8 Ağustos 2006

KİTAP VE ÇAY KEYFİ!




GÜZELLİK VE ÇİRKİNLİK
Güzellik ve çirkinlik bir gün yolda karşılaşmışlar. Çirkinlik güzelliğe gel birlikte denize girelim demiş.
Kendi kafasında bin bir kötülük düşünerek bu teklifte bulunmuş tabi.
Aklından kötülük geçmeyen güzellik bu teklife evet demiş ve birlikte harika bir kumsalın olduğu bir yerde denize girerek yüzmeye başlamışlar.
Bir süre yüzdükten sonra çirkinlik ben yoruldum biraz dinleneyim diyerek sahile varmış.
Bakmış ki güzellik hala yüzüyor, güzelliğin elbiselerini giyinerek kayıplara karışmış.
Bir süre daha yüzen güzellik yorulduğunu anlayıp sahile geldiğinde başına gelen felaketi anlamış. Çirkinliğin yaptığı sayesinde ortada kalmıştır.
Bir süre düşündükten sonra başka çaresi olmadığını anlayınca çaresiz çirkinliğin elbiselerini giyinmiş ve öyle yola çıkmış.
O günden beridir çirkinlik güzelliğin şık ve gösterişli elbiseleri içinde yapabildiği bütün çirkinlikleri yapar
ve yine o günden beri güzellik çirkinliğin çirkin elbiseleri içinde rağbet görmez bir şekilde dolaşır durur.

Merhaba Arkadaşlar
Cumartesi günü çok sevdiğim, sevdiğimiz Sibelim evimize geldi,ne kadar sıcak, ne kadar tatlı, ne kadar doğal bir insan! Ne kadar nazik, ne kadar ince ruhlu, ne kadar melek ruhlu! Nasıl bir insan olduğu zaten yazdığı yazılardan belliydi ama çok daha fazlasını görünce çok mutlu oldum! İçi, dışı çok çok güzel!
Sibel'e kendisiyle görüşmemizi blogumda anlatacağımı söyledim, kabul etti!
Biricik arkadaşım, gitttikten sonra güzel özelliklerini nasıl lfade edebileceğimi düşündüm, aklıma yıllar önce okuduğum "Güzellik ve Çirkinlik" yazısı geldi, buldum ve şimdi buraya ekledim.
Sibel, o kadar ender bulunan güzellikte bir insan ki, öyle mütevazi ki, öyle nazik ki, öyle melek ruhlu ki böyle bir güzellik karşısında insan kendi kalbinin temizliğini sorguluyor, ben ne kadar iyi niyetliyim, ben ne kadar temiz kalpliyim diye!
Sıkı bir dosluğun gelişmiş olması ve hiç bozulmaması dileğiyle!
Sibelim, o gün bize yalnızca kendisini getirebilirdi,onun gelmesi, görüşmemiz zaten çok güzel bir olaydı, bir mucizeydi bana göre! Biricik arkadaşım, Gezi Pastanesi'nden ekler almış, getirmiş! Beni, görüşmemiz kadar duygulandıran davranışı neydi biliyor musunuz? Dijital fotoğraf makinem olmadığını bilip makinesini yanında getirmesi,çekilmesini arzu ettiğim resimler olabilir düşüncesiyle bunu bana teklif etmesiydi! Yedi poz resim çekmişiz! Çok sağol Sibelciğim, gelip bana zaman ayırdığın için çok sağol, güzel dostluğunu esirgemediğin için çok sağol, ince ruhlu davranışın için çok sağol!
Sibelimi umarım hayal kırıklığına uğratmamışımdır!
Canım arkadaşım, bana resimleri göndermeye çalışmış, hotmail düşük kapasiteli olduğundan gönderememiş, yahoo'dan gönderince resimlere yer vereceğim!
Sibelimle, annemle çok güzel bir gün geçirdik, arkadaşım çok yönlü olduğu için bir çok konuya değindik, kitaplar, kahve, yemekler vazgeçilmez konularımızdı tabii ki!
Çay partimiz çok güzeldi, kahve keyfimiz muhteşemdi! Sibelim, kahve uzmanlığını konuşturdu, bizde filtre kahve var, küçük filtre kahvematiği var, nasıl kullanıldığını bilmiyoruz ama, arkadaşım mutfağa girdi, kahveyi yaptı, işin sırrını bana öğretti! Çok güzel zaman geçirdik çok! Unutulmaz bir gündü! Ama arkadaşım bize gelirken çok zorlanmış, ekspres otobüs olduğunu belirtmeden 76-E'ye binmesini söylemişim, farkında değilim,aynı saatte kalkan 76-D'ye binmiş, iki ssate yakın bir sürede Taksim'den Bahçeşehir'e geldi! Ben de bir gün önce arayıp neye binmesi gerektiğini hatırlatmak, yanlış otobüse binmesini engellemek istedim ama sıkarım düşüncesiyle aramaya çekindim asıl zor bir yolculuk yapmasına neden olarak sıkmış oldum! İstemeden arkadaşıma kötülük ettim, ama dönüşü kolay oldu! Arkadaşım ile meşhur Bahçeşehir Pazarı'nı da gezdik, beğendi vallahi!

