17 Haziran 2014
Sahile Düşen Gölgeler
Tek bir ilmek bile atlamadan ipuçlarını toplama ve suç vakalarını çözme konusunda oldukça başarılı olan Liman Yolu Örgücüleri yeni bir cinayetle karşı karşıyadır. Örgü tutkunu dostlar dolunayın göz alıcı ışığı altında verilen özel bir yemek davetinde inanılmaz bir olaya şahit olurlar: Son model bir araba sarp kayalıklardan aşağı uçarak sulara gömülür. Bu olayın sonucunda hayatını kaybeden kişi ise örgücülerin tanıdığı biridir ve bu kişinin kazaya değil cinayete kurban gittiğinden şüphe edilir. Çeşitli dedikodular ve söylentiler eşliğinde ipuçlarının peşine düşen Liman Yolu Örgücüleri, katilin bu garip suç motifini çıkarmak için işbaşındadır.
"Dostluğun içten ve coşkulu bir portresini çizen bu kitap, aynı zamanda sürükleyici kurgusuyla okuru etkisi altına alıyor."
-Richmond Times Dispatch-
"Sally Goldenbaumun çarpıcı dünyası ve gerçekçi karakterleri okuyucuları bir kez daha Sea Harbora davet ediyor."
-Carolyn Hart-
"Sürükleyici ve keyifli bir kitap. Mekân duygusu öyle güçlü işlenmiş ki, yosun kokusunu hissedebiliyorsunuz. Muhteşem."
-Alexander McCall Smith-
"Sally Goldenbaum dostluk, cemiyet ve cinayet temasını aynı öyküde buluşturan harika bir kurgu sunuyor."
-Gillian Roberts-
(Tanıtım Bülteninden)
Sonrası Şiir Gibi
Gerçek aşkı bulmak, hayattaki eksik parçayı tamamlamak demek… Sullivan ailesinin en büyük oğlu Marcus kendisi için planladığı geleceğin yalandan öte bir şey olmadığını öğrendiğinde tüm bunlardan uzaklaşmak için pervasızca bir gece geçirmek ister. Gittiği gece kulübünde genç ve güzel şarkıcı Nicola'yla tanışır. Nicola sevdiği adamın ihanetine uğramış ve aşka inanmaktan çoktan vazgeçmiş bir kadındır. O da Marcus gibi tek bir geceden fazlasını yaşamak istemez. Ancak aralarında beklediklerinden daha derin bir bağ oluştuğunu fark ettiklerinde hiçbir şey planladıkları gibi gitmez…
"Sonrası Şiir Gibi, aşka inancı kalmayanları bile yanıltacak türden bir roman. Bu duyguya dair bildiklerinizi unutun, ezber bozan bir hikâye sizi bekliyor."
-Publishers Weekly-
"Şehvet ve tutkunun hâkim olduğu bir anda, romantik bir aşk hikâyesine dönüşen bu etkileyici romanda her duygudan biraz tadacaksınız."
-Booklist-
"Bella Andre aşkın engel ve sınır tanımadığını Sonrası Şiir Gibi'de bir kez daha kanıtlıyor. Aksini kim iddia edebilir ki?"
-Romantic Times-
"Bella Andre yine hayal kırıklığına yer bırakmayan bir hikâyeyle karşımıza çıkıyor."
-USA Today-
(Tanıtım Bülteninden)
16 Haziran 2014
Taptazecik Kitaplarım
* Aytülcüm'den aldığım altı kitaptan birini Uzunköprü'ye gelirken yanımda getirdim o da "Şu Çılgın Türkler" adlı kitap. Çok güzel kitaplar aldım ama şu anda isimlerini anımsayamıyorum. Onları da İstanbul'a dönünce sizlerle paylaşacağım! Yeniden görüşünceye dek sevgiyle kalın!
Ben Yeniden Buradayım
Sevgili dostlarım merhaba! Nasılsınız, dilerim çok iyisinizdir. Ben çok iyiyim. Cuma günü İstanbul'a gittim, annişime kavuştum. Cumartesi sabahı ablam ve yeğenim ile Aytülcüm'e gittik. Yeni evlerini görmemiştim. Bayıldım evlerine, güle güle otursunlar. Birlikte çok güzel kahvaltı ettik. Sohbet muhabbet derken kahve faslına geçtik veee daha sonra güzelim havuzun tadını çıkardık. Havuza kaç kez girdiğimi saymadım. Bir ara sık aralık havuza girdim, ürpermedim. Akşam üzeri çay içtik. Aytülcüm, yeğenim için tiramisu yapmış ama İloş diyetini bozmadı.Aytülcüm'den çok güzel kitaplar aldım, elimdeki bitince onun kitaplarına geçeceğim.
Akşam da nefis bir mangal partisinden sonra ablamın elinden kahvemizi içtik ve vedalaşıp yola koyulduk. O gün tatile girdiğim duygusunu yaşadım oysa ki 15 gün daha Uzunköprü'deyim. Ama gerçekten ailece çok güzel bir gün geçirdik. Pazar günü annem, ablam, ben evimizin oradaki Akbatı'ya gittik, ben Lc Waikiki'den bir kaç tişört ve iki penye elbise aldım. İki tane çok güzel kitap aldım, eve döndük, çayımızı içtik ve Uzunköprü'ye doğru yola çıktık.
Bugün seminer sonrası eve döndüm, bir günü daha bitirdik. İnternetten aldığım kitaplarıma da bugün kavuştum pek bir memnun oldum. Annemle çayımızı içtik, dışarı çıkıp bankalara uğradık, ödemelerimizi yaptık, alışveriş ettik ve evimize döndük. Yemeğimizi yedik, kahvemizi içtik ve işte şimdi buradayım! Aldığım kitaplar daha önce blogumda sizlerle paylaştıklarım! Benden şimdilik bu kadar, yeniden görüşünceye dek dostça, sağlıkla, umutla, keyifle, mutlulukla kalın!
11 Haziran 2014
Bana Her Şey Seni Hatırlatır
Yirmi yıl önce, Erin Edwards hayatının aşkını bulduğundan emindi: Nate Lawson. Onun ilk aşkı. Her şeyini paylaştığı -gelecek ve çocuk hayallerini, sonsuza dek sürecek planları- … Onunla kalan bütün hayatını birlikte geçirecekti. Ta ki Erinin, Natein asla affetmeyeceği bir hata yaptığı geceye kadar. Erin bu aşkın yasıyla başbaşa kalmış ve asla unutmamıştı. Şimdilerdeyse çok harika bir adamla mükemmel bir ilişkisi, başarılı ve heyecan verici bir kariyeri vardı. Peki, erkek arkadaşı ona evlenme teklif ettiğinde neden aklına ilk gelen şey Nate Lawson ismi olmuştu.
Bana Her Şey Seni Hatırlatır bir kadının hiç aklından çıkmayan ilk aşkının isminin kulaklarında çınlaması; Acaba şimdi nerededir? ve Şimdi hayatımda o olsaydı… sorularının beyninde yankılanmasıdır.
(Tanıtım Bülteninden)
Mönüde Aşk Var
"Seine Nehri'ne bakan köprünün demirliklerine tutunmuş, ay ışığının suyun üzerindeki aksini izliyordu, Aurélie. O Kasım ayında hayatında hiç olmadığı kadar mutsuzdu belki de. Elini tutan insanlar ansızın ortadan kaybolmuşlardı."
Aurélie, Paris'in ara sokaklarından birinde babasından yadigâr tarifleri pişirip sunduğu ufak restoranında, sakin, sıradan ve mutlu sayılabilecek bir yaşam sürmektedir. Gelgelelim 2008 yılının Kasım ayı, hayatını küçük bir maceraya çevirecek gelişmelerin miladı olur. Önce ani bir kalp kriziyle babasını kaybeder, sonra erkek arkadaşı tarafından terk edilir.
Yağmurlu ve karanlık bir Paris akşamında bir kitapçıda keşfettiği Kadınlar Gülümseyinceadlı kitap maceranın ilk adımı olacaktır. Çünkü roman onun restoranında geçmekte, ona çok benzeyen bir kadını anlatmaktadır.
Mönüde Aşk Var, kelimenin tam anlamıyla Parisli bir kitap. Fransız mutfağının dumanı üstünde yemek kokularının satır aralarında kol gezdiği, şehrin kafelerinde, bulvarlarında, kitapçılarında, parklarında hatta mezarlarında buluşan karakterlerin anbean Paris'i yaşadığı bu kitapta yazar dili ve üslubuyla, okurlarını Noel arifesinde aşk şehrinin kalbine davet ediyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Günah Prensi
Londra'nın yeni ilgi odağı, Mücevher olarak da tanınan aktris Julienne Laurent'ın ne kadar tersini kanıtlamaya çalışsa da, karşısındayken kalbine söz geçiremeyeceği tek bir kişi vardı: Günah Prensi, Dare Wolverton.
Hayatında âşık olduğu tek adama ihanet etmek zorunda kalan Julienne, Dare'le gençliklerinde yaşadıkları o aşk dolu günleri unutmak istiyordu. Ancak Dare herkesin önünde, Julienne'i metresi olarak kazanacağını iddia edince işler değişti. Artık Julienne'in yeni bir hedefi vardı: Günah Prensi'ne diz çöktürmek.
Dare ise yıllar önce Julienne'le tattığı ihanetin acısını gömmek için kendini zevk üzerine inşa edilmiş bir hayata adamıştı. Ancak daha tehlikeli bir ihanet Kraliyet'i tehdit ettiğinde, bu ölümcül vatan hainini bulmak için eski sevgilisiyle beraber çalışmak zorunda kalacaktı.
Dare ve Julienne en büyük günahın gerçek aşka sırt çevirmek olduğunu öğreneceklerdi.
"Çekici, heyecan verici ve tutkulu."
-New York Times çok satan yazarı - Stephanie Laurens-
(Tanıtım Bülteninden)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)