5 Aralık 2012
Küçük Çocuklarda Alt Islatma Sorunu
Gece altını ıslatma, gece uyku sırasında farkında olmadan idrar yapma olarak tanımlanabilir. Normalde çocukların çoğu hem tuvalet eğitiminin etkisi hem de mesane kapasitesinin gelişmesi sonucu 2-4 yaş arasında idrarlarını hem gece hem de gündüz tutmayı becerirler. Gece altını ıslatma çoğu zaman mesane gelişimindeki gecikmenin bir sonucudur, bu nedenle de yaşla sıklığı azalır. Üç yaşındaki çocukların %40’ı altını ıslattığı halde bu oran 5 yaşında %20’ye, 6 yaşında %10’a düşmektedir. Erkek çocuklar kızlara göre daha sık altını ıslatma sorunu yaşamaktadır. Aileler 5-6 yaş civarında bu sorunla ilgilenmeye ve genellikle de 7-8 yaşında hekimlerden yardım istemeye başlarlar. Ülkemizde 7-11 yaşındaki erkek çocukların %16’sında, kızların ise %11’inde altını ıslatma sorunu olduğu bildirilmektedir.
Nedenleri
Gece altını ıslatmanın iki tipi vardır. Eğer çocuk hekime getirilinceye kadar devamlı altını ıslatıyorsa PRİMER (birincil) tip, en az 6 ay kuru kaldıktan sonra altını ıslatmaya yeniden başlamışsa SEKONDER (ikincil) tip altını ıslatmadan söz edilmektedir. Altını ıslatan çocukların büyük çoğunluğu birincil altını ıslatma gurubunda toplanmaktadır. Bazen altını ıslatmaya sık ve acil idrar yapma ihtiyacı duyma gibi bulgular eşlik edebilir. Gece altını ıslatma, nedenlerine göre fizyolojik ver organik olmak üzere iki guruba ayrılarak incelenmektedir.
Fizyolojik Nedenler
Gece altını ıslatan çocukların büyük bir gurubu (%90-95’i) fizyolojik altını ıslatma gurubunda toplanmaktadır. Bu çocukların gece uykuda mesane doluluğunu hissetmelerinin yetersiz, mesane kapasitelerinin küçük ve uyku derinliklerinin fazla olduğu bildirilmektedir. Esas önemlisi altını ıslatmanın büyük oranda genetik yatkınlığa dayanmasıdır. anne ve babadan birisinde altını ıslatma öyküsü varsa çocukta %45, ikisinde birden varsa %77 oranında altını ıslatma sorunu yaşanmaktadır. Aile öyküsü olan vakalar iyileşme zamanı bakımından ailelerine benzer bir seyir göstermektedirler.
Organik Nedenler
Altını ıslatan çocukların %2-3’ünden şeker hastalığı, böbrek hastalıkları, mesane hastalıkları gibi sorunlar saptanmaktadır. Vakaların %5-10’unda ise altını ıslatmaya sık ve acil idrar yapma ihtiyacı gibi yakınmalar eşlik etmektedir. Bunlar “polisemptomatik altını ıslatma” olarak tanımlanmaktadır. Bu çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu, idrarda bakteri olması, kabızlık ve bazen besin allerjisi saptanmaktadır. Ayrıca son yıllarda halk arasında “geniz eti” olarak bilinen adenoid vegatasyonlu çocuklarda yüksek oranda altını ıslatma görüldüğü ve ameliyat sonrası yakınmalarının geçtiği üzerinde durulmaktadır.
Genel olarak psikolojik olaylar daha önce bahsedilen primer altını ıslatma sorununa yol açmazlar. Bu nedenle de altını ıslatan çocukların büyük çoğunluğunda bir ruhsal sorun aramaya gerek yoktur. Ayrıca kötü çocukların altını ıslattığı gibi ön yargıların geçersiz olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Bir ruhsal sorundan sonra altını ıslatma yaşanıyorsa bu genellikle fizyolojik altını ıslatmanın tekrar ortaya çıkmasıdır. Davranışsal gerilemesi olan çocuklarda gece altını ıslatma yanında okul başarısızlığı, korku gibi ek bulgular vardır ve bunların mutlaka çocuk psikiyatristleri tarafından görülmesi gereklidir.
Çocuğa Yaklaşım
Hemen en önemle belirtmeliyiz ki altını ıslatmanın kendisinden çok, bu çocuklara ailelerin ve toplumun yanlış tutumları zarar vermektedir. Bunların içinde en tehlikelisi “Altına yapan kızını sobaya oturttu” gibi haber başlıklarına konu olan cinsel bölgelere yönelik cezalandırma girişimleridir. Bu tür tutumlar, çocuklar üzerinde etkisi ömür boyu sürecek izler bırakmaktadır. Altını ıslatan çocukların fizyolojik bir gelişme gecikmesi yaşadığı (bir tür diş çıkarmanın, konuşmanın gecikmesi gibi) ve ailenin temel görevinin çocuğun benlik saygısı zedelenmeden bu sorunu atlatmasını sağlamak olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle altını ıslatan çocukların en geç 6 yaşında konuyla ilgilenen bir çocuk hekimi tarafından değerlendirilmesi ve gerekli incelemeler yapıldıktan sonra bir tedavi planı yapılması gereklidir.
4 Aralık 2012
Marmelatlı Kurabiyeler
Merhabalar, canım kahveye eşlik etmesi için kurabiye çekti. Pazar günü mutfağa girdim ve yaptım. Eğer yumurtam olsaydı linzer turta malzemesiyle kurabiye yapacaktım. Çok yağmur yağdığı için evden çıkamadım.
Ne yapalım başka zaman o tarifi paylaşırız artık! Kahveyle çok iyi gitti doğrusu. Bu akşam bitirdik bile!
Malzemeler:
250 gr tereyağı (Ben Becel Margarin kullandım, kalbe dost, sağlıklı, hafif)
1/2 çay bardağı ayçiçek yağı
4 su bardağı un
1 su bardağı pudra şekeri
100 gr fındık
4-5 çorba kaşığı ahududu reçeli
Yapılışı:
Eğer ben tereyağdan şaşmam diyorsanız o zaman çok kısık ateşte eritip ılındırın. Yağı, ayçiçek yağını, un, pudra şekeri ve rondoda iri kıyılmış fındığı ekleyip yoğurun. Hamurdan yumurta iriliğinde parçalar koparıp elinizde yuvarlayın. Ben ceviz büyüklüğünde hamur alıp daha küçük kurabiyeler elde ettim.
Tchibo'dan aldığım güzel kurabiye kalıplarını değerlendirdim. Hafifçe bastırıp yassılaştırdıktan sonra ortalarını parmağınızın ucuyla çukurlaştırın. Önceden ısıtılmış 170 dereceye ayarlı fırında üzerileri beyaz kalacak şekilde pişirin. Kurabiyeleri fırından alıp çukur kısımlarına marmelat doldurun.
Arzu ederseniz üzerine pudra şekeri de serpiştirebilirsiniz!
Servis yapın ve de afiyetle yiyin!
Yeniden görüşünceye dek dostça kalın!
1 Aralık 2012
Çocuklarda Paylaşma Duygusu
Paylaşmak doğuştan gelen bir özellik değildir,
öğrenilir. Bazen ebeveynler gelişim olarak uygun olmadan önce paylaşım
beklerler. Eğer evde birden fazla çocuk varsa muhtemelen paylaşma konusunda
kavgalar olacaktır, bu doğaldır.
Paylaşım, sahiplik ve saygı ile ilgilidir. Çocuğun eşyalarını paylaşmayı öğrenmeden önce onlara sahip olmayı öğrenmesi gerekir. Sahip olma duygusu gelişmeden paylaşma duygusu gelişmez. Özellikle küçük çocuklarda sahip olma duygusu gelişmediğinden verdiği bir eşyayı bir daha geri alamayacağını düşünebilir. Eğer bir oyuncak, giysi, yatak odası çocuğa aitse o istemedikçe ondan paylaşması beklenmemelidir.
Paylaşmayı öğrenmenin yolu gözlem ve rehberliktir. Çocuklara paylaşım konusunda öncelikle kendimiz model olmalıyız. Çevredeki yetişkinleri paylaşım örnekleri sergilerken görmek de çocuk için çok önemlidir.
Çocuğa paylaşmayı öğretirken ilk adım kontrolün onda olduğunu çocuğa hissettirmektir. Şimdi birlikte resim yapacağız. Kalemlerinden hangisini arkadaşına vermek istersin? Mavi olanımı, kırmızı olanımı? Bu ifade de çocuk sahip olduğu nesneler üzerinde hala kontrolü olduğunu hisseder. Seçim yapma ve karar verme hakkına sahip olmak paylaşma kavramının olumlu yüzünü gösterir çocuğa. Çocuklarla oyun oynarken paylaşımı ön plana çıkartmak, bu davranışı öğretmekte etkili bir yöntem olabilir. Örneğin oyun esnasında, yiyeceklerin paylaştırılarak verilmesi, oyuncaklarla dönüşümlü oynanması vb. yollarla dolaylı olarak paylaşma davranışı çocuğa öğretilmiş olacaktır. İstenen oyuncağı verdiği zaman takdir, gülümseme, tebrik gibi olumlu pekiştireçlerle karşılaşan çocuk hem davranışı ile ilgili geri bildirim almış olacak hem de kendisine ait olan oyuncağın geri döndüğünü görecek ve paylaşma kavramının anlamını uygulamalı olarak görmüş olacaktır. Paylaşma davranışı her yaşta sosyal ortamlarda ve kişiler arası ilişkilerin kurulmasında önem taşımaktadır. Çocukların istek ve haklarına saygı göstererek ve onlara paylaşım anlamında model olarak paylaşmayı öğretebiliriz. Bu sayede paylaşmayı bilen, sosyal anlamda başarılı çocuklar yetiştirme fırsatımız olacaktır.
ÖNERİLER
• Çocuklarınızda üç yaşlarına gelene kadar paylaşmalarını beklemeyin.
• Çocuklarınıza öncelikle bir başkasının eşyasını ödünç almanın veya onunla oynamanın bir sakıncası olup olmadığını sorarak saygılı olmasını öğretin.
• Eğer çocuklar bir oyuncak için kavga ediyorlarsa oyuncağı ellerinden alın ve onu kavga etmeden paylaşabilecekleri bir çözüm bulduklarında geri alabileceklerini söyleyin.
• Paylaşımcılığı öğretmeye zaman ayırın. Bütün aile üyelerine paylaştıkları bir şeyin örneğini verme fırsatı verin.
• Çocuklarınıza paylaşma gerekçesini öğreterek işe başlayın. Eğer çocuğunuz okula gidiyorsa paylaşım şarttır. Çünkü araçlar, oyuncaklar ve diğer şeyler çocuğa değil okula aittir.
• Paylaşmanın madde paylaşımından daha fazla şeyi içerdiğini öğretin. Paylaşım zamanı, duyguları, fikirleri paylaşmayı da içerir. Çocuklarınıza gece yataklarına yatırırken onları günün en acı ve en tatlı anlarını paylaşmaya davet edin.
• Çocuklar ne zaman paylaşmaları ve ne zaman paylaşmamaya saygı göstermeleri gerektiğini öğrenebilirler. Paylaşmanın sadece nesneleri paylaşmayı içermediğini kavrayabilirler.
• Çocukların kişisellikleri olması gerekir ve birbirlerinin sınırlarına saygı göstermelidirler. Her şeylerini herkesle paylaşmak zorunda değildirler.
Paylaşım, sahiplik ve saygı ile ilgilidir. Çocuğun eşyalarını paylaşmayı öğrenmeden önce onlara sahip olmayı öğrenmesi gerekir. Sahip olma duygusu gelişmeden paylaşma duygusu gelişmez. Özellikle küçük çocuklarda sahip olma duygusu gelişmediğinden verdiği bir eşyayı bir daha geri alamayacağını düşünebilir. Eğer bir oyuncak, giysi, yatak odası çocuğa aitse o istemedikçe ondan paylaşması beklenmemelidir.
Paylaşmayı öğrenmenin yolu gözlem ve rehberliktir. Çocuklara paylaşım konusunda öncelikle kendimiz model olmalıyız. Çevredeki yetişkinleri paylaşım örnekleri sergilerken görmek de çocuk için çok önemlidir.
Çocuğa paylaşmayı öğretirken ilk adım kontrolün onda olduğunu çocuğa hissettirmektir. Şimdi birlikte resim yapacağız. Kalemlerinden hangisini arkadaşına vermek istersin? Mavi olanımı, kırmızı olanımı? Bu ifade de çocuk sahip olduğu nesneler üzerinde hala kontrolü olduğunu hisseder. Seçim yapma ve karar verme hakkına sahip olmak paylaşma kavramının olumlu yüzünü gösterir çocuğa. Çocuklarla oyun oynarken paylaşımı ön plana çıkartmak, bu davranışı öğretmekte etkili bir yöntem olabilir. Örneğin oyun esnasında, yiyeceklerin paylaştırılarak verilmesi, oyuncaklarla dönüşümlü oynanması vb. yollarla dolaylı olarak paylaşma davranışı çocuğa öğretilmiş olacaktır. İstenen oyuncağı verdiği zaman takdir, gülümseme, tebrik gibi olumlu pekiştireçlerle karşılaşan çocuk hem davranışı ile ilgili geri bildirim almış olacak hem de kendisine ait olan oyuncağın geri döndüğünü görecek ve paylaşma kavramının anlamını uygulamalı olarak görmüş olacaktır. Paylaşma davranışı her yaşta sosyal ortamlarda ve kişiler arası ilişkilerin kurulmasında önem taşımaktadır. Çocukların istek ve haklarına saygı göstererek ve onlara paylaşım anlamında model olarak paylaşmayı öğretebiliriz. Bu sayede paylaşmayı bilen, sosyal anlamda başarılı çocuklar yetiştirme fırsatımız olacaktır.
ÖNERİLER
• Çocuklarınızda üç yaşlarına gelene kadar paylaşmalarını beklemeyin.
• Çocuklarınıza öncelikle bir başkasının eşyasını ödünç almanın veya onunla oynamanın bir sakıncası olup olmadığını sorarak saygılı olmasını öğretin.
• Eğer çocuklar bir oyuncak için kavga ediyorlarsa oyuncağı ellerinden alın ve onu kavga etmeden paylaşabilecekleri bir çözüm bulduklarında geri alabileceklerini söyleyin.
• Paylaşımcılığı öğretmeye zaman ayırın. Bütün aile üyelerine paylaştıkları bir şeyin örneğini verme fırsatı verin.
• Çocuklarınıza paylaşma gerekçesini öğreterek işe başlayın. Eğer çocuğunuz okula gidiyorsa paylaşım şarttır. Çünkü araçlar, oyuncaklar ve diğer şeyler çocuğa değil okula aittir.
• Paylaşmanın madde paylaşımından daha fazla şeyi içerdiğini öğretin. Paylaşım zamanı, duyguları, fikirleri paylaşmayı da içerir. Çocuklarınıza gece yataklarına yatırırken onları günün en acı ve en tatlı anlarını paylaşmaya davet edin.
• Çocuklar ne zaman paylaşmaları ve ne zaman paylaşmamaya saygı göstermeleri gerektiğini öğrenebilirler. Paylaşmanın sadece nesneleri paylaşmayı içermediğini kavrayabilirler.
• Çocukların kişisellikleri olması gerekir ve birbirlerinin sınırlarına saygı göstermelidirler. Her şeylerini herkesle paylaşmak zorunda değildirler.
30 Kasım 2012
Çocuklarda Tırnak Yeme Sorunu

Tırnak yeme erişkinlerde ve çocuklarda sıkça gördüğümüz bir alışkanlıktır.
Bu alışkanlık bazı erişkinlerde yıllarca devam edebilirken çocuklarda bazen artıp bazen azalabilir.
Genel olarak birçok tırnak yeme alışkanlığı belli bir süre görülse de daha sonra kaybolmaktadır.
Tırnak Yemenin Nedenleri
Uzmanlar tırnak yemeyi bir saldırganlık belirtisi kişinin kendine yönelik bir saldırganlığı olarak değerlendirir.
Tırnak yeme bir güvensizlik belirtisi olarak kabul edilebilir.
Aile içinde aşırı baskıcı ve otoriter bir tutum sergilenmesi, çocuğun sürekli olarak azarlanması, yetersiz ilgi ve sevgi tırnak yemeye neden olan başlıca etkenler arasında sayılır.
Bir modelin çocuk tarafından taklit edilmesi etken olabilir.
Tırnak yeme büyük bir ihtimalle parmak emmede olduğu gibi psikolojik kaynaklıdır.
Bazen de sıkıntı, stres, yorgunluk, problemsiz çocuklarda da bu davranışa yol açabilir, ancak bunlar bir süre sonra o durumun düzelmesiyle kaybolur.
Yeni doğan kardeşi kıskanma sevilen birinin kaybı gibi stres öğeleri tırnak yemeye neden olabilir.
Anne-Babaların Verdiği Tepkiler
Görmezlikten Gelme: Davranışı yok saymak ve kendi haline bırakmak, bu davranışın ortadan kaldırılması için yeterli değildir. Bu davranışa neden olan durumların saptanmasında yarar vardır.
Uyarma: Uyarma tıpkı görmezlikten gelme gibi işe yarar bir yöntem değildir. Faydalı olan tek yönü yapılan davranışın anne baba tarafından bilindiğidir. Ancak bu durumda da çocuk sadece ebeveynin bulunduğu ortamlarda bu davranışı yapmamaya özen gösterir. Asıl neden ortadan kaldırılmadığı sürece yeterli bir yaklaşım değildir.
Tehdit Etme: Çocuk tırnaklarını yeme davranışı gösterirken bunu fark edip “ellerine biber sürerim” “Ellerini bağlarım okula öyle gidersin” gibi tehditlerde bulunmak çocuğun tırnak yemesini ortadan kaldırabilecek bir davranış şekli değildir. Bu davranış şeklinde yalnızca korkutma sindirme vardır. Daha önce belirtildiği gibi asıl sorun yok edilmediği sürece problem yok edilemez.
Ad Takmak Alay Etmek: Tırnak yeme davranışı nedeniyle psikolojik sıkıntı yaşayan çocuk alay edilme ve ad takılma nedeniyle ikinci bir baskı daha yaşayacaktır. Büyük olasılıkla tırnak yeme davranışı daha da artacaktır.
Fiziksel Cezalar Verme: Fiziksel ceza verme her durumda olduğu gibi tırnak yeme davranışının ortadan kaldırılmasında işe yarar bir yaklaşım değildir. Aksine davranışın artmasına neden olabilir.
Anne-Babanın Yapması Gerekenler
Çocuğunuzun o an için stresli olup olmadığını değerlendiriniz. Çocuğun stresi var ise bu stresin azalması için çaba gösteriniz.
Çocuğunuza bu alışkanlığın tıbbi ve psikolojik zararlarını anlatarak onun bu davranışı yanlış olduğunu iyice kavramasına yardımcı olunuz.
Çocuk ile aranızdaki ilişkinin iyi olup olmadığını değerlendirerek çocuk ile iyi bir ilişki zeminini oluşturmaya çalışın.
Çocuğunuza bu konuda belli aralıklarla uygun bir ses tonu ve hitap şekli ile uyarılarda bulununuz.
Çocuğunuzun tırnaklarını sık sık keserek tırnak uzatmasına izin vermeyiniz.
Çocuğunuzun enerjisini başka yerlerde atmasını sağlayacak sosyal ve sportif faaliyetlere ağırlık vererek onun gerginliğini azaltmaya çalışınız.
Gerginlik ve kaygı durumu bulanan durumlardan çocukları uzak tutmaya çalışınız.
Tırnak yeme durumu devam ederse bir uzmana başvurunuz.
25 Kasım 2012
Cevizli-Kakaolu Kek
Merhaba dostlarrım, yine bir tarifle karşınızdayımmm! Çok kolay bir kek tarifi bu, geçen hafta yaptım. Son zamanlarda tariflere arada sırada yer verir oldum! Bu nedenle tarife geçmekte sabırsızlanıyorum!
Malzemeler:
3 yumurta
1 su bardağına yakın toz şeker
vanilya
kabartma tozu
1 su bardağı süt
1/2 su bardağı sıvıyağ
2,1/2 su bardağı un
25 gr kakao
100 gr ceviz
Yapılışı:
Yumurta çırpılır, vanilya ve toz şeker eklenir. Çırpılmaya devam edilir. Süt, sıvıyağ konur, karıştırılır, sırayla diğer malzemeler eklenir. Karıştırılır. Karışım, yağlanmış kalıba dökülür, orta dereceli ısıdaki fırında 40,45 dk. kadar pişirilir.
Afiyetle yenir! Yeniden görüşünceye dek dostça sevgiler!
Malzemeler:
3 yumurta
1 su bardağına yakın toz şeker
vanilya
kabartma tozu
1 su bardağı süt
1/2 su bardağı sıvıyağ
2,1/2 su bardağı un
25 gr kakao
100 gr ceviz
Yapılışı:
Yumurta çırpılır, vanilya ve toz şeker eklenir. Çırpılmaya devam edilir. Süt, sıvıyağ konur, karıştırılır, sırayla diğer malzemeler eklenir. Karıştırılır. Karışım, yağlanmış kalıba dökülür, orta dereceli ısıdaki fırında 40,45 dk. kadar pişirilir.
Afiyetle yenir! Yeniden görüşünceye dek dostça sevgiler!
24 Kasım 2012
Bir Dilekle Başladı Her Şey
Dilekler, içtenlikle istenince gerçekleşen hayallerdir!
Hayata yeniden tutunmak için önünde yirmi dilek duruyordu... Kâğıda döktüğü yirmi hayal
Acı çekmektense geleceğe umutla bakmasını sağlayacak yirmi ihtimal
Artık bir sonraki güne güzel duygularla başlamak için hazırdı, çünkü gerçekleştirmesi gereken hayalleri vardı. Çünkü hayat her şeye rağmen yaşamaya değerdi
Hayatınızda çok isteyip de gerçekleştiremediğiniz şeyler mi var?
O halde hemen kâğıdınızı kaleminizi alın ve dilek listenizi hazırlamaya başlayın.
Kitabın tanıtımını gazetede görür görmez büyülendim, elime geçeceği zamanı iple çekiyorum!
21 Kasım 2012
ANNE BABALARA ÇOCUK YETİŞTİRMEDE ÖNERİLER
Anneler ve babalar;
Çocuklarınız sürekli bir büyüme ve değişme içindedir. Sizin çocuğunuz olsa da sizden ayrı bir kişilik geliştirmektedir. Onu tanımaya ve anlamaya çalışın.
Çocuğunuz, yaşamı deneme ve taklit yoluyla öğrenir. Ona ayak uydurmakta zorluk çekebilirsiniz. Onları oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarında özgür bırakın. Onu her yerde ve her zaman koruyup kollamayın. Onu, küçük diye şımartmayın. O zaman çocuğunuz hep çocuk kalmak ister. Çocuksu davranışlar sergiler.
Her istediğini istediği zaman elde edemeyeceğini onlara öğretin. Onlara, yerli yersiz söz vermeyin. Sözünüzü tutamazsanız sizlere olan güveni azalır. Çocuğunuza kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığını görünce onu sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakları ona, “aile kuralı” olarak benimsetin. Çünkü hiç kısıtlanmayınca ne yapacağını şaşırırlar. Ona karşı tutarsız davranışlar sergilemeyin. Çünkü onlar, tutarsız davranışlarınız karşılığında hem bocalar hem de onlardan yararlanırlar.
Çocuğunuza sürekli nasihat vermeyin. Onlar nasihatinizden daha çok davranışlarınızdan etkilenirler. Yanlış yapmaktan korkmayın. Çünkü çocuklar, bunları çabuk unutur. Birbirinize karşı saygı ve sevgiyi koruyun. Aranızda saygı ve sevginin azaldığını görmek onları yaralar ve sürekli tedirgin eder.
Çok konuşup çok bağırmayın. Çünkü onlar yüksek sesle konuşulanları pek duymazlar. Yumuşak ve kesin sözler, onlarda daha iyi iz bırakır. “Ben senin yaşında iken....” vb. sözlerle asla kulak asmazlar.
Kendinizle özdeşleştirmeyin. Onları olduğu gibi kabul edin. Yanılma payı bırakın. Küçük yanılgılarını büyük suçmuş gibi başına kakmayın.
Korkutup, sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak usandırmaya çalışmayın. Yaramazlıkları için onları kötü çocukmuş gibi yargılamayın. Yanlış davranışları üzerine durarak düzeltin. Ceza vermeden önce mutlaka onu dinleyin. Suçunu aşan cezalar vermeyin.
Onu dinleyin. Çünkü öğrenmeye en yatkın olduğu anlar, soru sorduğu anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Gerçekleri söyleyin. Soru sorma şevkini kırmayın ve özenle cevaplandırın.
Onları, yeteneklerinin üstünde işlere zorlamayın, başarabileceği işler için güdüleyin. Ona, güvendiğinizi belli edin, onu destekleyin ve çabasını övün.
Onu başkalarıyla karşılaştırmayın, umut-suzluğa kapılmasın. Yaşının üstünde olgunluk beklemeyin.
Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın. Öğrenmesi için zaman tanıyın. Dürüst davranmadığı zaman, çok fazla üstüne gitmeyin. Onu, yalan söylemeye sevk etmeyin.
Sizi çok bunaltsa da soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızabilirsiniz, ama onu aşağılamayın. Yoksa o da sizi yabancıların yanında güç duruma düşürebilir.
