2 Ağustos 2006

GİDENLERİN ARDINDAN





GÜLPEMBE
Sen gülünce güller açar Gülpembe,
Bülbüller seni söyler biz dinlerdik Gülpembe,
Sen gelince bahar gelir Gülpembe,
Dereler seni çağlar sevinirdik Gülpembe.

Güz yağmurlarıyla bir gün göçtün gittin inanamadık Gülpembe,
Bizim iller sessiz bizim iller sensiz olamadı Gülpembe,
Dudağımda son bir türkü Gülpembe,
Hala hep seni söyler seni çağırır Gülpembe.

Güz yağmurlarıyla bir gün göçtün gittin inanamadık Gülpembe,
Bizim iller sessiz bizim iller sensiz olamadı Gülpembe,
Gözlerimde son bir bulut Gülpembe,
Hala hep seni arar seni bekler Gülpembe.

Dudağımda son bir türkü Gülpembe,
Hala hep seni söyler seni çağırır Gülpembe.

Selam Arkadaşlar,
dün blogumda yayınlamak üzere yazı yazmış, draft’a basıp kaydetmiştim buna rağmen yazım kayboldu ve çok çok üzüldüm! Tüm emeklerim boşa gitti! Savaş, sivillere yapılan saldırılar ne kadar acı, dün akşam haberleri dinlediğimde en az 900'e yakın
kişi ölmüştü Lübnan’da!
(Bu sabah NTV açıktı ama, bazen duymuyor insan üzücü haberleri, bu da insanın kendini savunma yollarından biri herhalde, içim kaldırınca dikkatle dinleyeceğimden şüpheniz olmasın. Dün akşam bir de 5N1K’yı seyrettik, Lübnan ve Filistin dosyalarını sundular, çok sarsıcı ve üzücüydü. 5N1K çok güzel bir program, her konuya değiniliyor, güvenilir bir program, sağlam belgelere dayanarak hazırlanıyor)
Sivillerin ne günahı var, hele de çocukların, içimiz kan ağlıyor! Öbür yandan Müslüman olmayan ülkeler bile tepkilerini dile getirirken, Irak gibi her an neye uğrayacağı belli olmayan, durumu kritik olan bir ülke bile saldırıları kınarken BM ve diğer Arap Müslüman ülkelerin tepkilerini dile getirmemeleri de çok ilginç bu arada! Koskoca Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Libya’nın, Ürdün’ün, Fas ve Cezayir’in sesi neden çıkmıyor acaba, büyük pastadan pay alacaklar herhalde!
Bu hafta sonu ne kadar çok değerli insanımızı yitirdik. Hepimizin başı sağolsun!
Hele ki Duygu Asena olmadan bayağı bir boşluk duygusu yaşayacağız!



