9 Şubat 2007

Beni Sevdacığım (Sevda Mavisi) Sobeledi!

Selammm, ben de sobelenen sobelenene, keşke biri de beni sobelese diye düşünürken bir de baktım ki sevgili arkadaşım Sevda sobelemiş beni, çok mutlu oldum tabii, çok teşekkür ederim sana Sevdacığım! Ben de sobeden nasibimi alarak sorularını seve seve yanıtlıyorummm!

1- Market alışverişi yaparken yeni ürünleri mutlaka alıp denerim...

İlgimi çeken, sağlıklı, yararlı, kolaylık sağlayan olan ürünler dikkatimi çeker, o anda alamasam bile daha sonra mutlaka alırım. Örneğin, dün akşam Migros'ta bir ürün gördüm, süper bir şey, silikon, düz bir satıh, hamuru üzerinde belli bir çapta açabiliyorsunuz, şekillendirebiliyorsunuz ve fırına atabiliyorsunuz, pişirme kağıdının ve alüminyum folyonun pabucunu dama atacak türden, her türlü kurabiye, çörek ve börek yapımında ideal, bir kez alacaksın, sürekli kullanacaksın, bundan ne güzel ne olur ki? Tupperware ürünlerinde de hamur açmaya yarayan bir satıh var ama bunun gibi silikon değil anladığım kadarıyla! Hamiş, Burçiş, silikon satıhı almayı kafaya koymuş çünkü yararlı, sağlıklı bulmuş. Hay Allah, ben de bu bilgiyi nasıl paylaşacağımı düşünüyordum,bu soru vesile oldu vallahi! :))

2- internetten gazete okumayı hiç sevmem...

Külliyen yalan, tabii ki de basılmış gazete okumayı çok severim ama internetten gazete okumayı da severim, başka bir tadı oluyor. Yazılarını okuyamadığın diğer sevdiğin yazarların yazılarını internetten okuma şansın oluyor! Cnnturk, ntv, mynet, haber1 ziyaret etmeyi sevdiğim haber siteleri!

3- Hiç sigara içmedim, tadını bilmem...

Sigara içmem, içmeyi de sevmem amaaaa istisnalar var elbette, siz gidin bakalım Gloria Jean's Coffees ya da Starbucks Coffee'ye o aromatik, enfes kahve kokularını alın da sigara içmek istemeyin bakalım, Aytülümün bir sigarası var, Captain Black, özellikle kırmızısı çok nefis bir kokuya sahip, bir de sarısı, o sigara çeşitlerini yalnızca o enfes kahvelerin yanında canım içmek istiyor (kahve ısmarlayan da Aytülüm, sigarasını ikram eden de) içebiliyor muyum, içime çekip te üfleyebiliyor muyum, hayır, sigara içme özürlüyüm, kokusunu almak, ağzıma götürmek yetiyor bana! Annem ile Aytülüm de kahkahayı basıyorlar ama anniş halinden memnun, kızı sigara içmeyi beceremediği için kendine zarar veremiyor, böyle de bir güzellik yaşıyoruz işte!

4- Sevgi, saygı ve hoşgörü hayatımdan çıkarmayacağım kavramlardır. Ukalalıktan nefret ederim.

İnsanları çok severim ama güven ve sevgi başbaşa giden duygular değil sanırım yani bir insanı sevebilirsiniz ama aynı zamanda yüzde yüz güven duymayabilirsiniz, acabalarınız olabilir. Çok kolay güvenebilen bir insan değilimdir ama bir insan güvenimi kazanınca da kolay kolay o duygu yok olmaz. çok tuhaf bir duygu bu ama ben blog komşularıma çok güveniyorum ve onları çok çok çok seviyorum! Ama insanın gerçek dostu da fazla değil! Bir de siz karşınızdaki insanlara, onların onurlarına saygı
duyarken aynı saygıyı duymanız gerek! Bir konuda bilgisi olmayan bir insanın bunu açıkça karşısındakine söylemesi onu alçaltmaz yüceltir bence dürüst olduğu için!
Ama bir konu hakkında bilgisi olmayan bi insanın da bilgisi olan bir insana bilmişlik taslaması hele bir de sesini yükseltip bilgisinin doğru olduğunu iddia etmesi çok rahatsız edici, itici bir şey!
Tabii, kültürlü, bilgili bir inasın da karşısındaki insanlara üstünlük taslaması, tepeden bakması, onlarla alay etmesi, onları aşağılaması, üstünlük duygusuna sahip olması da çok çok kötü bir şey,insan bilmediği bir konuda bilgisine güvendiği insana soru sorabilmeli, öğrenmek istediğini öğrenebilmeli, yargılanmadan, eleştirilmeden ve aşağılanmadan!
Sonuçta cahillik geçici eşeklik baki!

5- Futbolu seviyorum...

Galatasaray'ı tuttuğum halde nedense maç izleyi hiç sevmiyorum ama bilen, merak duyan birilerinin yanında da arada bir izleme zevkli oluyor kendi takımının maçıysa tabii ki de, teknik terimler de öğreniyorsumn maçın gidişatı hakkında bilgi de ediniyorsun! Ama kırk yılda bir olursa hoş!

35 yaşında bekar bir bayanım. Kendisini geliştirmeye, içsel yolculuk yaparak kendini keşfetmeywe çalışan, kendisiyle uğraşnayı seven, gerçekler ne kadar acı ve yanlış olursa olsun (hissetiğim duygular, düşünceler de dahil olmak üzere)kendisiyle, yaşadıklarıyla yüzleşebilen bir insanım. Öncelikle kendime karşı dürüstüm çünkü en büyük aldatmaca ve kötülük insanın kendisini aldatmasıdır. Buna inanıyorum, bir de kimi insanlar benim bittğimi, çöküşte olduğumu, toparlayamayacağımı düşündükleri bir anda bir anka kuşu gibi küllerimin arasından yeniden doğarım, güçlenmiş, ayaklarını yere sağlam basmış, mantıklı, dirençli bir hale gelerek, bu hallerimle de gurur duyuyorum, moral çöküntüsü çok kötü bir durum ama yeniden doğuş olayı muhteşem doğrusu! Düşersin, üzülürsün, kalkarsın daha güçlü olarak ve dersin ki yeniden deneyeceğim ama bu kez daha hazırlıklı ve temkinli olacağım! Vangelis'in, "Conquest of Paradise" filmi için bestelediği 1492 adlı yapıtı vardır hani, melodisi duyduğum zaman içimi titretir. Melodi bana insan yaşamını çağrıştırır, iniş çıkışlar yaşarsın, düşersin, üzülürsün, kimi zaman yıkılırsın ama her ayağa kalkışında bir kez daha güçlenirsin ve en sonunda öylesine güçlenirsin ki seni hiç bir şey kolay kolay yıkamaz çünkü artık kendini gerçekleştirmiş, ustalık kıvamına erişmişsindir, bilge bir insan olmuşsundur... Önce düşüşler, hayal kırıklıkları, yavaş yavaş güçleniş ve muhteşem olgunluk düzeyine erişme! Özetle hamdım, piştim, yandım. Doğuştan şanslı olanlar dışında hepimiz aynı olayları yaşıyoruz ve aslında doğuştan şanslı dediğimiz insanlar var ya ben onlara acıyorum aslında çünkü onları şanslarının bittiği yerde şanssızlıkları başlıyor, başlarına üzücü olaylar geldiğinde üstesinden gelmekte zorlanıyorlar, sudan çıkmış balığa dönüyorlar, zorluklar yaşamıyorlar ki başa çıkmayı bilip te güçlenebilsinler, her şey hazır olarak sunuluyor kendilerine, mücadele edip te kazanmayı bilmiyorlar ki değerini bilsinler!
Acı gerçeklerle yüzleşmekte de zorlanıyorlar, çoğunun ayakları yere sağlam da basamıyor, kaygan bir zeminde yürüyorlar! Moral çöküntüleri, intiharlar acı sonları oluyor! Her şey eğitimle mümkün, çocuğunu kendine bağımlı yapmayacaksın, onu, bireysel olarak katılabileceği etkinliklere katılması için destekleyeceksin, bireyselleşmesini sağlayacaksın, para içinde yüzsen bile bunu belli etmeyeceksin, her zaman her istediğini elde edemeyeceğini bilecek, her şeyin para olmadığını ayırt edebilecek, ailede kendisine değer verildiğini, birey olarak saygı duyulduğunu, sevildiğini bilecek, ailesi ile birlikte zaman geçirmekten hoşlanacak, ailesine gördüğü sevgiyi, saygıyı gösterebilecek, manevi değerlere sahip olabilecek, kitap okumakta, araştırma yapmaktan, doğaya ve hayvanlara karşı sorumlu olduğunu bilmesini sağlayacak biçimde yetiştireceksin ve en önemlisi de ona örnek olacaksın. Çocuk, en güzel, model alarak, taklit ederek öğrenir, yaptığın ile söylediğin çelişmeyecek, sen bir yetişkin olarak ayrıcalıklı olmayacaksın ( bu konu ile ilgili olarak bkz. Küçük Şeyler, Üstün Dökmen, Sistem Yayıncılık, ailede mola zamanı- ceza değil-), ayrımcılık değil eşitlik olacak, unutma ki sen bir ebeveyn olarak özel haklara sahip değilsin! Eğer bunları sağlayamazsan sana güvenen bir, ayakları o yere sağlam basan huzurlu bir çocuğa değil huzursuz, kuşkucu, ailesine güvensiz bir çocuk yetiştirmiş olursun. Eğer ki sen istikrarlı davranan, güven verebilen bir insan isen, eşitklikten yana isen o zaman bil ki çocuğun zorluklarla karşılaştığında, sen yanında olmadığında kolay kolay yıkılmayacaktır, zorluklarla daha kolay başa çıkabilecektir, ayakları da yere sağlam basabilecektir. şunu unutmamak gerekir ki çocuk yaşadığını öğrenir! Ve asla çocuğunu kayırmayacaksın diğer insanlara karşı, hatalı davranışlarını yapıcı bir biçimde ifade edeceksin, ona kendisini geliştirebileceği ortamalr sağlayacaksın, staj yoluyla iş deneyimi kazanmasını sağlayacaksın sıfırdan, Ahmet Bey'in, Mehmet Bey'in oğlu olarak tepeden inme müdür olamayacağını bilecek, bir şeyleri içine sindirecek, işin her aşaması hakkında bilgi edinecek ki hangi birimde sorunla karşılaşırsa karşılaşsın başa çıkabilmeyi başarsın! İşte o zaman sen onun yanında olmadığın, olamayacağın zaman gözünün arkada kalmayacağını bilirsin!

İstanbul'da yaşıyorum ama Ege'de bir yaşam kurmayı çok istiyorum, Bitez'e, Alaçatı'ya ya da Ayvalık'a yerleşmek istiyorum!

Akrep yükselen Terazi burcuyum, kinciyim, iyi ya da kötü yapılanları ve söylenenleri asla unutmuyorum ama arkadan vurmayı hiç sevmiyorum! Kararsızlığım, mutfağı sevişim, dekorasyon ile ilgili her şeyi sevişim, evini, bulunduğu ortamı güzelleştirme, kendinden bir şeyle katma arzusu yükselen burcumdan kaynaklanıyor olmalı! Yalancılıktan nefret ediyorum.
Dedikodudan nefret ediyorum, yıkıcı bir olay çünkü bazen olay yaşamadığın konularda iftiraya uğramana kadar ilerleyebiliyor ne yazık ki, dedikodunun yararı görülmüş mü ki şimdiye kadar?

Dostlarımı, ailemi, Aytülümü, kedişimi şımartmayı çok seviyorum! En sevdiğim şeylerden biri de sevdiklerim için mutfağa girip sağlıklı, hoşlarına gittiğini bildiğim mamalar hazırlamak! Buna öğrencilerim de dahil (evdeki mutfağa giriliyor bunun için de). Hayatta en güzel iş sevdiklerine hizmet etmek eğer ki o enerjide ve de frekanstaysan tabii ki de! En önemli koşul hizmet etmeye istekli ve gönülüü olmak, zaman ayırabilmek, ama misafirlerimizi en iyi biçimde ağırlamaya, onları kırmamaya, sevdikleri şeyleri yapmaya çalışıyorum!

Anadolu Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği bölümü mezunuyum, mesleğimi ve öğrencilerimi çok çok seviyorum!

Takı tasarımından, mutfaktan(benim için terapi de aynı zamanda), kitap okumaktan, film seyretmekten, müzik dinlemekten, zaman buldukça ahşap boyama yapmaktan, araştırmacılıktan özellikle de Osmanlı Tarihi'nin son dönemleri ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi ile, Mitolojik Öyküler ile ilgili araştırmalar yapmaktan çok hoşlanıyorum!

En çok sevdiğim yazarlar ise Üstün Dökmen, Turgay Biçer, Ahmet Altan, Ayşe Arman,
Uğur mumcu, Robin Sharma, Stephan Covey,Yeşim Türköz, Maeve Binchy.

En sevdiğim kitap türleri ise şiir kitapları, araştırma, psikoloji, kişisel gelişim ve insana mesajlar verebilen, ysşanabilecek olayları anlatan romanlar. Maeve Binchy kitaplarını sıcacık bir dille yazıldığı, insanı bir yerlerden yakalamayı başardığı için, roman kahramanları ne kadar zor yaşantılar sürüyor olsalar da iyimserliğin, mücadeleci ruha, hüzne yer verdiği için çok beğeniyorum, hayatın içinden, sıradan insanların sıradan öykülerini değinişini çok çok seviyorum!
Yalnız Kadınlar Sokağı'nı ve de Yıldızlı Ve Yağmurlu Geceler kitaplarını bugüne dek okumadıysanız hemen alıp okumanızı hararetle öneriyorum!

Sevdacığıma beni sobelediği için yeniden çok çok twşekkür ediyorum, fazlaca gevezelik ettiğimin farkına varmış olarak ben de sevgili arkadaşlarım Teatime Mine'yi ve de Mordeniz Hesna'yi sobeliyorum!
Yeniden buluşana dek sevgiyle kalın!

5 Şubat 2007

Üç Hafta Sonu Keyfi ve Vejateryen Pizza!

Sibelimin benim için yaptığı enfes lor peynirli kurabiye

Selam Arkadaşlar! (Burçiş, bu yazıyı cıvıl cıvıl bir ruh hali ile yazmaktadır)
Evvelki hafta sonu Sibelim, nihayet Sibelimin evine gidebildim, şeytanın bacağını kırmayı başardık vallahi!
Çok çok güzel bir gün geçirdik nasıl mı şimdi şöyle oluyor öncelikle ben her gün sabahın köründe kalkmak zorunda kalan bier insan olarak yine erkenden kalkıp ta yollara koyulmak istemedim açıkçası, güzel ve keyifli bir kahvaltının ardından ana-kız kahvelerimizi yine büyük bir keyifle yudumladıktan sonra 11.30-11-40 gibi ben yola koyulmuş olmuşum (nedense giderayak saate bakmayı hiç sevmem, suçluluk uyandırıyor galiba)... Ve arkadaşlar, düşününüz ki biz arkadaşımla saat tam 13.00'da Ekolojik Pazar'da buluşacağız, yolları pratik hale getirmeye çalışırken, Bakırköy'e gidip Şişli dolmuşlarına binip pazarın tam önünde olmayı planlarken zavallı ben dolmuşun azizliğine uğramayayım mı, yok, müşteri azlığı nedeniyle seferler kaldırılmış, ekstradan iki arabaya daha binmek farz olmasın mı bana, biz galiba 14.20 gibi Sibelimle evine yakın bir noktada buluşabildik, öğleden sonra Sibelciğimi tatlı dilimle ikna edip pazara gidebileceğimizi düşünürken pazar turu atmak bana hayal olduuu! Ama, arkadaşım, Tijen Ablası ile gezmiş pazarı, atmış pasını, evi çok şekerdi, kendisi gibi samimiydi, güle güle otursun inşallah! Çok güzel sohbetler ettik, tatlı tattlı çekiştik, bana hazırladığı nefis mamalardan yedik, pirinç patlaklı çayından ikram etti, içtim, kesinlikle değişik bir tadı var, ilk başta yadırgıyor insan ama buna rağmen alışıp içiyor, bitiriyor vallahi! Sonuçta güzel bir çay işte, rahatlatıcıymış ta tabii ben pek rahatlatıcılığını anlayamadım, eve geç kalmak istemedim pek, eve dönüş telaşı yaşadım! Kaçta mı evde oldum, 20.45 gibi!
Amaaaa, bu arada Tijen ile de tanıştım, çok tatlı ve de çok mütevazi bir insan gerçekten de! Hamiş, yol telaşı dışında hakikaten güzel bir günmüş! Arkadaşım da şımarttı beni, ben istediğim için nefiss lor peynirli kurabiyesinden yaptı, annesinin zeytinlerinden yedirdi, memleketinin zeytinyağından ikram etti, annesinin meşhur nohut mayalı ekmeğini ikram etti, eve verdi, annem yiyince ay çok fena vallahi, benim yaptğım nohut mayalı ekmek dama atıldı, çok güzel yapmış ama! Ne yapalım, belki ben Sibelimin annesinden öğrenirim sırrını, verir mi dersiniz?
Geçen hafta malum Sömestr tatili başladı, benim pek keyfim olmadığı için tadını çıkaramadım ilk günler sonra da bir hafta boyunca rahatsızlandım, mideme bir şey dokundu herhalde, ilaç aldığım halde hastalık bayağı direnç gösterdi, tatilde detosk yapıp yapmamayı düşünüyordum, niyetlenmiştim vallahi benimkisi doğal bir detoks olmuş oldu! Dikkat ettiğim günler de oldu, çivi çiviyi söker diye düşündüğüm günler de ilaç destekli ikinci yaklaşım galip geldi!
Tatil başlangıcında bir kaçamağımız pizza yapmak oldu, pizzanın hamurunu standart ekmek tarifiyle ben hazırladım, geri kalanını da anniş tabii ki de! Vejetaryen bir pizza oldu bizimkisi, sanırım kırmızı şarap dokundu bana, dün akşam aklıma gelince ağzıma süremedim doğrusu!

(pizzamızın hazırlık aşaması)

Vejateryen Pizza

Pizza Malzemeleri

1 adet standart ekmek hamuru,

3 adet sivri biber,

2 adet domates,

2 orta boy soğan,

300 gr dil peyniri ya da mozzarella peyniri,

Çekirdekleri çıkarılmış 20 tane siyah zeytin.

Veee annişimin özel pizza sosu:

3 çorba kaşığı Antep tipi domates ve biber salçası,

2 çorba kaşığı sızma zeytinyağı,

1 çay kaşığı karabiber,

1 tatlı kaşığı kekik,
2 diş sarımsak,

1 çorba kaşığı elma sirkesi,

1 tatlı kaşığı deniz tuzu,

1 tatlı kaşığı pul biber,

3 çorba kaşığı su,

1 tatlı kaşığı toz şeker.

Yapılışı: Sos ile ilgili tüm malzemeler mikserde karıştırılır. Fırınlanan pizza hamuruna bolca sürülür.

Pizzanın Yapılışı:

1- Ekmek hamuru yağlı kağıt kaplanmış fırın tepsisine açılarak yerleştirilir. Önceden orta derecede ısıtılmış fırında 10 dk. kadar fırınlanır. Fırından çıkarılır, 5-10 dk. soğutulur.

2- Pizza sosu fırınlanış hamurun üzerine bolca sürülür, yayılır.

3- Halka halka kesilmiş soğanlar ve domatesler, çekirdeği çıkarılmış siyah zeytinler soslu hamurun üzerine yerleştirilir (dilerseniz dolmalık kırmızı biber, mantar da koyabilirsiniz), fırında 15-20 dk. orta ısıda pişirilir.

4- Bu sürenin sonunda pizzanın üzerine rendelenmiş dil peyniri ya da mozzarella peyniri bolca serpiştirilir, 10 dk. kadar yeniden fırında pişirilir. Ve işte pizzamız
servise hazır hale gelir.

Afiyetle Yenir!

Biz, çocukken hafta sonları ailemizle birlikte yemeğe çıkardık, en çok gittiğimiz yerlerden biri de o zamanlar İstiklal Caddesi'nde yer alan, dönemin Nathalie, Susanna, Bir Günah Gibi şarkılarının çaldığı, çok şirin zenci ailelerin de geldiği, beyaz Amerikalı bir karı-kocanın işlettiği, nefis pizzaların pişirildiği, yanında enfesss, değişik sosların yer aldığı koca bir kase salataların eşlik ettiği, Galatasaray Hamamı'na komşu olan Kral Ve Ben'di. Mutlu çocukluğumun biricik adresi!
Annem ve Güldalım her gidişimizde yeni ipuçları edine edine Kral ve Ben'in pizzalarını aratmaz oldular, Pazar günleri uzun kahvaltılarımızı eşlikçisi haline getirdiler, Tv'de güzel filmler... Ama yine de oranın ortamını özlüyorum, keşke aynı kişiler ya da artık evlatları yeniden açsalar acaba aynı tadı verir mi bilemem tabii ki de! Anadolu Yakası'nd ayerleri olduğunu biliyordum ama oraya hiç gitmedik şimdi de var olup olmadığını bimliyorum doğrusu! İşte bu pizzalar tarifi alınmayan ama ne olduğu tahmi edilen malzemelerle hazırlandı yıllarca annem ve kızları tarafından, ben de bir kez yapmıştım yıllar önce hazır ekmek hamuru ile. Bir daha ki sefere kendi yaptığım pizzayı paylaşırım sizlerle! Son 5-6 yıldır vejateryen pizzadan hoşlanır oldum, nedenine gelince iki kez deniz ürünlü pizza yedim, birincisi nefis, ikincisi berbattı, yarısından fazlasını yiyemedim, ağır geldi, çöpe gitti, o gün bugündür sucuklu pizzaymış, deniz ürünlü pizzaymış yemez oldum! En güzel, en hafif pizza vejateryen pizza!

(pizzamızın son hali)

Hafta sonu, Sibelimi bize çağırdım, gelmek istemedi, aşure yapacakmış marifetli hanım, ben de ilk fırsatta yapmaya heveslendim vallahi, yapınca paylaşırım sizlerle bir kaç ay sonra!
Meralimi çağırdım, annişimin yaptığı nefis tiramisudan ikram ettik ona, Sibel de şansını kaybetti bu defalık, anniş nefis bir lahana salatası ne enfess kısırından yaptı, afiyetle yedik, sohbet ettik! Çok çok güzel bir kaç saat geçirdik!



Annişimin Enfes Lahana Salatası

Malzemeler:

1 küçük boy lahananın yarısı,

3 adet sivribiber,

2 adet havuç,

2 diş sarımsak,

1 demet taze soğan,

1 demet maydanoz,
1 ½ limon suyu,

3 çorba kaşığı sızma zeytinyağı,

1 ½ tatlı kaşık deniz tuzu,

1 tatlı kaşığı pul biber,

1 tatlı kaşığı sumak.

Yapılışı:

1- Lahana ince ince kıyılır, damarları çıkarılır, bir miktar tuz ile ovulur, süzgeçte yıkanır, suyu süzülür.

2- Suyu süzülen lahanalar, salatanın yapılacağı kaba alınır, rendelenmiş havuç, ince kıyılmış maydanoz ve taze soğan, rendelenmiş sarımsak ve diğer tüm malzemeler konularak iyice karıştırılır. Servis tabağına alınır.

Afiyetle Yenir!

Veeee, benn dünn lazanya yaptım, ne var ki bunda şu var, hamurunu kendim yoğurdum, açtım, pişirdim yaaa, ben marifetli kızım! Benimle gurur duyabilirsiniz!
Tarifi Ayşe Tüter'den!

Kıymalı-Sebzeli Lazanya

Malzemeler:

3 su bardağı un,

3 adet yumurta,

1 kahve fincanı zeytinyağı,

1 tatlı kaşığı deniz tuzu,

4 çorba kaşığı tereyağı ya da Becel margarin,

3 çorba kaşığı un,

500 ml süt,

2 adet havuç,

250 gr hindi kıyması,

1 çay kaşığı karabiber,

3 adet sivri biber,

3 adet orta boy soğan.

(Dilerseniz, 250 gr brokoli, 1 çay bardağı krema ki ağır olabilir diye tercih etmedik, ½ adet etli kırmızı biber, 1 adet kabak, ½ çay kaşığı muskat kullanıp tarife bütünüyle sadık kalarak ya da kendinize göre değişikliklerle lazanyayı
yapabilirsiniz)

Yapılışı:

1-Yumurta, zeytinyağı ve tuzu una yedirilir, 5 dk. yoğrulur, üzeri örtülüp 20 dk. dinlendirilir.

2- Hamur 1 mm. kalınlığında açılır, 8x15’lik şeritler kesilir (ben, işlemi kısalttım, hamuru verilen ölçüden daha ince kestim),

3- Tencereye kaynar su, 1 çorba kaşığı tuz ve zeytinyağı konulur, lazanyalar hafif diri olacak şekilde pişirilir. Soğuk su olan bir kaba alınır, 3 dk. bekletilir, tülbent üzerine ya da mutfak havlusunun üzerine alınır.

4- Tereyağının ya da margarinin yarısını eritip 3 çorba kaşığı unu katılır, 2-3 dk. karıştırılarak hafifçe kavrulur. Ateşten alınır, karıştırılarak yavaşça süt ilave edilir. Tuz, karabiber ve muskat katılır. Karıştırılarak sos koyulaşana dek kısık ateşte 6-7 dk. pişirilip ateşten alınır. Krema ve peynirin yarısı ilave edilir, hafifçe karıştırılıp üzeri kapatılır.

5- ½ çay bardağı sıvıyağ ile çnce ince kıyılmış 3 orta boy soğan kavrulur,
incecik kesilmiş (2 adet) havuç katılır, kavrulur, kıyma konulur, kavrulurken ½ tatlı kaşığı deniz tuzu ve 1 çay kaşığı karabiber konulur, ocaktan alınır.

6- Yağlanmış fırın tepsisine 1 kat lazanya konur, üzerine kıymalı harç konur, yayılır, ardından ikinci kat lazanya ve kıyma harcı, beşamel sos, olacak biçimde malzeme kat kat döşenir. En üste peynir serpilir.

7- Önceden ısıtılmış 190 C fırında 30-35 dk. pişirilir (Tabii ki siz kendi fırınınıza göre ısı ayarını yapmalısınız).

Sıcak olarak servis yapılır.

Afiyetle Yenir!

(Yapım aşamalarını bir dahaki lazanya çalışmamda sizlerle paylaşacağım)

Vee, benim kraliçem, bebeğim, meleğim, küçük aşkım!

Hımmmmmmım, nefis, şimdi üst kattaki komşum, arkadaşım Dilek, Beyoğlu'ndan getirdiği Koska çifte kavrulmuş lokumdan getirmiş, verdi, konuşmuştuk, unutmamış aferin vallahi,
sizler için de bir kaç tane yiyeceğim! Yendi, bitti bile!

Eveet, şimdi sıra fotoğraflarını çekip sonucu beğenmediğim için resimlerini sildiğim kitapları sizlerle paylaşmaya geldi. Çok çok güzelş, çok çok yararlı kitaplar gerçekten de!
Vatan gazetesi'nin verdiği, kuponlarını kesip biriktirdiğime değdiği Johns Hopkins'in Yemek Kitapları Kütüphanesi'nden üç kitap, birincisi Sağlıklı Kilo Vermek için Yemek Tarifleri, ikincisi Kalp Sağlığını Korumak için Yemek Tarifleri, üçüncüsü de Artrit ve Romatizmadan Korunmak için Sağlıklı Yemek Tarifleri.
Her birinde de birbirinden sağlıklı, hafif tarifler ve çok yararlı bilgiler var, arkadaşınız tarifleri sizlerle paylaşacak elbet, o kadar hoş lezzetler var ki insan yapmak için hevesleniyor, sabırsızlanıyor!

Vee, bugün de vedalaşma zamanı geldi, şimdiye dek kahvenizi hazırlayıp ta elinize almadıysanız şiir paylaşımız öncesi doğru mutfağa, tadına vara vara okumalı ama değil mi? Yeniden buluşana dek sevgiyle kalın, hoşçakalın!

Bugün şiirimiz değerli şairimiz Edip Cansever'den!

Seni Günlere Böldüm...

Seni günlere böldüm, seni aylara

Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim

Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla

Böyle eskitilmiş te olsa bu kalbi

Minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşında.


Şiirler söylenir, şiirler biter

Biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da

Kahverengi avuçlarına mı gözlerinin

Tam oradan mı kahverengi yağan bir aydınlığa.


Bütün günler yenileşir her bekleyişte

Ve bütün dünler, bütün geçmişler

Kapını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok

Çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle.


Dün akaşam doğru tutuncu bir bulut geçti

Sonra bütün bulutlar hep birden geçti

Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime.

Edip Cansever

29 Ocak 2007

Anaokulu'nda Kurabiye Etkinliği ve Yeniden Kahvaltı Saati


Selam Arkadaşlar, keyifler nasıl, umarım iyidir!
Eveeeeet, ne zamandır anaokulunda kurabiye etkinliğimize yer vermeye niyetlenmiştim,
zamanı gelmiştir!
Hamuru yoğurmak tabii ki de bana düştü ama öncesinde hazırladığımız malzemeleri sırası geldikçe, istedikçe öğrencilerim verdi. Aferin onlara! Hepsi sırayla birer tane kurabiyeyi şekillendirdi, istekli olanlar bir kaç tane daha! Tahmin edersiniz ki gerisini şekillendirmek bana kaldı!



Türkan Abla, birinci kurabiye tepsisini fırına koymuş olduğu ve biz sınıftayken çıkarıp tabaklara koyup getirdiği için resmini çekemedim! Ancak ikinci tepsiyi mutfağa götürür götürmez fırına sokmadan çekmeye fırsatım oldu!
Çocuklar, kurabiyeler tabaklarda sınıfa getirilince çok sevindiler, tezahürat ettiler, öykümüz bitince de afiyetle yediler!
Fındıklı Kurabiye'nin tarifi Ya-Pa Yayınları'nın Okul Öncesi Eğitimi Kurumları'nda eğitim gören çocuklar için hazırlanmış olan "Yapıyorum Eğleniyorum Gelişiyorum" dizisinin ikinci kitabında yer alıyor.

Fındıklı Kurabiye

Malzemeler:

1 yumurta,

1 paket margarin (en iyisi 100 gr margarin-150 gr sıvıyağ kullanmak bana göre),

1 su bardağı şeker,

1 portakal rendesi,

1 tatlı kaşığı karbonat (biz 1 paket kabartma tozo kullandık),

4 kase un (Biz 3,5 bardak su bardağı un kullandık sonra biraz daha un ilave ettik, 4 kase ölçüsü fazla geldi bana),

3 kaşık fındık (biz 1 su bardağı fındık kullandık, büyük kısmını hamurun içine kattık).

Yapılışı:

1- Fındık haricinde tüm malzemeler karıştırılır (dilerseniz hamura da dövülmüş fındık
ekleyebilirsiniz, lezzeti bir başka güzel oluyor).

2- Küçük toplar yapılır.

3- Üzerlerine fındık konulur (biz dövülmüş fındığı kurabiyelerin üzerlerine serpiştirdik), tepsiye yerleştirilir. Fırında pişirilir (biz ısı ayarı belirtilmediği için kendimiz belirledik, siz kendi fırınınızın ayarına göre pişireceksiniz).



Çocuklarla birlikte mutfağa girilip yapılabilecek nefis, pratik bir tarif olduğunu belirtmeliyim! Şimdi de minik afacanlar evdeler zaten!
Büyük yeğenim 1,5 yaşındayken onunla mutfağa girmiştik, kakaolu puding pişirmiştik, puding pişerken karıştırma işine yardım etmişti benim gözetimimde tabii ki de, bir de bisküvileri yerleştirmede yardım etmişti böylece teyze-yeğen basit, pratik bir pasta ortaya çıkarmıştık, hatırlıyor cadı ne yaptığını, şimdi mi kaç yaşında, 19'una girdi Kasım ayında!
Sıra geldi Türkan Abla'nın yaptığı nefis Havuçlu ve Cevizli Kek tarifine.
Ocak ayının yemek listesini onunla birlikte planladık, ne yapsa çok lezzetli olur zaten, kurabiyeleri (fındıklı kurabiyesi ile hindistan cevizli kurabiyesi adeta parmak ısırtıyor vallahi), açmaları, poğaçaları nefis oluyor ama cevizli ve havuçlu keki bir başka oluyor, ben de ilk fırsatta yapacağım ama öncelikle onun yaptığını görün diyeyim, tarifini vereyim! Çocukların da severek yediğini belirteyim!

Cevizli ve Havuçlu Kek

Malzemeler:

1 su bardağı sıvıyağ,

2 yumurta,

1,5 su bardağı toz şeker (siz kendinize göre şeker miktarını ayarlayabilirsiniz),

1 su bardağı süt,

2 tane rendelenmiş havuç,

1 paket kabartma tozu,

1 paket vanilya,

1/2 su bardağı ceviz,

3 su bardağı un.

Aslında bu tarif 4 yumurtadan oluşuyormuş ama Türkan Abla 2 yumurta ile sınırlandırmış, süt kullanmış, iyi de etmiş, eline sağlık! Sağlıklı bir tarif olmuş, değil mi ama?

Yapılışı:

1- Yumurta ve vanilya mikser ile iyice çırpılır,toz şeker, süt, sıvıyağ eklenir, yeniden karıştırılır.

2- Karışıma rendelenmiş havuç ve ceviz ilave edilir, karıştırılır.

3- Kabartma tozu ve un da eklenir, karıştırmaya devam edilir, iyice karıştırıldıktan sonra ısı ayarını sizin belirleyeceğiniz sıcaklıktaki (orta ısıda olmalı) fırında 40-45 dk. pişirilir.

Afiyetle yenir!



Biliyor musunuz, anasınıfı öğretmenliğinin kötü bir yanı var, çocuklara bağlanıyorsunuz ve bir daha ki yıl onları göremeyeceğinizi bilmek koyuyor size!
Onları üç yaşından altı yaşına kadar görüp te doymuyorsunuz, 1.2.3. sınıftaki hallerini göremiyorsunuz, okutamıyorsunuz, gözünüz birazcık arkada kalıyor keşke ilköğretimin ilk basamağında da birlikte olsaydık diyorsunuz! Sınıf öğretmeni arkadaşlar alınmasınlar benimki biraz annece bir duygusallık herhalde!

Sibelcim (http//www.sibelinkahvesi.blogspot.com), beni davet ettiğini anlatmış, ellerine sağlık, ben, yaptığı nefis tariflerin resimlerini hemen yükleyemedim, bir daha ki yazımda arkadaşımla geçirdiğim güzel günü ve paylaştığımız güzellikleri anlatacağım!

Geçtiğimiz Cumartesi günü Vatan Gazetesi'nin vermiş olduğu Johns Hopkins'in hazırlamış olduğu Yemek Kitapları Kütüphanesi kitaplarını almaya gittim, çok güzel tarifler var, bir daha ki sefere kitaplarımı da sizlerle paylaşacağım, tariflerine de zaman zaman yer vereceğim, hakikaten insan korkmadan, sevdiklerinden mahrum kalmadan yemek yiyebilir, strese girmeden de yediklerine dikkat edebilir!
Kahvemizi, çayımızı Orhan Veli Kanık'tan "İstanbul İçin" şiiri eşliğinde keyifle yudumlayalım, bir daha ki buluşmamıza dek sevgiyle, sağlıkla, hoşça kalalım!

İstanbul İçin

Nisan

İmkansız şey
Şiir yazmak,
Aşıksan eğer;
Ve yazmamak,
Aylardan nisansa.


Davet
Bekliyorum,
Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın.

Orhan Veli Kanık

24 Ocak 2007

Bir Kez Daha Gidenlerin Ardından

Arkadaşlar, çok çok üzgünüm, sizlerle yeniden üzüntümü paylaşıyorum ama ard arda üç değerli insanın ölümünü öğrendim!
Cuma günü değerli, Türk dostu gazeteci yazar Hrant Dink haince bir saldırıya kurban gitti.
Pazartesi günü minik öğencimin gencecik annesinin ölüm haberini aldım, Cumartesi günü yitirmişiz. Daha öğrencim annesinin öldüğünü bilmiyor, psikiyatrist yardımıyla söylenecek, algılamaması mümkün değil ama bildiğini belli etmiyor, hayatı boyunca annesinin sıcaklığını, sevgisini,... arayacak.
Ve bugün akşam çok sevdiğim, saygı duyduğum politikacımız İsmail Cem'in ölüm haberini aldım, partisindeki çalışmalara katılmak isterdim!
Bu kadar ölüm fazla değil mi?
Arkadaşlar, bu arada sizden de bir konuda özür dilemek istiyorum, önceki yazımın sonunda "Şeytan, işlerini gördürmek için işsiz elleri seçer" sözüne yer vermiştim, bize de mutfakta şeytansız günler dilemiştim, bu hepimize istemeden yapılmış bir hakarettir! Çünkü bu yazı Hrant Dink'i ve diğer değerli insanlarımızı öldürten kişiler için geçerlidir!
Adice saldırıya kurban giden Uğur mumcu'yu, Bahriye Üçok'u, Onat Kutlar'ı, Ahmet Taner Kışlalı'yı ve şu anda adı aklımda olmayan diğer değerli insanlarımızı buradan saygıyla anıyorum! Ve çok değerli, ölümsüz şairimiz Nazım Hikmet'in bu konuya uygun olan şiirine de yer vermeden edemiyorum!
En kısa zamanda görüşmek dileğiyle şimdilik hoşçakalın diyorum!

akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin.
serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun,
kardeşim.
bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını,
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi
eziliyorsak
kabahat senin,
— demeye de dilim varmıyor ama —
kabahatin çoğu senin,
canım kardesim!

Not: Cumartesi günü Sibelim ile birlikteydik, çok güzel bir gündü ama aklım öğrencimin annesinde kalmıştı,ilk fırsatta neler yaptığımızı arkadaşım tarafından ne güzel ağırlandığımı anlatacağım!

15 Ocak 2007

İYİ Kİ HAFTA SONU KEYİFLERİMİZ VAR!

Merhaba Arkadaşlar, buluşmamız gecikti yine, aslında dün güncellemek istiyordum
sitemi ama çok üzücü bir haberle sarsıldık!
Altı yaşındaki küçücük öğrencimin annesinin beyin kanaması geçirdiğini öğrendik, daha geçen hafta gördüm, doktorlarla haşır neşir olduğunu söylemişti, migren teşhisi konmuştu ama demek ki tam bir tanı konulamamış! Şimdi de bitkisel hayatta!
O kadar idealist, uyumlu, mükemmel bir insan, yardım etmeye hazır bir kişilik!
Kızı, birinci sınıfı bitirmeden ikinci bir çocuk düşünmedi, sen her şeyi dört dörtlük düşün, hazırlığını yap ama hayat bütün planlarını, her şeyi alt üst etsin, olacak şey değil! Hayat değil de hastalık diyelim, hayata karşı acımasız olmayalım!
Peki, korktuğumuz başımıza gelirse o yaşta çocuğa ne anlatabileceğiz? Öğretmen olarak anlatmak için bir yol bulabilirsin olmadı psikologtan da yardım isteyebilirsin ama bu çok sevdiği annesiyse, her hangi biri değilse bir insan olarak nasıl anlatabilirsin? Yani genel olarak ölümü anlatmak başka çok sevdiği, biricik anneciğinin iölümün anlatmak bambaşka, öyle değil mi ama?
Allahım, sen biricik öğrencimin annesini evladına bağışla, bir mucize gerçekleştir ne olursun! Öğrencim, annesi bayıldığında yanındaymış, bir şeylerin farkında, gülüşü değişti, ışıldayan gözler, mutlu yüz ifadesi gitti gözlerinin içine bir acı yerleşti! İlgileniyorsun, kafasını dağıtmak için elinden geleni yapıyorsun. Bu çabanın da farkında sanki seni rahatlatmak için gülüyor, hiç bir şey yokmuş, her şey yolundaymış gibi konuşuyor! Annesinin, başı ağrıdığı için hastaneye götürüldüğünü söylemişler, o da bunu söylüyor ama inandırıcı bulmadığı gözlerinden belli, derin düşünceli bir hali var Ezgimin! Allah, yüzüne gülsün inşallah!
Hep ben Ezginin mutlulukla ışıldayan gözlerine, huzurlu haline bakıp dua etmişimdir, annesinden ayrılmasın diye,nasıl bir duygu bu bilmiyorum?

Çikolatalı Muffinlerim

Hafta sonu pastacikız'ın sitesini ziyaret ettiğimde bu tarifle karşılaştım, hemen yaptım, çok pratik ve çok çok güzel, denemenizi öneririm, pişman olmazsınız! Hatta bu tarifi Sibelime de yapmaya karar verdim! Pekii ,tarifi nereden alıyoruz, tabii ki de http://www.pastacikiz.com'dan. Pastacikız, muffinlerini nefis bir sunumla damla çikolatalı olarak paylaşmış bizlerle! Ellerine sağlık, tarifini bizlerle paylaştığın için çok çok teşekkürler pastacikız!



Anniş te, hafta sonu nefis dolmalarından yaptı, içinin hazırlanışı, pişme süresi daha önceki dolma tarifleriyle aynı, tek fark kuru patlıcanların kaynar suda 15-20 dk. haşlanıyor, kuru biberler için bu süre 5 dk.

Cumartesi günü meralim geldi, iki gündür de canım feci biçimde simit çekiyordu, aklıma Selin'in sitesinde gördüğüm simit tarifi geldi, denedim, annem, Meralim, Güldalım (zorlu gurmeler) çok beğendiler, ben de tabii ki!
Ben, üç bardağı un kullanmak durumunda kaldım, bir de sokak simidi olması için uyarısını dikkate alıp süt kullanmadım! Lezzeti hakikaten çok güzel, ne yediğini bilmek isteyenlere hararetli bir biçimde önerilir! Tarifi Selin'den bulabilirsiniz! Yaparsanız da asla pişman olmazsınız!



Pazar günü, üst kat komşumuz Servet geldi, memleketten (Hatay'dan) ebegümeci gelmiş, bize de verdi, anniş onun pişirme önerisine uyarak kavurmasını yaptı, değişik ve güzel bir yemek oldu!

İlgilenenler için Ebegümeci Kavurması

Malzemeler:

1 kg kadar ebegümeci,

2 orta boy soğan,

1/2 çay bardağı sıvıyağ,

1 kahve fincanı ince bulgur,

1-2 tutam tuz,

1/2 yemek kaşığı biber salçası.

Yapılışı:

1- Ebegümeci güzelce ayıklanır, yıkanır, suyu süzülene kadar bir kenarda bekletilir, ıspanak gibi ince ince kesilir.

2- İki baş kuru soğan, 1/2 çay bard. sıvı yağ ile kavrulur, ebegümeci ilave edilir,
tencerenin kapağı kapatlır, beş dk. bekletilir.

3- Bir kahve fincanı ince bulgur, biber salçası ve tuz ilave edilir. Karıştırılır, tencerenin kapağı kapatılır, arada bir karıştırılır, 15-20 dk. piştikten sonra altı kapatılır.
Daha sonra afiyetle yenir!

Not: Ebegümeci, su bıraktığı için hiç su ilave edilmez!

BENİM GÜZEL KEKİM

Eveeet arkadaşlar, yemek tariflerimiz bitti, sıra geldi kitap paylaşımımıza, hafta sonu Boyut Yayınları'nı aradım, Murdoch Book serisinden Pratik Yemekler kitabını sipariş ettim, bir bir buçuk saat önce elime ulaştı,göz attım, çok güzel tarifler var ki bunlar sizlerle paylaşılacak ama yemek kitabı almakta kararlı olanlara öneririm!



Arkadaşlar, bu günlük benden bu kadar, beni bağışlamanız dileğiyle!

8 Ocak 2007

ŞIMARTAN TATLAR - HAFTA SONU LEZZETLERİMİZ

(Sibelimin benim için yaptığı insanı şımartan enfes lorlu kurabiyesi)



Geçtiğimiz Perşembe akşamı saat 18.00- 18.30 sıralarında çok güzel bir şey oldu, telefonum çaldı, açtım, karşımda kendisini tanıtan çok tatlı sesli bir bayan, Serap Hanım, Doluca şaraplarından arıyormuş, ben bir süre önce sitede yer alan anketi yanıtlamıştım. Hediye olarak ta şaraplarından armağan ediyorlardı, ben bunu unuttum.
Serap Hanım, Yeni yıl dolayısıyla şarap ödülü kazandığımı belirtti, 1 şişe Boğazkere! Tasadüf bu ya, Serap Hanım'da Esenkent'te oturuyormuş, ertesi güne ulaştırmaya çalışacaklarını belirtti, teşekkürler eşliğinde vedalaştık, Burçiş uçtu tabii ki de!
Geçtiğimiz Cuma günü Sevgili Arkadaşım Sibelim ile haberleştik, onunla konuşurken şarabım geldi, sevincimi paylaştı benimle, hatırımı kırmadı ve ben onun evini ziyaret etmeden önce son kez gelme kararı aldı, bir kaç kez ben ziyarete gideceğim ki yeniden bize gelsin!
Anlaştığımız gibi Cumartesi günü geldi, arkadaşımla sarıldık, kucaklaştık, özlem giderdik çünkü uzun bir süredir görüşemiyorduk!
Sibelim, canım çekti diye enfes lezzetteki meşhurrkurabiyesinden yaptı, Cuma günü lor peyniri bulacak diye de çok zorlanmış canım benim! Kurabiyenin ağızda eriyen müthiş bir kıvamı var, damla sakızını biz sevmeyiz,kurabiyeye az miktarda koymuş (Pazar akşamı kurabiyeleri bitmişti). Çok keyifli bir kaç saat geçirdik. Boğazkere keyfini de birlikte yaptık, hepimiz tadını çok çok beğendik! Serap Hanım'ın şarap ile ilgili bir önerisi oldu, Boğazkere içimi biraz sert bir şarap olduğu için içmeden yarım saat önce mantarını açmalısınız ki o yoğunluk gitsin dedi!



Bu arada Sibelim gelmişken bir de bana link eklemeyi öğretti, arşiv sayfası oluşturmayı öğretti, fırsat bulunca yazılarımı arşive yollayacağım! Allah, arkadaşımdan razı olsun! Arkadaşım, çay masasına oturmadan önce yine yapılanların resimlerini çekti,Pazartesi günü yolladı da ancak biri kendisi için yaptığım çiçek ekmek dışındaki tüm resimleri nihayet şimdi yükleyebildim.



Şimdi, annemin bizim için (Sibelim ve benim için) yaptığı nefis mamaların tariflerine gelelim mi?



Domates Soslu ve Fesleğenli Gnocchi (Tarifi Boyut Yayınları’nın hazırladığı Dünya Mutfakları’ndan sağlıklı Tarifler serisinden Pilavlar, Makarnalar ve Hamur İşleri adlı kitapçıktan alındı).

Malzemeler:

Domates Sosu için:

2x425 gr domates püresi (anniş domates rendesi kullandı),

1 yemek kaşığı sıvıyağ,

1 adet orta boy kuru soğan,

1 kereviz sapı,

2 havuç,

½ çay fincanı taze fesleğen (annem kuru 1 tatlı kaşığı reyhan kullanmış, sonradan anımsadı),

1 çay kaşığı toz şeker,

½ çay kaşığı karabiber,

Tuz.

Gnocchi İçin:

1 kg patates,

2 çorba kaşığı tereyağ,

1 çay bardağı un,

2 yumurta,

3 çorba kaşığı rendelenmiş parmesan peyniri (biz taze kaşar peyniri kullandık),

Domates Sosunun Yapılışı:

1- Sıvıyağı kızdırarak küp halinde doğradığınız soğanı, kereviz saplarını, havuçları 5 dk. pişirin.

2- Domates, pürelerini, şeker, tuz ve biberi ilave edin.

3- 20 dk. kaynattıktan sonra fesleğeni de ilave ederek ocaktan indirin.

Gnocchi’nin hazırlanışı:

1- Patatesleri soyup iri parçalar halinde doğradıktan sonra büyük bir tencerede kaynattığınız suya atın. 15 dk. kadar ya da iyice yumuşayıncaya kadar haşlayın.

2-Suyunu süzün ve akıcı kıvamlı bir püre haline gelene kadar ezin. Tahta bir kaşık kullanarak tereyağı, unu ve yumurtayı püreye katın. Soğumaya bırakın.

3-Karışımı un döktüğünüz bir yüzeye alın ve ikiye bölün. Bu parçaları kalınlığı iki parmak olan uzun bir rulo haline getirin.

4- 3-4 cm kalınlığında parçalar halinde kesin ve bir çatalla üzerlerine bastırın. Bu parçaları kaynar suda 3 dk. kadar haşlayın ve bir kevgirle süzerek çıkartın.
Geniş bir servis tabağına alın, üzerine domates sosu ilave edin.

5-Gnocchi’nin üzerine taze rendelenmiş parmesan peyniri (ya da taze kaşar peyniri rendesi) serpiştirerek servis edin.
Afiyet Olsun!

Not: Annem, harcına ½ su bardağı un daha eklemek zorunda kaldı.



Yeşil Mercimek Köftesi (10-12 kişilik)

Malzemeler:

Köfte için:

2 su bardağı yeşil mercimek,

6 çay bardağı ince bulgur,

2 adet orta boy soğan,

1 su bardağı sıvıyağ,

2 çorba kaşığı biber salçası,

1 tatlı kaşığı kimyon, tuz,

1 demet taze soğan,

1 demet kıyılmış maydanoz,

Salatası için (Piyazı da diyebiliriz):

3 adet orta boy kuru soğan,

1 tatlı kaşığı sumak,

1 tatlı kaşığı kimyon,

½ demet maydanoz, tuz,

Yapılışı:
1- Mercimeği yıkayıp 10 dk. kadar haşlayın (biz iyice yumuşayıncaya kadar haşlamak durumunda kaldık), hafif sulu haldeyken ocaktan alın.

2- Mercimeğin üzerine yıkanıp süzülmüş bulguru ekleyip kapağı kapalı olarak şişinceye dek bekletin.

3- Diğer taraftan ince kıydığınız soğanı sıvıyağda pembeleşene dek kavurun. Üzerine salça, ince kıyılmış taze soğan, maydanoz, tuz ve kimyon ekleyin. Birkaç dakika kadar birlikte soteleyip ocaktan alarak mercimekli bulgurun üzerine ekleyin.

4- Hazırladığınız harçtan köfteler kopararak köfteler hazırlayın ve servis tabağına alın.

Salatası için:

Soğanları piyazlık doğrayıp tuzla ovun. Yıkayıp süzdükten sonra üzerine kıyılmış maydanoz, sumak, kimyon ve tuz ilave edip köftelerle birlikte servis yapın.
Afiyet Olsun!



Bugün, sizlerle çok beğenerek okuduğum iclal Aydın kitaplarından ilkini paylaşmak istiyorum, "Hayat Güzeldir" Tv programı olarak ta kitap olarak ta çok çok güzel bir çalışma! İclal Aydın'ın diğer kitapları da mutlaka çok güzel ama özellikle o kitap beni zaman zaman içine çekiyor, çağırıyor, beni oku Burçak diyor, oradaki o şiirsel anlatımı özlüyorum! Çok güzel bir çalışmaydı. Keşke İclal Aydın, brt'de yaptığı bağımsız programı yine bağımsız bir kanalda sürdürse, çok güzel, insanı geliştiren bir programdı, programda ele aldığı konuları, konuklarıyla yaptığı söyleşileri kitap haline getirdi. Hala alıp okumamış olan varsa mutlaka alsın okusun derim ben!



Arkadaşlar, daha önceki yazımda yer vermek isterdim, Haşmet Babaoğlu yeni yılda yazdığı ilk yazısında organ bağışına değinmiş. Tv8'de yayınlanan Yaşamdan Dakikalar
adlı programlarında Ege Organ Nakli Derneği2nin çalışmalarına yer vermişler, ertesi günü hamaen bir organ bağışı yapılmış, beş kişinin hayatı kurtulmuş! Haşmet Babaoğlu ne kadar duygulandığını, sevindiğini belirtiyor.
Arkadaşlar, hepimizin bu dünyada sorumlulukları var, ben bir gün ölürsem oprganlarımın bağışlanmasını isterim, bağışlanabilecek sağalm bir organım olmazsa bu benim üzüntüm olur ama sevdiklerimin adına bu dorumluluğu üstlenemem gibi geliyor bana, herkesin isteklerine saygı duymak gerekir, insan ancak kendi iradesiyle organlarını bağışlayabiliyorsa anlamlı olur!
Şimdi, Haşmet Babaoğlu'nun yazısında beni çok çok etkileyen bu şiire yer vermek istiyorum okumamış olanlar için! Bu şiir Ege Organ Nakli Derneği'nin broşüründe yer alıyormuş.

“Beni hatırlamak için...

Gözlerimi;

Gün ışığını, bir bebeğin yüzünü, bir kadının gözlerindeki sevgiyi görmemiş bir adama verin.

Kalbimi;

Kendi kalbi ona acı vermekten başka bir şeye yaramayan birine verin.

Böbreklerimi;

Haftadan haftaya yaşaması makineye bağlı birine verin.

Kemiklerimi;

Alın ve sakat bir çocuğun yürümesinin yolunu bulun.

Eğer bir şeyleri gömmeniz gerekiyorsa,

Hatalarımı, kusurlarımı;

İnsanlara karşı önyargılarımı gömün.

Günahlarımı şeytana, ruhumu Tanrı’ya verin.

Yeri gelip de beni hatırlamak isterseniz,

Bunu ihtiyacı olan birine yardım ederek gerçekleştirin.”

Arkadaşlar, izninizle bugünlük sizden ayrılıyorum, bir daha ki buluşmamıza dek hoşçakalın, sevgiyle kalın!

1 Ocak 2007

Bayram ve Yeniyıl Menüleri-Özlenen Lezzetler



Selammm, nihayet yeniden buluşabildik, yılbaşınız ve bayramınız nasıl geçti arkadaşlar?
Keyfiniz nasıl, umarım her şey yolundadır.

Geçen Perşembe günü okulda yeni yıl kutlaması yapılacaktı, Çarşamba akşamı öğrenciler için evde renkli kurabiyeler yaptım, tarifini bu ay ki Sofra dergisi’nde sevgili komşumuz miss çilek vermiş, çok güzel bir tarif!
Öğrencilerimin yarısı tabağındaki kurabiyelerin hepsini yedi, bir kısmı 1-2 tanesini yedi, bir kısmı ise hiç dokunmadı. Çocuklarımla öpüştük bayramlaştık, yeni yılımızı kutladık. İşin manevi doyum kısmı çok güzel!
Ama, kurabiye resimleri bozuk çıktı, yükleyiebilrsem yeniden yayımlayacağım, söz!
Kurabiyeyi süslemek için glazür tarifini de miss çilekten aldım.
Biz yılbaşında ve bayramda neler yaptık?
Anniş, yıllardır yapmadığı, çok çok özlediğim iç pilavlı tavuk yaptı, gerçi ben hindili pilav istiyordum ama fazla kalabalık olmadığımız için tavuğa ikna edildim aksi takdirde bu isteğim hiçbir şekilde yerine getirilmeyebilirdi. Elbet kalabalık zamanlarımız da olacaktır. Tatlı olarak yine anniş kabak tatlısı yaptı, parmaklarımı ısıracak boyuta geldim! İkramlık olarak ta mozaik pastayı küçük yuvarlaklar haline getirdik. En çok ben yedim, sizin yerinize de tükettim vallahi!
Bayramın son günü ise tarifini blog komşum Lezize’den daha önceki zamanlarda alıp ta ancak değerlendirebildiğim tiramisu kekini yaptım, tarifini arkadaşımdan alacaksınız! Anniş te kremasını hazırladı, ortak bir çalışma sergiledik! Hamiş neymiş, Burçiş, tiramisu keki yapımına da el atmışşş!
Şimdiii, gelelim mi tariflerimize?
İç Pilavlı Tavuğun Hazırlanışı:
İçi temizlenmiş, yıkanmış bütün bir tavuk öncelikle haşlanır.
İç pilav tarifimiz, Sofra dergisinin verdiği Boyut Yayınları’nın Dünya Mutfağı Sağlıklı Tarifler klasöründen, Pilavlar, makarnalar, erişteler adlı kitapçıktan.

İç Pilav

Malzemeler:

2 su bardağı baldo pirinç,

200 gr kuzu ya da tavuk ciğeri,

2 adet doğranmış kuru soğan,

6 çorba kaşığı tereyağı ( margarin de kullanılabilir ama biz sıvıyağ tercih ettik),

4 bardak tavuk suyu,

2 çorba kaşığı çam fıstığı,

2 çorba kaşığı kuş üzümü,

2 çorba kaşığı kıyılmış maydanoz ya da dereotu,

1 tatlı kaşığı tarçın,

1 tatlı kaşığı karabiber,

Tuz,

Yapılışı:

1- Ayıkladığınız pirinci ılık su ile yıkayın, 20 dk. ılık suda bekleterek süzün.

2- Tereyağını eriterek çam fıstıklarını çok hafif sararıncaya dek kavurun. Doğranmış soğanları pembeleştirin. Minik kuşbaşı doğradığınız ciğerleri ilave ederek suyunu çekene dek kavurun. Kuş üzümleri yıkayarak ekleyin. Tavuk suyunu ekleyerek tuzunu atıp kaynatın.

3- Pirinçleri karışıma ekleyip tencerenin ağzını kapatın. 3 dk. ara ile iki kez karıştırarak altını kısın. 15 dk. demlendirip baharatları ve maydanoz ya da dereotunu ekleyin.

Pilavın altını kapattıktan 10 dk. sonra karıştırın.

Tavuğu büyükçe bir servis tabağına alın, pilavı tavuğun içine alabilecek kadar doldurun, tavuğunuzu dikin. Pilavın kalanını servis tabağına yerleştirin.
Tavuğu 200 C ısıdaki fırında 50-60 dk. pişirin.

Afiyetle yiyin!

Anniş, tavuk yanmasın diye üzerini alüminyum folyo ile kapattı bu yüzden üzeri kızarmadı. Dün, üzerini kızarttı, öyle yedik, ne yazık ki resmini çekemedim. Annem pişirir pişirmez resmini çekmiştim, beğenmedim, yayımlamadım. Pilavın resmi de güzel olmadı, içime sinmedi!



Kabak Tatlısı

Malzemeler:

Temizlenmiş, yıkanmış 2 kg bal kabağı,

200 Cc’lik su bardağı ile 4 bardak toz şeker

Yapılışı:

1- Kabaklar, akşamleyin, geniş bir tencereye tek sıra halinde dizilir, üzerine 1 bardak toz şeker serpiştirilir, ikinci kat kabaklar yerleştirilir, bir bardak şeker konur. Kabaklar bitene dek aynı işlem sürdürülür.

2- Kabaklar 1 gece bu şekilde bekletilir, sabah suyunu bırakmış olduğunu görünce kısık ateşte hiç su ilave edilmeden 45 dk. kadar pişirilir.

3- Pişen kabaklar servis tabağına alınır, ılınınca üzeri ceviz ya da fındık ile süslenir. Ya da arzunuza göre servis yaparken kaymak ile süslenebilir.
Afiyet Olsun!

Mozaik ikramlığa gelelim mi, yıllardır bu şekilde yapmadık, anniş, biz küçükken bayramlarda çikolata niyetine ikramlık olarak sunardı konuklara, onlar tarafından da bizler tarafından da büyük bir beğeniyle yenirdi. Aytülüm, kısa bir süre önce anneme tarifini sorup yapmış, beğenilmiş, Güldalım geldiği zaman ikram ettiğimizde ne dese beğenirsiniz, “içerde böyle bir şey olduğunu hissettim”. Ben yapmaya niyetlendim, annem bu seferlik hatırlama amaçlı kendisi yapmayı tercih etti!



Mozaik Pasta

Malzemeler:

250 gr margarin,

2 paket petit beurre bisküvi,

1 paket kakao,

1 yumurta,

Hindistan cevizi,

Fındık.

Yapılışı:

1- Margarin eritilmek üzere küçük bir tencereye konur, yumurta ve kakao eklenir, karıştırılır, altı kapatılır.

2- Bisküviler iyice parçalanır, kakao karışımı ile karıştırılır, strech filme ya da alüminyum folyoya sarılarak yarım saat kadar buzdolabında dinlendirilir.

3- Dinlendirilen karışımdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparılır, yuvarlak hale getirilir, Hindistan cevizine bulanır, ortasına fındık yerleştirilerek servis tabağına yerleştirilir. Buzdolabına konur.

Not: Dinlendikçe daha güzel, daha yoğun bir tada sahip oluyor, bundan sonra bunu ben sık sık yapacağım, bundan eminim.

Gönül rahatlığı ile konuklara servis edilir.



Tiramisuya gelince, kek tarifi ve kekin ıslatılması için gereken malzemeler için Lezize’ye bakmayı unutmayın.
Tiramisu kremasının tarifini ister bizden isterseniz yine Lezize’den alın.
http://lezize.blogspot.com/2006/03/tiramisu.html

Annemin Tiramisu Krema Tarifi

Malzemeler:

1 su bardağı süt,

2 çorba kaşığı un,

1 kahve fincanı toz şeker,

1 yumurta,

200 gr labne peyniri.

Yapılışı:

Küçük bir tencereye süt konur, labne peyniri dışındaki malzemeler eklenir, kısık ateşte pişirilir. Daha sonra labne peyniri eklenerek iyice karıştırılır. Krema ılınmaya bırakılır, ılındıktan sonra ikiye bölünen kekin arasına ve üstüne kek ıslatıldıktan sonra konur. En üste servis etmeden önce kakao serpilir.

Afiyetle Yenir!



Maaşımı aldığım gün Carrefour’a gittik annişle, yeni yıl alışverişimizi yaptık, kendime Üstün Dökmen’in Küçük Şeyler 2 kitabını aldım.
Küçük Şeyler kitabını bulamadığım için çok üzüldüm, nerede baktıysam bulamadım. Ben onu yengeme geldiği zaman armağan etmiştim, kendime bulup alırım diye, arayınca bulamıyorsun işte… Aytülümden rica ettim, aldı, sağolsun!
Aytülüm de bize kitap hediye etti, çok mutlu oldum, Robin Sharma’nın kitabı almayı istediğim kitaplardan birisiydi zaten, diğerinin konusu da çok güzel, belli!







Arkadaşlar, bugünlük benden bu kadar, en kısa zamanda yeniden görüşmek dileğiyle hoşçakalın! Bugün,Hilmi Yavuz'un Kanto adlı şiiriyle vedalaşıyoruz sizlerle!
Sağlıkla, keyifle, dostça kalın!

KANTO

Denizdir en güzeli martıların
Martıların birqazında ak köpük
Martıların martıların en güzeli
Aşktır

Nerde bir deniz buldumsa soyundum
Sonsuz kumsallar aldı yöremi
Kumsalların kumsalların en güzeli
Aşktır

Sen bir çocuksun annesi ezik beyaz
Sen bir çocuğu anlamak için birebir
Annelerin annelerin en güzeli
Aşktır

Hilmi Yavuz