29 Ocak 2007

Anaokulu'nda Kurabiye Etkinliği ve Yeniden Kahvaltı Saati


Selam Arkadaşlar, keyifler nasıl, umarım iyidir!
Eveeeeet, ne zamandır anaokulunda kurabiye etkinliğimize yer vermeye niyetlenmiştim,
zamanı gelmiştir!
Hamuru yoğurmak tabii ki de bana düştü ama öncesinde hazırladığımız malzemeleri sırası geldikçe, istedikçe öğrencilerim verdi. Aferin onlara! Hepsi sırayla birer tane kurabiyeyi şekillendirdi, istekli olanlar bir kaç tane daha! Tahmin edersiniz ki gerisini şekillendirmek bana kaldı!



Türkan Abla, birinci kurabiye tepsisini fırına koymuş olduğu ve biz sınıftayken çıkarıp tabaklara koyup getirdiği için resmini çekemedim! Ancak ikinci tepsiyi mutfağa götürür götürmez fırına sokmadan çekmeye fırsatım oldu!
Çocuklar, kurabiyeler tabaklarda sınıfa getirilince çok sevindiler, tezahürat ettiler, öykümüz bitince de afiyetle yediler!
Fındıklı Kurabiye'nin tarifi Ya-Pa Yayınları'nın Okul Öncesi Eğitimi Kurumları'nda eğitim gören çocuklar için hazırlanmış olan "Yapıyorum Eğleniyorum Gelişiyorum" dizisinin ikinci kitabında yer alıyor.

Fındıklı Kurabiye

Malzemeler:

1 yumurta,

1 paket margarin (en iyisi 100 gr margarin-150 gr sıvıyağ kullanmak bana göre),

1 su bardağı şeker,

1 portakal rendesi,

1 tatlı kaşığı karbonat (biz 1 paket kabartma tozo kullandık),

4 kase un (Biz 3,5 bardak su bardağı un kullandık sonra biraz daha un ilave ettik, 4 kase ölçüsü fazla geldi bana),

3 kaşık fındık (biz 1 su bardağı fındık kullandık, büyük kısmını hamurun içine kattık).

Yapılışı:

1- Fındık haricinde tüm malzemeler karıştırılır (dilerseniz hamura da dövülmüş fındık
ekleyebilirsiniz, lezzeti bir başka güzel oluyor).

2- Küçük toplar yapılır.

3- Üzerlerine fındık konulur (biz dövülmüş fındığı kurabiyelerin üzerlerine serpiştirdik), tepsiye yerleştirilir. Fırında pişirilir (biz ısı ayarı belirtilmediği için kendimiz belirledik, siz kendi fırınınızın ayarına göre pişireceksiniz).



Çocuklarla birlikte mutfağa girilip yapılabilecek nefis, pratik bir tarif olduğunu belirtmeliyim! Şimdi de minik afacanlar evdeler zaten!
Büyük yeğenim 1,5 yaşındayken onunla mutfağa girmiştik, kakaolu puding pişirmiştik, puding pişerken karıştırma işine yardım etmişti benim gözetimimde tabii ki de, bir de bisküvileri yerleştirmede yardım etmişti böylece teyze-yeğen basit, pratik bir pasta ortaya çıkarmıştık, hatırlıyor cadı ne yaptığını, şimdi mi kaç yaşında, 19'una girdi Kasım ayında!
Sıra geldi Türkan Abla'nın yaptığı nefis Havuçlu ve Cevizli Kek tarifine.
Ocak ayının yemek listesini onunla birlikte planladık, ne yapsa çok lezzetli olur zaten, kurabiyeleri (fındıklı kurabiyesi ile hindistan cevizli kurabiyesi adeta parmak ısırtıyor vallahi), açmaları, poğaçaları nefis oluyor ama cevizli ve havuçlu keki bir başka oluyor, ben de ilk fırsatta yapacağım ama öncelikle onun yaptığını görün diyeyim, tarifini vereyim! Çocukların da severek yediğini belirteyim!

Cevizli ve Havuçlu Kek

Malzemeler:

1 su bardağı sıvıyağ,

2 yumurta,

1,5 su bardağı toz şeker (siz kendinize göre şeker miktarını ayarlayabilirsiniz),

1 su bardağı süt,

2 tane rendelenmiş havuç,

1 paket kabartma tozu,

1 paket vanilya,

1/2 su bardağı ceviz,

3 su bardağı un.

Aslında bu tarif 4 yumurtadan oluşuyormuş ama Türkan Abla 2 yumurta ile sınırlandırmış, süt kullanmış, iyi de etmiş, eline sağlık! Sağlıklı bir tarif olmuş, değil mi ama?

Yapılışı:

1- Yumurta ve vanilya mikser ile iyice çırpılır,toz şeker, süt, sıvıyağ eklenir, yeniden karıştırılır.

2- Karışıma rendelenmiş havuç ve ceviz ilave edilir, karıştırılır.

3- Kabartma tozu ve un da eklenir, karıştırmaya devam edilir, iyice karıştırıldıktan sonra ısı ayarını sizin belirleyeceğiniz sıcaklıktaki (orta ısıda olmalı) fırında 40-45 dk. pişirilir.

Afiyetle yenir!



Biliyor musunuz, anasınıfı öğretmenliğinin kötü bir yanı var, çocuklara bağlanıyorsunuz ve bir daha ki yıl onları göremeyeceğinizi bilmek koyuyor size!
Onları üç yaşından altı yaşına kadar görüp te doymuyorsunuz, 1.2.3. sınıftaki hallerini göremiyorsunuz, okutamıyorsunuz, gözünüz birazcık arkada kalıyor keşke ilköğretimin ilk basamağında da birlikte olsaydık diyorsunuz! Sınıf öğretmeni arkadaşlar alınmasınlar benimki biraz annece bir duygusallık herhalde!

Sibelcim (http//www.sibelinkahvesi.blogspot.com), beni davet ettiğini anlatmış, ellerine sağlık, ben, yaptığı nefis tariflerin resimlerini hemen yükleyemedim, bir daha ki yazımda arkadaşımla geçirdiğim güzel günü ve paylaştığımız güzellikleri anlatacağım!

Geçtiğimiz Cumartesi günü Vatan Gazetesi'nin vermiş olduğu Johns Hopkins'in hazırlamış olduğu Yemek Kitapları Kütüphanesi kitaplarını almaya gittim, çok güzel tarifler var, bir daha ki sefere kitaplarımı da sizlerle paylaşacağım, tariflerine de zaman zaman yer vereceğim, hakikaten insan korkmadan, sevdiklerinden mahrum kalmadan yemek yiyebilir, strese girmeden de yediklerine dikkat edebilir!
Kahvemizi, çayımızı Orhan Veli Kanık'tan "İstanbul İçin" şiiri eşliğinde keyifle yudumlayalım, bir daha ki buluşmamıza dek sevgiyle, sağlıkla, hoşça kalalım!

İstanbul İçin

Nisan

İmkansız şey
Şiir yazmak,
Aşıksan eğer;
Ve yazmamak,
Aylardan nisansa.


Davet
Bekliyorum,
Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın.

Orhan Veli Kanık

24 Ocak 2007

Bir Kez Daha Gidenlerin Ardından

Arkadaşlar, çok çok üzgünüm, sizlerle yeniden üzüntümü paylaşıyorum ama ard arda üç değerli insanın ölümünü öğrendim!
Cuma günü değerli, Türk dostu gazeteci yazar Hrant Dink haince bir saldırıya kurban gitti.
Pazartesi günü minik öğencimin gencecik annesinin ölüm haberini aldım, Cumartesi günü yitirmişiz. Daha öğrencim annesinin öldüğünü bilmiyor, psikiyatrist yardımıyla söylenecek, algılamaması mümkün değil ama bildiğini belli etmiyor, hayatı boyunca annesinin sıcaklığını, sevgisini,... arayacak.
Ve bugün akşam çok sevdiğim, saygı duyduğum politikacımız İsmail Cem'in ölüm haberini aldım, partisindeki çalışmalara katılmak isterdim!
Bu kadar ölüm fazla değil mi?
Arkadaşlar, bu arada sizden de bir konuda özür dilemek istiyorum, önceki yazımın sonunda "Şeytan, işlerini gördürmek için işsiz elleri seçer" sözüne yer vermiştim, bize de mutfakta şeytansız günler dilemiştim, bu hepimize istemeden yapılmış bir hakarettir! Çünkü bu yazı Hrant Dink'i ve diğer değerli insanlarımızı öldürten kişiler için geçerlidir!
Adice saldırıya kurban giden Uğur mumcu'yu, Bahriye Üçok'u, Onat Kutlar'ı, Ahmet Taner Kışlalı'yı ve şu anda adı aklımda olmayan diğer değerli insanlarımızı buradan saygıyla anıyorum! Ve çok değerli, ölümsüz şairimiz Nazım Hikmet'in bu konuya uygun olan şiirine de yer vermeden edemiyorum!
En kısa zamanda görüşmek dileğiyle şimdilik hoşçakalın diyorum!

akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin.
serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun,
kardeşim.
bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını,
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi
eziliyorsak
kabahat senin,
— demeye de dilim varmıyor ama —
kabahatin çoğu senin,
canım kardesim!

Not: Cumartesi günü Sibelim ile birlikteydik, çok güzel bir gündü ama aklım öğrencimin annesinde kalmıştı,ilk fırsatta neler yaptığımızı arkadaşım tarafından ne güzel ağırlandığımı anlatacağım!

15 Ocak 2007

İYİ Kİ HAFTA SONU KEYİFLERİMİZ VAR!

Merhaba Arkadaşlar, buluşmamız gecikti yine, aslında dün güncellemek istiyordum
sitemi ama çok üzücü bir haberle sarsıldık!
Altı yaşındaki küçücük öğrencimin annesinin beyin kanaması geçirdiğini öğrendik, daha geçen hafta gördüm, doktorlarla haşır neşir olduğunu söylemişti, migren teşhisi konmuştu ama demek ki tam bir tanı konulamamış! Şimdi de bitkisel hayatta!
O kadar idealist, uyumlu, mükemmel bir insan, yardım etmeye hazır bir kişilik!
Kızı, birinci sınıfı bitirmeden ikinci bir çocuk düşünmedi, sen her şeyi dört dörtlük düşün, hazırlığını yap ama hayat bütün planlarını, her şeyi alt üst etsin, olacak şey değil! Hayat değil de hastalık diyelim, hayata karşı acımasız olmayalım!
Peki, korktuğumuz başımıza gelirse o yaşta çocuğa ne anlatabileceğiz? Öğretmen olarak anlatmak için bir yol bulabilirsin olmadı psikologtan da yardım isteyebilirsin ama bu çok sevdiği annesiyse, her hangi biri değilse bir insan olarak nasıl anlatabilirsin? Yani genel olarak ölümü anlatmak başka çok sevdiği, biricik anneciğinin iölümün anlatmak bambaşka, öyle değil mi ama?
Allahım, sen biricik öğrencimin annesini evladına bağışla, bir mucize gerçekleştir ne olursun! Öğrencim, annesi bayıldığında yanındaymış, bir şeylerin farkında, gülüşü değişti, ışıldayan gözler, mutlu yüz ifadesi gitti gözlerinin içine bir acı yerleşti! İlgileniyorsun, kafasını dağıtmak için elinden geleni yapıyorsun. Bu çabanın da farkında sanki seni rahatlatmak için gülüyor, hiç bir şey yokmuş, her şey yolundaymış gibi konuşuyor! Annesinin, başı ağrıdığı için hastaneye götürüldüğünü söylemişler, o da bunu söylüyor ama inandırıcı bulmadığı gözlerinden belli, derin düşünceli bir hali var Ezgimin! Allah, yüzüne gülsün inşallah!
Hep ben Ezginin mutlulukla ışıldayan gözlerine, huzurlu haline bakıp dua etmişimdir, annesinden ayrılmasın diye,nasıl bir duygu bu bilmiyorum?

Çikolatalı Muffinlerim

Hafta sonu pastacikız'ın sitesini ziyaret ettiğimde bu tarifle karşılaştım, hemen yaptım, çok pratik ve çok çok güzel, denemenizi öneririm, pişman olmazsınız! Hatta bu tarifi Sibelime de yapmaya karar verdim! Pekii ,tarifi nereden alıyoruz, tabii ki de http://www.pastacikiz.com'dan. Pastacikız, muffinlerini nefis bir sunumla damla çikolatalı olarak paylaşmış bizlerle! Ellerine sağlık, tarifini bizlerle paylaştığın için çok çok teşekkürler pastacikız!



Anniş te, hafta sonu nefis dolmalarından yaptı, içinin hazırlanışı, pişme süresi daha önceki dolma tarifleriyle aynı, tek fark kuru patlıcanların kaynar suda 15-20 dk. haşlanıyor, kuru biberler için bu süre 5 dk.

Cumartesi günü meralim geldi, iki gündür de canım feci biçimde simit çekiyordu, aklıma Selin'in sitesinde gördüğüm simit tarifi geldi, denedim, annem, Meralim, Güldalım (zorlu gurmeler) çok beğendiler, ben de tabii ki!
Ben, üç bardağı un kullanmak durumunda kaldım, bir de sokak simidi olması için uyarısını dikkate alıp süt kullanmadım! Lezzeti hakikaten çok güzel, ne yediğini bilmek isteyenlere hararetli bir biçimde önerilir! Tarifi Selin'den bulabilirsiniz! Yaparsanız da asla pişman olmazsınız!



Pazar günü, üst kat komşumuz Servet geldi, memleketten (Hatay'dan) ebegümeci gelmiş, bize de verdi, anniş onun pişirme önerisine uyarak kavurmasını yaptı, değişik ve güzel bir yemek oldu!

İlgilenenler için Ebegümeci Kavurması

Malzemeler:

1 kg kadar ebegümeci,

2 orta boy soğan,

1/2 çay bardağı sıvıyağ,

1 kahve fincanı ince bulgur,

1-2 tutam tuz,

1/2 yemek kaşığı biber salçası.

Yapılışı:

1- Ebegümeci güzelce ayıklanır, yıkanır, suyu süzülene kadar bir kenarda bekletilir, ıspanak gibi ince ince kesilir.

2- İki baş kuru soğan, 1/2 çay bard. sıvı yağ ile kavrulur, ebegümeci ilave edilir,
tencerenin kapağı kapatlır, beş dk. bekletilir.

3- Bir kahve fincanı ince bulgur, biber salçası ve tuz ilave edilir. Karıştırılır, tencerenin kapağı kapatılır, arada bir karıştırılır, 15-20 dk. piştikten sonra altı kapatılır.
Daha sonra afiyetle yenir!

Not: Ebegümeci, su bıraktığı için hiç su ilave edilmez!

BENİM GÜZEL KEKİM

Eveeet arkadaşlar, yemek tariflerimiz bitti, sıra geldi kitap paylaşımımıza, hafta sonu Boyut Yayınları'nı aradım, Murdoch Book serisinden Pratik Yemekler kitabını sipariş ettim, bir bir buçuk saat önce elime ulaştı,göz attım, çok güzel tarifler var ki bunlar sizlerle paylaşılacak ama yemek kitabı almakta kararlı olanlara öneririm!



Arkadaşlar, bu günlük benden bu kadar, beni bağışlamanız dileğiyle!

8 Ocak 2007

ŞIMARTAN TATLAR - HAFTA SONU LEZZETLERİMİZ

(Sibelimin benim için yaptığı insanı şımartan enfes lorlu kurabiyesi)



Geçtiğimiz Perşembe akşamı saat 18.00- 18.30 sıralarında çok güzel bir şey oldu, telefonum çaldı, açtım, karşımda kendisini tanıtan çok tatlı sesli bir bayan, Serap Hanım, Doluca şaraplarından arıyormuş, ben bir süre önce sitede yer alan anketi yanıtlamıştım. Hediye olarak ta şaraplarından armağan ediyorlardı, ben bunu unuttum.
Serap Hanım, Yeni yıl dolayısıyla şarap ödülü kazandığımı belirtti, 1 şişe Boğazkere! Tasadüf bu ya, Serap Hanım'da Esenkent'te oturuyormuş, ertesi güne ulaştırmaya çalışacaklarını belirtti, teşekkürler eşliğinde vedalaştık, Burçiş uçtu tabii ki de!
Geçtiğimiz Cuma günü Sevgili Arkadaşım Sibelim ile haberleştik, onunla konuşurken şarabım geldi, sevincimi paylaştı benimle, hatırımı kırmadı ve ben onun evini ziyaret etmeden önce son kez gelme kararı aldı, bir kaç kez ben ziyarete gideceğim ki yeniden bize gelsin!
Anlaştığımız gibi Cumartesi günü geldi, arkadaşımla sarıldık, kucaklaştık, özlem giderdik çünkü uzun bir süredir görüşemiyorduk!
Sibelim, canım çekti diye enfes lezzetteki meşhurrkurabiyesinden yaptı, Cuma günü lor peyniri bulacak diye de çok zorlanmış canım benim! Kurabiyenin ağızda eriyen müthiş bir kıvamı var, damla sakızını biz sevmeyiz,kurabiyeye az miktarda koymuş (Pazar akşamı kurabiyeleri bitmişti). Çok keyifli bir kaç saat geçirdik. Boğazkere keyfini de birlikte yaptık, hepimiz tadını çok çok beğendik! Serap Hanım'ın şarap ile ilgili bir önerisi oldu, Boğazkere içimi biraz sert bir şarap olduğu için içmeden yarım saat önce mantarını açmalısınız ki o yoğunluk gitsin dedi!



Bu arada Sibelim gelmişken bir de bana link eklemeyi öğretti, arşiv sayfası oluşturmayı öğretti, fırsat bulunca yazılarımı arşive yollayacağım! Allah, arkadaşımdan razı olsun! Arkadaşım, çay masasına oturmadan önce yine yapılanların resimlerini çekti,Pazartesi günü yolladı da ancak biri kendisi için yaptığım çiçek ekmek dışındaki tüm resimleri nihayet şimdi yükleyebildim.



Şimdi, annemin bizim için (Sibelim ve benim için) yaptığı nefis mamaların tariflerine gelelim mi?



Domates Soslu ve Fesleğenli Gnocchi (Tarifi Boyut Yayınları’nın hazırladığı Dünya Mutfakları’ndan sağlıklı Tarifler serisinden Pilavlar, Makarnalar ve Hamur İşleri adlı kitapçıktan alındı).

Malzemeler:

Domates Sosu için:

2x425 gr domates püresi (anniş domates rendesi kullandı),

1 yemek kaşığı sıvıyağ,

1 adet orta boy kuru soğan,

1 kereviz sapı,

2 havuç,

½ çay fincanı taze fesleğen (annem kuru 1 tatlı kaşığı reyhan kullanmış, sonradan anımsadı),

1 çay kaşığı toz şeker,

½ çay kaşığı karabiber,

Tuz.

Gnocchi İçin:

1 kg patates,

2 çorba kaşığı tereyağ,

1 çay bardağı un,

2 yumurta,

3 çorba kaşığı rendelenmiş parmesan peyniri (biz taze kaşar peyniri kullandık),

Domates Sosunun Yapılışı:

1- Sıvıyağı kızdırarak küp halinde doğradığınız soğanı, kereviz saplarını, havuçları 5 dk. pişirin.