Bazı ölümler ne kadar zamansız; genç ölümler, hala çevresindekilere verebilecek çok şeyleri olan, yapacak çok işleri olan, misyonları olan insanların ölümleri ne kadar acı! Ve insan sevdiklerinin bir gün öleceklerini düşünüyor da hep en son onlar gidecekmiş gibi geliyor! Ölümü yakıştıramadıklarımızın ölümü bizi hazırlıksız yakalıyor, şoke ediyor! Sevdiklerinin öleceğini düşünmek bile istemiyor aslında!
Biz üç kız kardeş kadın-erkek eşitliğine inanan bir ailede yetiştik! Annemle babamın Avusturya’da ve İsviçre’de bulunmalarının etkisi, yuvarlak masa toplantıları düzenlenir herkes bir konuda fikrini ortaya koyardı. Sonuçta malum bize anneyle babanın sunduğu seçeneklerden tercihte bulunmak kalırdı ama oylama ile, oy birliği ile, bu evde demokrasi vardır, çocuklar düşüncelerini özgürce ifade edebilirler ama son karar büyüklerindir, seçenekleri sunan ebeveynlerdir
Duygu Asena’nın, “Kadının Adı Yok” adlı kitabı çıktığında aldık, okuduk, “On Yedi, Kadınca” dergilerindeki yazılarını severek okudum hep!
Sonra bir dönem geldi, herkesin Duygu Asena’yı erkek düşmanı, feminizmi erkek düşmanlığı olarak yorumlamasıyla bir dönem bu düşüncelerden etkilendim. Derken Duygu Asena’nın kadın-erkek eşitliğine inandığını, aşka uzak durmadığını yeni çıkan kitaplarından anlayınca yeniden çok çok sevdim, bağlandım ve bir daha kopamadım!
“Aslında Özgürsün, Aynada Aşk Vardı” çok severek okuduğum hatta yeniden okumak isteyeceğim kitaplarındandır.
Ve “Paramparça” kitabı ne kadar güzeldi, çok sarsılarak okudum, eniştesi tarafından tecavüze uğrayan erkek çocuğunun dramı, evlenişi, eşcinsel ilişkiye yönelmesi, -Ela’ydı değil mi sevgilisinin takma adı- erkek arkadaşıyla yaşadığı aşk ne kadar hüzünlü, ne kadar güzel ve etkileyiciydi, aynı kadın ile erkeğin aşkı, aşk ilişkisi gibi! Başta yadırgamakla, midemin bulanmasıyla birlikte sonra Ela ile olan aşkını anlatırken kadın ile erkeğin romantik ilişkisinin tadını aldım! Şunu da belirtmeliyim ki sarsıcıcı, empati kurmanızı sağlayıcı, eşcinsellik konusunda tabu yıkıcı bir kitap.
Bu dörtlüğü duyunca sırtım buz kesti, gözlerim yaşardı, Duygu Asena’yı bir de bu dörtlük ile analım dedim, alıntı yaptım! Duygu Asena, haklarımızı savunmamızı, haklarımıza sonuna kadar arka çıkmamızı,özgür, bağımsız olmamızı istiyordu, tüm ölümler beni üzdü ama Duygumuzun ölümü beni, hepimizi sarstı, öyle değil mi?



EĞER BÎR GÜN ÖLÜRSEM;
MEZARIMA GELİP DE "SARI GÜLLER" DİKERSİN...
"O DA BİR SARI GÜLDÜ
NE ÇABUK SOLDU" DERSİN...

Yeniden başımız sağolsun tüm kayıplarımız için, Halit Çapın, Duygu Asena, Atilla İlhan, Kazım Koyuncu, Barış Manço, Ahmet Taner Kışlalı, Arif Mardin ve şu anda adı aklımda olmayan diğer isimler için!

Şimdi de benden havadisler: Geçtiğimiz hafta sonu Tiramisu yaptım, nescafe karışımının ölçüsünü ve krema tarifini PortakalAğacın’ndan aldım, çok çok güzel oldu, teşekkürler Sevgili Hatice Hanım! Hatırlarsanız “Savoyer Bisküvisi” tarifini de sevgili arkadaşım Sibelcim yardımıyla bulmuştum, gastronot.blogspot.com’dan almıştım, uyguladığımı belirtmiştim, Cuma akşamı yaptım Tiramisu’mu çok güzel oldu gerçekten de!
Cuma günü Nohut mayalamıştım ekmek yapmak için, Cumartesi günü Sibelcim’in “Nohut Mayalı Ekmek ve Soğanlı Ekmek” tariflerini uyguladım! Bu kez yaptığım nohut mayalı ekmek çok daha güzel oldu, tadına doyamıyorum, annem de kızartınca çok beğenerek yiyor, Sibelim özellikle kızartarak yiyince çok daha lezzetli olduğunu belirtmişti zaten!
Ben bu ekmeği arada sırada yaparım artık!
“Soğanlı Ekmek” yapmıştım daha önce bu kez pul biberli yaptım, gerçi sade de yapılabilir,
pul biberlisi de lezzetli oldu.
Biricik arkadaşım Sibel, dün beni aradı, İstanbul’a geldiğini belirtti, çok sevindim, bir hafta kalacakmış burada. Bugün de ben onu aradım, konuştuk, kararlaştırdık, görüşeceğiz bir gün!
Ben, onun bizlerle sohbet ediyormuş gibi yazı yazmasını, günü onunla karşılamayı çok özledim! O anlamda buluşmaya yaklaşık bir ay daha var galiba! Kimbilir belki de Sibel dayanamaz buradan dönünce yazmaya başlar, ne dersiniz? O da özlemiş olur bizlerle buluşmayı!
Arkadaşlar, şimdi bir şiir kitabı tanıtımına hazır mısınız? Ben, yalnızca beğendiklerimi, yaşadıklarımı paylaşıyorum sizlerle!

