Merhaba Arkadaşlar, keyfiniz yerinde değil mi? Benim keyfim yerinde denilebilir.
Bugün sizlerle önceki yıllarda çok beğenerek okuduğum ve unutamadığım kitapları,
harika bir kek tarifimi ve sevdiğim şiirleri paylaşacağım. Dün, Sibelcim'in nohut mayalı ekmeğini yaptım yine, bu kez hepsinden fazla kabardı, koca yuvarlak tepsi bir ekmeğim oldu, çok ta lezzetli. Her seferinde daha iyi oluyor, beceri kazanıyorum!
Büyük ablam Güldal'dan resmini çekmesini istedim, çekti sağolsun ama göndermesini beklemem lazım, bir kaç gün, 10 gündür de bloga yazı yazmadığım için bugün resimsiz yazımı yazmaya, yayınlamaya karar verdim! Elmalı kek tarifinin de resmi çekildi ama çok içime sinmediği için onu yayınlamama kararı aldım, bir daha ki yapışımda (bir kaç ay sonra) bloguma koyarım, olur mu, ama çok lezzetli! Dün akşam,Hataylı komşumuz Servet bir dilim yedi,yorumu şu oldu, tarçın konulabilirdi,isteyen servis yaparken üstüne tarçın serpebilir arkadaşlar, güzel olur! Ben de tarçını çok severim, elmalı, tarçınlı başka tariflerim var ama bunda tarçın hiç aklıma gelmemişti doğrusu! Hatta isteyen kek sıcakken yanına bir top vanilyalı dondurma koyup öyle de servis edebilir, yakışır bence! Bir daha ki sefere güzel bir sunumla resmine yer vereceğim, söz veriyorum!
Önce şiir diyelim mi, yazımızın sonunda da şiir yer alacak! İlk şiirimiz Nazım Hikmet’in “Seviyorum Seni” adlı şiiri!
Seviyorum Seni
Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
Ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi,
Ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz,
Telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi.
Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi.
İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
İçimde kımıldanan bir şeyler gibi
Seviyorum seni 'yaşıyoruz çok şükür' der gibi.
Nazım Hikmet Ran
Şimdi, daha önceki yazılarımda bir gün blogumda yayınlama sözü verdiğim tarifini yıllar önce İsviçre’den yengemin getirdiği Dr. Oetker’in vanilya ya da kabartma tozu poşetinin arkasında gördüğüm, Almanca’dan Türkçe’ye çevirdiğim “Babaanne Tarzı Elmalı Kek” in yapılışını anlatacağım. İlk yaptığımda tereyağ koymuştum buna rağmen çok hafif olmuştu.
Sonra sonra Luna ve Becel margarin ile yapmaya başladım, ayrıca içinde 5 tane yumurta var, buna rağmen çok hafif! Ama hafif olmasına rağmen 5-6 yıldır yapamıyorum, uzun süredir yapmayı kafama koymuştum, bugüne kısmet oldu!
Hazır mıyız tarifi almaya?
Babaanne Tarzı (Usulü) Elmalı Kek (Grossmutter Art Apfelkuchen)
İçindekiler:
4-5 tane elma (orta büyüklükte)
250 gr tereyağı ya da margarin (kek hamuru krema kıvamında oluyor),
250 gr toz şeker,
5 yumurta,
1 paket vanilya,
1 paket kabartma tozu,
350 gr un,
2-3 çorba kaşığı Pudra şekeri
Biraz soğuk su,
Yapılışı:
? Elmaları soyun, ince dilimler halinde kesin.
? Tereyağını ya da margarini iyice çırpınız,
? Yumurta, şeker ve vanilyayı tereyağın içine ekleyip çok iyi karıştırınız.
? Un ve kabartma tozunu karıştırıp eleyiniz, karışımın içine ekleyip hepsini karıştırınız.
? Elma dilimlerinin üzerine kek harcını koyunuz.
? 200-220 C’de 30 dk boyunca pişiriniz.
? Pudra şekerini biraz soğuk su ile karıştırıp fırından çıkardığınız kekin üzerine dökünüz).
Afiyetle yiyiniz!
Benim bu tarifim, ailede hiç unutulmadı, geçenlerde büyük ablam Güldal’da hatırlayıp yapmamı arzu etti, benim de uzun zamandır aklımdaydı! Hiç kıyabilir miyim ona, vesile oldu yapmama!
Evet, şimdi gelelim kitap önerilerine, en sevdiğim bölümlerden biri de budur.
Kitabın Adı: Bir Gecenin Beyliği
Yazarın Adı:Yıldırım Keskin
Konu: İsviçre’de yüksek öğrenimini gören Tarık ve arkadaşlarının yaşadıkları, aşkları hüzünlü, sıcak, son derece yalın bir dille anlatılıyor, İsviçre’nin doğal güzellikleri de son derece güzel tasvir edilmiş, gözünüzde canlanıyor adeta! Arada sırada elinize alıp yeniden okumak isteyebileceğiniz çok sıcak, çok etkileyici, çok çok güzel bir kitap.
İkinci kitabımızın Adı: Mavi Karanlık
Yazarın Adı: Vedat Türkali
Konu: Bodrum’da bulunan aydınları yaşadıkları sorunlar, birbirlerinin yaşamlarına olan ilgisizlikleri ,duyarsızlıkları konu ediliyor. Baba-kız ilişkisi de çok soğuk ayrıca!
Dotora öğrencisi Nergis’in ölüm ile tehdit edilen fizik asistanı sevgilisi Korhan’ın
Bodrum’a gelişleri, Nergis’in burada eski sevgilisi Özgür ile karşılaşması anlatılıyor.
Bu üç kişinin yaşadıkları, ülkenin o günlerde içinde bulunduğu durum (80 öncesi), terör,
Bodrum’daki yaşantı ele alınıyor!
Unutamadığım, zaman zaman göz atmak istediğim, başucu kitabı olacak kadar güzel ve değerli bir kitap!
Şimdi, ikinci güzel şiirimize sıra geldi, çayınızı ya da kahvenizi elinize alın, büyük bir keyifle Ahmet Arif’in çok sevdiğim şiirini paylaşalım!
Hasretinden Prangalar Eskittim
Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...
Evet, arkadaşlar, bu günlük benden bu kadar, yeniden görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın!
Arkadaşlar, blogum ile ilgili önerilerinizi, düşüncelerinizi, eleştirilerinizi bekliyorum! Dostça Kalın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder