22 Ekim 2006

İyi Bayramlar- Gözlerin İstanbul Oluyor Birden


Bu sevimli karakteri ilk yazımda da kullandım, çok sevdim, zaman zaman kullanacağım, mutluluk mutfakta değil mi gerçekten de, yoğun bir günün ardından kendinize zaman
ayırdığınız bir 15 dakika ya da yarım saatte bir kahve hazırlamak, kokusunu içinize çekerek içmek, yanında kaçamak bir lezzete yer verebilmek! İşte mutluluk bu, kendine zaman ayırmak bir fincan kahve eşliğinde!


(Annemin nefis aşuresi)
Sevgili Arkadaşlar, iki gündür mutfaktayım, yarın da mutfağa gireceğim!
Size söz veriyorum ki en kısa sürede yaptıklarımı sizlerle buluşacağız! Yarın, en geç
Salı günü görüşmek dileğiyle! Hepinizin ailelerinizle sağlıklı, mutlu, keyifli Ramazan Bayramı geçirmeniz dileğiyle!
Bu arada annem uzun bir süre sıkıntı çektikten sonra nihayet emekli olabildi, Cuma günü altı aylık birkmiş parasını aldı, aynı gün emekli olduktan sonra sözünü verdiği aşureyi yaptı. Annem yaptı diye yazmıyorum, söylemiyorum, ben annemle ablamın aşuresinden başkasını pek yemem! Sonuçte Güldalım da annemin tarifiyle yapıyor!
En kısa zamanda anneciğimin nefis aşuresinin tarifini sizlerle paylaşacağım, bu aralar çok yoğun ve yorgun olduğu için üstüne varamıyorum!
Vedalaşma vakti geldi, şimdilik hoşçakalın (ben şimdiden bir sonraki buluşma yazımı yazacağım)diyorum ve sizleri Yavuz Bülent Bakiler'in çok beğendiğim "Gözlerin İstanbul Oluyor Birden" adlı şiiriyle başbaşa bırakıyorum!
Sevgiyle Kalın!

Not: Yaptıklarımın resimlerini çektim, bilgisayarıma kaydettim. Yarın da resim çekeceğim, hepsine yazılarımda yer vereceğim!
Yatmadan önce bu ayki Lezzet Dergisi'nde tarifini gördüğüm Ramazan Pidesi'ni yapacağım. Gözyaşı Çetesi bu akşam çok geç bir saatte yayınlanacağı için bitişi 02.00'ı bulur. Ben de o saatlerde hamuru mayalarım, sabaha kadar hamur dinlenir, kalkar kalkmaz ilk işim pideyi pişirmek olur, ablamlar ve komşular ekmek yapmama alıştılar, değişiklik olsun istiyorum! Ne dersiniz?

Gözlerin İstanbul Oluyor Birden

Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüregime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
Durgun sular gibi azalacağım
Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
Yalnız gözlerime bak diyeceksin.
Ellerim usulca ellerine değince
Kaybolup gideceksin
Bir elim seni çizecek bütün pencerelere
Bir elim seni silecek.
Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere
Senin için yeni baştan can kesilecek.
Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
Sonra seni kaybetmek hemen her yerde
Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
Yapayalnız kalmak iskelelerde.
Seninle bir yagmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.

Yavuz Bülent Bakiler

13 Ekim 2006

Sevda'nın Biberiyeli Pide Ekmeği'ne Burçak Yorumu ve Murathan Mungan


(Kızım Cimcime)
Selam arkadaşlar!
Nihayet artık yaptıklarımın resimlerini çekebiliyorum, artık daha çok inandırıcı olabileceğim için çok seviniyorum!
Cep telefonumu Pazar günü Aytülüm’den aldım, ama MMS ayarlarını bilemediğim için bayağı bir kontür yedi, ama olsun, dün Turkcell Abone Merkezi’ne gidip ayarları yapmalarını rica ettim, orada çalışan çok tatlı bir kız vardı, yardımını esirgemedi benden! Ben de böylece dün akşam resimlerimi MMS yoluyla tek tek gönderebildim, ilk fırsatta bilgisayarım için bluetooth alırsam çektiğim resimleri ücretsiz olarak bilgisayarıma yükleyebilirim!
Pazar gününden bugüne bayağı içime oturmuştu doğrusu, resimlerimi yollayamamak, ne resimler çektim bilseniz, hepsini zamanla yükleyip sizlerle paylaşacağım!
Yalnız, pidemin resmi biraz bulanık olmuş, bu seferlik affola! Zamanla öğreneceğim elbette! Siz yaptıklarımı göreceksiniz ya bu bile yeter bana! Çocuk gibi sevinçliyim!

Evet, Biberiyeli Pide Ekmeğim, Sevda’nın (www.sevdamavisi.blogspot.com) yaptığından daha farklı görünüyor değil mi, bence Sevda’nın ki nefis görünüyor! Benimki de kızarmış olarak iyi görünüyor ama sonra sonra yeniden yaptığımda ilk yaptığımı beğenmeyeceğime eminim arkadaşlar! Tıpkı üç kez Sibelciğimin Nohut Mayalı Ekmeği’ni yapıp ta son yaptığımı beğendiğim gibi! İnsan, aynı çeşidi yapa yapa beceri kazanıyor ama değil mi?
Yorumlarınızı ve eleştirilerinizi merak ediyorum!
Sevda, Biberiyeli Pide Ekmeği’ni yaparken 2 yemek kaşığı taze, kıyılmış biberiye kullanmış, ben kuru biberiye buldum, aldım, daha az kullanırsam tarifin hakkını vermemiş olur muyum düşüncesiyle iki çorba kaşığı kuru biberiye koydum, nasıl buram buram kokuyor, tahmin edebiliyorsunuz değil mi, annemi bir kez daha deneme yapmam konusunda zorlukla ikna ettim, yoğun koku hiç hoşuna gitmedi çünkü, ben de biraz zor yedim ama hamurun kıvamı çok iyi, un ilavesi yapmanıza gerek kalmıyor. Çünkü hamur elinize yapışmıyor. Ekmek te lezzetli ama yoğun koku biraz rahatsız edici, ikinci kez önümüzdeki hafta sonu yapacağım ve bir tatlı kaşığı kuru biberiye koyacağım!




(Zeytinyağlı nefis ekmeklerden biri, yuvarlak olanlar çekmeme kalmadan bittiler maalesef)

Yarın, Tarçın’ın ( www.tarcininmutfagi.com) Pamuk Poğaçası’nı mercimek
harcı kullanarak yapacağım! Vee, uzun süredir yapmadığım, kokusuna kesinlikle dayanamadığım Limonlu Kek’imi ekmek makinemde yapacağım, bakalım nasıl olacak? Bir kez Çaylı Kek yapmıştım, çok pişirme ayarında yaptığım için kekim çok sert oldu! Bunu orta pişirme ayarında yapmayı deneyeceğim! Resmini ve tarifini ilk fırsatta paylaşacağım sizlerle!
Son olarak önümüzdeki hafta sonu da tarifini www.evcilkedi.blogspot.com’dan aldığım Limonlu ve Fıstıklı İtalyan Gevreği’ni denemek istiyorum ve elbette ki yeniden Biberiyeli Pide Ekmeği’ni yapacağım! Bu arada Pazar günü Aytülümle çok güzel zaman geçirdik, saatlerce sohbet ettik. Çaylık bir şeyler almak için Atrium’a gittik, Backhaus diye nefis bir fırın açılmış, nefis çeşitler vardı. Zeytinyağlı ekmek vardı, lezzeti harikaydı, ben Bademli Tartölet aldım, ablam İspanyol Keki aldı, kendilerine meyveli tartöletlerden aldılar, evde nefis bir kahvaltı ve çay şöleni yaptık.



Hele bir de Aytülcüm, nefis zeytinyağı koyduğu domatesi de ortaya koyunca ekmeğimi bana bana yedim valla! O gün feci kaçamak yaptım! Birde bizim kız, ben İsviçre çikolatası seviyorum diye Dubai Havaalanı’nda bulup almış mı, Nestle’nin nefis çikolatasından, kaç gündür
Dadandım, beş günlük detoks havaya uçtu gibi geliyor, ne dersiniz gereksinim mi yoksa kendine hakim olamamak mı?
Çikolata bitince kendimi dengeleyeceğim, küçük bir paketi ki günde bitirdim de büyük paketin de yarısına geldim, sapıttım biliyorum ama gerçekten paketi bitirince huzura ereceğim, söyleyeyim de alsa bile iki ay kendi evinde saklasın, gözüm uzun bir süre çikolata hele ki İsviçre Çikolatası’nı görmesin!
Kaçtır detoks yapıyorum, isteyince gayet iradeli oluyorum, neler oluyor bana bilemiyorum!
Aytülümün çektiği tarifini Sibelim’den(www.sibelinkahvesi.blogspot.com) alarak yaptığım Semmel ekmeklerinin de resimlerini telefonumun kayıtlarında buldum.
Ben, bu ekmekleri 1 Temmuz 2006 tarihinde girdiğim KPSS için bir gün önceden yapmıştım. Bu ekmeklerle de nefis 2 tane sandviç hazırlamış, iki saat arayla yemiştim, ne kadar güzel bir ayrıcalık değil mi, o gün bu şekilde şımartmıştım ruhumu! Yaklaşık bir, bir buçuk ay önce Semmel ekmeklerinden yeniden yaptım!Çok sevdik biz bunu!

Daha yayınlanacak Nohut Mayalı Ekmek ve Pastane Pidesi tadında Ramazan Pide’m var.İlk fırsatta yine Beyaz Unsuz ve Şekersiz Hamur İşleri Kitabı’ndan tarifini aldığım fırıncılar usulü Ramazan Pidesi’ni yapacağım, bu aralar pideye de sarmış durumdayım!
Yok yok vallahi kilo almaya niyetim yok, jimnastiği bir kez yapıyorum sonra bırakıyorum, bir ara ne güzel düzenliydi, yeniden başlayacağım, sabahları da okula yürüyerek gidiyorum zaten!
Bir de her zaman kahvemi içmekten zevk aldığım kupamı paylaşıyorum sizlerle, çok hoşuma gidiyordu sizlerin sayfalarında görünce! İşte benim kahve içtiğim kupa da bu, kallavi!

Şimdi, sizlerle bir şiir paylaşımı eşliğinde vedalaşalım mı? Murathan Mungan’dan Otuz Yaş şiirini sizlerle paylaşmak istedim! Hayırlı Ramazanlar, Sağlıklı ve Keyifli Günler Dileğiyle! Şimdilik Hoşçakalın!

Otuz Yaş

daha vakit var diye
yazmadığımız
şiirlerdi
kaldılar
yüzümüzden gelip geçti
ilk gençliğin fener alayları
yeniyetme arkadaş çetesi dağıldı artık
büyümenin konaklama yerlerinde
nice ihanete uğradık
ayrıldı yollar
ömrümüzü koyduğumuz şeylerdi ki
dört yöne dağıldılar

daha vakit var diye
dönüp de bir gün
kaldığımız yerden,hepsini birden
yaşarız sandık
oysa emanetmiş bizim sandıklarımız
içlerinde kilitli kalmış onca şeyle
günü geldi
aldılar

nasıl kullanılacağı bilinmeyen anlardı
sonuna dek yaşamaktan korkup da kaçtığımız
yerini ve anlamını bulmayı beklerken
çürüdü gitti içimizde
saklı duygularımız
şimdi yabancı bakışlara bir şey söylemeyen
karalama defterleri,bulanık anılar
rüzgara,ateşe,suya yazılmış
gençliğin solgun güncesi
biz ne zaman büyüdük
onlar ne zaman yetim kaldılar
tutulan güneşlerin altında
yollar geçildi
dönüş yok artık o duyarlığa
yaşarken ve yazarken
yarım kalmış şiirler
yarım kaldılar
Murathan Mungan

6 Ekim 2006

SİBELİM, İFTAR YEMEĞİ VE YAŞAMAYA DAİR



Merhaba Arkadaşlar!
Söz verdiğim gibi bugün buradayım ve Sibelim için hazırladığımız iftar yemeklerinin tariflerini sizlerle paylaşacağım. Bu arada annem de Sibeli çok sevdi demeye bilmem ki gerek var mı, onu kim sevmez zaten, dünya tatlısı arkadaşım benim, umarım her şey gönlüne göre olur, umarım evinde güle güle oturur, umarım dostluğumuz ömür boyu sürer! O, benim hem kardeşim hem arkadaşım! Bir söz vardır, “Kardeş zorunlu akraba, arkadaş seçilmiş kardeş” diye, benim de öyle ki tane arkadaşım, dostum var, biri 10 yıllık arkadaşım Fikriye, biri de Sibel!
Not: Sibelim, çektiği resimleri bana göndermeye çalışmış,börek resmini gönderebilmiş, onu da ben yükleyemiyorum henüz!
Bu arada bugün ne yaptığımı yazayım, tarifini Beyaz Unsuz ve Beyaz Şekersiz Hamur İşleri kitabından aldığım Esmer Ramazan Pidesi’ni yaptım, aynı fırın pidesi tadında oldu, şiddetle öneririm!
Annem ise şimdi Sibelimin, geldiği gün bize önerdiği Portakal Ağacı’ndan Hatice’nin yaptığı Karamelli Puding’ini yapıyor. Sibel, birkaç gün önce yapmış, çok beğenmiş! Biz de kayıtsız kalamadık, zaten Portakal Ağacı’da takip ettiğim komşularımdan, sunumu da, tarifleri de çok çok güzel!
Şimdi, yarın ya da Pazar günü yapmayı kafama koyduğum tarif ne biliyor musunuz, Sevda Mavisi’nden Sevda’nın muhteşem görünen, lezzetinin de müthiş olduğu belli olan Biberiyeli Pide Ekmeği! Sevda Mavisi’ni yeni keşfettim, bir hafta önce çok emin olduğum komşularımdan birini linkinde adını gördüm, açtım, çarpıldım, vuruldum, daha ne diyeyim?
Müzik müthiş, resim müthiş, sunum deseniz öyle, Sevda zaten çok sıcak bir insan belli! İlk fırsatta tanışmayı istediğim arkadaşlardan! Blog komşularımla tanışmayı çok istiyorum!
Eveeet, biz şimdi Sibelimin çok beğendiği annemin yemeklerine gelelim!
Sibelimi, vejetaryen olduğu için düşündük taşındık ona etsiz nasıl bir menü oluşturabileceğimizi düşündük! Annemin kafasında ampul yandı, bana tarifini yıllar önce Nur amca’dan aldığı Kıtırlı Mercimek Çorbası, Pazılı Börek, Zeytinyağlı Taze Fasulye yapmaya karar verdiğini söyledi. Salata olarak Sibelimin tadını Rokalı Tabule’sine benzettiği, karışık, mercimekli salata yaptık, tarifini daha önce yazmıştım, detoks kürüm sırasında bu salatayı yağsız olarak bolca yediğimi belirtmiştim!
Tatlı olarak annem Sütlaç yapma kararı aldı, ben mi ne yaptım, ekmek makinemde Keten tohumlu ekmek tabii ki!


Tariflere geçelim mi?

Nur Amca Usulü Mercimekli Kıtır Çorbası:

1 su bardağı yeşil mercimek,

½ su bardağı ev eriştesi,

1 su bardağı yoğurt (ya da ½ su bardağı süzme yoğurt),
1 küçük çay bardağı sıvı yağ,

1 çorba kaşığı nane,

1 diş sarımsak,

1 çorba kaşığı domates salçası,

1 çay kaşığı pul biber,

1 çay kaşığı karabiber,

Yeterince tuz.

Yapılışı:

:) Mercimek haşlanır.

:) 4 su bardağı su ile yoğurt karıştırılır, mercimeğe ilave edilir. Yaklaşık 25 dk. pişirilir.

:) Ayrı bir kapta önce erişte sarı renk alıncaya dek kavrulur. Sonra sarımsak, nane, salça, karabiber ve pul biber konur, tuz ilave edilir.

:) Tüm malzemeler mercimeğin üstüne ilave edilir, 5 dk. pişirilir ve çorbanın altı kapatılır!
Çorbamız afiyetle yenir!

Pazılı Tava Böreği

Malzemeler:

3 yufka,

2 demet pazı,

200 gr beyaz peynir,

1 yumurta,

1 küçük su bardağı sıvı yağ,

1 su bardağı süt,
Yapılışı:

:)Teflon tava hafifçe yağlanır.

:) Sıvıyağ, süt ve yumurta karıştırılır.

:) Yufkalardan ilki kenarlardan taşacak biçimde tavaya yerleştirilir.

:) Diğer yufkalar parçalanarak yerleştirilir, aralarına sıvıyağ, süt ve yumurta ile hazırladığımız karışım dökülür. Her katın arasına pazı ve beyaz peynir konur.

:)Böreğin üstü kenarlardan taşan yufka ile kapatılır. Kalan karışımın tamamı böreğin üzerine dökülür.

:) Börek, buzdolabında 4-5 saat bekletilir.

:) Bekletme süresi sona erdikten sonra kısık ateşte her bir tarafı 25’er dk. pişirilir.
Börek afiyetle yenir!

Şimdi sırada ne var, önce beğendiğim kitaplara bir bakalım! Ben bu aralar iki kitap okuyorum ama özellikle biri (Sözlü Dövüş Sanatı) bugünlerde ilk sırada yer almış durumda.
Size, Tongue Fu -Sözlü Dövüş Sanatı’ndan beğendiğim sözleri aktarmak istiyorum!

1- Başkalarının yanlışlarından öğrenmeliyiz. Hepsini kendimiz yapacak kadar çok zamanımız yok. Groucho Marx

2- Öfkeyle tehlike arasındaki mesafe kıldan incedir.
Anonim

3- Yapmış olduğum bütün yanlışlar, tanık olduğum bütün saçmalıklar, işlediğim bütün hatalar düşünmeden davranmış olmamın sonucudur.
Anonim

4- Kişi ne kadar çok bilirse o kadar affeder.
Konfüçyüs

5- Haklı olabiliriz ya da mutlu olabiliriz.
A Course In Miracles

6- İnsanın şoka uğramak yerine hafife almayı öğreninceye kadar belki de oldukça yaşlanması gerekiyor.
Pearl S. Buck

7- İnsanları güldürdüğümde benden hoşlandıklarının çok çabuk farkına vardım.
Bu dersi hiçbir zaman unutmayacağım.
Art Buchwald

8- Hayatın matemini tutmaktansa ona gülmek insana daha yakışır.
Seneca

9- Etrafınıza o gözle bakarsanız hayatın gerçek anlamda komediyle dolu olduğunu görürsünüz.
Mel Brooks

10- Hiç kimse akıl almak istemez, istedikleri sadece teyit edilmektir.
John Steinbeck

11- Anlaşılmak bir lükstür.
Ralph Waldo Emerson

12- İnsanların bizim için harekete geçmesinden çok duygularımızı paylaşmasını isteriz.
George Eliot

13- Dertli insanların ihtiyacı köşeye sıkıştırılmak değil, hislerine kulak verilmesidir.
Sam Horn

14- Mutsuz insanların, ne yapmaları ya da ne hissetmeleri gerektiğine ilişkin söylevler dinlemek değil, göğüs kafeslerinin içindeki şeyi dışarı çıkartmak istediğini unutmayın.
Sam Horn

15- Lisanı geliştirmiş olmamızın nedeni, bence içimizin en derinlerinde yatan şikayet etme ihtiyacımızdır.
Jane Wagner ve Lily Tomlin

16- Açıklama yapmaktan daha büyük bir zaman israfı olamaz.
Benjamin Disraeli

17- Bütün büyük hatalarda ortada bir yerde hatayı geri almanın ve belki de gidermenin mümkün olduğu birkaç saliselik minicik bir an hep vardır.
Pearl S. Buck

18- Bir şeyi doğru yapmak niçin yanlış yaptığını açıklamaktan daha az zaman alır.
Henry Wadsworth Lonfellow

19- İyi davranışlar, küçük fedakarlıklardan oluşur.
Ralph Waldo Emerson

20- Tartışmacıların fikirleriyle birbirlerini ikna etmeyi başardığı bir münakaşaya daha hiç tanık olmadım.
Thomas Jefferson

21- Hayatta mutluluk kısmen kavga vermekten değil kavgadan kaçınmaktan gelir. Ustaca bir ricat kendi başına bir zaferdir.
Norman Vincent Peale

22- Her kanıtın iki yanı olduğunu düşünmeyen birisi muhtemelen bunlardan birine takılıp kalmıştır.
Tongue Fu Düşüncesi

23- İnsan iletişiminin en genel amacı uzlaşmadır ya da öyle olması gerekir.
M. Scott Peck

24- İncelik, düşman yaratmadan sözünü söyleyebilme sanatıdır.
Anonim

25- Sabır, en çok onu yitirmenin eşiğinde olduğunuzda önemlidir.
Anonim

Kitabın Adı: Tongue Fu- Sözlü Dövüş Sanatı

Kitabın Yazarı: Sam Horn

Kitabı Yayınlayan: Boyut Yayınları

Kitabın Konusu: İnsanlar arasındaki iletişimsizliği, gerginlikleri, uzlaşmazlıkları önlemeye yönelik bir kitap. Kavga etmeden düşüncelerimizi söyleyebilme, kavgalardan kaçınma, söylemememiz gerekenleri unutmak, duygularımızı kontrol etmek üzerine yazılmış çok nefis bir kitap. İnsanlar bamtelinize bassalar bile sakinliğinizi korumanızın mümkün olduğunu belirtiyor ve bir mucize sunmuyor,
inanıp çalışmak gerekiyor.

Kitabın Adı: Hatalı Alanlarınız

Kitabın Yazarı: Dr. Wayne W. Dyer

Kitabı Yayınlayan: Arion Yayınevi

Kitabın Konusu: Hepimizin, hatalın alanlarımızın olduğunu ancak kitabın yardımıyla bunlardan kurtulabileceğimiz belirtiliyor. Kişiliğimiz ve yaşamımızda değiştirmek istediklerimizle ilgili olarak yazılmış nefis bir kitap.
Bu kitap ta mucizeler sunmuyor, düşünmemiz, kafa yormamız, kendimize karşı dürüst olmamız, geliştirmek, değiştirmek istediklerimiz üzerinde çalışmamız, notlar almamız, önemli bulduğumuz yazıların altını çizmemiz, kişisel dirençlerle başa çıkabilmemiz gerekiyor! Hayatta en zor değiştirilen şey alışkanlıklarımızdır, onlar bize zarar verse bile hemen kopamayız! Ama gerçekten istersek bir şeyleri başarabiliriz, öyle değil mi?
Mucize sunan kitaplarda vaat edildiği gibi hayat bizi kucaklamıyor, beklemiyor, korumuyor, biz istersek, inanırsak değişim yaşıyoruz, kendi gücümüze güveniyoruz, başka türlüsü hayal kırıklığı yaşatır zaten, değil mi?

Şimdi sırada ne var, arkadaşlar, dün sizlerle paylaşacağıma söz verdiğim ölümsüz, büyük şairimiz Nazım Hikmet’in Yaşamak ve Yaşamaya Dair adlı şiirleri!

YAŞAMAK
Anlayarak bir usta kitap gibi
bir sevda şarkısı gibi duyup
bir çocuk gibi şaşarak
Yaşamak
Yaşamak:
birer birer
ve hep beraber
ipekli bir kumaş dokur gibi...
Hep bir ağızdan
sevinçli bir destan
okur gibi
Yaşamak.

YAŞAMAYA DAİR

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi meselâ,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani, o derecede, öylesine ki,
meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak, yani ağır bastığından.

Arkadaşlar, vedalaşma zamanımız geldi, yeniden buluşuncaya dek hoşçakalın!
Sağlıkla, keyifle, mutlulukla, hoşçakalın!

5 Ekim 2006

Ramazan Pidesi, Erikli Tart ve Louis Aragon



Sevgili Arkadaşlar, merhaba!
En kısa sürede Sibelciğimin bayıldığı annemin börek ve çorba tarifimi vereceğim.
Sağolsun, büyük bir jest yaptı, fotoğraf makinesini yine yanında getirdi ve yaptıklarımızın resimlerini çekti. Resimler elime ulaşır ulaşmaz tarifleri yayınlayacağım!
Geçtiğimiz günlerde fırınımız bozulmuştu bu yüzden Sibelime fırında yapmayı tasarladığım hiçbir şeyi yapamadım.
Geçen gün fırınımız tamir edilip getirilince dayanamayıp mutfağa girdim ve tarifini Cafe Moonlight’tan aldığım Ramazan Pidesi’ni ve Sibelimin tarifi Erikli Tart’ı yaptım, ikisi de çok lezzetli oldu, sıkı bir eleştirmen ve gurme olan anneme ve ablam çok beğendiler, hatta kocaman yuvarlak pide bize yar olamadan ablamın komşuları tarafından bitirildi, afiyet olsun!
Pide, pastane pidesi lezzetinde, ben fırın pidesini çok severim ama çok lezzetli olmuştu!
Ne yapalım bu kez Sibelime yedirtemedim ama ona özel olarak bir gün yaparım, değil mi ama? Arkadaşıma ekmek makinemde keten tohumlu, kepekli ekmek yaptım ama, çok beğendi ,şansına o gün çok kabardı, resmini ilk fırsatta göreceksiniz!
Dün de boş durmadım, büyük bir somun ekmek 4 tane de küçük yuvarlak ekmeği fırında pişirdim! Annem beğendi!
En kısa zamanda da Sevda’nın Biberiyeli Pide Ekmeği’ni yapacağım ama taze biberiye bulamam şimdi, kuru biberiye alacağım! Çok güzel görünüyor!
Bu yazıları aslında dün yazdım, draft’a bastığım halde yazım kayboldu! Çok üzüldüm!

28 Eylül 2006

DETOKS, NAZIM HİKMET VE BULGURLU MERCİMEKLİ SALATA


Sevgili Arkadaşlar Merhaba
Nihayet yeniden buluştuk!
Dün akşam beni çok sevindiren, mutlu eden bir olay oldu, Stockholm’den Sibelimin sitesinin müdavimi olan tatlı bir arkadaş benim blogumu da orada görmüş, yazılarımı, şiirlerimi okumuş, beğenmiş, buna çok sevindim! Ben şiirlere yer vermekten vazgeçmiştim. Ama böylesine olumlu bir yazı beni yeniden şiirlere yer vermeyi sürdürme kararı almamı sağladı.
Mutlu oldum!
Bugün ise beni şoke eden bir haber aldım! Sevgili arkadaşım Sibelim bana uyarı iletisi göndermiş, sitemden hırsızlık yapıldığını fark etmiş, bana haber vermiş, bunu engellemenin yolunu da Tijen ablası bulmuş. Sibelim bana da öğretecek! Hem de arkadaşlar, inanabiliyor musunuz, yazıdan alıntı yapılmamış aynen kitap tanıtımım ile, resmim ile birlikte kullanılmış, biz emek harcayalım, kafamızı yoralım birileri asalaklık etsinler! Hayır alıntı yapılması bile terbiyesizlik iken olduğu gibi alıp yayınlamak daha da büyük bir terbiyesizlik!
Bu hırsızlığı, terbiyesizliği yapan site gurme.net sitesi! http// gurme.net p=536 yı tıkladığınız zaman benim çalınmış yazım ile karşılaşıyorsunuz!

En son bir hafta önce buluşmuşuz, bu arada ben boş durdum mu, elbette hayır, Büyükşehir çalıştı :)(Annem ile biz sıkı çalıştığımız zaman birbirimize takılırız, Büyükşehir çok çalıştı diye).
Hafta sonu Tarçın’ın Mutfağı’ndan tarifini aldığım, çok beğendiğim Pamuk Poğaça’yı 2. kez yaptım, sıvıyağını bir parmak azalttım, müthiş bir tarif, başka bir poğaça tarifi almaya gerek yok! Nasıl puf nasıl pamuk gibi yumuşacık oluyor anlatamam!
Bir de Sibelimin Erikli Pay tarifine çarpıldım, tarifini aldım, yaptım, unu biraz fazla kaçırdım, tart kıvamında oldu ama yine çok lezzetliydi! Eriği ağzınıza attığınız ilk anda sanki erik marmeladı yiyormuş hissine kapılıyorsunuz!
Erikli Tart tarifini de en kısa zamanda yapacağım, Sibelcim’in tarifleri benim yapmayı düşündüğüm Avusturya’nın ünlü Linzer Turta’sını yapmamı erteletti.
Annem, ablam, komşumuz Servet ve tabii ki de ben Erikli Pay’ı çok beğendik.
Şunu da belirtmem lazım, annem ve ablamlar çok sıkı eleştirmenlerdir, bizim aileye bir şey beğendirmek çok kolay değildir, Güldalım Pazar akşamı uğradı, Erikli Pay’ı yedi, çok beğendi ama Tarın’ın tarifi Pamuk Poğaça’ya çarpıldı,
Sabah çocuklarla birlikte ısıtarak yemesi için verdik, seve seve götürdü!
Tüm hamur işlerine mutlaka bir bardak kepek ya da tam buğday unu kullanıyorum, daha fazlası yaptığınız yiyeceği sertleştiriyor, kurumasına neden oluyor! Sağlıklı beslendiğimizi düşünüyorum, içim rahatlıyor, hatta anaokulunda da yapılan hamur işlerine kepek unu kullanılmasını önerdim, olumlu tepki aldım bakalım sonuç ne olacak?
Pazartesi gününden beri detoks uyguluyorum ama bu defa kendimi çok az çeşitten mahrum ettim! Kahveyi, çayı kesmedim, korkunç baş ağrısı yapıyor çünkü, yalnızca tüketimlerine sınır getirdim!
Sabahları Sibelimin verdiği tarifle müsli yaptım, hatırladığım kadarıyla hazırladım, yulaf ve kuru meyveyi ılık süt ile ıslattım 2-3 dakika beklettikten sonra yaş meyveyi ekleyip afiyetle yedim, fındık ya da ceviz, badem, fıstık ta kullanılabilir!
Öğlenleri bir defalık yumurta haşladım, ekmek yedim, kahvaltı ettim, 2 gündür de salata yiyorum! Akşam da salata ve ekmek yiyorum!
Sibelimin enfes Rokalı Tabulesi’ni yaptım, afiyetle yedim, bu tarif ikidir (her iki detoks kürümde de bu salatayı yaptım) benim ideal detoks yemeğim oldu zaten!
Ayrıca dün akşam mercimek haşladım, maydanoz, limon ve biraz tuz ekledim, taze kırmızı biber de koyunca görünümü çok güzel oldu!
Yağ kesinlikle tüketmiyorum, yağ gereksinimimi günde iki kez birer tatlı kaşığı keten tohumu alarak karşılıyorum!
Şu anda da ekmeğim makinede misler gibi kokarak pişiyor, onun içinde de keten tohumu var! Neyse ki kısa bir süre sonra size söz verdiğim gibi yaptıklarımın fotoğraflarına yer verebileceğim!
Evet, şimdi detoksu bir yana bırakıp annem ile geliştirdiğimiz Bulgurlu Mercimek Salatası tarifimizi sizlerle paylaşmak istiyorum (ben yağsızını tüketiyorum, bu akşam da yapacağım, buna rağmen lezzetli oluyor).

Bulgurlu Mercimek Salatası

Malzemeler:

1 su bardağı yeşil mercimek,

½ su bardağı bulgur,

2 orta boy kuru soğan,

1 demet maydanoz,

1 orta boy domates,

1 orta boy kırmızı biber,

1 limonun suyu ya da ½ kahve fincanı nar ekşisi,

1 çorba kaşığı sıvıyağ,

Tuz, karabiber.

Yapılışı:

:) Yeşil mercimek haşlanır, soğumaya bırakılır.

:) Çiğ köftelik bulgur sıcak su ile ıslatılır.

:) Mercimek ve bulgur ılınınca ikisi de karıştırma kabına alınır.

:) Maydanoz ince ince kıyılır.

:) Kuru soğan, kırmızı biber ince ince doğranır.

:) Domatesler de çok küçük olmayacak biçimde doğranır (çoban salatasına konulacak büyüklükte).

:) Diğer bütün malzemeler katılır, hepsi iyice karıştırılır. Servis yapılır!

Afiyet Olsun!

Arkadaşlar, vedalaşma vaktimiz geldi, sizlerle ölümsüz, büyük şairimiz Nazım Hikmet’in Mavi Gözlü Dev adlı şiiri ile vedalaşalım! Sevgiyle Kalın, her şey gönlünüzce olsun! Ben bir kez daha sizlere Hayırlı Ramazanlar diliyorum!

Not: Bir daha ki yazımda beğenerek okuduğum kitaplara değineceğim yine!


Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri - Nazım Hikmet

O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.

O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan ev..

21 Eylül 2006

Akdeniz Kabaklı Tavuklu Graten



Merhaba,
Pazar sabahı blog komşularımı gazetede görmek ve okumak beni çok sevindirdi, çok duygulandırdı. Komşularımla gurur duydum!
Sibelimi, Portakal Ağacı’nı, Ekmek Kokusu’nu ve diğer komşularımı görünce çok mutlu oldum ama gözlerim iki blog komşumu daha aradı, onlara sanki bir haksızlık yapılmış gibi geldi bana doğrusu, Tarçın’ın Mutfağı ve Mutfakta Zen’in yer almadığı bir yazı bana eksiklik duygusu hissettirdi, gözlerim onları aradı doğrusu! İnşallah bir gün hepinizin yer aldığı bir gazete yazısı okurum. Hem gurur duydum hem de imrendim ama biliyorum ben daha çook yeniyim.
Bu arada Tarçın, hayalini gerçekleştirip bir Cafe açmış, hayırlı olsun, pasta süslemeler de bir harika, inşallah bir gün yolumuz düşer karşılaşırız! Darısı Cafe açmaya niyetlenen bizlerin başına!
Okullar açıldı ve ben Bahçeşehir’de bir ilköğretim okulunda ücretli anasınıfı öğretmenliği yapıyorum.
Bilgisayarımın uzun bir süre bozuk olması ve okul için koşturmam nedeniyle yazılarıma uzun bir süre ara vermek durumunda kaldım ama bundan sonra hayırlısıyla bu kadar ara vermeyeceğim!

Bugün, annemin Akdeniz Kabaklı Tavuklu Graten’inin tarifini paylaşacağım sizlerle!
Kesinlikle çok hafif, mükemmel çok lezzetli bir yemek, Akdeniz Kabağı bulabilirseniz alıp ta yapmanızı öneririm!
Akdeniz Kabağı Dolması tarifini verirken Akdeniz kabağının özelliğini belirtmiştim, daha yumuşak bir kıvamı oluyor, çok ta lezzetli ayrıca!

Akdeniz Kabaklı- Tavuklu Graten

Malzemeler:

8 adet orta boy Akdeniz kabağı,

1 adet kemiksiz tavuk göğsü,

2 çorba kaşığı un,

1 çay kaşığı karabiber,

2 çorba kaşığı margarin ya da sıvı yağ,

4 çorba kaşığı rendelenmiş taze kaşar,

Yarım su bardağı süt,

Yarım su bardağı tavuk suyu.

Yapılışı:

:) Kabakların üst sapları kesilir. Daha sonra kabaklar kaynar suda 2-3 dk. haşlanır.

:) Kabaklar soğuk suda biraz bekletilir, bozulmamasına dikkat edilerek içleri oyulur. Borcama dizilir.

:) Diğer taraftan tavuğun göğüs eti haşlanır, biraz soğuduktan sonra minik kuşbaşı biçiminde kesilir.

:) Beşamel Sos’un Yapılışı: Margarin ile birlikte un, beyaz kalacak biçimde kavrulur, içine süt, tavuk suyu, tuz, karabiber ilave edilir, sürekli karıştırılarak yedirilir. Kaynadıktan sonra kısık ateşte 3-4 dk. kaynamaya bırakılır.

:) Beşamel sosu ocaktan indirince 2 çorba kaşığı kaşar peyniri ve kuşbaşı göğüs eti ilave edilerek kabakların içine doldurulur.

:) 150 C’de ısıtılmış fırında yaklaşık 25 dk. pişirilir. Bu süre sonunda çıkarılır (siz kendi fırın ayarınızı düşünüp süreyi ona göre ayarlayın, arada bir kontrol edin), kalan 2 kaşık taze kaşar peynirini üstüne serpiştirilir, yeniden fırına koyup 5 dk. daha pişirilir.

:) Fırından çıkarılır, servis yapılır.
Afiyet Olsun!

Bir Ramazan daha geldi, hepinize hayırlı Ramazanlar diliyor şimdilik hoşçakalın diyorum! Yeniden görüşmek üzere!


9 Eylül 2006

Annem Usulü Zeytinyağı Kabak Yemeğil





Selam Arkadaşlar,
bilgisayarım bozuk olduğu için bir süre yazı yazamadım! İnternet evinde yazı yazıyorum şu anda!
Nasılsınız, keyfiniz nasıl? Umarım iyisinizdir!
Arkadaşlar, bugün sizinle annemin müthiş hafif ve lezzetli kabak yemeğini paylaşacağım! Tarifi almaya hazır mısınız?

Annem Usulü Zeytinyağlı Kabak Yemeği

Malzemeler:

4 orta boy soğan,

1 kg körpe kabak,

4 diş sarımsak,

1 demet dereotu,

2 büyük boy domates,

1/2 çay bardağı sıvıyağ,

Arzuya göre karabiber, tuz.

Yapılışı:

:) Soğanlar irice doğranır, yağda kavrulur, sarımsaklar ilave edilir, soğanlar pembeleşmeden, diriliği gidinceye kadar kavrulur.

:) Kabaklar kabukları soyulmadan uzunlamasına dörde bölünür, tahtada incecik doğranır.

:) Domateslerin kabukları soyulur, ince ince doğranır.

:) Soğanlar yumuşayınca kabak ve domates ilave edilir, tencerenin kapağı kapatılarak kısık ateşte yalmızca 1-2 kez karıştırılarak yaklaşık 30 dk. pişirilir.

:) Yemek, ocaktan indirilmeden 2-3 dk. önce tuz ve karabiber eklenir.

:) Servis tabağına alındıktan sonra da incecik kıyılmış dereotu ile süslenir.

:) Ilık olarak servis yapılır.

Afiyet Olsun!

Not: Arkadaşlar, denemenizi öneririm, gerçekten çok hafif, lezzetli ve sağlıklı bir yemek!

Şimdilik yazıma son veriyorum ve sizlere iyi bir hafta sonu diliyorum, hoşçakalın!