Kitabın Adı: Eylül Deyişleri

Yazarın Adı: Gülsüm Cengiz

Yayınevi: Evrensel Basım-Yayın



Gülsüm Cengiz çok değerli bir yazarımız, Cuma günü onun yazmış olduğu iki tane çocuk kitabını tanıtmıştım, hatırlatma yapayım mı? On-On iki yaş grubuna yönelik kitaplar bunlar.

İpini Kopartan Uçurtma

Ayşe’nin Günleri

Gülsüm Cengiz, aynı okulda görev yaptığımız Ahmet Hoca’nın arkadaşıymış, Nihat Delibalta İlköğretim Okulu’na 2005 Yılı Nisan Ayı’nda geldi, öğrencilerle kitap sevgisi üzerine bir söyleşi yaptı,okul kütüphanesine de kitap hediye etti. Çocukların ilgisini çeken bir konuşma oldu!

Şimdi sizlerle yitirdiklerimizin anısına, günün anlam ve önemine uygun birkaç şiirini paylaşmak istiyorum!

Bir Dost İçin Deyişler

Hiçbir şey bilmiyorum hakkında,
Ardında kocaman bir kavgayı,
Onurlu bir yaşamı bıraktığından başka.
Yüreğinin sevgi dolu olduğunu,
Yaşama çocuk gözleriyle baktığını,
Öfkelendiğini biliyorum bir de,
Kötü şeyler karşısında.
Klasik müzik sevdiğini,
Takma adla yazılar yazdığını,
Kitaplar ürettiğini insanlara;
Dostluğunu,
Alçak gönüllü gülüşünü,
Özverini bir de…
İşte yalnız bunları biliyorum hakkında…

Hiç aklımdan çıkmıyor,
Çocuklarını anlatırken
Yüzüne yayılan gülüş.
Unutamıyorum
gözlerindeki ışıklanmayı,
Tutarken ellerinde,
Henüz mürekkep kokan bir kitabı.

Ne çok yanıyorum ah ne çok,
Şafak vakti,
Gökyüzünden bir yıldız gibi kaydığını,
Göremeyeceğimizi bir daha gözlerini
Düşündükçe…

Ölüm İlanları

Okunacak bir kitabın,
Yapılacak bir işin duyarken coşkusunu,
Özleniyorken sevilen kişiler,
Yarıda kalıyor yeni başlanan bir kitabın okunması,
Yarıda kalıyor umutlar.

Dolapta asılı kalıyor yeni ütülenen giysiler,
Kalıveriyor boşlukta gencecik sevdalı eller.
Masada kalıyor negatifi bir çocuk fotoğrafının,
Basılmak için hazırlanmışken.
Annesiz babasız kalıyor çocuklar
Daha dünyaya gelmeden.

Bölünüyor uykular, bembeyaz düşler,
Sevdalar yarıda kalıyor, mutluluklar yarıda…

Kimi dostumuz, kardeşimiz, sevdiklerimiz,
Kimiyse adını duymadığımız, yüzünü hiç görmediğimiz,
Çoğalıyor tanıdık tanımadık durmadan,
Gazetelerde, fotoğraflarda, ölüm ilanlarında.



Onlar

Yarın üstüne kurdukları düşleri,
Umutları, inançları, kavgalarıyla,
Gençtiler, insandılar.
Çiçeklenirken ağaçlar,
Umudu taşırken bahar,
Aramızdan ayrıldılar.
Oysa yarın doğan güneşi görebilirler,
Sarılabilirlerdi sevdiklerine.

……..

Onlar,
Gençtiler, umutluydular,
Çiçeklenirken ağaçlar,
Umudu taşırken bahar,
Şimdi hep aramızdalar.


Kolay Değil

Bazen bir tüy hafifliğinde,
Bazen tonlarca demir ağırlığında geçiyor günüm.
Kolay değil yaşamak,
Köşebaşlarını ürpertiyle yürürken,
Kapı önlerinde beklerken ölüm.

Arkadaşlar, vedalaşma vakti geldi, yeniden buluşuncaya kadar dostça kalın! Sevgiyle, sevdiklerinizle kalın! Allah sevdiklerinizi size bağışlasın, sağlıkla kalın!

Hiç yorum yok: