20 Şubat 2025

Sevebilme İhtimali

Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam... Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim. İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman özlemeye başladım herkesi... Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra.. Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı... Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı... Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık.. Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla... Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle... Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi.. Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu. Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri. Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben. Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim.. Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak.. Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu.. Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri. Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum. Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum. Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum Muş ovasının yalancı maviliğini Otobüs oluyordum bir süre Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde Otobüs oluyordum Bir ülkeden bir iç ülkeye Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum. Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin Korkuyordum Sonra iniyordum otobüsten Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun, ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk, ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum. Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda.. Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği bir yol üstü lokantasında Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında Ben seninle herhangi bir insan elinin terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim! Yılmaz ERDOĞAN

19 Şubat 2025

Sevgilerde

Sevgileri yarınlara bıraktınız Çekingen, tutuk, saygılı. Bütün yakınlarınız Sizi yanlış tanıdı. Bitmeyen işler yüzünden (Siz böyle olsun istemezdiniz) Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi Kalbinizi dolduran duygular Kalbinizde kaldı. Siz geniş zamanlar umuyordunuz Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. Yılların telâşlarda bu kadar çabuk Geçeceği aklınıza gelmezdi. Gizli bahçenizde Açan çiçekler vardı, Gecelerde ve yalnız. Vermeye az buldunuz Yahut vakit olmadı

16 Ocak 2025

Özdeğer Günlüğü



 Benimle bir farkındalık yolculuğuna çıkmaya ne dersiniz?

  Özdeğer Günlüğü aslında benim kişisel gelişim serüvenimin bir ürünü. İçinde göreceğiniz her derleme, benim uyguladığım rutinlerden doğdu. Bu günlük, sadece sayfalar ve satırlar değil; benim hayatımda deneyimlediğim, bana değer katan anların bir yansıması.

 
 Kendimize olan bakışımız, hayatımızın yönünü belirleyen en önemli pusula.
 
Bu günlükle, gerçek değerinizi keşfedin, kendinize olan inancınızı tazeleyin ve hayatınızı, her gün biraz daha, kendi istediğiniz şekle sokun. Özdeğer Günlüğü sadece bir organizasyon aracı değil; aynı zamanda hayatınıza yön veren, sizi motive eden ve her gün biraz daha iyi bir versiyonunuz olmanız için yanınızda olan bir dost.
 
Farkındalık yolculuğuna atılan her adım, kişisel bir evrimin ve cesaretin yansımasıdır. Özdeğer Günlüğü’nü elinize aldığınızda, benimle birlikte kendi içsel yolculuğunuzda da bir adım atmış olacaksınız. Sizinle aynı yolda yürüdüğüm için ve bu özel deneyimi benimle paylaştığınız için kalbimin en derin yerlerinden teşekkür ederim.

 (Tanıtım Bülteninden)

*Okumakta olduğum kitaplardan, şiddetle önerilir. 

 

15 Ocak 2025

Özgüvenin Kilidi...

 

Kendinizden şüphe duymayı nasıl bir kenara bırakacağınızı öğrenin ve aklınıza koyduğunuz her şeyi başarma yolunda adımlar atın. 

 
 ÖZ GÜVENSİZLİĞİ AŞMAK 
KENDİNİZE İNANMAK 
İÇİNİZDEKİ ELEŞTİRMENE MEYDAN OKUMAK 
HAREKETE GEÇMEK 
GÜÇLÜ YÖNLERİNİZİ ÖN PLANA ÇIKARMAK 
KENDİNDEN EMİN GÖRÜNMEK 
 
 
Herkes hayatın çeşitli evrelerinde öz güvensizlik yaşar; bu doğaldır. Ancak öz güven eksikliği sizi istediğinizi yapmaktan ve hedeflediğiniz başarılara ulaşmaktan alıkoyduğunda, harekete geçme zamanı gelmiştir. 
 
Dr. Jessamy Hibberd ve Jo Usmar, kendinize daha fazla inanmanızı ve en son bilişsel davranışçı terapi araştırmalarından faydalanılarak geliştirilmiş egzersizlerle tüm potansiyelinizi ortaya çıkarmanızı sağlayacak araçlar sunuyor. Dostane ve sonuç odaklı yaklaşımları, başarılarınızla gurur duymanıza, içgüdülerinize güvenmenize ve sezgileriniz doğrultusunda çalışmanıza olanak tanıyarak daha mutlu ve tatmin edici bir yaşam sürmenizi sağlayacak. 

* Sevgili dostlarım, ben şu an' da bu kitabı okuyorum. Çok çok güzel. Doktorum da okumakta olduğum kitapların arasında buna öncelik vermemi önerdi. 

14 Ocak 2025

Gerçekleşmesini Dilediğim Hayallerim


 Merhabalar Sevgili dostlarım. Nasılsınız, her şey yolunda mı? Bir fincan kahve eşliğinde sohbetimize başlayalım mı? Hayallerimi siz dostlarımla paylaşıyorum. Psikoloji ya da pdr okumak, yazar olmak istiyorum. Aslında blog yazmak ta yazarlık bir ölçüde. Emekli olmayı, sabah düzenli olarak  kahve eşliğinde  kitap çalışması yapıp yürüyüşe çıkmayı hayal ediyorum. İstanbul' da ev sahibi olup özledikçe oraya gidip 15-20 gün kalmayı hayal ediyorum. Yılbaşı' nda İstanbul' da olmayı diliyorum. Saffet Emre Tonguç ve Serda Büyükkoyuncu ile Laponya'ya, Noel Pazarlarına gitmek, gezmek istiyorum. Uzakdoğu' ya, Prag' a, Paris' e gitmek istiyorum.  Gemiyle Akdeniz ülkelerini, Karayipleri, Bali'yi görmek istiyorum. Çin' deki kırtasiye  fuarına katılmak istiyorum. Tegv' e bağlı  Eğitim Parkı açıp dezavantajlı çocuklara eğitim, kişisel gelişim, spor fırsatları sağlamak istiyorum. İstiyorum da istiyorum. Vee bu isteklerin hepsini evrene yolluyorum. Ömrüm yeterse hangilerini gerçekleştirebildiğimi görebilmeyi diliyorum. Paylaşımımız şimdilik bu kadar. Siz de kendi hayallerinizi paylaşırsanız çok mutlu olurum.                                                                                                             Yeniden buluşuncaya dek sevgiyle, dostça kalın. 




Keşke' den İyiki' ye...


 İnsanların senin yüzüne bakıp içinde kopan fırtınaları anlamalarını çaresizce beklemekten vazgeçmeye ne dersin? Ne istediğini, neye ihtiyaç duyduğunu birinci ağızdan söylemeye ve kendi kalbi kırık haklılığının derin yalnızlığından azade olup “meğer yanılmışım” diyebilmeye var mısın? “İyi ki”leri huzurla kabul eden bir mutluluğa yelken açmaya hazır mısın? Çatık karşılığının onayı mı, güler yüzünün yanılgısı mı tercihin? Seni gerçekten mutlu edecek olan hangisi? Yalnızlık bazen dış dünyadan istediğini alamayanın kibirli geri çekilişi, bazen daha fazla örselenmekten korkanın sığınağı, bazen varlığı şaibeli bir efendinin talebi, bazen de yaratıcı eylemlerin ön koşulu olan bir tek başınalık halidir. Yani yalnızlık kiminin yarası, kiminin yara bandı, kiminin de yara merhemidir. Ancak ve ancak seni terk edebilme gücünü verdiğin birini gerçekten sevebilir, ancak ve ancak sana sadakatsizlik etme iradesini verdiğin birine gerçekten güvenebilirsin. “Bir terapist, danışanını dinlerken zihninden neler geçirir, o dünyada nasıl gezinir? Sevgili meslektaşım Erkin, öykülerinde terapinin nasıl sanat gibi icra edildiğini ve terapistin bir sanatçı edasıyla danışanlarına nasıl yaklaştığını sıcacık üslubuyla dört farklı öyküyle bizlerle paylaşmış. Bir solukta okuyacaksınız.” Klinik Psikolog Ceyla Taner