk, yanında eski sevgilisi Sabrina ile birlikte Türkiye'ye döndüğünde Asya'nın dengesi alt üst olur. 

Asya, hayatına yeniden giren Doruk'un varlığına alışamamışken kendisinin ve etrafındaki herkesin hayatını tehlikeye sokan olaylarla mücadele etmesi gerekir. Kendini garip bir oyunun içinde bulan Asya, çocuklarını tehlikelerden korumaya çalışırken; Doruk da ailesine zarar vermek isteyenlerin kim olduğu ortaya çıkarmak için amansız bir savaş vermek zorunda kalır.

Doruk ve Asya, bütün bu olan biten arasında aşkı yeniden bulabilecek mi? Daha da önemlisi aşk her şeyi affedecek mi?
(Tanıtım Bülteninden)

Kitaplar Aşkına!


Eğer izin verirseniz size küçük kasabamızdan ve sevgi dolu insanlarından bahsetmek isterim. Ama başımda ufak bir bela var ve yardımınız gerekli. Eğer ki ben bir şeyler yapmaya başlamazsam 5 ay sonra, yıllardır emek verdiğim ve benim için anlamı büyük olan kütüphanem kapanabilir, hatta dozerler ile yıkılıp yerine bir endüstriyel park yapılabilir. Bu yüzden gelin, kütüphanede birlikte oturup, ailenizin tarifleriyle yaptığınız yemekler tadarken, edebiyat klasiklerini konuşalım. Tüm kasabanın ilgisini yeniden kitaplara vermesini sağlayalım ve kitaplarımız için beraber mücadele edelim. Anılarınızı canlandıracak klasiklerle ve birbirinden güzel yemeklerle şenlenecek buluşmalarımızdan sonra, bizden ve kasabamızdan vazgeçemeyeceğinize eminim. Peki bütün bu çabalarımız kütüphanemizin bir geleceği olmasına yetecek mi?
(Tanıtım Bülteninden)

Sakız Sardunya


İstanbul'da sakin bir mahallede bir kız çocuğu yaşardı.İsmini hiç mi hiç sevmeyen... Hem akıllı, hem meraklıydı.Çok da konuşkandı. Anne babasına ve öğretmenlerinedurmadan sorular sorardı. Zavallı büyükler, onun zekâsınayetişmekte zorlanırdı!Bir atlası vardı sürekli karıştırdığıve pek çok kitabı.... Hayaller kurmaya bayılırdı.Bir gün okulun kütüphanesinde hiç beklemediği birsürprizle karşılaştı. Rafların arasında tuhaf bir küreparlıyordu. Bulan herkesi unutulmayacakbir yolculuğa çıkaran sihirli bir küre!

EFHİMA, yani Efsaneler, Hikâyeler ve Masallar Ülkesi'neuzanan rengârenk bir maceraya atılmaya hazır mısınız?

Usta yazar Elif Şafak çocuklar için sıcacık vesıradışı bir öykü yazdı!Dostluk, paylaşım, hayal gücü,kitap ve doğa sevgisinin özenle işlendiği Sakız Sardunya,soluksuz ve keyifli bir okuma süreci vadediyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Annemden Kalan


En sevdiklerinizi ne kadar yakından tanıyorsunuz? Dışarıdan görünen mi yoksa sizin anlattığınız kadarı mı gerçek 'siz'siniz? Kız kardeşleri kendi sorunları ile boğuşurken Beryl, annelerinin Alzheimer olduğunu ve bu süreçte neler yaşadıklarını onlara nasıl anlatabilirdi? 

Bir cenaze için buluşan kız kardeşler, sadece bir törenden fazlasıyla yüzleşmek zorunda kaldılar: Annelerinin yıllar önce onlar için yazmış olduğu mektuplar... Geçmişin izleriyle fena halde sarsılmış olan Beryl, Isak ve Rumer bir yandan da kendi problemlerini çözmekle uğraşıyordu. Çocukluklarının geçtiği evde buldukları bu mektuplar, annelerinin geçmişiyle ilgili önemli bir ayrıntıyı gözler önüne seriyordu. Peki bu durum anneleriyle ilgili düşüncelerini değiştirecek miydi? Sevgi, hayal kırıklığının gölgesinde kaldığında umutsuzluğa kapılıp her şeyden vazgeçmek kolaydır. Beryl ve ablaları için durum böyle olmadı ve onlar, her şeyi öğrenmek için heyecanlı ve neşe dolu bir yolculuğa çıktılar. Gelin, bu yolculuğa siz de eşlik edin.
(Tanıtım Bülteninden)

Okyanuslar Arasındaki Işık



Indie Avustralya En İyi İlk Roman Ödülü ve En İyi Roman Ödülü Yılın En İyi Yeni Çıkan Kitabı, En İyi Edebiyat Kitabı ve En İyi Kitabı dallarında ABIA Ödülü GoodReads 2012'nin En İyi Tarihî Romanı 2013 En İyi Kadın Roman Ödülü 

Tom Sherbourne, Çanakkale Savaşı'nda acı dolu dört yıl geçirdikten sonra Avustralya'ya döner ve kıyıdan yarım gün uzaklıktaki Janus Kayası'ndaki deniz fenerinde bakıcı olarak çalışmaya başlar. Genç, cesur ve sevgi dolu karısı Isabel'le evlilikleri ikisinin de kafasındaki gürültüyü susturup yıldızlar, dalgalar ve rüzgârın sesinden başka hiçbir şeyin olmadığı iki kişilik dünyalarında huzur bulmalarını sağlar. 

