23 Aralık 2006

Anneannemin Yıldönümü



Bugün anneannemi yitirişimizin ikinci yıldönümü!
Size biraz anneannem ve dedemden söz etmek istiyorum, anneannem Bulgaristan göçmeni dedem ise Selanik kökenli.
Annem Bulgaristan’da doğduktan sonra Türkiye’ye dönmüşler, 14 yıl burada kalmışlar sonra ver elini Avusturya, İsviçre!
Yıllar sonra yurda döndüklerinde İzmit, Tütünçiftlik’te çok güzel, İsviçre dağ evi modelinde müstakil bir ev yaptırmışlar, nefis bir bahçesi var, bahçede anneannemin zevki kocaman, mükemmel ortancalar ve torunlar geldiklerinde sallansınlar diye çok güzel bir salıncak! Bahçenin arka tarafında ev halkının gereksinimlerini karşılayacak kadar sebze yetiştirilmekte.
Bizler Mecidiyeköy’de oturan apartman çocukları anneannemlerin evi daha doğrusu bahçesi bize cennet gibi gelmekte, biz çocukluğumuzun önemli bir kısmını orada geçirdik.
Teyzem, yeğenlerim de Tütünçiftlik’te oturmaktalar, bir tek biricik aşkım, Efto dayım, Hatice yengem, biricik yeğenlerim Cem ve Atilla İsviçre’deler.
Dayımlar izne gelince bütün ailenin bir arada olduğunu düşünün! Gece yarılarına dek süren yakar toplar, sabahları aile büyükleri (annniş, mutfağı devralırdı anneannemden) sosisli sandviçler hazırlar, çaylar termosa konulur, hep birlikte Bayramoğlu’na denize girmeye gidilir. Dayımların nefis kamp koltukları eşliğinde yemekler yenilir, aile büyükleri kağıt oynarlar, sohbet ederler, biz yeğenlere de bol bol denize girmek, eğlenmek, büyüklerimiz çağırınca itirazlar eşliğinde yanlarına gitmek düşerdi!
Bütün bu güzellikleri yaşamamızı sağlayan, mutlu, doya doya bir çocukluk geçirmemizde bize büyük katkıları olan anneanneme ve dedeme buradan teşekkür ediyor ve Allahtan rahmet diliyorum!
Ne tesadüftür ki dedemi de 1997 yılının Aralık ayında kaybetmiştik!
Bazen bazı ölümlere hiç inanamazsın, bilirsin ki deden ya da anneannen hep oradadır! Dedem rahatsızdı ama anneannemin ölümü çok ani oldu, bir gün yataktan kalkıyor, dengesini yitirip düşüyor ve beyin kanaması geçiriyor.
Beşinci gününde kaybettik onu!
Anneannemlere gittiğimiz zaman ortamın değişikliğinden sanırım daha da erken kalkardık, anneannem sabahları hepimize nefis moka, sucuklu uzun ekmekli tosttan oluşan kahvaltılar hazırlardı, çok lezzetli olurdu. Bir de turşu lahanadan fırında pişirdiği lahana dolması unutulmazdı, kapuskası çok güzel olurdu!
Bir de evlerinde çok güzel bir koku olurdu, çok değişik, anneannene ve dedene özgü olan bir koku! Anneannemi son kez ziyaret ettiğimde yaşlılığına, yaşadığı zorluklara, onu yitirmemize neden olmayacak sağlık problemleri yaşamasına karşın mis gibi sabun kokan dolabına hayran kalmıştım. Çok çok titiz bir insandı, temizlik hastasıydı adeta. Namaz başörtüsünü annem aldı, kokusu hala duruyor.
Annem bugün anneannem için de dedem için de aşure yaptı, helvayı da kavurduk. İkisi için de yeniden Allahtan rahmet diliyorum!



Annişin aşuresinin tarifini “İyi Bayramlar, Gözlerin İstanbul Oluyor Birden” başlıklı yazımda bulabilirsiniz.
Helvayı ise annem, Sabah Gazetesi’nin geçen hafta sonu verdiği Sofra Özel Hamurişleri ve Tatlılar adlı dergide buldu, ilginç geldi yaptı. Hiç su yokmuş tarifte aslında ama anniş 1 bardak su kullanmak zorunda kaldı yoksa özdeşleşmiyor, tarifi vereyim, kararı siz verin, olur mu?

Kaşık Helvası

Malzemeler (25-30 adet için)

250 gr margarin,

½ kg un,

150 gr iri dövülmüş fındık,

250 gr pudra şekeri,

Yapılışı:

1-Margarini tencereye alın. İyice eriyince üzerine ½ kg unu ilave edip orta ateşte en az 20-25 dk. kavurun. Unun rengi değişince fındık içini ilave edip kavurmaya devam edin. 20-25 dk. daha kavurup ateşin altını kapatın ve pudra şekerini yavaş yavaş ekleyerek tahta kaşıkla karıştırarak iyice yedirin. Dinlenmeye bırakın.

2- Elinizin dayanacağı sıcaklığa gelince helva şekil vermeye hazır demektir.
Mutfak tezgahına folyo ya da yağlı kağıt yayın. Kaşık yardımıyla aldığınız helvayı sağ avuç içinde iyice sıkıştırın. Kaşığı sol elinizin avuç içine ters çevirin. Sol elinizin parmakları yardımıyla helvayı yavaşça çekin. Folyonun üzerine koyun. İyice soğuyup dinlenince servis yapın.

Afiyetle yiyin!

Ben helvayı beğenerek yedim, un ile yapılan helvayı hiç sevmem ama bunu severek yedim hatta yazımı yazarken atıştırıyorum, su ilavesi ile çok güzel oldu.



