10 Eylül 2007

Ayvalık, Kalbimi Çaldın!


Merhabaa, artık dört günlük Ayvalık tatilimizi siz dostlarımla paylaşabilirim!Gecikmeli bir buluşma ve paylaşım olduğu için özür dilerim.
Efendim, kaç zamandır tatile çıkmaya, Ayvalık’a gitmeye niyetleniyoruz! Olmadı bir türlü! Nihayet şeytanın bacağını kırdık, rezervasyonumuzu yaptırdık, yolculuğa hazırlandık. Dört günden fazlası olamazdı. Malum evde kedi kız bekler, daha fazla hasret bırakmamak lazım. Aslında kızımı da yanıma almaya niyetliydim ama otobüs, deniz otobüsü kabul etmiyor, bagajda bırakmaya da gönlüm razı değil! Neyse kızımı Bilgisayar danışmanımız, değerli hocam Cengiz Hoca’nın kendisi gibi kedi sever eşi, dünya tatlısı Ayşenur abla’ya gönül rahatlığıyla emanet ettik. Kendi kedisi gibi baktı kızıma. Pazar akşamı yola çıkıldı, Pazartesi sabahı Ayvalık’a varıldı.

(Saatli Camii)

Kelebek'te kahvaltı sonrası çay keyfi!

Kalacağımız pansiyon merkezden bayağı yukarda, eski Rum evlerinin arasında yer alıyor. Pansiyonumuz son derece temiz, pansiyonun sahibesi Çiğdem Hanım çok çok titiz, çok çok mütevazi, eşi Nedim Bey ile ikisi son derece nazik insanlar.

Bu arada Çiğdem Hanım, dört dil biliyor. Almanya’dan döndüklerinden beri pansiyon işletmeciliği yapıyorlar. Bkz. Kelebek

Kahvaltımızı ettikten, eşyalarımızı odamıza yerleştirdikten sonra Ayvalık keşfine çıktık. 1865 yılından kalma evler gördük, çok hoşumuza gitti! Ama çok iyi bir restoraston yapılması gerekli!

Beğendiğimiz evlerden biri de bu Yeşil Ev, diğerleri kadar tarihi çok eskiye dayanmıyor ama yine de çok hoş!

Sevgili Tijen’in Lezzet Dergisi’nde yer alan yazısında övgüyle bahsettiği Güler Pastanesi’ne uğradık, Lorlu tatlısını sakızlı dondurma eşliğinde tükettik, sakızlı kurabiyesinden sardırdık, yanımıza aldık. Her şey çok güzeldi ama ben yalnız sakızlı dondurmayla hoşlaşamadım çünkü çok yoğun bir aroması vardı. Ben de sakızı pek sevmem. Daha sonra dondurmasız olarak yedim, çok çok lezzetli bir tatlı, peynir tatlısının bir benzeri. Sonuçta lorla yapılıyor, oldukça da doyurucu, bir porsiyonu önce gözünüzü doyuruyor sonra da midenizi. Resmini çekemedim. İkinci kez sakızlı kurabiye alıp paketlettim.

Onları da evde yemek nasip oldu. Hiç olmazsa kurabiye resmi çekebildim. Sevgili Sibel, lorlu kurabiye yapmış, çok lezzetli olmuştu, yumuşacık, müptelası olmuştum, ben de yapmıştım. Ama Güler Pastanesi’nin ki lor peyniriyle yapılmıyor, sakız kullanılmış. Sert, gevreksi bir kurabiye. Bunun da tadı bambaşka. Ben kıtır kurabiyeyi de çok severim.

İlk günkü keşif turumuzdan sonra bir önceki gece uyuyamadığımız için yorgun argın pansiyonumuza vardık, baktık ki pansiyon sahipleri diğer konuklarıyla güzel güzel sohbet ediyorlar, bizi de dahil ettiler. O gece deliksiz bir uyku uyuduk.

Ertesi günü Cunda’yı, pansiyon sahiplerimizin önerisi üzerine Çataltepe’yi öğrendik, keşfettik. Çataltepe, Cunda sınırları içerisinde ama daha sakin bir yer, mütevazi. Rahatlıkla ailece denize girilebilir.

(Taş Köşe Kedisi)

Cunda’yı çok beğendik, Taş Köşe adı verilen kafede annişle kahve keyfi yaparken baktık ki Cunda’nın kedileri de eşlikçimiz oluvermişler. İnsanlara çok yakınlar. Ayvalık’taki kediler ise çoğunlukla ürkekler.

(Taş Köşe kedisi)

Akşam, yemeğimizi yemiş, pansiyonumuza dönerken Gizli Bahçe adında çok güzel bir cafe-restoran keşfettik. Bütün otlar, kökler, zeytinyağlı yemekler, salatalar mevcut.

Vallahi, ilk gün Ayvalık’ta aradığımızı bulamadık, hep bildiğimiz çeşitler. Cunda bu yönden çok çok zengin. Etesi günü Cunda’da ot çeşitlemeleri yemeye niyetlenirken Ayvalık’ta saklı bir köşede Gizli Bahçe’yi bulmak bizi çok mutlu etti doğrusu. Ertesi gün yemekte buluşmak üzere vedalaştık.

Sonraki gün yine Çataltepe’ye gittik, oyunculuğunu, efendiliğini çok çok beğendiğimiz Avni Yalçın ile karşılaştık, konuştuk. Kurşun Yarası’ndaki Ömer Çavuş, Ihlamurlar Altındaki iyi kabadayı, iş adamı Kemal Sadıkoğlu vee Hatırla Sevgili’deki Ahmet Gürsoy’un avukat, savcı babası Şevket Gürsoy! Hatta, yakın zamanda Tv’de Tuba Büyüküstün, Bülent İnal, Seda Akman ile birlikte rol aldıkları “Aşk Yolu” adlı film yayınlanmış, çok beğenerek seyretmiştik. Eeee, ne de olsa Ihlamurlar Altında ekibi bir araya gelmişti adeta! Ve, ben şu yorumu yapmıştım, Avni Yalçın, kahya rolünde de olsa koruyucu, kollayıcı karakterleri oynuyor! Ne de güzel oynuyor!. Yeni projeler gündemdeymiş, muhtemelen dönem filmi olur yine. Gitme zamanı geldiğinde bizimle kibarca vedalaştı, ayrıldı. Mütevaziliğine hayran olmamak mümkün değil! Gerçek bir oyuncu, tam bir beyefendi, eşi de tam bir hanımefendi!

Biz, birkaç saat daha orada kaldık, öğleden sonra Ayvalık’a döndük.

Pansiyonumuzda duşumuzu aldık, hazırlanıp bir gün önce kararlaştırdığımız gibi Gizli Bahçe’nin yolunu tuttuk. Orası “Gizli Bahçe” değil “Gizli Cennet” bence!

Bahçedeki zeytin ağacından kendi zeytinyağlarını çıkartıp kullanıyorlar.


Sahibesi Sema Hanım ile sohbet ederken zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamadık bile! O akşam hepimizin çenesi düştü bence! Sevgili Sema’nın kurduğu düzenin güzelliğinden mi, titizliğinden mi, ince zevkinden mi, sunumunun zerafetinden mi, sohbetinin hoşluğundan mı, mutfağının temizliğinden, düzeninden mi söz etmeliyim bilmem ki, hangisini atlasam eksiklik olur, hatırı kalır! İyisi mi bütün güzellikler bir arada toplanmış diyelim! Karı-koca işletiyorlar, zaman zaman Sema Hanım’ın annesi de İzmir’den kalkıp kızına yardım etmeye geliyor!

Vallahi helal, Sema Hanım’ın 55 günlük bir bebişi var! Enerjik bir şekilde koşturuyor! Zaman zaman annelerinin, babalarının imdadına yetişen 12,14 yaşlarında iki de oğlu var bu arada! Çok çok güzel bir aile işletmesi kısacası!

O akşam, Girit usulü yapılan bir zeytinyağlı bamya ile Kabak Çiçeği dolması yedik! Annem, kabak çiçeği dolmasının ne kadar güzel olduğunu anlatır, pek umursamam nedense! O akşam Kabak Çiçeği dolmasına aşık oldum resmen! Bamya da çok çok nefisti! Neyse efendim, zaman Gizli Bahçe’de su gibi akıp geçti, biz de dostça vedalaştık, bir sonraki akşam buluşma sözü verdik.

