23 Mart 2014

Yol



Lillian, ailesini Turovdaki katliamda kaybettikten sonra üstünde ölü bir kızın paltosu, elinde ölü bir adamın çantasıyla Amerikaya gelir. Yaşadığı trajediye rağmen hayatına yeni bir şekil vermek için çabalarken öldüğünü sandığı kızının hayatta olduğunu öğrenir ve onu bulmak için akıl almaz bir yolculuğa çıkar. Seattle, Alaska, Sibirya...

Acı bir masal tadındaki yolculuğunun her bir durağında yeni hayatlar karşılar onu. Lillian o hayatları da yaşar. Bir ömre kaç hayat sığarsa o kadarını yaşar işte... Ve bazı masallar sona ulaşmadan biter…

Amy Bloom, en güzel kitaplarından biri olan Yolda bir kez daha görüldüğü üzere fazlaca yüce gönüllü bir kalbe ve parlak bir hayal gücüne sahip
-Hartford Courant-

Eşsiz bir çalışma ve eşsiz çalışmalara nadiren rastlanıyor... Ustaca yazıya dökülmüş bir hikâye, canlı karakterler, hoş detaylar.
-Los Angeles Times Book World-

Bloom, çapraz yönlerden esen duygusal ve fiziksel rüzgârlara tutulmuş insanları sıradışı bir özenle yazıyor. Tatmin edemedikleri arzular, kurtulamadıkları hastalıklar ve bu dünyanın sınırlarını her zaman aşan bir aşk... Romanın bütünü alev alev yanan bir ateş gibi. Gözü kara ve sürükleyici, kesinlikle hipnotize olacaksınız.
-Washington Post Book World-
(Tanıtım Bülteninden)


20 Mart 2014

Taptaze Kitaplarım


Yeniden merhaba sevgili dostlarım. Farklı zaman dilimlerinde ama kısa bir sürede  bir sürü kitabım oldu. Bana sıraya koyup okumak düşüyor. Taptaze kitaplarımdan "Pamuk İpliğinden Hayaller" ile başladım okuma serüvenime. Araya Aytül ablamın aldığı kitaplar da giriyor zaman zaman. Ben blogta "Boş Yere Süslenme" kitabının tanıtımını yapmıştım, bir süre okudum. Ama ablamın dediği kadar eğlenceli değildi, laf olsun diye okuduğumu fark edince bıraktım. İnsana pek bir şey veren bir kitap değil. Yüzeysel.  Kısacası ben beğenmedim. Ama "Pamuk İpliğinden Hayaller" okumaya başlar başlamaz insanı kendine çekiyor.
Onu da evvelki gün Uzunköprü Onur Market'te görmüştüm. Ertesi günü çok sevdiğim iş arkadaşım  Fatmanur'dan almasını rica ettim. Beni kırmadı, aldı. Benim en sevdiğim şey kitap alır almaz iç sayfasına adımı ve tarihi not düşmek.
 Ben şu anda bu yazıyı sizlerle paylaşabilmek için bilgisayarla cebelleşiyorum. 
Önceleri ne güzel her işimi firefox'ta halledebiliyordum. Şimdi blogum açılır açılmaz hata veriyor, arama sayfası devreye giriyor. Son günlerde  yazıyı chrome'da yazıyorum, resimleri explorer'de yükleyebiliyorum. Parti parti iş hallediyorum anlayacağınız, sayfaların takıldığını da  düşünürsek Allah bana sabır ve kolaylık versin! Benden şimdilik bu kadar dostlarım, sevgiyle, sağlıkla hoşçakalın!





Aşkın Öteki Yüzü



XIX. yüzyılın sonu, New York...

Toplumsal sınıfları, ahlak anlayışı ve katı kurallarıyla oldukça muhafazakar bir kent.
Newland Archer, pek çok aristokrat gibi hukuk eğitimi almış, güzel sanatlara, felsefeye düşkün genç bir avukattır. Ailesi Archerin May Weiland ile evlenmesini uygun bulur.

Heyecanlı nişanlılık dönemi bir süre sonra yerini mutsuz bir evliliğe bırakır.

Mayin Avrupada yaşayan kuzeni Madam Olenskanın zengin kocasını terk edip New Yorka gelmesiyle hayatlarında yeni bir dönem başlar. Madam Olenska, bu çevrenin alışkın olmadığı kadar özgür, cesur, hayal gücü zengin bir kadındır. Mayin muhafazakar, geleneklere bağlı ve sıkıcı haline karşın Madam Olenska sıradışı tavırlarıyla Archeri büyüler. Aşkının karşılıksız olmadığını anlayan Archer ilerleyen zamanlarda aşkla vicdanı, muhafazakarlıkla arzuyu, özgürlükle itaati ayırt edemeyecek kadar büyük bir girdabın içine girer.

XX. yüzyıla gelindiğinde ise ne New York eskisi gibidir, ne de insanları...

19 Mart 2014

Çok Hafif Bir Karnıyarık


Sevgili dostlarım merhaba! Yine uzunca bir süredir tarif yayımlamıyorum. Annem, geçen hafta Birgül abla gelecek diye karnıyarık hazırlamıştı. Ben de kendisini tarifi vermesi için yeni ikna edebildim.
Gecikmeden tarifi veriyorum.
Malzemeler:
1 kg orta boy patlıcan
1,2 kg kıyma
1 demet maydanoz
4-5 diş sarımsak
1/2 tatlı kaşığı tuz
1/2 tatlı kaşığı karabiber
3 orta boy soğan
1 çorba kaşığı salça
1 domates
patlıcanların sayısı kadar sivri biber

Yapılışı: Patlıcanlar alacalı soyulur, 1 saat kadar tuzlu suda bekletilir. Sudan çıkartılarak kağıt havluyla kurulanır.
1 kaseye 1/2 çay bardağı sıvı yağ konur. Yumurta fırçasıyla patlıcanların her yerine yağ sürülür. Yağlı kağıt konmuş fırın tepsisine patlıcanlar dizilir, orta ısılı fırında yaklaşık 45 dk. kızarması sağlanır.
Diğer yandan bir tencerede soğanlar kavrulur.  Sarımsak ve kıyma eklenir, kavrulur, baharat, tuz, salça eklenir. Altı kapatılınca ince kıyılmış maydanoz eklenir. Patlıcanların içi doldurulur, patlıcanlar borcama yerleştirilir. Patlıcanların üzerine birer biber, birer dilim domates konur. 1 su bard. su eklenir. Orta ısılı fırında 40-45 dk. pişirilir.
Yeniden görüşünceye dek dostça kalın!






17 Mart 2014

Hepimiz İyi Olalım


Merhaba sevgili dostlarım, nasılsınız, dilerim iyisinizdir. Ben de annemle, Misi'mle birlikte çok iyiyim.  Neler yapıyorum, güzel, dinlendirici bir hafta sonu geçirdim. Okula gittim. Yarından itibaren 23 Nisan gösterisi için çocukları hazırlamaya başlayacağım. Dilerim  gösterimiz çok beğenilir.
Ben, en kısa zamanda burada sevdiğimiz bir yemek tarifi vereceğim, hafif, lezzetli bir o kadar da pratik. Fotoğrafları hazır, annem vermeye gönüllü olduğu zaman da tarifi paylaşacağım.
Benden şimdilik bu kadar, sevgiyle, dostça, sağlıkla kalın!

15 Mart 2014

Her Şeyin Gizemi



Köklerini arayan bir kadının aşk, yemek ve duygu dolu hikâyesi…Yalnız ve özgür ruhlu biri misiniz? Kendinizi kaybolmuş mu hissediyorsunuz?Macerayı sevseniz de gerçekte bağlanmaya hazır mısınız?Ya aşk? Yoksa ondan uzun zaman önce vaz mı geçtiniz? Tıpkı Tessa gibi...Tessa 37 yaşında güzel ve maceracı bir tur rehberidir. Dünyayı dolaşmış olmasına rağmen kendi içine yaptığı yolculukta henüz bir yere varamamıştır.Ta ki bir gün hafızasının derinlerinden çıkagelen kötü bir çocukluk anısı onu New MexicoDağlarının eteğine sürükleyene dek… Yanık tenli insanlar ve başıboş köpeklerle dolu bu mistik kasabanın bir de dünyaca meşhur bir kafesi vardır: 100 Kahvaltı Kafe.

Kafede hayatı mücadeleyle geçmiş güçlü kadınlar birbirinden zengin kahvaltı çeşitleri hazırlamaktadırlar. Her sabah uğradığı bu ilham verici kafe, Tessanın geçmişindeki yaraları yeniden kanatsa da, sadece gerçek benliğiyle ilgili soruların değil, aynı zamanda özlemini çektiği bir aşkın da anahtarını sunar… Hayat bir hazinedir ve anahtarı bazen çok yakınımızdadır...


(Tanıtım Bülteninden)

Kocan Kadar Konuş



"Türkiyede kadınların DNAlarına kodlanmış olan evlenme saplantısı, ne yazık ki bizim ailede daha yoğun. Millete ailesinden genetik miras olarak mavi göz kalır, bize bu evlenme saplantısı kalmış. Sinek kadar eri olanın dağ kadar feri olurmuş atasözü, anneannem Peykerin lafıdır. Yani o sözü söyleyen ata, bizzat benim anneannem.

Sözün özü, kocan varsa varsın, yoksa da geçmiş olsun. Hele ki bir de 30una gelip de bekâr kaldıysan bu dünyada yatacak yerin yok!"

Evli misin?
Ya nişanlı?
Sevgilin var mı?
O da mı yok!
Yaş kaç?
Hmm. Anlaşıldı.

Sen en iyisi bu kitabı bir oku. Yalnız değilsin Türk kızı! Senden çok var -ay bunu da yanlış anlayıp trip atarsın sen şimdi. Yok, öyle demek istemedik. Ailen, çevren, eşin-dostun-arkadaşınkankan, hepsi evlilik lafı ediyor değil mi? Ama zor iş.

Koca bulmak ÇOK zor iş arkadaş…
(Tanıtım Bülteninden)