23 Eylül 2014

Arşivden Ispanaklı Muffin



Sevgili dostlarım, merhaba! Nasılsınız, dilerim iyisinizdir. Ben de iyiyim. Uzunca bir süredir mutfağa girip te değişik bir tarif uygulamıyorum. Mutfağa giriyorum elbette ama burada yayımlanacak tarifler uygulamıyorum doğrusu. Çok uzunca bir süredir tarif yayımlamayınca arşive dadanıyorum. İşte size arşivden pratik ve lezzetli bir tarif.
Malzemeler
2 yumurta
1 çay bardağı sıvı yağ
1 çay bardağı süt
4 çay bardağı un
Kabartma tozu
1 tatlı kaşığı tuz
200 gr doğranmış ıspanak
Yapılışı: 
2 yumurtayı mikserle beyazlaşıp köpürene kadar çırpın. İçine yağı, sütü, unu, kabartma tozunu, tuzu ekleyip biraz daha karıştırın. Ispanağı ekleyip hamuru muffin kalıpların yarısına gelecek kadar boşaltarak 180 C fırında pişirin. Sıcak olarak servis edebilirsiniz.
Afiyet olsun!
Yeniden görüşünceye sevgiyle, dostça kalın!

22 Eylül 2014

Aşka Uyanmak


Edythe Amsel ilk atandığı yerden oldukça memnundu: Nebraskanın Ceviz Tepesindeki tek derslikli bir okul. Edythe, özgürlükçü, kararlı ve inançlı bir eğitimle bu küçük yerdeki öğrencilere dünyayı göstermeye hazırdı. Peki, Ceviz Tepesi, Edythe gibi bir öğretmene hazır mıydı?Ebeveynlerinin zamansız ölümünden beri yeğenlerine göz kulak olan Joel Townsend, kasaba meclisinin bir bayan öğretmenle anlaştığını duyunca oldukça heyecanlanmıştı. Çocuklar bir kadının eğitiminden faydalanabilir diye düşünüyordu. Edythe geldiği ilk hafta içinde, kullandığı tanınmamış eğitim yöntemleriyle bütün kasabayı öfkelendirmeyi başarmıştı. Joel ise onun oldukça güzel bir kadın olduğunu ve çocuklar için iyi bir anne olabileceğini düşünmekten kendini alamıyordu.
(Tanıtım Bülteninden)

Gecenin Ardından Gün Doğar


Ölümün ardından yaşam doğar

En karanlık zamanlarında etrafına bak

Çünkü hiçbir zaman yalnız değilsin Seviliyorsun

Kıyısında acının ve mutluluğun taşlarını biriktiren bir nehirdir hayat…

Hayata dair umut ışığını yitiren genç bir kadın…

Ve onu bir an olsun yalnız bırakmayan vefakâr dostları…

Emma için gelecek belirsizliklerle doludur. Trajik bir vedanın, yeni başlangıçlar için ona yol gösteren bir rehbere dönüşebileceği aklının ucundan bile geçmezken, hayat onu şaşırtmaya devam etmektedir. Tabii en yakınındaki insanları da.

Mutluluğun elinden kayıp gittiğine ve onu bir daha bulamayacağına inanan Emma'nın yeniden gülümseyebilmesinin acı tatlı hikâyesinde kendinizden çok şey bulacaksınız.

"Aşk, dostluk, ölüm ve yaşam gibi hayata dair pek çok konuyu merkezine almayı başarabilmiş, samimi ve duygu yüklü bir roman."
-Publishers Weekly-

"Ölüm kadar gerçek, hayat kadar yaşanası bir hikâye."
-Booklist-

"Bu roman sizi bazen ağlatacak bazen de öylesine güldürecek ki ağlamayı unutacaksınız. Okurken hüzünlü kahkahalar atarsanız şaşırmayın."
-Amazon-

"Keder ve mutluluk gibi birbirine zıt iki duygu kusursuz bir mizahi anlatımla bir araya getirilmiş. Anna Mcpartlin'in üslubu için ne desek az."
-Romantic Times-
(Tanıtım Bülteninden)

İstanbulcunun Sandığı



İstanbulcunun sandığı açılıyor!

İstanbulcunun Sandığı… Şehri kuşatan bir dolu söz, yazı, alışkanlık, eşya, hatıra… Ve bütün bunların hikâyesi... 

İSTANBULCUNUN SANDIĞI BİR ŞEHRİN RUHUNUN MİNYATÜR HÂLİ. 

İstanbulcu olmak için İstanbulun kadîm sakini olmak şart değil, şehrin havasını bir kez solumak, hatta bir filmden, bir romandan, bir şiirden ona bakmak dahi o ruha bulaşmak için kâfi. İskender Pala, İstanbulcunun Sandığında gizli duyguları harmanlıyor; bazen içleniyor, bazen neşeleniyor; kimi zaman sitemini açığa vurup kimi zaman hülyalanıyor. 

…Eğer şehri eğlencesiz bir film gibi uzaktan izliyorsa bir serçe, solgun günbatımlarının siluetine ağlamaktan yorulursa yolda ve dönemeden yuvaya düşüp ölürse yavrularına hasret; o zaman, işte o zaman sarsılır duvarları şehrin ve tekrar kurulmak üzere başlar yıkılmaya.

…Zaman ki hem dost, hem düşman; hem mazlum, hem zalim. İstanbul ki hem vatan hem gurbet; hem bilge, hem âlim. Zaman, aktıkça kuduran nehir bazen ve bazen İstanbul, durdukça köpüren zehir... Nefrete dost ve tuzak sevdaya zaman; hayırda şer ve şerde hayır gizleyen İstanbulum aman... 

İstanbulcunun Sandığında İskender Pala zarif kalemiyle şehrin kalbine dokunuyor.
(Tanıtım Bülteninden)

İflah olmaz bir İstanbullu olarak kitap çok ilgimi çekti doğrusu. Alınmalık bir kitap!

Öksüzler Treni


Bazen içinizdeki çocuk geçmişinizde hapsolur ve siz o çocuğu kurtarmak için tüm umutlara sımsıkı sarılırsınız…

Binlerce çocuk düşünün, ya ailesini hiç tanımamış ya da ailesini kaybetmiş. Kimsesiz çocukları düşünün, gülen gözleriyle size bakan. Tek istedikleri sıcak bir yuvayken, tek umutları ise onları bilinmeyen geleceklerine taşıyan Öksüzler Treni'dir.

1929 yılı Amerika'sında Vivian Daly de o trende yolculuk eden çocuklardan sadece biridir. Küçük yaşta hayatın zorluklarıyla karşılaşan Vivian, bir şekilde kaderine yön vermek zorundadır. Bunu gerçekleştirme gücünü de ona nereden geldiğini hatırlatan aile yadigârı kolyesinde bulacaktır…

On yedi yaşındaki Molly Ayer, son şansını da tüketmek üzere olduğunun farkındadır. Ona bakmakla yükümlü olan aileyle arası iyice açılan Molly'nin tek şansı, kamu hizmeti adına doksan bir yaşındaki yaşlı bir kadının çatı katını temizlemeye bağlıdır. Molly bu işi gönülsüzce yapacak olsa da aslında o yaşlı kadınla ne kadar çok ortak yönleri olduğunu yaşayarak öğrenecek ve geçmişte hapsolan ruhlarını özgür bırakma yollarını onunla birlikte keşfedecektir.

Öksüzler Treni ikinci şansları, beklenmedik dostlukları ve bizi kim olduğumuzu keşfetmekten alıkoyan sırları barındıran muhteşem bir roman.

"Sürükleyici… Bir eve ait olma hissini arayan iki kadının yürek burkan hikâyesi."
-Publishers Weekly-
(Tanıtım Bülteninden)

20 Eylül 2014

İstanbul'a Veda


Merhaba dostlarım, nasılsınız? Ben çok iyiyim.  Geçen gece İstanbul'a geldim, dün doktor kontrolüm vardı.
Sevdiklerimi gördüm. Bir ay sonrası için yine doktordan randevu aldım. Şu anda İstanbul'daki son dakikalarım. Bir ay sonra gelmek üzere güzel memleketime İstanbul'uma veda ediyorum. Burayı çok özlüyorum. Neyse karamsarlığa kendimi kaptırmasam iyi olur. Dostlarım yeniden görüşünceye dek sevgiyle, sağlıkla kalın!

Yaz Rüzgarı


Kalbini nerede bıraktıysan evin orasıdır… Ünlü talk show sunucusu Nora Bridgein hayatı, basın ve magazin dünyasını alt üst eden bir skandalla cehenneme döner. Kariyerindeki ani çöküşle birlikte meraklı gözlerden kaçan Nora yıllar önce ailesini terk ettiği Summer Adasındaki evine dönmek zorunda kalır. Noranın, bir komedyen olarak Hollywoodda tutunmaya çalışan küçük kızı Ruby ise annesini yıllardır affetmemiştir ve yaşanan skandalın ardından Noranın gizemli hayat hikâyesini yazması için ünlü bir dergiden servet değerinde bir teklif alır. Fakat bu yazıyı yazmak o kadar kolay bir iş değildir. Annesine yardımcı olma bahanesiyle adadaki eski evlerine gelen ve burada hem acı dolu hem de keyifli hatıraların gün yüzüne çıktığı dopdolu bir hafta geçiren Rubynin intikam ve öfke dolu hisleri yavaş yavaş durulmaya başlar. Çünkü bir anne ve kızı birbirine kenetleyen bağlar, ne kadar büyük bir felaketle yıpranmış olursa olsun asla kopmayacak kadar güçlüdür…

Geçmişle yüzleşmeden asla mutlu olunamayacağını herkese kanıtlayan Yaz Rüzgârı, Kristin Hannahnın insan ruhunu ne kadar iyi tanıdığını özetliyor…

"Karakterlerin iç dünyasına Kristin Hannah kadar nüfuz edebilen başka bir yazar bulabilmek çok zor." 
-Washington Post Book World-

"Yenilenmek ve tekrar sevebilmek mümkün. Yaz Rüzgârı tüm dünyadaki anne ve kızların kalbini çalacak."
-Tulsa World-

"Kalbin en derin sırlarını elinde tutan Kristin Hannah aşkın ve affetmenin gücünü anlatıyor."
-Tami Hoag-
(Tanıtım Bülteninden)