Bu arada bizim kaldığımız pansiyona çok tatlı, idealist bir sınıf öğretmeni arkadaş geldi. Hemen kaynaştık, çok rahat iletişim kuruyor, sıcacık bir insan. O da dalış dersleri almak, dalmak için buraya gelmiş.

Son gün, biz Cunda’ya o da dalışa gidecekti, beraber aşağıya indik. Ne görelim Suna’nın teknesi gitmiş .Önümüzde de bir sürü gezi teknesi, yemekliydi de. Hep beraber bindik, bütün gün deniz sefası sürdük. Martılarla buluştuk, özlem giderdik. Deniz ve martı gibisi var mı?

Tekne, koyları dolaştı, Akvaryum Koyu’na öldüm bittim! Bence bir insanın ölmeden önce mutlaka görmesi gereken yerlerden biri! Suna, tekneden atladı, ben temkinli bir biçimde suya girdim!

Sonra da diğer yerler bana o kadar cazip gelmedi, kalbim Akvaryum’da kaldı!

Annemle biz, o gün Papalina Balığı yiyecektik, tekne turu planları çok hoş bir biçimde değiştirdi. Teknede patlayıncaya kadar sardalya balığı, salata ikram ettiler. Çok güzel bir ziyafetti. Daha sonra son durağımız Cunda’ya gittik, hediyelik eşya tezgahları kurulmuştu. Gezdik, beğendik ama çoğu İstanbul’da gördüğümüz objeler, çok ta orijinal gelmediler bu yüzden! İskelede kediş karşıladı, kediş uğurladı bizi! Çok şekerdi!

Dönüş zamanı geldi, tekne turumuzu Ayvalık’ta noktaladık, kaptanımız, günün anlam ve önemine uygun olarak 10 Yıl Marşı eşliğinde uğurladı biz yolcularını!

Teşekkürler, Cömert Kaptan, ellerinize, yüreğinize sağlık!

Hep birlikte pansiyona döndük, annişle ben valizimizi, çantamızı aldık, pansiyonumuzun güler yüzlü sahibesi Çiğdem Hanım ile vedalaştık. Suna yı da yanımıza alıp (gün içinde Gizli Bahçe’den ona da söz ettik, kandırdık J)

Son gece Sevgili Sema ile sohbet etme fırsatımız olamadı pek. Bu yüzden içim buruldu doğrusu! Bize, zeytinyağlı çeşitlerinden bir derleme yaptı, yağları, sosları birbirine karışmasın diye de ayrı ayrı tabaklarda sundu. Deniz börülcesi, Kabak çiçeği dolması, Bamya, Zeytinyağlı fasulye, İstifno Otu salatası, zeytinyağlı yaprak dolması muhteşemdi! Anne-kız döktürmüşlerdi yine!

Açlıktan öldüğümden ve zaman darlığından bu güzelim sofrayı çekemedim. Bir dahaki sefere inşallah! Siz, yapılanların güzelliğini, ortamın büyüleyiciliğini, unutup kaçırdıklarımı bir de kendi gözünüzle görün derim! Bkz. gizli-bahce

Gece Sevgili Sema, ailesi ile vedalaştık, yolumuza koyulduk. Sevgili Arkadaşım Suna, bizi uğurladı, otobüsümüze bindik, ince bir kederle İstanbul’a doğru yola çıktık! Kalbim, Ayvalık’ta, Cunda’da, Çataltepe’de, Gizli Bahçe’de, Akvaryum’ da kalmış olarak evimize döndük. İçimdeki tek sevinç kızımla birbirimize kavuşmanın sevinciydi! İlk fırsatta kızımı da yanımıza alarak daha uzun süre kalıp daha çok tadını çıkarırız umarım. Bu arada küçük kaçamaklara da hayır diyemem doğrusu! Fırsat yaratıp kaçmak lazım! Bu arada küçük bir itiraf ilk gün Ayvalık’ın ününün biraz abartıldığını düşündüm ama son iki gün neden vazgeçilemeyeceğini anladım.