2- Domates, pürelerini, şeker, tuz ve biberi ilave edin.

3- 20 dk. kaynattıktan sonra fesleğeni de ilave ederek ocaktan indirin.

Gnocchi’nin hazırlanışı:

1- Patatesleri soyup iri parçalar halinde doğradıktan sonra büyük bir tencerede kaynattığınız suya atın. 15 dk. kadar ya da iyice yumuşayıncaya kadar haşlayın.

2-Suyunu süzün ve akıcı kıvamlı bir püre haline gelene kadar ezin. Tahta bir kaşık kullanarak tereyağı, unu ve yumurtayı püreye katın. Soğumaya bırakın.

3-Karışımı un döktüğünüz bir yüzeye alın ve ikiye bölün. Bu parçaları kalınlığı iki parmak olan uzun bir rulo haline getirin.

4- 3-4 cm kalınlığında parçalar halinde kesin ve bir çatalla üzerlerine bastırın. Bu parçaları kaynar suda 3 dk. kadar haşlayın ve bir kevgirle süzerek çıkartın.
Geniş bir servis tabağına alın, üzerine domates sosu ilave edin.

5-Gnocchi’nin üzerine taze rendelenmiş parmesan peyniri (ya da taze kaşar peyniri rendesi) serpiştirerek servis edin.
Afiyet Olsun!

Not: Annem, harcına ½ su bardağı un daha eklemek zorunda kaldı.



Yeşil Mercimek Köftesi (10-12 kişilik)

Malzemeler:

Köfte için:

2 su bardağı yeşil mercimek,

6 çay bardağı ince bulgur,

2 adet orta boy soğan,

1 su bardağı sıvıyağ,

2 çorba kaşığı biber salçası,

1 tatlı kaşığı kimyon, tuz,

1 demet taze soğan,

1 demet kıyılmış maydanoz,

Salatası için (Piyazı da diyebiliriz):

3 adet orta boy kuru soğan,

1 tatlı kaşığı sumak,

1 tatlı kaşığı kimyon,

½ demet maydanoz, tuz,

Yapılışı:
1- Mercimeği yıkayıp 10 dk. kadar haşlayın (biz iyice yumuşayıncaya kadar haşlamak durumunda kaldık), hafif sulu haldeyken ocaktan alın.

2- Mercimeğin üzerine yıkanıp süzülmüş bulguru ekleyip kapağı kapalı olarak şişinceye dek bekletin.

3- Diğer taraftan ince kıydığınız soğanı sıvıyağda pembeleşene dek kavurun. Üzerine salça, ince kıyılmış taze soğan, maydanoz, tuz ve kimyon ekleyin. Birkaç dakika kadar birlikte soteleyip ocaktan alarak mercimekli bulgurun üzerine ekleyin.

4- Hazırladığınız harçtan köfteler kopararak köfteler hazırlayın ve servis tabağına alın.

Salatası için:

Soğanları piyazlık doğrayıp tuzla ovun. Yıkayıp süzdükten sonra üzerine kıyılmış maydanoz, sumak, kimyon ve tuz ilave edip köftelerle birlikte servis yapın.
Afiyet Olsun!



Bugün, sizlerle çok beğenerek okuduğum iclal Aydın kitaplarından ilkini paylaşmak istiyorum, "Hayat Güzeldir" Tv programı olarak ta kitap olarak ta çok çok güzel bir çalışma! İclal Aydın'ın diğer kitapları da mutlaka çok güzel ama özellikle o kitap beni zaman zaman içine çekiyor, çağırıyor, beni oku Burçak diyor, oradaki o şiirsel anlatımı özlüyorum! Çok güzel bir çalışmaydı. Keşke İclal Aydın, brt'de yaptığı bağımsız programı yine bağımsız bir kanalda sürdürse, çok güzel, insanı geliştiren bir programdı, programda ele aldığı konuları, konuklarıyla yaptığı söyleşileri kitap haline getirdi. Hala alıp okumamış olan varsa mutlaka alsın okusun derim ben!



Arkadaşlar, daha önceki yazımda yer vermek isterdim, Haşmet Babaoğlu yeni yılda yazdığı ilk yazısında organ bağışına değinmiş. Tv8'de yayınlanan Yaşamdan Dakikalar
adlı programlarında Ege Organ Nakli Derneği2nin çalışmalarına yer vermişler, ertesi günü hamaen bir organ bağışı yapılmış, beş kişinin hayatı kurtulmuş! Haşmet Babaoğlu ne kadar duygulandığını, sevindiğini belirtiyor.
Arkadaşlar, hepimizin bu dünyada sorumlulukları var, ben bir gün ölürsem oprganlarımın bağışlanmasını isterim, bağışlanabilecek sağalm bir organım olmazsa bu benim üzüntüm olur ama sevdiklerimin adına bu dorumluluğu üstlenemem gibi geliyor bana, herkesin isteklerine saygı duymak gerekir, insan ancak kendi iradesiyle organlarını bağışlayabiliyorsa anlamlı olur!
Şimdi, Haşmet Babaoğlu'nun yazısında beni çok çok etkileyen bu şiire yer vermek istiyorum okumamış olanlar için! Bu şiir Ege Organ Nakli Derneği'nin broşüründe yer alıyormuş.

“Beni hatırlamak için...

Gözlerimi;

Gün ışığını, bir bebeğin yüzünü, bir kadının gözlerindeki sevgiyi görmemiş bir adama verin.

Kalbimi;

Kendi kalbi ona acı vermekten başka bir şeye yaramayan birine verin.

Böbreklerimi;

Haftadan haftaya yaşaması makineye bağlı birine verin.

Kemiklerimi;

Alın ve sakat bir çocuğun yürümesinin yolunu bulun.

Eğer bir şeyleri gömmeniz gerekiyorsa,

Hatalarımı, kusurlarımı;

İnsanlara karşı önyargılarımı gömün.

Günahlarımı şeytana, ruhumu Tanrı’ya verin.

Yeri gelip de beni hatırlamak isterseniz,

Bunu ihtiyacı olan birine yardım ederek gerçekleştirin.”

Arkadaşlar, izninizle bugünlük sizden ayrılıyorum, bir daha ki buluşmamıza dek hoşçakalın, sevgiyle kalın!

1 Ocak 2007

Bayram ve Yeniyıl Menüleri-Özlenen Lezzetler



Selammm, nihayet yeniden buluşabildik, yılbaşınız ve bayramınız nasıl geçti arkadaşlar?
Keyfiniz nasıl, umarım her şey yolundadır.

Geçen Perşembe günü okulda yeni yıl kutlaması yapılacaktı, Çarşamba akşamı öğrenciler için evde renkli kurabiyeler yaptım, tarifini bu ay ki Sofra dergisi’nde sevgili komşumuz miss çilek vermiş, çok güzel bir tarif!
Öğrencilerimin yarısı tabağındaki kurabiyelerin hepsini yedi, bir kısmı 1-2 tanesini yedi, bir kısmı ise hiç dokunmadı. Çocuklarımla öpüştük bayramlaştık, yeni yılımızı kutladık. İşin manevi doyum kısmı çok güzel!
Ama, kurabiye resimleri bozuk çıktı, yükleyiebilrsem yeniden yayımlayacağım, söz!
Kurabiyeyi süslemek için glazür tarifini de miss çilekten aldım.
Biz yılbaşında ve bayramda neler yaptık?
Anniş, yıllardır yapmadığı, çok çok özlediğim iç pilavlı tavuk yaptı, gerçi ben hindili pilav istiyordum ama fazla kalabalık olmadığımız için tavuğa ikna edildim aksi takdirde bu isteğim hiçbir şekilde yerine getirilmeyebilirdi. Elbet kalabalık zamanlarımız da olacaktır. Tatlı olarak yine anniş kabak tatlısı yaptı, parmaklarımı ısıracak boyuta geldim! İkramlık olarak ta mozaik pastayı küçük yuvarlaklar haline getirdik. En çok ben yedim, sizin yerinize de tükettim vallahi!
Bayramın son günü ise tarifini blog komşum Lezize’den daha önceki zamanlarda alıp ta ancak değerlendirebildiğim tiramisu kekini yaptım, tarifini arkadaşımdan alacaksınız! Anniş te kremasını hazırladı, ortak bir çalışma sergiledik! Hamiş neymiş, Burçiş, tiramisu keki yapımına da el atmışşş!
Şimdiii, gelelim mi tariflerimize?
İç Pilavlı Tavuğun Hazırlanışı:
İçi temizlenmiş, yıkanmış bütün bir tavuk öncelikle haşlanır.
İç pilav tarifimiz, Sofra dergisinin verdiği Boyut Yayınları’nın Dünya Mutfağı Sağlıklı Tarifler klasöründen, Pilavlar, makarnalar, erişteler adlı kitapçıktan.

İç Pilav

Malzemeler:

2 su bardağı baldo pirinç,

200 gr kuzu ya da tavuk ciğeri,

2 adet doğranmış kuru soğan,

6 çorba kaşığı tereyağı ( margarin de kullanılabilir ama biz sıvıyağ tercih ettik),

4 bardak tavuk suyu,

2 çorba kaşığı çam fıstığı,

2 çorba kaşığı kuş üzümü,

2 çorba kaşığı kıyılmış maydanoz ya da dereotu,

1 tatlı kaşığı tarçın,

1 tatlı kaşığı karabiber,

Tuz,

Yapılışı:

1- Ayıkladığınız pirinci ılık su ile yıkayın, 20 dk. ılık suda bekleterek süzün.

2- Tereyağını eriterek çam fıstıklarını çok hafif sararıncaya dek kavurun. Doğranmış soğanları pembeleştirin. Minik kuşbaşı doğradığınız ciğerleri ilave ederek suyunu çekene dek kavurun. Kuş üzümleri yıkayarak ekleyin. Tavuk suyunu ekleyerek tuzunu atıp kaynatın.

3- Pirinçleri karışıma ekleyip tencerenin ağzını kapatın. 3 dk. ara ile iki kez karıştırarak altını kısın. 15 dk. demlendirip baharatları ve maydanoz ya da dereotunu ekleyin.

Pilavın altını kapattıktan 10 dk. sonra karıştırın.

Tavuğu büyükçe bir servis tabağına alın, pilavı tavuğun içine alabilecek kadar doldurun, tavuğunuzu dikin. Pilavın kalanını servis tabağına yerleştirin.
Tavuğu 200 C ısıdaki fırında 50-60 dk. pişirin.

Afiyetle yiyin!

Anniş, tavuk yanmasın diye üzerini alüminyum folyo ile kapattı bu yüzden üzeri kızarmadı. Dün, üzerini kızarttı, öyle yedik, ne yazık ki resmini çekemedim. Annem pişirir pişirmez resmini çekmiştim, beğenmedim, yayımlamadım. Pilavın resmi de güzel olmadı, içime sinmedi!



Kabak Tatlısı

Malzemeler:

Temizlenmiş, yıkanmış 2 kg bal kabağı,

200 Cc’lik su bardağı ile 4 bardak toz şeker

Yapılışı:

1- Kabaklar, akşamleyin, geniş bir tencereye tek sıra halinde dizilir, üzerine 1 bardak toz şeker serpiştirilir, ikinci kat kabaklar yerleştirilir, bir bardak şeker konur. Kabaklar bitene dek aynı işlem sürdürülür.

2- Kabaklar 1 gece bu şekilde bekletilir, sabah suyunu bırakmış olduğunu görünce kısık ateşte hiç su ilave edilmeden 45 dk. kadar pişirilir.

3- Pişen kabaklar servis tabağına alınır, ılınınca üzeri ceviz ya da fındık ile süslenir. Ya da arzunuza göre servis yaparken kaymak ile süslenebilir.
Afiyet Olsun!

Mozaik ikramlığa gelelim mi, yıllardır bu şekilde yapmadık, anniş, biz küçükken bayramlarda çikolata niyetine ikramlık olarak sunardı konuklara, onlar tarafından da bizler tarafından da büyük bir beğeniyle yenirdi. Aytülüm, kısa bir süre önce anneme tarifini sorup yapmış, beğenilmiş, Güldalım geldiği zaman ikram ettiğimizde ne dese beğenirsiniz, “içerde böyle bir şey olduğunu hissettim”. Ben yapmaya niyetlendim, annem bu seferlik hatırlama amaçlı kendisi yapmayı tercih etti!



Mozaik Pasta

Malzemeler:

250 gr margarin,

2 paket petit beurre bisküvi,

1 paket kakao,

1 yumurta,

Hindistan cevizi,

Fındık.

Yapılışı:

1- Margarin eritilmek üzere küçük bir tencereye konur, yumurta ve kakao eklenir, karıştırılır, altı kapatılır.

2- Bisküviler iyice parçalanır, kakao karışımı ile karıştırılır, strech filme ya da alüminyum folyoya sarılarak yarım saat kadar buzdolabında dinlendirilir.

3- Dinlendirilen karışımdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparılır, yuvarlak hale getirilir, Hindistan cevizine bulanır, ortasına fındık yerleştirilerek servis tabağına yerleştirilir. Buzdolabına konur.

Not: Dinlendikçe daha güzel, daha yoğun bir tada sahip oluyor, bundan sonra bunu ben sık sık yapacağım, bundan eminim.

Gönül rahatlığı ile konuklara servis edilir.



Tiramisuya gelince, kek tarifi ve kekin ıslatılması için gereken malzemeler için Lezize’ye bakmayı unutmayın.
Tiramisu kremasının tarifini ister bizden isterseniz yine Lezize’den alın.
http://lezize.blogspot.com/2006/03/tiramisu.html

Annemin Tiramisu Krema Tarifi

Malzemeler:

1 su bardağı süt,

2 çorba kaşığı un,

1 kahve fincanı toz şeker,

1 yumurta,

200 gr labne peyniri.

Yapılışı:

Küçük bir tencereye süt konur, labne peyniri dışındaki malzemeler eklenir, kısık ateşte pişirilir. Daha sonra labne peyniri eklenerek iyice karıştırılır. Krema ılınmaya bırakılır, ılındıktan sonra ikiye bölünen kekin arasına ve üstüne kek ıslatıldıktan sonra konur. En üste servis etmeden önce kakao serpilir.

Afiyetle Yenir!



Maaşımı aldığım gün Carrefour’a gittik annişle, yeni yıl alışverişimizi yaptık, kendime Üstün Dökmen’in Küçük Şeyler 2 kitabını aldım.
Küçük Şeyler kitabını bulamadığım için çok üzüldüm, nerede baktıysam bulamadım. Ben onu yengeme geldiği zaman armağan etmiştim, kendime bulup alırım diye, arayınca bulamıyorsun işte… Aytülümden rica ettim, aldı, sağolsun!
Aytülüm de bize kitap hediye etti, çok mutlu oldum, Robin Sharma’nın kitabı almayı istediğim kitaplardan birisiydi zaten, diğerinin konusu da çok güzel, belli!







Arkadaşlar, bugünlük benden bu kadar, en kısa zamanda yeniden görüşmek dileğiyle hoşçakalın! Bugün,Hilmi Yavuz'un Kanto adlı şiiriyle vedalaşıyoruz sizlerle!
Sağlıkla, keyifle, dostça kalın!

KANTO

Denizdir en güzeli martıların
Martıların birqazında ak köpük
Martıların martıların en güzeli
Aşktır

Nerde bir deniz buldumsa soyundum
Sonsuz kumsallar aldı yöremi
Kumsalların kumsalların en güzeli
Aşktır

Sen bir çocuksun annesi ezik beyaz
Sen bir çocuğu anlamak için birebir
Annelerin annelerin en güzeli
Aşktır

Hilmi Yavuz

25 Aralık 2006

Yılbaşı Menümüzden Seçmeler ve Soframız (YE#OZEL YILBASI VE BAYRAM MENUSU)


Merhaba Arkadaşlar, bir Pazartesi gününü daha devirdik, Pazartesi sendromu olanlarımızın içi rahatladı!
Yeni yıl için günler sayılı artııık, yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Yeni yılla birlikte bir yaş daha kazanıyoruz, vatana millete hayırlı olsun!
Burçiş, dün yeni yıl için ne hazırlıklar yaptı Çin Kurabiyesi olarak ta adlandırılan içine niyet kartlarından konulan kalp formunda çikolata parçacıklı cevizli kurabiye yaptı, afiyetle yendi, bugün öğleyin çay saati dolayısıyla bitti.
Anniş te Ispanaklı Börek yaptı, parmaklarımı ısırarak yedim vallahi,tarif için annişten lezzetler başlıklı yazılarıma bakabilirsiniz, pazı yerine ıspanak konacak, tarifte hiç bir değişiklik yok bunun dışında.

Hemen size çikolata parçalı kurabiyemin tarifini veriyorum arkadaşlar!

Çikolata Parçalı Kurabiye

Malzemeler:

125 gr margarin,

120 gr şeker,

1 paket vanilya,

1 yumurta,

250 gr un,

180 gr damla çikolata ya da doğranmış çikolata,

60 gr ceviz,

5 çay kaşığı karbonat.

Yapılışı:

1- Margarin ve şeker birlikte ezilir.

2- Karışıma yumurta ve vanilya eklenir.

3- Un ve karbonat ta eklenerek karıştırılır.

4- Çikolata ve ceviz eklenir, yağlanmış tepsilere istenilen büyüklükte parçalar halinde dizilerek 180 C fırında 10-15 dk. pişirilir. Ya da bir kalıba konularak yine 180 C fırında 20-25 dk. pişirilir.

Bu kurabiyelerin içine niyet kağıtları konulabilir, ben 3 tane koydum, çok eğlenceli oldu. Güldalımın işyerine götürdüm, ona, yardımcısına ve çiçekçi komşusuna çıktı, çok heyecanlandılar, eğlendiler. Sürprizlerden hoşlanıyorsanız iyi bir fikir, deneyin bence!
Çin Kurabiyemi uzun süredir yapmamı isteyen yeğenim İlayda da şansına oradaydı, sevinçle elimden aldı, onu orda görünce mutlu oldum, İloş orada olmasa eve gönderecektim hakkını zaten ama böylesi daha iyi oldu.

Niyet kartlarını anniş hazırladı, oldukça muzur olmuş değil mi?



(Sonia,yılbaşı, bayram yemekleri dışında bir de masa dizaynı oluşturmamı önerdi, bakalım ilk kez böyle bir etkinliğe katılacağım, sonuç ne olacak? Tüm katılan arkadaşlara başarılar diliyorum)

Beğendiğim kitapları sizlerle son iki yazımda paylaşamadım,beni bağışlayın, bakalım bugün neler varmış:

Birincisi Danielle Steel'in Müzmin bekarlar adlı kitabı, kitapta ideal aşkı arayan üç samimi arkadaşın bir tekne yolculuğuna çıkışı, yaşadıkları olaylar sonucunda da
aşkın bir macera olduğunu kavrayışlarıanlatılmış, şiddetle öneririm.

İkinci kitap ise Babil'in Kervan Taciri, bu kitabı ben çok daha önce okudum, çarpıldım, isteyen her insanın zenginliğe ulaşabileceği Babilli zengin bilgeler tarafından bize bildiriliyor, mucizevi yöntemler yok, tutumlu olmayı o kadar güzel öğütlüyor ki siz bir masal okurken hayatınızla ilgili yeni kararlar alıyorsunuz! Bu zengin insanlar da köleymiş eskiden! Okumanızı çok çok şiddetle öneriyorum!
Zengin Arkad, yoksul olanlara, kendisiyle aynı durumda olmayan arkadaşlarına asla sırt çevirmiyor, kibirli davranmıyor, onlar istedikleri zaman öğüt veriyor, hakikaten bugüne dek okumadıysanız mutlaka okuyun!

Evet, bugün Cemal Süreya'nın Sevgilim Bir Günün şiiri ile birlikte kahvemizin son yudumlarını alıyoruz,yeniden buluşuncaya dek sevgiyle, umutla, neşeyle kalıyoruz!

Sevgilim, Bir Günün...

Sevgilim, bir günün ortası şimdi
Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde
Uzat bana uzat ellerini
Izinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar
Istanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,
Güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor.

Ben seni düşünüyorum seni
Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
Kalbim diyorum kalbim
Daha dün tezgâhtan çıkmıs bir su sayacı gibi
Aşki anılar besliyor düşler kadar
Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
Sevgi eskidikçe sevgi.

Günümüz ekmeğimiz, türkümüz
Çoluğumuz çocuğumuz
Binalar yan yana yükselip gidiyor
Vapurların ağzı köpük içinde
Uzaklarda ne kapılar açılıyor
Trenin biri bir istasyona varıyor
Ordan çıkıyor biri.

Her şey biliyor her sey
Sen biliyor musun bakalım
Seni nice sevdiğimi?
Üstüne titrediğimi?

Geldiğimi?
Gittiğimi

Hadi!

Cemal Süreya

23 Aralık 2006

Anneannemin Yıldönümü



Bugün anneannemi yitirişimizin ikinci yıldönümü!
Size biraz anneannem ve dedemden söz etmek istiyorum, anneannem Bulgaristan göçmeni dedem ise Selanik kökenli.
Annem Bulgaristan’da doğduktan sonra Türkiye’ye dönmüşler, 14 yıl burada kalmışlar sonra ver elini Avusturya, İsviçre!
Yıllar sonra yurda döndüklerinde İzmit, Tütünçiftlik’te çok güzel, İsviçre dağ evi modelinde müstakil bir ev yaptırmışlar, nefis bir bahçesi var, bahçede anneannemin zevki kocaman, mükemmel ortancalar ve torunlar geldiklerinde sallansınlar diye çok güzel bir salıncak! Bahçenin arka tarafında ev halkının gereksinimlerini karşılayacak kadar sebze yetiştirilmekte.
Bizler Mecidiyeköy’de oturan apartman çocukları anneannemlerin evi daha doğrusu bahçesi bize cennet gibi gelmekte, biz çocukluğumuzun önemli bir kısmını orada geçirdik.
Teyzem, yeğenlerim de Tütünçiftlik’te oturmaktalar, bir tek biricik aşkım, Efto dayım, Hatice yengem, biricik yeğenlerim Cem ve Atilla İsviçre’deler.
Dayımlar izne gelince bütün ailenin bir arada olduğunu düşünün! Gece yarılarına dek süren yakar toplar, sabahları aile büyükleri (annniş, mutfağı devralırdı anneannemden) sosisli sandviçler hazırlar, çaylar termosa konulur, hep birlikte Bayramoğlu’na denize girmeye gidilir. Dayımların nefis kamp koltukları eşliğinde yemekler yenilir, aile büyükleri kağıt oynarlar, sohbet ederler, biz yeğenlere de bol bol denize girmek, eğlenmek, büyüklerimiz çağırınca itirazlar eşliğinde yanlarına gitmek düşerdi!
Bütün bu güzellikleri yaşamamızı sağlayan, mutlu, doya doya bir çocukluk geçirmemizde bize büyük katkıları olan anneanneme ve dedeme buradan teşekkür ediyor ve Allahtan rahmet diliyorum!
Ne tesadüftür ki dedemi de 1997 yılının Aralık ayında kaybetmiştik!
Bazen bazı ölümlere hiç inanamazsın, bilirsin ki deden ya da anneannen hep oradadır! Dedem rahatsızdı ama anneannemin ölümü çok ani oldu, bir gün yataktan kalkıyor, dengesini yitirip düşüyor ve beyin kanaması geçiriyor.
Beşinci gününde kaybettik onu!
Anneannemlere gittiğimiz zaman ortamın değişikliğinden sanırım daha da erken kalkardık, anneannem sabahları hepimize nefis moka, sucuklu uzun ekmekli tosttan oluşan kahvaltılar hazırlardı, çok lezzetli olurdu. Bir de turşu lahanadan fırında pişirdiği lahana dolması unutulmazdı, kapuskası çok güzel olurdu!
Bir de evlerinde çok güzel bir koku olurdu, çok değişik, anneannene ve dedene özgü olan bir koku! Anneannemi son kez ziyaret ettiğimde yaşlılığına, yaşadığı zorluklara, onu yitirmemize neden olmayacak sağlık problemleri yaşamasına karşın mis gibi sabun kokan dolabına hayran kalmıştım. Çok çok titiz bir insandı, temizlik hastasıydı adeta. Namaz başörtüsünü annem aldı, kokusu hala duruyor.
Annem bugün anneannem için de dedem için de aşure yaptı, helvayı da kavurduk. İkisi için de yeniden Allahtan rahmet diliyorum!



Annişin aşuresinin tarifini “İyi Bayramlar, Gözlerin İstanbul Oluyor Birden” başlıklı yazımda bulabilirsiniz.
Helvayı ise annem, Sabah Gazetesi’nin geçen hafta sonu verdiği Sofra Özel Hamurişleri ve Tatlılar adlı dergide buldu, ilginç geldi yaptı. Hiç su yokmuş tarifte aslında ama anniş 1 bardak su kullanmak zorunda kaldı yoksa özdeşleşmiyor, tarifi vereyim, kararı siz verin, olur mu?

Kaşık Helvası

Malzemeler (25-30 adet için)

250 gr margarin,

½ kg un,

150 gr iri dövülmüş fındık,

250 gr pudra şekeri,

Yapılışı:

1-Margarini tencereye alın. İyice eriyince üzerine ½ kg unu ilave edip orta ateşte en az 20-25 dk. kavurun. Unun rengi değişince fındık içini ilave edip kavurmaya devam edin. 20-25 dk. daha kavurup ateşin altını kapatın ve pudra şekerini yavaş yavaş ekleyerek tahta kaşıkla karıştırarak iyice yedirin. Dinlenmeye bırakın.

2- Elinizin dayanacağı sıcaklığa gelince helva şekil vermeye hazır demektir.
Mutfak tezgahına folyo ya da yağlı kağıt yayın. Kaşık yardımıyla aldığınız helvayı sağ avuç içinde iyice sıkıştırın. Kaşığı sol elinizin avuç içine ters çevirin. Sol elinizin parmakları yardımıyla helvayı yavaşça çekin. Folyonun üzerine koyun. İyice soğuyup dinlenince servis yapın.

Afiyetle yiyin!

Ben helvayı beğenerek yedim, un ile yapılan helvayı hiç sevmem ama bunu severek yedim hatta yazımı yazarken atıştırıyorum, su ilavesi ile çok güzel oldu.



Arkadaşlar, ben bu aralar kurabiye hastası oldum, özellikle akşamları nescafenin yanında arıyorum, dün akşam da yoğun bir gün geçirdiğim halde dayanamadım ve okulda yaptığımız kurabiyenin (portakal kabuklu - fındıklı kurabiye) nin limon kabuklu olanını yaptım, fındık koydum yine, yumurta olmayışı bile beni engelleyemedi, çıtır çıtır, dişimize göre kurabiyelerimiz oldu, afiyetle yedik ve Burçiş doyuma ulaştı! Anaokulunda kurabiye yapımına ilk fırsatta fotoğraflar ve tarifimizle yer vereceğim!

Dün bir de tarifini Maison Française Dergisi’nin Yılbaşı Önerileri kitapçığında gördüğüm Bretzel Ekmekleri’nden yaptım, resimde görünen çıtır çıtır bir sandviç ekmeği ama benimki öyle olmadı, yumuşacık, lezzetli oldular. Hani marketlerde uzun sandviç ekmeklerinden satılır da yumuşaklığına hayran olur, alırız, ben de hep öyle bir ekmek yapabilmeyi arzuluyordum, evet bunu başarabildim! Şekillerin çok beğenmedim yalnız,
Resimdekiyle fırından çıkan arasında dağlar kadar fark olunca yaşadığım düş kırıklığı sonucu kendi yaptığımın resmini çekmeme ve yayınlamama kararı aldım! Tarifini mi elbette vereceğim!

Bretzel Ekmeği

Malzemeler:

0,5 kg un,

10 gr tuz,

5 gr şeker,

50 gr tereyağı (ben margarini kurabiyede kullandığım için biraz sıvıyağ kullandım ama dinlendirdikten sonra yoğurunca margarinden farksız olduğunu fark ettim, mutlu oldum),

10 gr maya,

1 büyük su bardağı su,

karbonat.

Yapılışı:

1-Mayayı suda eritin. Fırında da kullanabileceğiniz bir kaba un, tuz, şeker, tereyağ ve suyu koyun, hepsini karıştırın.

2-10 dk. düz bir yüzeyde yoğurun. Daha sonra bu karışımı tekrar aynı kaba koyup strech film ile üzerini kapatın, fırının orta bölmesine yerleştirip 40 C’de 45 dk. mayalayın ( Experience ankastre fırının mayalama programı varmış, bizde yok tabii)hatta ben dışarıda mayaladım.
Mayalanmış hamuru çıkarıp 1 dk. daha yoğurduktan sonra 6 porsiyona bölün, oval forma sokun, fırın tepsisine koyun, 10 dk. dinlendirin.

3- Ekmeği tepsiye yerleştirirken altına yağlı kağıt koyun. Karbonatı biraz suyla karıştırın, ekmeklerin üzerine fırça ile sürün. Bir bıçak ile ekmeklerin üzerine çizikler atın. Ekmeklerin üzerine kalın tuz serpiştirin.

4- Tepsiyi fırının orta katına yerleştirin, tepsinin içerisine 100 gr soğuk su dökün, ekmek programına getirin. Pişen ekmekleri fırından çıkarıp soğumaya bırakın.

Burçiş’in Önerisi: Sandviç yapıp afiyetle yiyin, normal olarak yiyince de çok lezzetli ama sandviç yapınca ekmekler bir başka lezzette oluyor!
Bugün, ben ne yaptım, üçlü, kelepçeli kek kalıbı aldım, biri klasik kek kalıbı, biri yuvarlak, altı pütürlü diğeri de kalp formunda.
Kızıma mama bulmakta zorluk çektik son zamanlarda, maması ithal edildiği için zaman zaman zor bulunuyor, gümrükte takılıyor, doktoru Bülent Ağabeyinin tavsiyesi ile yavru kedi maması aldım. Çünkü bir kedi bir mamaya alışırsa ondan vazgeçmiyor, ne yazık ki kediler çok seçici oluyorlar, bu hem iyi hem kötü, yeni mama daha iyisi olsa bile yüz çevirebiliyorlar!
Burçiş bugün aynı zamanda kendini dinlenceye çekmiş, yeniden nükseden soğuk algınlığı için ilaçlarını düzenli olarak almayı sürdürmüş (iyileştim diye ilaçalrı günde ikiye indirmiştim, dün sabah içmeyi unutmuştum),biraz daha toparlanmış, şimdi kendini daha iyi hissediyormuş.
Neymiş, Burçiş, bugün mama yapmamış, ama yarın boş durmayıp yeni mamalar yapacakmış, sizleri de fazla merakta bırakmadan yaptıklarını dostları ile paylaşacakmış!
Vedalaşma zamanı geldi, bugün sizlerle Ataol Behramoğlu’nun Gece Vakti Kimdir Kapıyı çalıp gelen adlı şiirini paylaşacağız.
Yeniden buluşana dek keyifle, sağlıkla, sevgiyle, mutlulukla kalın! Hoşçakalın!


Gece Vakti Kimdir Kapıyı çalıp gelen

Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen

Yitirdiğim bir mutluluk mu

Habercisi mi gelecekteki bir mutluluğun

Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen

İçimde bağıran acılar mı

Serseri, başıbos bir rüzgar mı

Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen

Ansızın çıkıp gelen bahar mı

Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen

Yüreğim mi,damarlarımda hışırdayan kan mı

Bağırarak bu kansız evlerin suratına

Bağırarak bu kansız sokakların suratına

Bağırarak bu kansız insanların suratına
Bağırarak yüreğimdeki kanı

Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen

Ataol Behramoğlu