16 Temmuz 2014

Kış Bahçesi


Çok satan Ateşböceği Yolu kitabının yazarından, bir anne ile kızları arasındaki karmaşık bağlara ve geçmiş ile gelecek arasındaki yıkılmaz bağa dair sürükleyici, yürek sızlatacak kadar etkileyici ve güzel bir roman. Bazen annenin geçmişine bir kapı araladığında, kendi geleceğini bulursun! Meredith ve Nina Whitson birbirine taban tabana zıt karakterlerdeki kız kardeşlerdir. Biri evde kalıp çocuklarına bakmış ve aile işinin başına geçmiş, diğeriyse hayallerinin peşinden gidip dünyayı gezmiş ve ünlü bir foto muhabir olmuştur. Ancak sevgili babaları hastalandığında bu birbirine yabancı iki kadın, kendilerini yine bir arada, şimdi bile kızlarına herhangi bir avuntu vermeyen, aşırı mesafeli anneleri Anya’nın yanında bulacaktır. Anneleriyle aralarındaki tek bağ, onun, çocukluklarında bazı geceler kızlara anlattığı bir Rus masalıdır. Ölüm döşeğindeki babalarınınsa, hayatındaki kadınlardan son bir arzusu vardır. Anya kızlarına bir masal anlatacaktır; yıllar önce başladığı ama hiç bitirmediği o masalı. Hem de bu kez sonuna kadar. Bu masal daha önce duydukları hiçbir şeye benzememektedir; altmış yıldan uzun bir zamanı kapsayan, savaş mağduru Leningrad’da başlayıp günümüz Alaska’sına kadar uzanan, sürükleyici, gizemli bir aşk hikâyesi. Nina’nın gerçeği açığa çıkarma konusundaki saplantısı, onları annelerinin geçmişlerinde, ailelerini tümüyle sarsacak ve tamamen değiştirecek bir sır öğrenecekleri, beklenmedik bir yolculuğa sürükler. İlk sayfasından son sayfasına kadar büyüleyen Kış Bahçesi, hem epik bir aşk hikâyesi hem de yaşamları kesişen kadınların detaylı bir portresi olması bakımından nadir bulunur bir eser. İlham verici şiirsel yazımıyla, son sayfa okunduktan uzun süre sonra bile okuyucunun aklından çıkmayacak. “Okuyucular, anne ve kızlar yakınlaştıkça hem gülmekten hem de ağlamaktan kendilerini alamayacaklar.” -Publishers Weekl

15 Temmuz 2014

Yepyeni Kitaplarım


Bütün evliliklerde bir kırılma noktası vardır.
Bütün aileler yara alır.
Bütün savaşların bir bedeli olur...

Yirmi yıllık evlilikleri bitme noktasına sürüklenirken birçok çift gibi Michael ve Jolene de çocuklar, kariyer, fatura, ev işleri gibi günlük yaşamın sıkıntılarıyla uğraşmak zorundadırlar. Ancak hayatları beklenmedik bir biçimde değişir, ailenin direği olan Jolene tehlikeli bir savaşa doğru ilerlerken, kızlarına tek başına nasıl ebeveynlik yapacağına dair en ufak bir fikri olmayan Michael evde kalır. Bir anne olarak ailesinden uzak kalmak Jolene için çok ıstırap vericidir ancak bir asker olarak da sorumlulukları vardır. Savaş Jolene'i hiç kimsenin öngöremediği biçimde değiştirecek, Michael ve Jolene'in en büyük korkularıyla yüzleşmelerini sağlayacaktır. 

Kristin Hannah bu duygusal kitabında, âşık ve birbiriyle savaş halinde bir karı kocanın ilişkisine yoğunlaşarak sıkıntılı bir evliliğin mahrem topraklarında geziniyor...

Seni artık sevmiyorum. Dev bir dalga gibiydi o cümle, hiç umulmadık bir anda gelen, binaları temelinden yıkıp evleri un ufak eden bir dalga gibi...

"Cesur, gerçekçi ve düşündürücü bir roman.
Kristin Hannah tüm kalbiyle yazan şefkatli ve inandırıcı bir yazar."
Luanne Rice

"Evden Çok Uzakta önce kalbinizi kıracak, sonra da sizi iyileştirecek."
Janis Owens

"Bu kitap beni çok derinden etkiledi, herkese şiddetle tavsiye ediyorum."
Francine Mara


'Uyandıran Aşk' adlı şiir kitabı ile edebiyat dünyasına "Merhaba" diyen ve ilk romanı 'Kurt Seyt & Shura' ile kısa zamanda okurlarının kalplerini fetheden Nermin Bezmen, bu defa Kurt Seyt'in hayatının bir başka perdesini açıyor sizlere. Kurt Seyt ve ailesi Eminof'larla beraber 1877'den itibaren Çarlık Rusyası'nda başlayan yolculukta, gerçek kahramanların, gerçek öykülerini onlarla beraber soluyarak yaşamıştınız. 1924'ün İstanbul'unda biten bu serüveni takiben, sizleri aynı yerden alıp 1945'lere taşıyarak bir başka zaman yolculuğu bekliyor 'Kurt Seyt & Murka'nın satırlarında. Seyit'in dinmeyen özlemle soluyuşunu Pera'nın o masal günlerinden esintilerle okuyacaksınız. İnişli çıkışlı hayatını, kaderi ve kendisiyle olan kavgalarını, hayata küsüşünü izlerken Kurt Seyt'i daha iyi anlayacak, onu daha çok seveceksiniz.Kurt Seyt'in çocuk yaştaki eşi Murka'nın, hem kocasını anlamak hem hayatı göğüslemekteki mücadelesini okurken, romanın kahramanlarına kah kızacak kah acıyacaksınız... Ve onlarla gülüp, onlarla ağlayacaksınız. Kapanan sınırların birleştirdiği iki insanın, aşklarına rağmen aşamadıkları yalnızlığı ve anlaşılmazlığı, gururun sevgiyi yoran inadını ve kaderin ne kadar acımasız olabildiğini anlatmaya devam ediyor 'Kurt Seyt & Murka'. Seneler süren araştırmaların ışığında, nakış gibi işlenen detaylar, tarihin sessiz kalmış gerçekleri, titizlikle aktarılan karakter tahlilleri ve gerçekçiliğin vuruculuğu ile Kurt Seyt & Murka, yine düşlerinizde canlandıracağınız, yine satırlarında kendinizi bulacağınız bir yaşam ve ölüm hikayesi. Elinizden bırakmak istemeyeceksiniz.



Ailevi problemlerinden kaçmak için hayal gücüne ve yaratıcılığına sığınan Alexa, tatil için her yaz halasının yaşadığı Sand Harbor kasabasına gider. Kasabada yaşayan ve en yakın arkadaşı olan Braden'la yaz tatilinde bütün zamanlarını birlikte geçirir, hatta ilk aşkı birbirlerinde tadarlar.

Ancak hayat onlar için pek de tozpembe gitmez; bu iki âşığın arasına zaman ve uzun yollar girer. Alexa, on beş yıl sonra halasının sert bir saldırıya uğraması sonucu kasabaya döndüğünde artık bambaşka bir kadındır. Braden'ı da içine kapanık, mutsuzbir adam olarak bulur. İki eski dost ve âşığın hayata yeniden tutunmaları için, küçükken sahilde buldukları cam şişeye fısıldadıkları dileklerin yardımına ihtiyaçları var gibidir.

"Barbara Freethy'yi diğer yazarlardan ayıran büyüleyici üslubu, her sayfanın ardından daha fazlasını okuma isteği uyandırıyor."
-Barnes&Noble-

"İlk aşkın unutulmaz büyüleyiciliğine dokunan bu kitap, okurun keşkelerine ayna tutuyor."
-Book&Kisses-

"Bir Dilek Kadar Yakın, elinizden bırakmadan okuyacağınız şahane bir tatil kitabı."
-Booktrib-

"Ana karakterlerin hikâyesi oldukça dokunaklı, içinde barındırdığı gizem ise okurun dikkatini baştan sona canlı tutuyor."
-Amazon-
(Tanıtım Bülteninden)



İlgi eksikliğinden kendini yaramazlığıa vuran bir çocuk ve en az onun kadar yaramaz olan köpeğinin başlarına gelenlerle uslu olmayı öğrenmeleri; annesini kaybetmiş bir çocuğun özlemi; en iyi dostu için sevdiği şeylerden vazgeçmeyi öğrenen bir kızın öyküsü; cinler, periler, kedicikler, çocuksu şımarıklıklar, küçük hırsızlıklar, ilk aşklar, ilk kaybedişler, ilk cep harçlıkları, horoz şekerleri, prensler, prensesler..
Otuz ayrı kalemden değişik zaman ve mekanlarda oluşturulan bu öykü dünyasının içindeki renk adacıkları arasında yapacağınız bu keyifli yolculuğun her noktasında bir başka çocuğun macerasına ortak olacaksınız; "büyük çocuk"lardansanız çocukların dünyasının her zaman herkese açık olan kapısından içeri girip misafir olacaksınız..." çocuksu gerçekliklere" dokunacak ve çocukların gözünden onların dünyasını keşfedeceksiniz.



"Bize, aşık olmanın ne kadar müthiş, büyüleyici bir şey olduğunu hatırlatan bir hikâye… Karakterler öylesine canlı; yaşadıkları sıkıntılar öylesine sahici ki, kitabın sonunda onlardan ayrılmak çok zor geliyor." The Oakland Press

Zengin, tehlikeli, yakışıklı, geçmişi sırlar ve çalkantılarla dolu bir adam…
Yaşadığı bütün felaketlere rağmen dimdik ayakta kalmaya kararlı, genç, güzel bir kadın…
Düşmanca başlayıp karşı konulmaz tutkulara dönüşen bir aşk hikâyesi…

Bir düelloda kaybettiği dostunun şerefini temizlemek ve ona olan vefa borcunu ödemek için hem evinden hem de kalbini paramparça eden kadından uzaklara gitmeye karar veren Sutherland Dükü'nün oğlu Arthur Christian, kendini bekleyen sürprizlerden habersiz, İskoçya'ya doğru yola çıkar.

Ölen kocasından zorluklarla dolu bir hayat miras kalan genç ve güzel Kerry McKinnon, borçlarını ödemek ve ayakta kalabilmek için mücadele verirken, evine el koymak için kapısına dayanan yakışıklı yabancıyla aralarında hemen o anda güçlü bir kıvılcım doğar. Ama onlarınki imkânsız bir aşktır ve çok geçmeden bunun için bütün dünyayı karşılarına almak zorunda kalacaklardır.


14 Temmuz 2014

Siyah Elbisenin İtirafları



Thalia Langley onu ilk kez gölgelerin arasında görmüştü…

Görür görmez de bir aziz olmadığını anlamıştı. Adam, Hollindrake Dükü'nün taşralı kuzeni olduğunu iddia ediyor olabilirdi, ama o kadar çekici bir adamın saf bir taşralı olamayacağı açıktı; olsa olsa acımasız bir hovarda olabilirdi. Zarif yürüyüşü ve güçlü vücudu, Tally'nin aklını yasak düşüncelerle dolduruyordu. Bu adam ona kim bilir ne "fenalıklar" yapardı…

Gerçekten de Lord Larken sakar bir taşra rahibi falan değil, Majesteleri'nin hizmetinde çalışan usta bir casustu. Ve oraya cüretkâr bir planla hapishaneden kaçırılan tehlikeli bir korsanı öldürmek için gelmişti. Vatanına sıkı sıkıya bağlı olan Larken, işine çomak sokan bir Mayfair kızının, kendi acımasız planlarına engel olmasına izin verecek değildi. Ama o küçücük elbisesiyle kendisini bile baştan çıkarmayı başaran bu kıza nasıl direnecekti ki?

"Nükteli bir anlatım tarzı, sevimli orijinal karakterler ve son derece yaratıcı bir olay örgüsü." Booklist 
(Tanıtım Bülteninden)



Bir Yosunun Parmak İzleri


Mükemmel her zaman güzel demek değildir. Bazen ufak ihmaller en hayret uyandırıcı güzelliklerin su yüzüne çıkmasını sağlar. Tıpkı en harika leylakların, yıkık dökük ambarların ve boş barakaların yanında yetişmesi gibi…

Fakir bir İngiliz olan Henry Whittaker ticari zekâsını kullanarak Amerika'nın en zengin adamlarından biri haline gelir. Kızı Alma 1800'lerde büyük bir lüksün içine doğar. Zeki ve öğrenme açlığıyla dolu olan Alma, önemli bir botanikçi olur. Yaşamın ardında saklı mekanizmayı anlamaya çalışırken merakı ve araştırmaları onu evrimin gizemlerinin içine çeker.

Günün birinde onu bilimin tam zıttı ruhani, ilahî ve büyü dolu bir dünyaya çeken bir adama âşık olur. Fakat o zamana kadar her istediğini elde etmiş olan Alma için işler yolunda gitmez ve bu, Tahiti'den başlayacak bir yolculuğun ilk adımı olur. Hayatın izlerini takip ettiği bu yolculukta Alma'nın karşısına çıkanlar bambaşka bir dünyanın da var olabileceğini gösterir.Elizabeth Gilbert bu kitabıyla okurun zihnini ve yüreğini esir alacak.

"Bir ömürlük roman…"
- O Magazine-

"Işık saçan bir kitap. Hayat ve aşk hakkında büyük bir edebi başarı. Victor Hugo ve Emile Zola gibi Elizabeth Gilbert da daha geniş bir dünyadaki önemli şeyleri yakalıyor."
-The Washington Post-

"Gilbert'ın üçüncü romanı görkemli, acımasız, eğlenceli ve göz kamaştırıcı."
-The New Yorker-

"Büyüleyici ve sıradışı… Her anlamda çok etkileyici bir kitap. Derin araştırmalar sonucu ortaya çıkmış ve son derece sürükleyici, listelerin en başına kadar çıkacağına eminim."
- Daily Telegraph-

"Gilbert yine yeteneğini konuşturmuş."
-Financial Times -

"Hem acıklı hem eğlenceli… İyimserlik ve romantizm olmadan da olmazdı."
-Irish Sunday Mirror-

"Harika… Daha kitabın ilk sayfalarında kendimi müthiş bir yazarın ellerine bıraktığımı anladım."
-The Irish Times-

"Kesinlikle okumalısınız. Gerçekten keyifli."
- Viv Groskop, Observer Books of the Year-
(Tanıtım Bülteninden)

13 Temmuz 2014

Kalp Sızısı


Jane Champion, zengin ve bağımsız bir İngiliz asilzadesi olmakla birlikte bir o kadar çirkin ve gösterişsiz bir kadındır.

Garth ise genç, yakışıklı ve güzel olan her şeye aşık bir ressamdır. Zaman zaman Meldrum Düşesi olan teyzesinin malikanesinde kalan Jane, ortak dostlar vasıtasıyla katıldığı bir partide Garth ile karşılaşır.

Sakin bir şekilde devam eden partide Jane'in vermiş olduğu kısa süreli konser Garth'ın, Jane'in içinde barındırdığı güzelliği görmesine ve ona deliler gibi aşık olmasına neden olur.

Bir süre sonra Garth artık dayanamaz, Jane'e olan duygularını açılar ve ona evlenme teklif eder.

Fakat Garth'ın kuralları hiçe sayan yaşam tarzı ve yakışıklılığı karşısında Jane'in gösterişsiz ve çirkin biri olmasından dolayı kendine olan güvensizliği bu teklifi reddetmesine neden olur. Korkaklığın ve kendine olan güvensizliğin ağır yükü altında ezilen Jane'in psikolojisi alt üst olur ve yaşadığı travmadan kurtulmak umuduyla dünya turuna çıkmaya karar verir. Yıllar sonra verdiği karardan pişman olan Jane, Garth'ı bulup ondan af dilemek ister ama Garth, geçirdiği kaza sonucu gözlerinin kaybetmiştir ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
(Tanıtım Bülteninden)

Zaman Uçup Giderken



Merhaba dostlarım, nasılsınız? Ben mi, mutluyum ama biraz da karamsarım. Tatilimiz güzel geçiyor, dolu dolu yaşıyoruz. Ama zaman uçup gidiyor. Bir ay öncesinden beri tatili iple çekiyordum. Ama şimdi ne oluyor?
Ne olduğunu anlamadan bir de bakacağız ki tatil bitivermiş. Sayılı günler çabuk geçermiş. Ama bu söz bekleme, iple çekme evresi için geçerli olsa ne olur sanki? Bu arada hemen önümüzde olduğu için denize birkaç basamakla  ulaşıveriyoruz. Sabah denize girmek zevkli olmasına zevkli. Ama ben en çok gün batımında, yemekten, kahve keyfinden sonra denize girmeyi seviyorum. Sabah ta akşam da bol bol denize giriyorum. Sık sık merkeze iniyoruz, geziyoruz. Alışveriş ediyoruz, kitaplar alıyorum, sevdiklerime hediyeler alıyorum. Arada dışarda yemek yiyoruz, hoş bir değişiklik oluyor. Bizde durum bu. Yeniden görüşünceye dek dostça, sevgiyle kalın!

12 Temmuz 2014

Her Şey Bitti Derken


Bazen kurtuluş için aşkı seçmek gerekir...

Nastya tam 450 gündür konuşmuyorsa, gülmüyor ve ağlamıyorsa, bir bildiği olmalı;bazı günler sadece öfkesiyle ayakta durabiliyorsa, bir umudu olmalı; ayakları onu dönüp dolaşıp Josha götürüyorsa, bir nedeni olmalı;ve tam 450 gün sonra yeniden konuşmaya karar veriyorsa, söyleyecekleri olmalı.

Josh hayatındaki herkesi teker teker kaybediyorsa, bunun bir açıklaması olmalı;etrafında görünmez bir güç kalkanıyla dolaşıyor, herkesten kaçıyorsa, bir derdi olmalı;ve kasabaya yeni gelen kıza Günışığım diyorsa, bir sırrı olmalı.

Her Şey Bitti Derken, hayat denen yapbozun parçalarını bir arada tutan şeyin sevmek olduğunu bilenlerin, bir de günün en karanlık saatinde çıkagelip, "Her şey bitti demek için çok erken" diyecek bir günışığını bekleyenlerin hikâyesi. 

"Baştan sona heyecan dolu, duygusal bir yolculuk. Benim için tartışmasız yılın en iyi kitabı." 
-Colleen Hoover-

"Çarpıcı bir ilk roman. Her Şey Bitti Derken yüreğimi çaldı, nefesimi kesti, canımı yaktı. Katja Millayin lirik anlatımına kapılmamak imkânsız." 
-Ann Aguirre-

"Her Şey Bitti Derken, kitapların eğlendirmekten çok daha fazlasını yapabildiğini hatırlatan bir roman. Katja Millayin sözcükleri duygularınızı saklandıkları yerden çıkaracak, zihninizi ele geçirecek ve sonunda ayrılmaz bir parçanız olup çıkacak."
- Tough Critic Book Reviews -
(Tanıtım Bülteninden)