10 Mart 2014

Meleklerim ve Dileklerim


Merhaba sevgili dostlarım nasılsınız? Dilerim iyisinizdir, keyfiniz, sağlığınız yerindedir. Ben de iyiyim, annem yanımda, Misi'm yanımda! Ben neler mi yapıyorum? Cumartesi günü ablam bana meleklerini gönderdi. Ben, meleklerimi aldım. Yanıma bir melek resmi aldım, bir kağıda dileklerimi yazdım. Yeşil elmayı yanlarına iliştirdim. Her akşam onları beyaz masa örtüsü olan masama koyuyorum. Ve yine masaya koyduğum  iki mumu iki saat süreyle yakıyorum. Sonra ne mi olacak? Perşembe sabahı elmamı yiyeceğim, dileklerimin yazılı olduğu kağıdı lavaboda yakacağım. Sonra da meleklerimi isteyen dostlarıma telefonla arayarak  göndereceğim! Dileklerimizin gerçekleşmesi dileğiyle!
 Hafta sonu okul için planlarımı hazırlıyorum, hafta içi sabahtan öğleye dek okuldayım, çocuklarla uğraşıyorum.
 Önümüzdeki hafta annemle İstanbul'a gideceğiz. Benim doktor kontrolüm var, annem 10 gün kadar İstanbul'da kalacak, seçimden sonraki gün Uzunköprü'ye gelecek.
Benden şimdilik bu kadar, yeniden görüşünceye dek sevgiyle kalın! 





6 Mart 2014

Müsait Olunca Beni Sever misin Anne?




İçeri  girer girmez neşeyle bağırdı: "-Anne, biliyor musun bugün okulda ne oldu?"
"-Görmüyor musun? Telefonda konuşuyorum."
Herkesin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu. Her şey erteleniyordu, telefon ve araba söz konusu olduğunda...
Bir de eve misafir gelecek oldu mu kendisine hiç yer kalmıyordu. Nerelere gitseydi? Annesi kapattı telefonu.
Mutfaktan tencere sesleri geliyordu, koşarak yanına gitti: "-sana yardım edeyim mi dedi en sevimli halini
takınarak. Annesi manalı manalı baktı: "- Hayırdır, bir yaramazlık mı var? Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum zaten." Yorgunluk nasıl bir şeydi? Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır: "-nasıl yorulmuş yavrucak, uykunun gül kokulu kolları sarsın seni" diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi.
Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer neden annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu?
"-Anneciğim, yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın, anneannem öyle söylüyor."
"-Uykuya dalayım da gül kokuları eksik kalsın, yorgunluktan ölüyorum."
Bu sözcükten nefret ediyordu "yorgunum, yorgun olduğumdan, böyle yorgunken..."
"-Anneciğim sen yorulma diye..."
"-Yemekte konuşuruz çocuğum, bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Haydi sen oyna biraz."
Hani siz yoruluyorsunuz ya...Eee... Ben de oynamaktan yoruluyorum. Ne yapayım bilmem.
Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç  bilmiyorlardı. Işıklar söndü birden.
Annesi öfkeyle söylenmeye başladı. "-Mum da yok" diye diye karıştırdı dolapları el yordamıyla.
Çocuk sırt üstü yatıp anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını.
Deli tavşanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki elini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak tavşan kafası yaptı. "- Bak deli tavşan" diyerek parmaklarını oynattı. Yoldan geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür dolaştı sağda solda. Otlarla, kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden aşağı sarktı. Sonra ışıklar geldi. Kadın, çocuğun hiç konuşmadığını fark etti. Birden kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı. Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini. Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu. Çocuk sanki bir ipucu bekliyormuşçasına aralanan gözleriyle mırıldandı: "-İşin bitince beni sever misin anne" dedi.
Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı.

*Lütfen sevgimizi yarınlara ertelemeyelim.
*Kendimizi hayat  telaşına kaptırıp sevdiklerimizi ihmal etmeyelim.
*Unutmayalım ki yaşamın en güzel yanı sevgidir.
*Unutmayalım ki yarın kimseye vaat edilmemiştir.














5 Mart 2014

Kurt Seyit ve Şura


Sevgili dostlarım merhaba! Dün "Kurt Seyit ve Şura" dizisi dün akşam Star Tv'de başladı. Sonuna dek seyretmedim ama bundan sonraki bölümleri kesinlikle izleyeceğim. 2011 yazında" Kurt Seyit ve Şura" kitabını Ayvalık'ta Hande abladan alıp okumuştum, çok beğenmiştim, çok sürükleyici ve etkileyiciydi. Şimdi de "Dedem Kurt Seyit ve Ben" çıkmış, sabah iletilerime göz attığımda D&R'ın mesajında gördüm. Nermin Bezmen yine döktürmüş, özetine baktım oradan anladım. Geçen hafta Cuma günü İnkılap Kitabevi'nde dikkatimi çekseydi alırdım. Neyse en kısa zamanda alırım ve okurum. Ama siz dostlarıma  şimdiden alıp okumanızı öneririm.
Yeniden görüşünceye dek sevgiyle kalın!

Dedem Kurt Seyit ve Ben



Canım dedem Kurt Seyit,

Seninle hiç rastlaşmadık!

Ben doğmadan çok önce, sen buralardan göçüp gitmiştin, hayatımın kahramanı olacağını bilmeden, kendi ölümünü kendin seçip isteyerek, geride derin yaralar açıp terk etmiştin her şeyi ve herkesi... Çocukluğumdan beri annemden ve anneannemden dinlediğim bütün masalların kahramanları arasında benim en hayran olduğum sadece sendin. Senin harika bir öykü kahramanı olacağını düşünürdüm, hakkında anlatılan onca şeyi dinlerken... Küçük, camekânlı büfenin üzerinde, çerçeve içinde duran sepya fotoğrafın, başkalarından dinlediklerimin çok ötesinde uzun öyküler anlatırdı bana sessizce.

İskemleyi büfenin önüne çeker, dirseklerimi dayayıp uzun uzun seyrederdim; çarlık üniforman, çizmelerin, kılıcınla çektirdiğin o fotoğrafı. Seni, daha üç yaşındayken ve inan bana o yaşında hiçbir çocuğun dedesini sevemeyeceği kadar çok seviyordum, sadece bana fısıldadıklarından dolayı. Sen benim için, artık ulaşamayacağım, kaybolmuş bir zamanın, sınırları değişmiş, o gün için hiç gidemeyeceğim bir ülkenin, kitabı hiçbir zaman yazılmamış isimsiz bir kahramanıydın. Hem uzak bir masal zamanda kalmış, hem de kendime çok yakın hissettiğim, hüzün veren bir kayıptın...

Erkeklerin kadınlarını baş tâcı ettikleri, kadınların erkeklerinin sevgi dolu yoldaşları oldukları bir aile geçmişimin masalsı kahramanı dedem Kurt Seyitle beraber yaşadığım ruhsal yolculuğun hikâyesi… Benim Matruşka zamanlarım…
(Tanıtım Bülteninden)

2 Mart 2014

Evin Hanımı


Ansızın gerçekleşen bir kaza ve ölen bir baba… Koca çiftlikle nasıl baş edeceklerini bilemeyen çocuklar… Satılık bir çiftlik… Küçük bir kasabada birbirine düşman iki ailenin nesiller süren mücadelesi… Kilise pederine rağmen yapılabilen bir okul… Evin Hanımı, Alice Taylorın sizi çepeçevre saracak, elinizden düşüremeyeceğiniz ilk romanı.


"O lanet olası yataktan çıkmak zorunda. Nora her sabah okula yorgun bir şekilde gidiyor; bugün uyuyakaldı ve o adi Bayan Buckley onu müdürün odasına gönderdi. Sen de bütün işlere tek başına yetişmeye çalışmaktan bitap düştün. Ben bu lanet olası yastan bıktım artık."
-Evin Hanımı-



-Evin Hanımı, haftalarca İrlandanın en çok satanlar listesinde en başta kaldı.
-The OBrien Pres-


-Güzel bir hafta sonu geçirmek için mükemmel bir kitap.
-The OBrien Press-


-Alice Taylor, son romanıyla yine kendini aşmış. Evin Hanımı merakınızı her zaman üst düzeyde tutacak ve bu merakı dizginlemekte zorlanacaksınız. Başladığınızda kendinizi okumaktan alamayacaksınız.
-Monica K. Van Ness-


-Her yaşa uygun gerçekten güzel bir kitap. Yazarın bütün kitaplarını okudum, hepsi de derinden etkiliyor okuyucuyu. Yazarın tüm anlatımları İrlandanın günlük köy yaşantısının derin izlerini taşıyor.


-Harika bir hikâye ve yazar. Kitabı okurken çok keyif aldım. Yazarın tasvir kabiliyeti her şeyi gözünüzün önünde canlandırıyor.
Sue Clancy


-Alice Taylorun anlatımı yaşadığı kasabayı evrenselleştiriyor ve onu İrlandanın son derece güçlü olan hikâyecilik geleneğinde önemli bir yere oturtuyor."
-Los Angeles Times-


-Alice Taylorın 20. yüzyılın ortalarındaki İrlandaya ait anıları onu ülkesinin en çok satan ve en sevilen yazarlarından biri haline getirdi. Son derece yetenekli bir yazar olan Alice Taylor ilk romanıyla gelenekleri ile güncel değerler arasında kalan İrlandalı bir ailenin hikâyesini anlatıyor okuyucularına. Kuşaklar boyunca İrlandanın küçük bir kasabasında aynı çiftlik evinde yaşayan Phelan ailesi, maddi sıkıntılar nedeniyle daha önce de topraklarını ve evlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. 1950li yıllara gelindiğinde aile bir kez daha aynı sorunla yüzleşir ama bu kez tehdit ailenin içinden, Ned Phelanın eşi, ailenin gelini Marthadan gelmektedir. Nedin kardeşi Kate için bu sorun başa çıkabileceğinden çok daha büyük olabilir.
Samimi ve mizahi üslubuyla Evin Hanımı, dünyanın her yerindeki insanların aslında benzer hikâyeler yaşadıklarını hatırlatıyor okuyucularına.
(Tanıtım Bülteninden)

Perşembe günü okul çıkışı İstanbul'a gittim. Cuma günü öğleden sonra Bahçelievler'e doktor kontrolüne gittim, çıkınca Metroport Alışveriş Merkezi'ndeki İnkılap Kitabevi'ne girdim. Kendimi şımarttım, 3 tane kitap aldım.
Aldığım kitaplar mı, daha önce burada sizlerle paylaşmış olduğum Geceye Fısıldanan Dilekler, Mucizeler Atölyesi ve Mutluluk Böyle Bir Şey. Büyük bir zevkle okuyacağım. Şu anda Aytül ablamdan almış olduğum Kır Çiçeği Tepesi'ni okuyorum, hüzünlü ve keyifli. Daha sonra yine bana önermiş olduğu Boş Yere Süslenme adlı kitabı okuyacağım.
Sonra mı neler yaptım? Ablamlar bizdeydi, doktor dönüşü akşam yemeği yedik, keyif yaptık. Sonra dün ablamla Birgül abla kahveye geldiler, sohbet ettik. Sonra birlikte çay içtik. Ve daha sonra annemle yola çıkıp Uzunköprü'ye döndük.
Bugün de dinlendik. Birazdan okul için plan hazırlayacağım. Ama önce siz dostlarımla buluşmak istedim.

















Yeniden görüşmek üzere dostça kalın.

Mutluluk Böyle Bir Şey





















Var olduğuna inanırsan, aradığın şeyi bulabilirsin.

G: Mutluluk nasıl bir şey?

E: Limanın üzerinden doğan güneş gibi. Sıcak bir günde yenen bir dondurma, sokağın aşağısından gelen dalga sesleri, köpeğimin kanepede yanıma kıvrılıvermesi gibi. Ya da akşam yürüyüşleri, muhteşem filmler, gök gürültülü fırtınalar, güzel bir peynirli hamburger gibi. Cuma günleri, cumartesi günleri, hatta çarşambalar gibi. Parmaklarını suya değdirmek, pijama altları, parmak arası terlikler, yüzmek, bir şiir ya da e-postalarda gülen suratlar olmaması gibi... Peki ya senin için mutluluk nasıl bir şey?

Bambaşka dünyalara ait, isimlerini dahi bilmeyen iki insan birbirlerine mutluluğun ne anlama geldiğini öğretebilir mi? Onların hikâyesini okurken, yaşadığımız her şeyin bir sebebi olduğunu ve bu sebeplerin ortaya çıkışında yalnızca kaderin değil bizim de payımız olduğunu göreceksiniz.


"İlk sayfasından itibaren sizi içine çeken, keyifle okuyacağınız bir roman."
Publishers Weekly-

"Eğlenceli bir dille kaleme alınmış, hayat dolu bu romanı okurken harika vakit geçireceksiniz."
-The New York Times-

"Aşkın ve kaderin karşı konulmaz gücünü hatırlatan muhteşem bir kitap."
-Booklist-

"Ellie ve Grahamın kalpleri ısıtan hikâyesini okuduktan sonra, mutlu tesadüflerin var olduğuna inanmaya başlayacaksınız."
-Romantic Times-

"Samimi ve sıcacık bir aşkın hikâyesi."
-Washington Post-
(Tanıtım Bülteninden)

Boş Yere Süslenme


Aşk politika gibidir...
Nerede, nasıl davranman gerektiğini bilmelisin...

Hollywoodun en ünlü aktörlerinden birinin asistanı olan Charlie aşkla ilgili tüm soruları çözdüğüne inanmakta ve doğacak akrabalarını uyaracak bir aşk günlüğü hazırlamaktadır!

Oysa aşk, politikaysa her an bir devrim de olabilirdi! Hatta bu devrimin adı bile olabilirdi: Jordan gibi...

"Aşk dolu, komik ve... tek kelimeyle enfes..."
-Kirkus Reviews-
(Tanıtım Bülteninden)