Bir gün, üç yılın ve üç düşüğün ardından, karısı bir bebeğin ağlamalarını duyar. Dalgalar, içinde genç bir adamın cesedi ile birkaç aylık bir bebeğin olduğu bir tekne getirmiştir. Çocuk özlemiyle dolu Isabel dualarının Tanrı tarafından kabul edildiğini düşünür. Yüreklerinin sesini dinleyip bebeği sahiplenmeye ve bundan kimseye bahsetmemeye karar verirler. Yıllar sonra gerçekler ortaya çıkmaya başlayınca aldıkları kararın hiç beklemedikleri sonuçları olduğunu anlarlar.

"Okyanuslar Arasındaki Işık inanılmaz büyük bir kayıp karşısındaki yalnızlık ve cesarete dair çok güzel bir roman. Okurken başımı kitaptan kaldıramadım ancak satırları da gözyaşlarımın arasından göremiyordum." 
-Maile Meloy-

"Karşı konulamaz ve çekici bir roman. İlk sayfasından bağlanacağınız özgün bir hikâye." 
-Sara Nelson, O, the Oprah magazine-

"M. L. Stedman beni neredeyse yüz yıl öncesinin ıssız bir adasına götürecek kadar iyi bir yazar. Bu romanda karakterlerden birinin acısının dinmesi diğerinin acısına sebep oluyor." 
-Monica Ali-

"Herkes tarafından okunmayı hak eden muhteşem bir roman." 
-Karen Brooks-

"İyi insanlar, trajik kararlar ve her ikisinde de bulunan güzellikler üzerine muhteşem ve yürek parçalayıcı bir hikâye." Markus Zusak, The Book Thief yazarı
"Dokunaklı bir öykü… Ağlamaya hazır olun." 
-New York Times-

"Aklınızdan çıkmayacak… Stedman daha en başından okuru duygu dolu kurgunun içine sürüklüyor. Olağanüstü ve unutulmayacak bir çıkış romanı." 
-Booklist-

"Sevgi ile kayba, doğru ile yanlışa ve en sevdiklerimizin mutluluğu için neler yapabileceğimize dair harika anlatılmış bir hikâye." 
-The Boston Globe-

"Birkaç ailenin kaderini ve büyük bir aşk hikâyesini konu edinen harika bir kitap. Stedman kırık kalplerle ilgili hikâyeyi gözyaşlarıyla yoğurmuş." 
-Ruhr Nachrichten-

"M. L. Stedman'ın sevgi ve suçluluk duygularını bir araya getiren yürek parçalayıcı kitabı çok başarılı." -Für Sie-

"Duygu yüklü bir roman. Stedman'ın çıkış romanı ileride pek çok başarılı romana imza atacağının bir işareti." 
-People-
(Tanıtım Bülteninden)

*Ön Sipariş Tarihi: 12 Kasım 2014

Saygıyla Anıyoruz



1 Kasım 2014

Aslında Hiç Unutmadım


William için hayat mükemmel gidiyordu. Kalp krizi geçirmese öyle olmaya da devam edecekti. Hastane yatağında uyanınca, kızlarının eskisi kadar muhteşem, hayatının da mükemmel olmadığını fark etti. Üstelik nesiller boyu gözbebeği gibi baktıkları 'antika ev' yıkılmak üzereydi.

Babalarını memnun etmek için kendi hayallerinden vazgeçip, büyük birer tenis yıldızı olmak için çabalayan üç kız kardeş, William'ın geçirdiği kalp krizinin ardından hayatlarını ve hayallerini sorgulamaya başladılar. Babalarının yarattığı sırça köşk yıkılmış, annelerinin hatıralarında soluk bir iz bile bırakamayan kız kardeşler, evlerinde yaşayan yabancı kadını anneleri yerine koymak zorunda kalmışlardı.

William, Elizabeth, Diana, Isabelle ve tüm ev halkı için antika evi kurtarmak hayata tutunma mücadelesi anlamına geliyordu. Bu sayede her biri geçmişiyle barışacak ve hayatında beyaz bir sayfa açabilecekti…
(Tanıtım Bülteninden)

Hafta Sonu Keyfi

 
Merhaba sevgili dostlarım, nasılsınız? Dilerim iyisinizdir. Ben mi? Ben de iyiyim. Bugün hafta sonu keyfi yaptım, gazetelerimi aldım, okudum. Çayımı içtim. Şu anda da Trt 1'de yayınlanan "Hayat Ağacı" adlı diziyi izliyorum. Çok güzel bir aile dizisi. Sizler de seyretseniz inanın hiç pişman olmazsınız!
Beni yarın da gazete ve dergi keyfi bekliyor. Benden şimdilik bu kadar, yeniden görüşünceye dek dostça kalın!