Arkadaşlar, ben bu aralar kurabiye hastası oldum, özellikle akşamları nescafenin yanında arıyorum, dün akşam da yoğun bir gün geçirdiğim halde dayanamadım ve okulda yaptığımız kurabiyenin (portakal kabuklu - fındıklı kurabiye) nin limon kabuklu olanını yaptım, fındık koydum yine, yumurta olmayışı bile beni engelleyemedi, çıtır çıtır, dişimize göre kurabiyelerimiz oldu, afiyetle yedik ve Burçiş doyuma ulaştı! Anaokulunda kurabiye yapımına ilk fırsatta fotoğraflar ve tarifimizle yer vereceğim!

Dün bir de tarifini Maison Française Dergisi’nin Yılbaşı Önerileri kitapçığında gördüğüm Bretzel Ekmekleri’nden yaptım, resimde görünen çıtır çıtır bir sandviç ekmeği ama benimki öyle olmadı, yumuşacık, lezzetli oldular. Hani marketlerde uzun sandviç ekmeklerinden satılır da yumuşaklığına hayran olur, alırız, ben de hep öyle bir ekmek yapabilmeyi arzuluyordum, evet bunu başarabildim! Şekillerin çok beğenmedim yalnız,
Resimdekiyle fırından çıkan arasında dağlar kadar fark olunca yaşadığım düş kırıklığı sonucu kendi yaptığımın resmini çekmeme ve yayınlamama kararı aldım! Tarifini mi elbette vereceğim!

Bretzel Ekmeği

Malzemeler:

0,5 kg un,

10 gr tuz,

5 gr şeker,

50 gr tereyağı (ben margarini kurabiyede kullandığım için biraz sıvıyağ kullandım ama dinlendirdikten sonra yoğurunca margarinden farksız olduğunu fark ettim, mutlu oldum),

10 gr maya,

1 büyük su bardağı su,

karbonat.

Yapılışı:

1-Mayayı suda eritin. Fırında da kullanabileceğiniz bir kaba un, tuz, şeker, tereyağ ve suyu koyun, hepsini karıştırın.

2-10 dk. düz bir yüzeyde yoğurun. Daha sonra bu karışımı tekrar aynı kaba koyup strech film ile üzerini kapatın, fırının orta bölmesine yerleştirip 40 C’de 45 dk. mayalayın ( Experience ankastre fırının mayalama programı varmış, bizde yok tabii)hatta ben dışarıda mayaladım.
Mayalanmış hamuru çıkarıp 1 dk. daha yoğurduktan sonra 6 porsiyona bölün, oval forma sokun, fırın tepsisine koyun, 10 dk. dinlendirin.

3- Ekmeği tepsiye yerleştirirken altına yağlı kağıt koyun. Karbonatı biraz suyla karıştırın, ekmeklerin üzerine fırça ile sürün. Bir bıçak ile ekmeklerin üzerine çizikler atın. Ekmeklerin üzerine kalın tuz serpiştirin.

4- Tepsiyi fırının orta katına yerleştirin, tepsinin içerisine 100 gr soğuk su dökün, ekmek programına getirin. Pişen ekmekleri fırından çıkarıp soğumaya bırakın.

Burçiş’in Önerisi: Sandviç yapıp afiyetle yiyin, normal olarak yiyince de çok lezzetli ama sandviç yapınca ekmekler bir başka lezzette oluyor!
Bugün, ben ne yaptım, üçlü, kelepçeli kek kalıbı aldım, biri klasik kek kalıbı, biri yuvarlak, altı pütürlü diğeri de kalp formunda.
Kızıma mama bulmakta zorluk çektik son zamanlarda, maması ithal edildiği için zaman zaman zor bulunuyor, gümrükte takılıyor, doktoru Bülent Ağabeyinin tavsiyesi ile yavru kedi maması aldım. Çünkü bir kedi bir mamaya alışırsa ondan vazgeçmiyor, ne yazık ki kediler çok seçici oluyorlar, bu hem iyi hem kötü, yeni mama daha iyisi olsa bile yüz çevirebiliyorlar!
Burçiş bugün aynı zamanda kendini dinlenceye çekmiş, yeniden nükseden soğuk algınlığı için ilaçlarını düzenli olarak almayı sürdürmüş (iyileştim diye ilaçalrı günde ikiye indirmiştim, dün sabah içmeyi unutmuştum),biraz daha toparlanmış, şimdi kendini daha iyi hissediyormuş.
Neymiş, Burçiş, bugün mama yapmamış, ama yarın boş durmayıp yeni mamalar yapacakmış, sizleri de fazla merakta bırakmadan yaptıklarını dostları ile paylaşacakmış!
Vedalaşma zamanı geldi, bugün sizlerle Ataol Behramoğlu’nun Gece Vakti Kimdir Kapıyı çalıp gelen adlı şiirini paylaşacağız.
Yeniden buluşana dek keyifle, sağlıkla, sevgiyle, mutlulukla kalın! Hoşçakalın!


Gece Vakti Kimdir Kapıyı çalıp gelen

Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen

Yitirdiğim bir mutluluk mu

Habercisi mi gelecekteki bir mutluluğun

Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen

İçimde bağıran acılar mı

Serseri, başıbos bir rüzgar mı

Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen

Ansızın çıkıp gelen bahar mı

Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen

Yüreğim mi,damarlarımda hışırdayan kan mı

Bağırarak bu kansız evlerin suratına

Bağırarak bu kansız sokakların suratına

Bağırarak bu kansız insanların suratına
Bağırarak yüreğimdeki kanı

Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen

Ataol Behramoğlu

Hiç yorum yok: