31 Aralık 2008

Mutlu Yıllar


Sevdiklerimizle birlikte nice sağlıklı, mutlu, keyifli, umutlu, mutlu yıllar geçirmek dileğiyle!
Yeniden buluşuncaya dek sevgiyle kalın!

Ataol Behramoğlu ile Beyaz İpek Gibi Yağan Kar



BEYAZ, İPEK GİBİ YAĞDI KAR

Beyaz, ipek gibi yağdı kar

Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde

Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri

Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak

Şarkılar çaldı odalarda

Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm

Düşmanlarımız dışında

Düşmanlarımız çünkü

Sevgiyi yok ettikleri için

Düşmanımız oldular-

Beyaz ipek gibi yağdı kar

Bir kız kardan hafif yüreğiyle

Geçip gitti güvercinleri anımsatarak.

Uzaktaki şehir

Uykuya dalmıştır şimdi.

Düşündüm bir bir

Kardeşlerimin ne yaptıklarını

Nihat

Uyumuyor olmalı.

-Nefis bir şarkı

Söylüyor yandaki odadaki kız

Bir Rus

Halk şarkısı.

Ve şimdi koroyla

Başladılar-

Nihat düşünüyordur

Karanlıkta.

-Sanırım

Bir saatten sonra

Hapishanede

Dışardan söndürüyorlar ışıkları-

Beyaz ipek gibi yağdı kar

Bir kız kelebek adımlarıyla

Geçip gitti karın üzerinden.

İnsanlar kendi şarkılarını

Kendi hayallerini taşıyorlar.

Çağdaş şarkılar

Gerekli onlara

Hem Hayatlarının

Derinliklerinden söz eden

Gerçekleştirilmiş

Gerçekleştirilmemiş duygularından,

Hem

Kavgayı ateşleyen

Somut

Anlaşılır

Akıllı şarkılar.

Beyaz, ipek gibi yağdı kar

Acılarla dolu bu dünyaya.

İnsafsızlık

Vahşet

Hala güçlü

Ve hala iktidarda.

İnsanlar

Ölüyorlar.

Gepgenç

Sımsıcak

Ölüyorlar

Sanki

Ölmüyorlarmış gibi.

Bir yandan sürüp gidiyor-

Hayat;

Bir yanda tel örgüler

Parmaklıklar.

Beyaz, ipek gibi yağdı kar

Yağdı kirpiklerine bir kızın

Yağdı mavi bir nehre

Saçlarıma yağdı

Otobüslere

Ağaçlara

Evlere.

İçimden okşadım onu.

Kelebek adımlarını

Yanımdan geçen kızın.

Herhangi bir kız

Hayalleri olan.

İstedim ki

Daha güzel

Olsun şu dünya.

İstedim ki

Beyaz

İpek gibi yağan karın altında

Bitsin artık

Bu sürüp giden alçaklıklar.

Bir bebek

Ölüm tehdidi altında yaşamasın

Beşiğinde.

Ve paramparça olmasın

Sımsıcak

Capcanlı

Yaşayıp giderken insanlar.

Bırakın, beyaz

İpek gibi yağan karın altında

Hayallerimiz olsun.

Yaşayalım

Özgür

Güzel

Düşünceli.

Anlatalım

Düşündüklerimizi birbirimize.

Sevinç egemen olsun her yerde

İnsanca

Bir kaygı.

Beyaz, ipek gibi yağdı kar.

Yağsın.

Dünya daha güzel olacak

İnanıyorum buna.

Bir insan kalbinin güzelliğine

Çocukluğuna

Sonsuz cesaretine, olanaklılığına

İnandığım kadar.

Ataol Behramoğlu

Sezai Karakoç ile İnci Dakikalar


İNCİ DAKİKALARI

Sen bana yeni yılsın her dakika

Her dakika bir yaşıma daha giriyorum

Sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni

Saatim kadar saadetimin gözbebeği zamansın

Ben bin parçaya bölündüm her parçasında

Her parçasındayım kırkayak sesli boğuk arkadaşlığın

Çalkantısız Üniversitenin yalnızlığın ve ağlamanın

Erkek ağlar mı diyeceksin

Hayberin kapısı ağlar mı erkek ağlar mı

Ben yel gibi erkekler ağlar diyorum

Bir dakika ağlar yılbaşı dakikasında

Daha gözlerimin gerçek yaşları belirmeden

Ağlamak diye bir şey yoktur diye bir şey

Yüzme bilmeyen bir uyurgezer yüzer ya

Çürük ve havada asılı tahtalar üstünde

Hafif kedi ayaklarıyla yürür gerçekten yürür ya

Sen benim ağlamamı erkeklığıme

Uyanan ölmeyen yenilenen

Azgın kışlar içinde keskin baharlar bulan

Seni bulan yeniden bulan tekrar tekrar bulan erkekliğime say

Bütün bir yıl bütün bir yaşama boyu

Gizli heybelere binbir gece eşyası doldurduğuma say

Ben otomobilleri böylesine yankısız sağır komam

Öyle bir isyan şiiri var ki ben onu yakalayacağım

Bu yunan şehrinin düzenini öper ve yalvarırım

Şehrin ölümünü yanlış anlama

Gözleri kör oldu doğrudur ama o kadar

Ve şehrin gözlerini geri verme dakikalarıdır bu yılgın çanlar

Senin odan günışığı en güzel müzik bana

Farklılıklar odası

Giden tren buharları içinde örümcek ağı

Sen güzel örümcek ağı yaşamakla yaşamamak

Doğduğumuz şüpheyle öldüğümüz şüphe arasına gerilmiş

Garip bulut farklı müzik güzel örümcek ağı.

Ben bir yabancı buğunun kokusunu alıyorum

Bu kokuyu alıyorsam onulmaz kıskançlık yaramdandır

Benim garipliğime bakma benim kıskançlığıma bakma benim

İncilerin ilk gerçek ve yeni yorumunu bulur gibi oluyorum

Bu inciler denizlerin en karanlık noktalarında bile yoktur

Benim ak ve kara kayalar içinde bulduğum inciler

Bu inciler sen olmasan bende bile yoktur

Oldukları yerde bile.

Sezai Karakoç

26 Aralık 2008

Yeniden Yeni Yıl Yeni Başlangıçlar Etkinliği'nin Çekilişi Sonuçlandı


Merhaba dostlarım!
Yeniden "Yeni Yıl Yeni Başlangıçlar" etkinliğimize katılım dün akşam dolayısıyla sona erdi.
Ancak ben, okuldaki işlerimin yoğun olması nedeniyle etkinlikle ilgili yazı yayımlayamadım.
Çekiliş sonuçlandı,etkinliğe katılan dostlarıma bu konu ile ilgili ileti gönderildi.
Hediyelerimizi, 31 Aralık'ta sahiplerinin ellerine geçmesini sağlayacak biçimde göndermeye dikkat ediyoruz!Hediyelerimizin değiştirme kartlı olmasına dikkat ediyoruz!
En geç 15 Ocak'ta sahiplerini bulmuş oluyor ve 20 Ocak günü hediyelerimizi etkinlik logosu ve başlıği altında yayımlıyoruz!
Etkinliğe katılan tüm dostlarıma sıcak paylaşımları için çok teşekkür ediyorum ve bir kez daha çok keyif alacağımız,gülümseyerek anımsayacağımız bir etkinlik olmasını diliyorum!
Keyifli, sağlıklı bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle!

11 Aralık 2008

Yeniden Yeni Yıl Yeni Başlangıçlar Etkinliği


Merhaba dostlarım! İşte Burçak,yeniden hayata döndü! Bu sonbaharda kitap-kahve etkinliği düzenlemeyi düşünüyordum ama olamadı maalesef! İki kedimin kaybı, üzüntüler, yoğunluklar. Kendimi keşfetmeyi hep sevmişimdir ama bu işe uzunca bir süredir gerçekten çok odaklanmış durumdayım. Bu süreç yaşam boyu sürer artık değil mi?
Neyse şimdi yeni yıl etkinliği ile sizlerin gönüllerini almak, meraklı ve coşkulu
bir bekleyiş sürecine girelim istedim!
Sonra da ilkbaharda yeniden bir kitap-kahve ve çikolata ya da kurabiye etkinliği başlatırız. Her ilkbahar ve sonbaharda bu etkinliği geleneksel hale getiririz ne dersiniz?
Yeniden "Yeni Yıl Yeni Başlangıçlar" etkinliğimiz bugün başladı. Etkinliğe katılımlar bugün dolayısıyla başlıyor ve 25 Aralık akşamı sona eriyor.
Ben, aynı akşam en geç 26 Aralık'ta sizlere çekiliş sonucunu bildiriyorum.
Ve hediyeler en geç 15 Ocak'ta sahiplerini bulmuş oluyor ve 20 Ocak günü hediyelerimiz etkinlik logosu ve başlıği altında yayımlıyoruz!Hediyelerimizin değiştirme kartlı olmasına dikkat ediyoruz!Önemli olan gönülden olması, öyle değil mi?
Hediyelerimizi tam yenı yıl akşamı almamız büyük bir sürpriz olur ama sonuçta o hediyenin, o sürprizin bizi bulacağını biliyoruz, öyle değil mi?
Etkinliğe katılmak isteyenler, blog ve adres bilgilerini "mutlulukmutfakta.etkinlik@gmail.com" adresine bildirebilirler!
Şimdiden katılımı zengin, çok keyifli,sıcacık,zevkli bir etkinlik olması dileğiyle!
Sizlerle böyle güzel bir etkinlik paylaşımında bulunuyor olduğum için şu anda içimde ilkbahar mevsimimindeymiş gibi kuşlar cıvıldaşıyor!

10 Aralık 2008

Dünya İnsan Hakları Günü


İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
İnsan Hakları Bildirisi (İngilizce: Universal Declaration of Human Rights ya da kısaca UDHR), Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun Haziran 1948'de hazırladığı ve birkaç değişiklik yapıldıktan sonra 10 Aralık 1948'de, Genel Kurulun Paris'te yapılan oturumunda kabul edilen bildiridir. 30 maddeden oluşur. İmzalanmasında, II. Dünya Savaşı'ndan sonra devletlerin, bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması konusunda birleşmesi de etkili oldu. Eleanor Roosevelt bu beyannameyi "Bütün insanlık için bir Magna Carta (Magna Karta)" olarak tanımladı. Beyannamenin imzalandığı 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanır.


Madde 1- Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.

Madde 2- Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Ayrıca, ister bağımsız olsun, ister vesayet altında veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir.

Madde3 -Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.

Madde 4-
Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz, kölelik ve köle ticareti her türlü biçimde yasaktır.

Madde 5- Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez.

Madde 6- Herkesin, her nerede olursa olsun, hukuksal kişiliğinin tanınması hakkı vardır.

Madde 7- Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin bu Bildirgeye aykırı her türlü ayrım gözetici işleme karşı ve böyle işlemler için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır.

Madde 8- Herkesin anayasa yada yasayla tanınmış temel haklarını çiğneyen eylemlere karşı yetkili ulusal mahkemeler eliyle etkin bir yargı yoluna başvurma hakkı vardır.

Madde 9- Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez.

Madde 10- Herkesin, hak ve yükümlülükleri belirlenirken ve kendisine bir suç yüklenirken, tam bir şekilde davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından hakça ve açık olarak görülmesini istemeye hakkı vardır.

Madde 11
1. Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça, suçsuz sayılır.
2. Hiç kimse işlendiği sırada ulusal yada uluslararası hukuka göre bir suç oluşturmayan herhangi bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.

Madde 12- Kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna yada haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz, şeref ve adına saldırılamaz. Herkesin bu gibi karışma ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.

Madde 13
1. Herkesin bir devletin toprakları üzerinde serbestçe dolaşma ve oturma hakkı vardır.
2. Herkes , kendi ülkesi de dahil olmak üzere, herhangi bir ülkeden ayrılmak ve ülkesine yeniden dönmek hakkına sahiptir.

Madde 14
1. Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır.
2. Gerçekten siyasal nitelik taşımayan suçlardan veya Birleşmiş Milletlerin amaç ve ülkelerine aykırı eylemlerden doğan kovuşturma durumunda bu haktan yararlanılamaz.

Madde 15
1. Herkesin bir yurttaşlığa hakkı vardır.
2. Hiç kimse keyfi olarak yurttaşlığından veya yurttaşlığını değiştirme hakkından yoksun bırakılamaz.

Madde 16.

1.Yetişkin her erkeğin ve kadının , ırk, yurttaşlık veya din bakımlarından herhangi bir kısıtlamaya uğramaksızın evlenme ve aile kurmaya hakkı vardır.
2. Evlenme sözleşmesi, ancak evleneceklerin özgür ve tam iradeleriyle yapılır.
3. Aile, toplumun, doğal ve temel unsurudur, toplum ve devlet tarafından korunur.

Madde 17
1. Herkesin tek başına veya başkalarıyla ortaklaşa mülkiyet hakkı vardır.
2. Hiç kimse keyfi olarak mülkiyetinden yoksun bırakılamaz.

Madde 18- Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir.

Madde 19- Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar.

Madde 20
1. Herkesin silahsız ve saldırısız toplanma, dernek kurma ve derneğe katılma özgürlüğü vardır.
2. Hiç kimse bir derneğe girmeye zorlanamaz.

Madde 21.
1. Herkes, doğrudan veya serbestçe seçilmiş temsilciler aracılığı ile ülkesinin yönetimine katılma hakkına sahiptir.
2. Herkesin ülkesinin kamu hizmetlerinden eşit olarak yararlanma hakkı vardır.
3. Halkın iradesi hükümet otoritesinin temelidir. Bu irade, gizli veya serbestliği sağlayacak benzeri bir yöntemle genel ve eşit oy verme yoluyla yapılacak ve belirli aralıklarla tekrarlanacak dürüst seçimlerle belirlenir.

Madde 22- Herkesin, toplumun bir üyesi olarak, sosyal güvenliğe hakkı vardır. Ulusal çabalarla ve uluslararası işbirliği yoluyla ve her devletin örgütlenmesine ve kaynaklarına göre, herkes onur ve kişiliğinin serbestçe gelişim için gerekli olan ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının gerçekleştirilmesi hakkına sahiptir.

Madde 23
1. Herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır.
2.Herkesin, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır.
3. Herkesin kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sağlayacak adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.
4. Herkesin çıkarını korumak için sendika kurma veya sendikaya üye olma hakkı vardır.

Madde 24- Herkesin dinlenmeye, eğlenmeye, özellikle çalışma süresinin makul ölçüde sınırlandırılmasına ve belirli dönemlerde ücretli izne çıkmaya hakkı vardır.
Madde 25
1. Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir.
2. Anaların ve çocukların özel bakım ve yardım görme hakları vardır. Bütün çocuklar, evlilik içi veya evlilik dışı doğmuş olsunlar, aynı sosyal güvenceden yararlanırlar.

Madde 26.

1. Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır.
2. Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.
3. Çocuklara verilecek eğitimin türünü seçmek, öncelikle ana ve babanın hakkıdır.

Madde 27

1. Herkes toplumun kültürel yaşamına serbestçe katılma, güzel sanatlardan yararlanma, bilimsel gelişmeye katılma ve bundan yararlanma hakkına sahiptir.
2. Herkesin yaratıcısı olduğu bilim, edebiyat ve sanat ürünlerinden doğan maddi ve manevi çıkarlarının
korunmasına hakkı vardır.

Madde 28- Herkesin bu Bildirgede öngörülen hak ve özgürlüklerin gerçekleşeceği bir toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır.

Madde 29
1. Herkesin, kişiliğinin serbestçe ve tam gelişmesine olanak veren topluma karşı ödevleri vardır.
2. Herkes haklarını kullanırken ve özgürlüklerinden yararlanırken, başkalarının hak ve özgürlüklerinin tanınması ve bunlara saygı gösterilmesinin sağlanması ve demokratik bir toplumda genel ahlak ve kamu düzeniyle genel refahın gereklerinin karşılanması amacıyla yalnız yasayla belirlenmiş sınırlamalara bağlı olur.
3. Bu hak ve özgürlükler hiçbir koşulda Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı olarak kullanılamaz.

Madde 30- Bu bildirgenin hiçbir kuralı, herhangi bir devlet, topluluk veya kişiye, burada açıklanan hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan bir girişimde veya eylemde bulunma hakkını verir biçimde yorumlanamaz.


İnsan Hakları, yalnızca bazı ülkeler için değil tüm dünya için geçerlidir, geçerli olmalıdır! Bu sefaleti görüp te yardım etmek, insanca yaşamaları için hiç bir şey yapmıyorsak biz bu bildirgenin gereklerini yerine getirmiş oluyor muyuz? Vicdanımız rahat eder mi? Bu dünya üzerinde yaşayan tüm insanlar kardeşlerimiz, tüm çocuklar çocuklarımızdır! Kimse, kimseden üstün değildir? Biz kimiz ki kendimizi diğerlerinden daha hak sahibi, ayrıcalıklı görüp burun kıvırabiliyoruz? Onların yaşadıklarına göz yumabiliyoruz? Bu yaptığımız, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" demek olmaz mı?

Kaynaklar:

http://www.kolaycabul.net/insanhaklari.html

http://tr.wikipedia.org/wiki/İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi

7 Aralık 2008

Biz Dünyayı Atalarımızdan Miras Değil Çocuklarımızdan Ödünç Aldık


Merhaba, yine uzunca bir süredir siz dostlarımla tarif paylaşmıyorum değil mi? İşte ben de bayramı fırsat bilip ne zamandır kafama koyduğum Cheseecake tarifini uyguladım!
Öncelikle hepinizin Kurban Bayramı'nızı kutluyorum! Sevdiklerinizle birlikte nice sağlıklı, keyifli, mutlu bayramlar yaşamanız dileğiyle! Şunu da belirtmek isterim ki dört ayaklı dostlarımızı kesmekten vazgeçip TEGV,LÖSEV gibi kurumlara bağışlarsak işte o zaman benim bayramım olacak! Gerçek fikrim bu!
"Biz dünyayı atalarımızdan miras değil çocuklarımızdan ödünç aldık". Amacım can sıkmak, dinin gereklerini sorgulamak değil sedece gönlümden geçenleri sizlerle paylaşmak!
Bu cheseecake tarifinin bir farkı var o da bisküvi ile değil buğday gevreği ile yapılmış olması!Pişirme gafletinde bulundum ama bir daha ki sefere aynı hataya düşmeyeceğim!Bir de pişirirken neyi tutturamıyorum bilemiyorum, fırında kabarıyor, çıkardıktan sonra ise aynı hızda krema katmanı iniyor! Yumurta kullansam da sonuç değişmiyor,bir önerisi olan var mı?
Aslında bu tarifi de paylaşmayacaktım ama uzunca bir süredir tarif yayımlamıyorum daha önce de belirttiğim gibi! Bir de narların görünümü hoşuma gitti,yayımlamamaya kıyamadım!
Neyse artık tarife geçelim! Tarif, İş Bankası yayınlarına ait Tatlılar kitabından uyarlanarak uygulandı.


Kırmızı Meyveli Cheseecake

Malzemeler:

115 gr mısır ya da buğday gevreği (ben, kaloriyi miktarını azaltmak için iki ölçü meyveli Nesfit kullandım)

250 gr yoğurt (500 gr süzme yoğurt kullandım)

Ben, 1 paket krema ekledim

İki kahve fincanı toz şeker

200 gr Labne peyniri (4000 gr kullanıldı)

30 gr margarin (60 gr kullanıldı)

1 paket tart jölesi

3 kaşık sıkılmış ya da hazır elma suyu (ben, limon suyu kullandım)

Üzerini süslemek için kırmızı meyve

Fark ettiğiniz gibi bu tarifte yumurta yok.

Yapılışı:

1- Mısır ya da buğday gevreği rondodan geçirilir,eritlmiş margarin eklenir, karıştırılır, malzeme kelepçeli bir kalıba boşaltılıp sıkıştırılır. Buzdolabına konulur.

2- Süzme yoğurt 1 fincan şeker eklenerek mikser ile karıştırılır, krema eklenir. Ayrıca krem peynir karıştırılır, şeker eklenir. Elma suyu konur. Labne peyniri, süzme yoğurt karıştırılır, buzdolabında bekletilen kalıba boşaltılır.
1 Saat süreyle düşük ısılı fırında pişirilir. Ama belirttiğim gibi ben bir daha ki sefere pişirmeyeceğim, benden söylemesi!

4- Tart jölesi, iki çay bardağı taze skılmış ya da hazır meyve suyu ile hazırlanır. Bir çay bardağı meyve suyu ile bir paket tart jölesi karıştırılır,ocağa konur. Kaynayınca ocaktan alınır. Bir çay bardağı meyve suyu eklenir, karıştırılır, cheseecakenin üzerine yayılır(ben, sıkılmış nar suyu kullanarak hazırladım).
Üzerini süslemek için meyve hazırlanır,konur.
Daha sonra soğumaya bırakılır, soğuyunca buzdolabında bekletilir.
Bu tarif, frenk üzümü, frambuaz, çilek gibi diğer kırmızı meyvelerle de süslenebilir.
Bundan sonra elimden geldiğince daha çok tarife yer vereceğim! Şimdilik iyi bayramlar diliyor ve izninizi istiyorum! Sevgiyle, sağlıkla, keyifle kalın!

26 Kasım 2008

Ağlamak Meselesi


Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
Farkına bile varmadan?
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
Ayıpsız
Aşikare
Yağmur misali?
Neylersin alışkanlık
İçin kan ağlarken yüzün güler
Dikilitaş gibi dinelirsin yine
Yavrum erişmek ne müşkülmüş meğer
Anneler gibi ağlamanın yiğitliğine?

Nazım Hikmet RAN

24 Kasım 2008

Başöğretmen Atatürk'ü Saygıyla Anıyoruz!


"Cumhuriyet sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesiller ister."

"Eğitimdir ki, bir ulusu ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır, ya da bir ulusu esaret ve sefalete terkeder."


"Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, ilkbal nurusunuz. Yurdu asıl nura gark edecek sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim ve kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz."

19 Kasım 2008

Elsa'ya Şiirler ve Louis Aragon


Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Zaman sensin
Zaman kadındır. İster ki
Hep okşansın diz çökülsün hep
Dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
Bir taranmış
Bir upuzun saç gibi zaman
Soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi
Zaman sensin uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken
Sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi
Ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın
Bu durdurulmuş zamanın işkencesi mavi çanaklarda kan gibi
Bu göz susuzluğundan sen yürürken odada
Bense bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini
Daha beter seni kaçak
Seni yabancı bilmekten
Aklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan
Tanrım ne ağırdır sözcükler. Asıl demek istediğim bu
Hazzın ötesinde sevgim hiçbir zararın erişemeyeceği yerde bugün sevgim
Sen ki benim saat-şakağımda vurursun
Boğulurum soluk alıp vermesen
Tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın
Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Her söz
Dudağımda bir dilenen zavallı
Acınacak birşey ellerin için kararan birşey bakışının altında
İşte bu yüzdendir sık sık seni seviyorum deyişim
Boynuna takabileceğin bir tümcenin o parlakca kalp kristali
Kaba konuşmamdan gücenme benim. Bu konuşma
Ateşte şu tatsız cızırtıyı çıkaran sudur o kadar
Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Bilmem ben
Sana benzeyen zamandan söz açmayı
Bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm
Tıpkı uzun bir süre garda
El sallayanlar gibi gittikten sonra trenler
Bilekleri sönerken yeni ağırlığından gözyaşlarının
Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Korkuyorum senden
Korkuyorum yanın sıra gidenden. Pencerelere doğru akşam üzeri
El kol oynatışından söylenmeyen sözlerden
Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden
Sana büyük bir sır söyleyeceğim. Kapat kapıları
Ölmek daha kolaydır sevmekten
Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam
Sevgilim.

Louis Aragon

16 Kasım 2008

Buruk Bir Doğum Günü


Merhaba, dün benim doğumgünümdü. Ancak yavru kedimiz Yumak'ı da çok kısa bir süre önce kaybettiğimiz için biraz buruk bir doğum günü geçirdim. Ben,sevgili arkadaşım
  • Sevda
  • ya, etkinlikten önce Yumak'ın hastalığından, onunla ilgilendiğimden söz etmiştim, gelişimin belirsiz olduğunu da belirtmiştim. Eğer kedim ölürse buluşma etkinliğine katılamayacağımı yazmıştım. Hiç tadım olmadığı için etkinlikle de ilgilenemedim açıkçası.


    Ve bunca yoğunluk içersinde Sevda ile de görüşemedik. Dün, bana gelen iletilerden de buluşmanın gerçekleşemediğini öğrendim. Üzüldüm açıkçası,inşallah başka zaman acısı çıkarılabilir!
    Sevgiyle kalın!

    10 Kasım 2008

    ATATÜRK DİYOR Kİ


    İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur! "

    MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

    9 Kasım 2008

    Halil Cibran ve Gerçek Veriş


    Vermek

    Sonra, varlıklı bir adam konuştu: 'Bize vermekten bahset.'
    Ve o cevap verdi:
    'Sahip olduklarınızdan verdiğinizde,
    Çok az şey vermiş olursunuz;

    Gerçek veriş, kendinizden vermektir.

    Çünkü sahip olduklarınız, yarın ihtiyacınız olabilir
    Diye saklayıp koruduğunuz şeylerden ibaret değil mi?

    Ve yarın, kutsal şehre giden hacıları takip ederken, kemiklerini,
    İz bırakmayan kumlara gömen fazla uyanık bir köpeğe ne getirebilir?

    Ve ihtiyaç korkusu da, ihtiyaçtan başka bir şey degil midir?
    Kuyunuz tamamen doluyken susuzluktan korkmak,
    Tatmin olamayan bir susuzluk göstermez mi?

    Çok fazla şeye sahip olup, çok az verenler, bunu
    Gösteriş isteyen gizli arzuları için yaparlar,
    Ki bu da armağanlarını yararsız kılar.

    Ve bazıları vardır ki, çok az şeye sahiptirler ve hepsini verirler.
    Bunlar hayata ve hayatın definesine inananlardır,
    Ve kasaları hiç boş kalmaz.

    Bazıları sevinçle verirler, bu sevinç onların ödülüdür.

    Bazıları ise ıstırap içinde verirler ve bu acı onların vaftizidir.


    Ve bazıları vardır ki, ne vermenin acısını hissederler,
    Ne sevinç ararlar, ne de bir erdemlilik düşüncesi taşırlar;

    Onlar, şu vadideki mersin agacinin kokusunu salışı gibi verirler.

    Böyle kişilerin ellerinde Tanrı dile gelir ve
    Onlarin gözlerinden Tanrı, dünyaya gülümser.

    İstendiği zaman vermek güzel bir davranış olabilir; fakat
    İstenmeden, ihtiyacı hissederek vermek çok daha anlamlıdır.

    Ve cömert olan için, verecek kimseyi aramak,
    Veriş olayından daha fazla sevinç getirir.

    Vermekten alıkoyacağınız herhangi bir şey olabilir mi?
    Sahip olduğunuz her şey bir gün verilecektir.

    Öyleyse şimdi verin ve vermenin hazzını
    Mirasçılarınız değil siz yaşayın..

    Çoğunlukla şöyle dersiniz:
    'Vereceğim, ama hak edeni bulabilirsem.'

    Ne koruluktaki meyve ağaçları böyle düşünür,
    Ne de çayırdaki sürüler.

    Onlar, saklandığında çürüyecek olanı, yaşayabilsin diye verirler.

    Herhalde kendisine günler ve geceler verilmesini hak eden
    Bir kişi, sizden gelebilecek şeyleri de hak eder.

    Ve hayat okyanusundan içmeye hak kazanmış bir insan,
    Sizin küçük ırmağınızdan da bir bardak su alabilir.

    Faydasından öte, kabul etmenin gerektirdiği cesaretten ve
    Güvenden daha büyük bir değer var mıdır?

    Ve siz kim oluyorsunuz da, onların göğüslerini yırtarak
    Gururlarını korunmasızca ortaya seriyor, sonra da
    Onların değerlerini örtüsüz ve gururlarını
    Utanmasız olarak değerlendiriyorsunuz?

    Önce kendinizi vermeye hak kazanmış ve
    Verme olayında bir aracı olarak görün.

    Çünkü gerçekte her şeyi veren hayattır
    Ve siz kendinizi bir verici olarak belirlediğinizde,
    Sadece bir tanık olduğunuzu unutuyorsunuz.

    Ve siz alıcılar, ki hepiniz bu gruba dahilsiniz, ne kendinize
    Ne de size verene bir boyunduruk yüklememek için,
    Hiç bir minnet hissi taşımayın.

    Bunun yerine, armağanları kanat yaparak,
    Verenle beraber yükselin;

    Çünkü borcunuzu gereğinden fazla abartmak,
    Annesi özgür yürekli dünya,
    Babası evren olan cömertlik olgusundan
    Şüphe etmek demektir...'

    Halil Cibran

    29 Ekim 2008

    Cumhuriyet Bayramı


    Hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun!


    Bugün, Can Dündar'ın, Ata'mızın yaşamını anlattığı Mustafa filmine gitmeye, günün anlam ve önemi ile ilgili yazı yazmaya ve bacaklarımı uzatıp okul için güzel hazırlıklar yapmaya niyetlenmiştim.Hatta bunların bir kısmını dün yapacaktım.
    "Bizler, plan yaparken Allah, yukardan gülümsermiş" ya da "yaşam, biz başka planlar yaparken başımıza gelenlerdir" sözlerini doğrularcasına bütün planlarım alt üst oldu!
    Yazımı yazıp yayımlamak bu saate kaldı,"Mustafa" filmine çok istediğim halde gidemedim. Okul için yapmaya niyetlendiklerimin çoğu yattı.
    Neden mi çünkü Yuumak'ı dün doktoruna götürdüm, doktoru, gelişmediğini, metabolik bir sorunu olduğunu söyledi.
    Bugün,ufaklık mamasını yemeyip kusunca bize doktor yolları göründü. Hemen doktoruna danıştım, kesinlikle gelmesi gerektiğini söyledi. Annemle birlikte Bülent ağabeyine götürdük, orada bıraktık.İnşallah tedaviye yanıt verir de iyileşebilir bebiş!
    Bugün bütün gün yollardaydık, eve akşam dönebildik. Önümde malzemeler yapılmayı bekliyorlar!
    Yeniden buluşuncaya dek sevgiyle kalın!

    21 Ekim 2008

    İstanbul'da Buluşma Etkinliği ile İlgili Bir Düzeltme

    ist etk

    Sevgili dostlar, arkadaşlar, İstanbul'da buluşma etkinliği ile ilgili olarak
  • Sevda
  • 'nın önerisi ile buluşma tarihini erteledik, hem daha fazla kişinin haberi olur hem de katılım daha geniş olur diye düşündük!
    İstanbul ve Ankara dışında oturan arkadaşlardan da dileyenler etkinliğimize katılabilirlerse çok mutlu oluruz!
    İstanbul'dan katılacak ve buluşma yeri konusunda fikir verecek arkadaşlar, "mutlulukmutfakta.etkinlik@gmail.com" adresime bildirirse sevinirim.
    Ankara'dan katılacak ya da yer konusunda fikrini yazmak isteyen arkadaşların da "sevdamavisietkinlik@gmail.com" adresine yazması gerekmektedir.
    Katılım ve buluşma yerimiz ile ilgili önerilerinizi içeren iletileriniz büyük bir sabırsızlıkla bekliyorum, bekliyoruz!
    Bir kez daha keyifli bir etkinlik olması dileğiyle!
    Sevgiyle, dostça kalın!

    18 Ekim 2008

    Şehitlerimize ve Ailelerine

    Bugün, güzel, mütevazi, insan gibi insan, yüreği çok çok
    güzel Volkan Konak'ın Eledim Eledim türküsünü dinledim
    ve şehitlerimizle,şehit ailelerine ithaf etmek istedim!

    Volkan konak-eledim eledim


    Dilerim bu terör bir an önce sona erer, savaştaymışız gibi gencecik
    askerlerimizi yitiriyoruz! Tezkerenin de bir daha uzatılmamasını diliyorum,
    gencecik şehitler vememek adına! Bizler, öğrendikçe çok üzülüyoruz,içimiz
    kanıyor ama ya aileleri ne hale geliyor, yürekleri dağlanıyor!
    Ateş daha çok düştüğü yeri yakıyor!












    16 Ekim 2008

    HEP BİRLİKTE ESRA’CIĞIMIZIN ADINI YAŞATALIM ..

    Sevgili Zerrin ve blogcu arkadaşlar,Esranın aramızdan ayrılışın 1. yılına doğru onun adını bizlerden sonra da devam etmesi için çok güzel bir kütüphane oluşturalım evdeki eski kitapları gönderelim dedik. Hadi hep birlikte katılalım kampanya. Ayrıntı için bkz.
  • Zerrin
  • 15 Ekim 2008

    Bir Çınar Daha Yıkıldı


    Evet, bir çınar daha yıkıldı,NTV'de akşam haberlerinde öğrendim ki büyük ozanımız Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı yitirmişiz! Hangimiz unutabiliriz ki ders kitaplarımızdaki şiirlerini? Hepimizin başı sağolsun!
    Şir yazabilme becerisini Tanrı'nın gülümsemesi olarak yorumlarmış. Bu ne kadar güzel bir bakış açısı, çok etkilendim! Ve (yanlış anladıysam düzeltin) evini gençlere ve çocuklara bağışlamış!
    Ben, yaşayan büyüklerimizin varlığı ile rahat hissediyordum kendimi,yitirdiklerrimzn yanmında teselli oluyordu.Biliyordum ki onlar orada yaşıyorlar, yakınımdaymış gibi duyumsuyordum.Ama sonra değerli büyüklerimzin ölüm haberlerini öğrenince içimde bir boşluk oluşuyor,elimdeki her şey değerini yitiriyor, gönlümdeki çiçekler soluyor!
    Evet,ben, her büyük kaybımızda bunları duyumsuyorum!
    Ve Yaşar Kemal, Betül Mardin gibi yaşayan, üretkenliğini sürdüren, verimli olabilen,karşılarındaki insanlara bir şeyler verebilen aydın büyüklerimize, çınarlarımıza sağlıklı yıllar diliyorum!


    BU ELLER MİYDİ?

    Bu eller miydi masallar arasından
    Rüyalara uzattığım bu eller miydi.
    Arzu dolu, yaşamak dolu,
    Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.

    Bilyaların aydınlık dünyacıkları
    Bu eller miydi hayatı o dünyaların.
    Altın bir oyun gibi eserdi
    Altın tüylerinden mevsimin rüzgarı.

    Topraktan evler yapan bu eller miydi
    Ki şimdi değmekte toprak olan evlere.
    El işi vazifelerin önünde
    Tırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi.

    Kaybolmus o çizgilerden
    Falcının saadet dedikleri.
    O köylü çakısının kestiği yer
    Söğüt dallarından düdük yaparken...

    Bu eller miydi kesen mavi serçeyi
    Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık.
    Yorganın altına saklanarak
    Bu eller miydi sevmeyen geceyi.

    Ayrılmış sevgili oyuncaklardan
    Kırmış küçücük şişelerini.
    Ve her şeyden ve her şeyden sonra
    Bu eller miydi Allaha açılan !

    SENİ SEVMEK..

    Kişi seni severse
    Soyunur aya karşı
    Sever
    Ölüşüne dek

    ÇOCUKSUZ GECELER

    Bu gece beni terk ettin çocuğum
    Ki hala ellerimde bir şafak.
    Herkes ölürken son anda
    Bir gece hatırlayacak.

    Birikti serçeler saçaklara
    Davetler gibi uzaklardan.
    Ülkeler midir ki varılmaz
    Uykular içre kalan.

    Vaktin saadetiyle durmuş
    Kağıt gemilerim ve rüzgar.
    Seyretsin sonsuz hudutları,
    Harap kalelerinde krallar.

    Çocuğum tarlalar sarardı,
    Nur gibi olgun başak.
    Herkes ölürken son anda
    Bir çocuk hatırlayacak.

    AKDENİZ ŞİİRLERİ

    Sen Deniz Gök,
    Bir an dursanız uykuda
    Büyür bir yosun geceye karşı.

    Tedirgin olur ölüler
    Bir an yaslansanız karanlığa,
    Sen Deniz Gök.

    Dalarım engine
    Ki yaşadığım
    Anladığımdır.

    Roma'yla Kartaca'nın arasında
    Yüzer, sevgi sevgi
    İstanbul.

    Böler bir kuş düşüncemi ikiye
    Maviden
    Yarıda kalır içki.

    Dersin ki
    Ellerimize değecek
    Yıldızlar
    Büyüyecek büyüyecek de.

    Dersin ki
    Bir aydınlığı var
    Sevgililer için,
    Karanlık sessiz de.

    Dersin ki
    Uyuyamıyorum
    Yalnızız
    Gece, mavi de.

    Sessizdi yeryüzü
    Yeryüzünde biricik Akdeniz vardı
    Akdenizde
    Yalnız ikimiz.

    Beni seviyor musun dedim,
    Yumdu gözlerini uzaklığa,
    Tam sorulacak an, diye gülümsedi,
    Tam sorulacak yer.

    Bir kocaman yeşil bir kocaman boz
    Yellerde
    Çarpar birbirine çarpar enginlere dek.

    Dalgaların ucunda yıldızların ucu
    Her köpük bir fırtına
    Her köpük bir evren.

    Su deniz su gök gizlenebilir
    Seni sevdiğim
    Gizlenemez.

    Havaya da yalıma da ağaca da benzer ama
    En çok suya benzer
    Sevgimiz.

    Morluğun acısı var sonu yok
    Karışır yaşamımıza
    Kendiliğinden.

    Herkes ölünce toprak olurmuş
    Hayır hayır
    Bizim su olacağımız besbelli.

    Akdeniz enginlerde kararmaktadır
    Ama
    Ben
    Öyle maviyim ki.

    Akdeniz bir gitmişlikle eski, uzak,
    Ama
    Ben
    Sahibi gibiyim yıldızların.

    Akdeniz seni bir daha yaratamaz
    Ama
    Ben
    Seni bir daha sevebilirim.

    Deli gibi bir gürültu, ansızın,
    Yırtılırcasına yarılır sessizlik,
    Düşünür Akdeniz.

    İşte uçaklar geçer havalarından
    Kalır mavilik üstünde apak izleri,
    Akdeniz anlar ve sever.

    Denizdir,
    Her akşam üstü
    Bütün düşüncelerde
    Gelip gider.

    Seninle
    Acısı
    Uzunluğu
    Aksi.

    Ve gece yarısıdır bu masmavi şey,
    Senin
    Uzaklarda
    Unuttuğun sessizlik.

    Duymuştun
    Bu türküyü
    Çok eskiden de.

    Bu türküyle anlarsın yelden
    Yeşilden
    Kadırgaların dibindeki sessiz yosunları.

    Bu Akdeniz dalgalarında bu türküde sen
    Varsın ışıl ışıl
    Ve yoksun biraz.

    İyice düşün bu bütün yaşamamızdır.

    Fazıl Hüsnü Dağlarca

    14 Ekim 2008

    İSTANBUL'DA BULUŞUYORUZ


    Merhaba sevgili dostlarım, arkadaşlarım! Nihayet
  • Sevda
  • ile birlikte sizlere yapmayı düşündüğümüz sürprizi açıklıyoruz! İstanbul'da buluşuyoruz!Beğendiğim resimleri Sevdam'a gönderdim, banner'ı hazırlamak yine ona düştü!Ben,banner'ı görünce bayıldım, arkadaşım yapar da çarpıcı, güzel, enfes olmaz mı hiç? İşte, insanda beceri olmayınca övmeyi biliyor, ne yapalım! ;))
    Sevdacığım, canım benim, ellerine sağlık! Aslında bu fkirin annesi
  • Sevda
  • 'm, geçen sene bu zamanlarda görüştüğümüzde böyle bir buluşmadan söz etti, ben de çok heyecanlandım! Doğru zaman şimdiymiş!
    Tabii, ben, dün önce yanlış anladım, Sevda'm, Ankara'da, ben burada buluşacağız sandım, çok üzüldüm! Yazıştık, Sevdacığımı da sabah sabah gülümsetmiş oldum!;))
    Ben istanbul'u, Sevda da Ankara'yı organize edecek. Buluşulacak yer konusunda sizin fikirlerinize gereksinim duyuyoruz! inanın ben de şimdiden heyecanlanıyorum, dilerim çok çok keyifli, geniş katılımlı bir etkinlik olur!
    İstanbul ve Ankara dışında oturan arkadaşlardan da dileyenler etkinliğimize katılabilirlerse çok mutlu oluruz!
    İstanbul'dan katılacak ve buluşma yeri konusunda fikir verecek arkadaşlar, "mutlulukmutfakta.etkinlik@gmail.com" adresime bildirirse sevinirim.
    Ankara'dan katılacak ya da yer konusunda fikrini yazmak isteyen arkadaşların da "sevdamavisietkinlik@gmail.com" adresine yazması gerekmektedir.
    Katılım ve buluşma yerimiz ile ilgili önerilerinizi içeren iletileriniz büyük bir sabırsızlıkla bekliyorum, bekliyoruz!
    Sevgiyle, dostça kalın!

    13 Ekim 2008

    Annemin Enfes Erik Reçeli


    Merhaba,çoook uzun bir süredir tarif yayımlamıyorum, değil mi?
    Bu kez ciddi ciddi blogumun adını değiştirmeyi düşündüm ama sonra vazgeçtim! Bu erik reçelinin tarifini geçen sene de yayımlamıştım. Ama şimdi yeniden yayımlayıp hatırlamakta yarar var!

    Erik Reçeli

    Malzemeler:

    1 kg mürdüm eriği
    750 gr toz şeker
    1 kabuk tarçın
    7-8 tane karanfil (Tarçın ve karanfil, reçel piştikten sonra alınır)

    Hazırlanışı:

    Erikler yıkanır, yarım ay biçiminde doğranır. Tencereye konur. Üzerine şeker eklenir. Tarçın ve karanfil konulur. Tencere ocağa yerleştirilir. Kısık ateşte yaklaşık 45 dk. pişirilir. Oluşan köpükler üzerinden alınır.
    45. dk. sonra birkaç damla limon suyu eklenir. Tencere ocaktan alınır.

    Not: Reçel, piştikten sonra tarçın ve karanfil içinden çıkarılır. Reçel soğumaya bırakılır. Daha sonra kavanozlara yerleştirilir.



    Çok çok lezzetli olduğunu,afiyetle yediğimi belirtmek isterim! Ben, hafta içi evde kahvaltı etmiyorum.Bu yüzden hafta sonu evde kahvaltı seremoni haline geliyor!
    En kısa zamanda yeniden görüşmek üzere sevgiyle, dostça kalın!

    12 Ekim 2008

    Bir Kadın Severse


    Bir Kadın
    Bir kadın sevilir de sevmezse sevenin değerini bilemez,
    Sever de sevilmezse mutlu olamaz,
    Sever ama güvenemezse huzurlu olamaz,
    Hem sever hem de güvenirse konuşmayı hatırlayamaz!

    Burçak Tosunlar

    Süreyya Berfe ve Kayıp



    Kayıp
    Seni yitirmedim, kaybettim.
    Cep saatimi yitirdim, seni kaybettim.
    Gökyüzünün herhangi bir yerinde
    herhangi bir gökyüzünde
    kaybettim seni.

    Kim kimi buldu ömründe?
    Herkes başka bir günü düşündü.
    Şöyle ya da böyle
    Ömründe olmayan dünü düşündü.

    Yeryüzünde hemen şurda
    kaybettim seni.
    Telaşla, korkuda kaybettim.
    Hüzünde, coşkuda kaybettim.
    'Mutluluktan ölebilirim' dedin, kaybettim.

    Kim kimi tanıdı ömründe?
    Herkes başka bir durumu düşündü.
    Şöyle ya da böyle
    Ömründe olmayan umudu düşündü.

    Kaybolan ne varsa onlarda, onlarla
    Geçen günlerden birinde, geçmişte
    Kaybettim işte, zaman sustu.
    Zifiri karanlık bir mağarada
    Ürkek bir yosun ışıdı, kayboldu.

    Süreyya Berfe

    10 Ekim 2008

    Bugün Dünya Ruh Sağlığı Günü


    Hepimizin "Dünya Ruh Sağlığı Günü" kutlu olsun!


    Dünya Ruh Sağlığı Günü;(10 Ekim) Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu'nun bir projesi olarak doğmuştur. Ruh sağlığı hastalığından muzdarip olan kişilerin ve yakınlarının seslerini duyurmak amacıyla 1992 yılından bu yana 10 Ekim dünya ruh sağlığı günü olarak belirlenmiş durumda. Ruh sağlığı gününün amaçlarını şu ana başlıklarda özetlenebilir:
    1- Ruh sağlığı hastalığından muzdarip olanların sesini duyurabilmek, toplumda ruh sağlığı konusunda bilgi ve anlayışın artmasını sağlamak.
    2- Kişinin ruh sağlığını ve yaşam işlevlerini koruyup desteklemek.
    3- Psikiyatrik ve nörolojik hastalıkları önlemek.
    4- Psikiyatrik ve nörolojik hastalıkların tedavi ve bakımını geliştirmek.

    7 Ekim 2008

    Ne Güzel


    Üye olduğum gruptan gelen şiiri siz dostlarımla paylaşmak istedim!

    Ne Güzel..

    Ne güzel..
    seninle bir şafağı beklemek
    Parmaklarımda gizli bir telaş
    Sana şiirler söylemek
    Ellerine tutuşturup bir bulutun
    Sana umutlar yollamak
    Ne güzel..

    Ne güzel
    Bir hayali hissetmek
    Deli düşler denizinde yüzmek
    Kızıl şarapları çekip içime
    Bilmedigim bir adamı özlemek
    Ne güzel..

    Yaren Bahar

    29 Eylül 2008

    İyi Bayramlar Dileğiyle


    Sevgili dostlarım, arkadaşlarım hepimizin Ramazan Bayramı kutlu olsun! Sevdiklerimizle mutlu, keyifli, sağlıklı nice bayramlar geçirmek dileğiyle!

    28 Eylül 2008

    Bayram Şekerimiz


    Bayram şekerimiz nasıl, pek bi şeker değil mi maaşallah!

    Cimcime'nin hastalığı süresince çok üzülmüştüm. Çarşamba akşamı doktoruna götürdüğümde,Bülent Bey,kızımın karaciğer yetmezliğine bağlı olarak hepatite yakalandığını, her şeye hazır olmam gerektiğini belirttiğinde yine inanamadım. Kahroldum. Kızımla vedalaştım ve çıktım. Onu, tedavi için kliniğe bırakıp ta olabilecek her şeyi öğrendiğimde her an, her gün bin defa öldüm!
    Perşembe günü durumunu öğrendim, Cuma günü ziyare gitmeye niyetlendim. Öldüğünü öğrendim. Benim için asıl yas süreci o zaman başladı.
    Ertesi günü, direncim düştü, bağışıklık sistemim çöktü,soğuk algınlığına yakalandım.
    Halsizlik, çöküntü, içimde kocaman bir boşluk duygusu! Evime bile dönmek istemedim. Aytül'de kalmak istiyorum. Bu arada Cimcime'nin gömüldüğü yeri de öğrenmek, kızımı ziyaret etmek istiyorum.
    Aytül, manevi desteğe gereksinimim olduğunu anlayınca kliniğe giderken bana eşlik etti.
    Bülent Bey, benim halimi gördü, teselli etmeye çalıştı, başarılı oldu! Candan ilgilendi.
    Yeniden kedi almak istediğimi belirttim, ne zaman almanın uygun olduğunu sorduğumda hemen alabileceğimi belirtti. Aytül'ü de bu konuda ikna etti.
    Çünkü Bülent Bey'e göre evde kedi, köpek besleyen insanlar biricik dostları öldüğünde kocaman bir boşluk duygusuna kapılırlar,yokluğunda çok acı çekerlermiş. Bu yüzden hemen yeniden bir bebiş almak gerekirmiş!


    Bülent Bey, "yukarıya çık, seç, beğendiğini al" dedi. Aytül de seçimimde yardımcı oldu! Doktorumuz, Aytül'ün seçtiği kedinin çok iyi huylu olduğunu söyledi, kişiliği muhteşemmiş, çok uysal, usluymuş! Ben de çok sevdim. Ben, yine beyaz ama masmavi gözlü bir kedi beğenmiştim, mantarı varmış, doktorumuz, bulaşacağı için vermedi.
    Bebişimiz, yıkandı, önlem amaçlı iğnesi yapıldı. Biraz bakıma muhtaçmış, önemli bir sorunu yok, Bülent Bey, tedavisini yapmış, ev ortamı iyi geldi bile. Cimcime'nin ruhu da huzura kavuşurmuş böylece. Doktorumuz, bunu söyleyerek içimi rahatlattı!
    Çökmüş bir halde kliniğe gitmiştim, Bülent Bey sayesinde gözlerim ışıldayarak çıktım. Bülent Bey de çok mutlu oldu Aytül de!
    Bülent Bey'e, minnettarım! O, bence dünyanın en iyi veteriner hekimi, dostu! Bana o kadar çok destek oldu ki anlatamam! Allah ondan yüz bin defa razı olsun!
    Bir kez daha "Allah,onu, ailesine, hastalarına, dostlarına bağışlasın" diye dua etmekten kendimi alamıyorum doğrusu!
    Bir insanın, dostuna, doktoruna koşulsuz, en ufak şüphe taşımadan güvenmesi muhteşem bir şey! Dilerim herkes bu ayrıcalığı yaşar!
    Aytül de, bir jest yaptı, oğluşumuzun kumunu ve doktorumuzun önerdiği mamayı aldı.
    Onun da manevi desteği büyük, annemi ikna etti. Dün,kedişimle birlikte Aytül'e gittik, birlikte kaldık. "Miii miii" diye sesler çıkarıyor! Gece hep mırladı, birlikte yattık. Bir ara, şu kedinin bir düğmesi olsa da basıp mırlamasını kessem diye düşünmedim değil hani! Hatta dayanamayıp içimden "kapan düğme kapan" diye diledim. Hah, dedim tamam kedinin adı Düğme olsun, Aytül beğenmedi.
    Gece gezinti yapmış beyefendi. Bağırmış, Aytül'ü uyandırmış, ben, uzun saatler uykusuz kalınca sızıp kalmışım! Bir bebeğe sahip olmak dünyanın en güzel şeyi! Büyüse de hep bebek olarak kalıyor!Şu anda da kucağımda uyuyor! Pek bi şeker!
    Hani her çocuğun kişiliği farklıdır ya Cimcime'nin de,Yumak'ın da kişiliği birbirinden çok farklı. Cimcime'yi asla unutmayacağım! Onun yeri ayrı. Yumak'ın yeri ayrı (adını annem koydu).

    Not: Cimcime'yi ziyaret edemedim, yerini gösterecek kişi yoktu, başka zaman artık!

    Ölüm Gelir Gökyüzünü Boyar ve Gider


    Cimcime'yi, Cuma günü öğleden sonra ziyarete gittiğimde onu kaybettiğimizi öğrendim.
    Bülent Bey,kendisi eşlik etmeden yukarı çıkmama izin vermedi, beni alıştırmaya çalıştığını fark ettim, "Cimcime öldü mü" diye sordum.
    Çok çok üzüldüm,kızımla başbaşa kaldım. Onu kaybettiğimi bildiğim halde sanki yaşıyormuş ta ayaklarımın altında dolaşıyormuş gibi geldi. Sanki orada yatan başka bir kediydi. İnanamadım.Vücudu henüz soğumamıştı, sevdim, okşadım. Sonra Aytül beni almaya geldi. Kızımla başını, kulaklarını, patilerini öperek vedalaştım.


    Bebeğim- Leman Sam

    Çok acı çekiyordum ama kızımın tedavisi için gerekenin çok çok fazlasının yapıldığından emindim. O konuda içim rahat, güvenim sonsuzdu.
    Başta Bülent ağabeyine ve Candan ablasına çok çok teşekkür ediyorum! İkisi de hayvanları gerçekten çok çok seviyorlar! Cimcime'ye de çok çok üzüldüler!


    O gün, kızımın yanında oturup ağlarken yaşamın bir yandan da devam ettiğinin bilincindeydim tabii ki! Sevilmeyi bekleyen bir çok yetişkin ve yavru kedi vardı, hiç birine dokunamadım o anda.
    İki kardeş aynı kafesteler, hırlıyorlar, bir de baktım ki aynı anda mama yemeye çalışıp kavga ediyorlar, gülmeden edemedim!
    O gün hangi kediye baksam Cimcime'yi gördüm! Cimcimeciğim, seni asla unutmayacağız!
    Sen, benim ilk bebeğim, ilk göz ağrımsın, öyle de kalacaksın!
    Bebeğim, sen, bir kere öldün, ben, hastalığın süresince üzüntümden bin kere öldüm!

    Ölüm gelir gökyüzünü boyar ve gider...
    Yalnızlar ölünce siyaha
    Çocuklar ölünce sarıya
    Aşıklar ölünce kırmızıya...
    (Kimin yazdığını anımsamıyorum)

    Kimi Sevsem Sensin

    Kimi sevsem sensin, hayret
    Sevgin hepsini nasıl değiştiriyor
    Gözleri maviyken yaprak yeşili
    Senin sesinle konuşuyor elbet
    Yarım bakışları o kadar tehlikeli
    Senin sigaranı senin gibi içiyor
    Kimi sevsem sensin, hayret
    Senden nedense vazgeçilemiyor
    Her şeyi terk ettim, ne aşk ne şehvet
    Sarışın başladığım esmer bitiyor
    Anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
    Dudakları keskin kırmızı jilet
    Bir belaya çattık, nasıl bitirmeli
    Gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
    Kimi sevsem sensin, hayret
    Kapıların kapalı girilemiyor
    Kimi sevsem sensin, senden ibaret
    Hepsini senin adınla çağırıyorum
    Arkamdan şımarık gülüşüyorlar
    Getirdikleri yağmur, sende unuttuğum
    Hani o sımsıcak iri çekirdekli
    Senin gibi vahşi öpüşüyorlar
    Kimi sevsem sensin, hayret
    İn misin cin misin anlamıyorum

    Atilla İlhan


    25 Eylül 2008

    Yaşamak Dediğin


    Yaşamak dediğin,onca sıkıntı, üzüntü, mücadele içerisinde avunmanı, soluklanmanı sağlayacak teselli ikramiyesi tadındaki genellikle kısa süreli küçük sevinçlerden ibarettir! Sevinçleri anlık yaşarsın, avunursun! Bir anlık ta olsa güneş doğar içine!
    Sonra sevincin ardından üzüntü yaşarsın. Ki bu da genellikle yaşamını etkileyen uzun süreli bir duygu durumudur.
    Canınızdan çok sevdiğinizi, gözünüzden sakındığınızı yitirebilecek olmak gibi! Bunu öğrendikten sonra o, bir kere ölür, siz bin kere ölürsünüz! O sevdiğiniz de ölmesin diye gözünün içine bakarsınız ya! Yapılması gerekenler yapılır, geriye dualar eşliğinde bekleyiş kalır!

    Yaşamak Dediğin Şey


    Yaşamak Dediğin Şey

    Yaşamak dediğin şey,
    Tam her şey kötüye gidiyor derken
    Bir noktada da olsa şansının dönmesidir,
    Rahatlamaya başlamışken,
    Yeniden korkuya kapılıp
    Geceleri uyuyamamak.
    Kalbinin hızla çarpmasına
    Sıkça tanık olmaktır.

    Yaşamak dediğin şey
    Bunaldığında,
    Cesaretin kırıldığında,
    Korktuğun her neyse
    Toz bulutu gibi dağılmasıdır.
    Bir an şer'miş gibi gelse de
    Hayır olduğunu anlamak,
    Özgür olduğunu hissetmektir.

    Yaşamak dediğin şey
    Tam yapamayacağım dediğin anda
    Mucizevi biçimde
    İsteklerinin gerçekleşmesidir.
    Düşlerinden vazgeçmişken
    Gerçekleştiğine tanık olmak
    ve inanamamaktır.

    Yaşamak dediğin şey
    Tam yaşamın tadını çıkartabileceğine inanmışken
    Sevdiğin, vazgeçemediğin,
    Gözünden sakındığının
    Seni bırakıp gidebileceğini
    Kahrolarak öğrenmektir!

    Burçak Tosunlar

    Ev cadıma (Cimcime)ithafen yazılmıştır!


    Dostlarım,arkadaşlarım, yarın çok yoğunum, iş çıkışı doktor randevuma yetişeceğim. Ardından Cimcime'yi görmeye Yeşilköy'e gideceğim, geceyi Aytül'de geçireceğim. Malum Cumartesi günü yine ev cadısı ziyaret edilecek!
    Hepimizin Kadir gecesi mübarek olsun!Tüm dileklerimiz gerçekleşsin! Ben, kendi adıma, ev cadımın, iyileşip evine dönmesini diliyorum! İşte o zaman bayram ederim!

    20 Eylül 2008

    Yeniden Kitap Keyfi


    Merhaba, uzunca bir süredir okuduğum ya da okumaya niyetlendiğim kitapları sizlerle
    paylaşmadığımı fark ettim! Veee, gelelim Orhan pamuk'un son ve enfes kitabı Masumiyet Müzesi'ne!
    Kitap, yeni çıktığı sırada NTV'de Banu Güven, Orhan Pamuk ile röportaj yaptı. Kitaptan alıntılar yapıldı. Orhan Pamuk'un, konuşmalarına, kitabın konusuna bayıldım, bu kitabı mutlaka almalıyım dedim.Aytülüm,okumamız için ikimize aldı! Orhan Pamuk, çok çok kültürlü, çok iyi bir gözlemci,muhteşem bir dünya insanı bence! Yani evrensel bir yazar!
    Kitap, hepimizin yüreğine seslenen bir tümce ile başlıyor, ve bizi alıp bambaşka bir yolculuğa çıkarıyor! Sürükleyici ve çok çok etkileyici!
    "Hayatımın en mutlu an'ıymış, bilmiyordum."
    Orhan Pamuk, Cihangir'de bir yer almış, Masumiyet Müzesi çalışmalarına da başlamış. Böyle bir müze olacak. Araştırmış, bir sürü eşya da biriktirmiş.
    Kitapta Masumiyet Müzesi'nin haritası yer alıyor, giriş için de bilet var, kapıdaki görevli meraklı Masumiyet Müzesi okuyucusunun biletini özel damga ile damgalayacak. Ve okuyucuyu içeriye alacak. Bu bilet yalnızca bir okuyucu için.

    Uzunca bir süre elime kitap alamadım, içsel yolculuk, kendini keşfetme çalışmaları ile haşır neşirdim çünkü! Yolculuk ve keşif süreci sona ermedi, o, yaşam boyu sürer de bitirmeye niyetlenip te bitiremediğim kitabımı elime aldım. Okudum ve bitirebildim nihayet!
    Hem de bunu Üstün Dökmen'in "Yaşama Yerleşmek" adlı enfes kitabına yaptım, bu kalleşliği hiç te hak etmedi doğrusu! Ayıp bana, hımmmm!"Yaşama Yerleşmek" kitabı da Üstün Hoca'nın Küçük Şeyler Programı'nda ele aldığı konulardan oluşuyor. Programda yer almayan konular da var elbette! Küçük Şeyler kitapları serisinin üçüncüsü.
    Her eve lazım. Hoca, o kadar esprili ki, o kadar kırmadan, gülümseterek düşündürüyor ki! Modern çağın Nasreddin Hoca'sı!


    Sonrasında ise hızımı alamayıp ikinci kitaba başladım. Büyü Dükkanı, üçüncü kez alıp ikinci kez okuduğum bir kitap (neden mi, okumaları için sevdiğim dostlarıma veriyorum, geri gelmiyor da ondan). Nefis bir psikodrama kitabı. Öyle güzel, öyle etkileyici ve düşündürücü öyküler var ki anlatamam. Kendinize, yaşadıklarınıza yöneliyorsunuz!
    Büyü Dükkanı'nda, istediğiniz her şeyi alabiliyorsunuz ama sıkı bir pazarlık sonucunda! Tabi bazen düşündüğünüzün dışındaki değeri de alıp çıkmış olabilirsiniz!
    Örneğin, bir genç kız önce büyük bir aşk yaşama isteğini dile getirdi. Yaşlı satıcı istediği aşk karşılığında genç kızdan tutkularını istedi. Genç kız, daha pazarlığın başında iyi bir aşık bulmak istediğini belirtti. Ve tutkularını vermeyi kabullenmişken yaşlı satıcı, genç kıza, aslında korkuları olduğunu belirtti. Genç kız aydınlanmış olarak korkularını büyü dükkanına bıraktı ve oradan çıktı!
    Bu kitap tam bir başucu kitabı, hemen bir solukta bitirmek istemiyor insan, sindire sindire, tadına vara vara okumak gerektiğini düşünüyor!
    Yani neymiş, Burçiş, şu anda "Masumiyet Müzesi'ni okuyormuş.
    Üç kitabı da şiddetle okumanızı, evinizin bir baş köşesine koymanızı öneririm. Bana göre olmazsa olmazlardan hepsi de!
    Yeniden buluşuncaya dek keyifli bir haftasonu tatili dileğiyle!

    19 Eylül 2008

    Aytülcüm, İyi ki Doğdun İyi ki Varsın


    Bugün, Aytül'ümün doğum günü!
    Canım, iyi ki doğdun, iyi ki varsın iyi ki yaşamımdasın!
    Nice mutlu yıllara!

    18 Eylül 2008

    Yaşamak Güzel Şey


    Yaşamdan, yaşadıklarımızdan, yaptıklarımızdan,işimizden keyif almak çok güzel, çok mutluluk verici! İnsanın mutlu olmaması, yaşamdan zevk almaması mümkün değil bu durumda!
    Elbette en iyi ortamda bile tersliklerle, canımızı sıkan ukalalıklarla, kendini bilmezliklerle karşılaşıyoruz,canımız sıkılıyor. Ama her şey hangi kefenin ağır bastığı ile ilşkili! Eğer ki artılar ağır basıyorsa sıkıntı çabuk dağılıyor! Eksiler ağır basıyorsa sizin için neyin önemli olduğunu düşünüp karar vermekte yarar var!
    Ben, kendi adıma, hayat güzel, hava güzel, yaşamak güzel diyorum ve herkesin, yaşamdan keyif almasını, mutlu olmasını, sevinçten yerinde duramamasını diliyorum!

    Yaşamak Güzel Şey

    Yaşamak güzel şey doğrusu
    Üstelik hava da güzelse
    Hele gücün kuvvetin yerindeyse
    Elin ekmek tutmuşsa bir de
    Hele tertemizse gönlün
    Hele kar gibiyse alnın
    Yani kendinden korkmuyorsan
    Kimseden korkmuyorsan dünyada
    Dostuna güveniyorsan
    Iyi günler bekliyorsan hele
    Iyi günlere inanıyorsan
    Üstelik hava da güzelse
    Yaşamak güzel sey
    Çok güzel şey dogrusu.

    Melih Cevdet ANDAY


    Mutluluk İçinizde

    Bulutlar ardındaki güneşin
    sabaha doğması gibi...
    mutluluk içimizde.
    kuşların kanat çırpıp
    gökyüzüne uzanması gibi...
    mutluluk içimizde.
    taze gülün dalında durması
    bülbülün güle konması gibi...
    mutluluk içimizde.
    martıların denize uçması
    denizin dalgalanması gibi...
    mutluluk içimizde.
    bizim ruhumuzun derinliklerinde
    sevgi ile mutluluğu hisedip
    yaşatabilmemiz gibi...
    mutluluk içimizde.
    yeni doğmuş bir bebeğin
    ilk adım atışı gibi...
    mahsum saflığı
    tatlı bir tebbesümü
    bir gülümsemesi gibi...
    mutluluk içimizde.
    hayatı gökkuşağı
    rekleriyle boyamak gibi...
    mutluluk içimizde
    çocukluğumuzda
    oynayamadığımız
    oyunları her yaşta
    oynaya bilmek gibi...
    mutluluk içimizde.
    küçücük sevinçleri
    sevgiyle dağıtmak gibi...
    mutluluk içimizde.
    dökülen tek damla
    göz yaşı için yağmurları
    feda ediyorum.
    acıları suya gömün
    ben size mutluluğu
    armağan ediyorum.
    mutluluğun adresi içinizde...
    mutluluk elinizde.
    mutluluk içinizde...
    Derya Avşar