Biz, Kelebek Pansiyon’u internetten bulduk, rezervasyon yaptırdık, sahiplerinin nezaketi, temizliği, ortamın şirinliği nedeniyle hayal kırıklığı yaşamadık. Teras muhteşemdi, bir de bahçesi olsaydı mükemmel olurdu! Annemin, yokuş inip çıkmaması gerektiği için biraz zorlandı, düz yollar aradık, yolumuzu uzattık. Değdi de bizce! Ama, internetten bulduğunuz her yer öyle mükemmel değil, hayal kırıklığı yaratabiliyor. Ayvalık’a gitmeden önce sitelerini gördüğümüzü birkaç yeri ziyaret ettik, çoğu bizde hayal kırıklığı yarattı, biri pislikten geçilmiyordu. Binasının görkemine kapıldığımız ise (eskiden bir kiliseymiş) ağır bir biçimde kokuyordu (nemden dolayı olmalı).

Kelebek Pansiyon dışında Gizli Bahçe’de kalmak için düşünülebilir, yeri merkezi. Kahvaltı seçenekleri zengin! Bir de Çamlık mevkii’nde “Mavi Pansiyon”, denize çok yakın! Kahvaltı menüsü çok çok zengin! Bunu internet sitesinde gördük, sahibesiyle yazıştık, titiz birine benziyor!

Ayvalık’ı keyifle gezmek için yaz sıcağına kalmamak gerek! Ya da geziyi akşam saatlerine bırakmak lazım! Biz sınırlı birkaç günde maaşallah günün her saati deli danalar gibi dışarıdaydık!

Arkadaşlar, bu günlük bu kadar, yeniden buluşuncaya dek hoşçakalın!



















6 yorum:

Sıcak Mutfaklar dedi ki...

ehhh desene tatilde aynı yerlerde gezinmiş hatta yanyana masalarda bile oturmuş olabiliriz.Bende 3-4 gün cundadaydım:((

mutlulukmutfaktagizlidir dedi ki...

Oylumcuğum, bu kadar tesadüf olamaz, gerçekten. Keşke haberleşseydik! Neyse artık başka baharlara! Ama inan Ayvalık'ı gören bir inan olarak her kısa tatilde kaçmayı düşünecek kadar arsız oldum. Biz Cunda'ya bir gün gittik, saatlerce kaldık. Bir de son gün tekne turu yaptığımızda Cunda'da yaklaşık bir saatlik mola verildi.
Seneye de aynı yerde tatil yapacaksak mutlaka haberleşelim, görüşelim!

Adsız dedi ki...

AYVALIK TAN MERHABA

NASILSINIZ BURCAK HANIM?
umarım siz ve İkbal hanım
çok iyisiniz.
Sitenizi ancak bugün incelemeye fırsat buldum ve sitenizinde sizin
kadar hoş olduğunu söylemek istedim. Bizlerden de bahsettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Eyvah, resminde internet'te ;)
İnşallah Ayvalığın daha sakin
döneminde, mesela ilkbaharda,
birlikte Ayvalık'ta ot yemeklerini
pişirme imkanımız olur.
Annenize çok çok selamlar,
Sevgilerle,
Çiğdem Kıray

mutlulukmutfaktagizlidir dedi ki...

Sevgili Çiğdem Hanım! Ne güzel yazmışsınız! Çok zarif, çok naziksiniz!
İlkbaharda gelebiliriz, birlikte Şeytan Sofrası'na da gideriz belki, ne dersiniz? Ot yemekleri pişirme fikrine bayıldım!
Bence Ayvalık'ta kalınabilecek en en güvenli yer sizin pansiyonunuz!
Yeniden görüşmek dileğiyle! İstanbul'dan sevgilerle!

Adsız dedi ki...

Sarımsaklıya gidip sahilde akşam dolaşmadınız mı yoksa? Yapmadım demeyin valla!

mutlulukmutfaktagizlidir dedi ki...

Bir sonraki gidişimizde Sarımsaklı'ya gittik adsız okurum!