Eveeet, şimdi elinize bir bardak çay ya da bir fincan kahve alın ve de çok beğendiğim bir kitabı birlikte paylaşalım! Üç-dört yıl önce ablamın doğum günü yaklaştığında kara kara ne alsam diye düşünüyordum ki Milliyet Gazetesi'nde yeni çıkan kitaplar bölümünde "Sen Bana Mevsimlerden Söz Et" isimli kitap çok ilgimi çekti ,özetini okudum, reenkranasyona dayanan bir aşk öyküsüydü, ronmantik-macera türünde! Çarpıldım tabii ki ve ablama aldım, hem de doğum gününden çok önce hediye ettim, Allah, sürpriz yapma, hediye verme konularında kullarına sabır dağıtırken Aytülüm ile ben bir köşede uyuyakalmışız herhalde! Bu konularda çok sabırsızız, aldığımız gibi hemen vermek istiyoruz!
Neyse konumuza dönelim, Aytül'e kitabı beğenip beğenmediğini sordum, muhteşem olduğunu söyledi, okumamız için bize de verdi, o kadar sürükleyici ki okurken nefesimin kesildiğini hissettim, bitirmeden elinizden bırakamıyorsunuz!



Arjantin’de, Buenos Aires’te başlıyor bu öykü. Yıllardan 1930. Kahramanımız zengin bir çiftlik sahibi: Ricardo Vacarezza. Evlenmek üzere olan bir genç adam. Ama nişanlısı düşlerindeki kadın değil. Düşlerinde onu yaşadığı hayattan başka bir yere doğru sürükleyecek bir kadına rastlıyor hep. Kâbuslar sarıyor gecelerini. Kâbusların arasından da bir kadın sıyrılıyor. Ardından da bir arayış başlıyor.
Arjantin’den Yunanistan’a, adalara doğru bir yolculuk... Yolculuk yalnızca ülkeler arasında değil, zamanın ötesinde de... 3 000 yıl öncesine doğru bir yolculuk bu.

Arkadaşlar, bu günlük bu kadar, en kısa zamanda yeniden görüşmek dileğiyle hoşçakalın!

2 yorum:

Sibel dedi ki...

Tatlım, vallahi ne diyeceğimi bilemedim, utandırdın beni! Asıl ben sana nazik evsahipliğin için (dünya tatlısı annene de tabi!) teşekkür ederim. Umarım ilk fırsatta tekrar görüşebiliriz!İçten sevgilerimle...

mutlulukmutfaktagizlidir dedi ki...

Canım Arkadaşım benim, senin uzak yollardan gelmen, kısacık tatilinde bana da zaman ayırman çok güzel bir davranıştı! Yeniden görüşmek dileğiyle! Sevgiyle kal tatlı arkadaşım benim!