Çocuğunuza karşı haksızlık ettiğinizi fark ettiğinizde, ona açıklamaktan korkmayınız. Açıklamalarınız, sizi ona daha çok yakınlaştırır. Bunu zayıflık olarak görmeyin ve kullanmasından korkmayın.
Unutmayın ki, çocuğunuz sizi olduğunuzdan daha iyi görür. Kendinizi ona karşı yanılmaz ve erişilmez olarak göstermeye çabalamayın.
Ondan “örnek çocuk” olmasını beklemeyin. Çünkü o, sizden kusursuz olmanızı beklemiyor. Sevecen ve anlayışlı olmaya çalışın.
Çocuğunuza zorla yemek yedirmeye çalışmayın. Yemek yedirirken rahat davranın ve sağlıklı yiyecekleri alternatif olarak sunun. Çocuğunuz onlar arasından seçimini yapacaktır. Çocuğunuzun yeme isteğini yükseltin. Yediğinden emin olduğunuz yemek veya yemek çeşitlerini mutlaka sofrada bulundurun
Yemek saatinden önce abur cubur şeylerle onun karnını doyurmayın. Yemek saatinde, onun acıkmış olması gerekmektedir.
Yemeklerin görüntüsünün iştah açıcı olmasına dikkat ediniz.
Tatlıyı (çikolatayı, şekeri...) yemeklere karşı rüşvet olarak kullanmayınız. Böylece tatlının yemeklerden daha çekici olduğunu düşünmezler. Yemek ya da yemekler arasında seçim yapabilirler. Herkes için yemek pişirmeyin, onun sevmediği yiyecekleri yenileriyle karıştırın. Yemek saatlerinin bütün ailenin zevk aldığı bir zaman dilimi olmasını sağlayın.
Çocuklarınız, dövüşür, atışır ve kavga ederler. Kavgayı önleyemezsiniz ama onunla baş etme ya da daha aza indirmek sizin elinizdedir.
Çocuklar genellikle günün belli saatlerinde ve belli durumlarda kavga ederler. Kavganın gerçek nedenini saptamak için ailenizi çok iyi gözlemleyin ve bunlara çözüm bulmaya çalışın
Çocuklarınız kavga ettiği zaman hakemlik yapmayın, “kim başlattı” vb. sözlerle tartışmanın içine girmeyin. Onlara kavgalarla baş etme sorumluluğunu verin. Odadan çıkın, onların sizi kullanmasına izin vermeyin. Ancak olayın kötüye gittiğini hissettiğiniz durumlarda araya girin.
Unutmayın; olayın ne kadar dışında kalırsanız çocuklarınız da kendi aralarındaki anlaşmazlıkları çözmede o kadar yaratıcı olacaklardır. Çocuklarınıza birbirlerine sevgilerini göstermelerini onlara öğretin.
Çocuklarınız, zaman zaman şiddet duygusuna kapılabilirler. Bunu engelleyemezsiniz. Ama şiddet davranışlarını engelleyebilirsiniz. Bunun için çevreyle ilişkilerinde şiddet hareketlerine sapmalarını engelleyecek kurallar koyun ve bunları ödün vermeden uygulayın.
Şiddet duygularını bastırmayın, duygularını size dökmesine fırsat verin. Böylece onları rahatlatmaya çalışın. İçten içe şiddet ve nefret duygularının gelişmesini engeller.
Çocuklarınıza kitap sevgisini, küçük yaşlarda kazandırmaya çalışın. Çünkü onlar 0-6 yaşta ne almışlarsa 70 yaşında da o birikim iledir. Kitaba karşı ilk ilgi ve merakın uyanması, okuma öncesi dönemine rastlar. Çocuğun eline verilen bol renkli, resimli kitaplar, ona anlatılan çeşitli öyküler, masallar, oyun oynama düşlerine seslenen dizeler, tekerlemeler bu dönemde çok önemlidir.
Çocuğun resimli kitabı eline alıp, kendi kendine yüksek sesle bir şeyler okuyup anlatıyormuş gibi yapması, çözemediği gizemli harflerin ardından çeşitli dünyaların da olduğunu, kavradığını gösterir. Okumayı öğrendikten sonra, harflerin ötesinde heyecan uyandırıcı, şaşırtıcı renkli dünyaların kimsenin yardımı olmadan kendi kendine çözümlemeye başlar. Artık kitap okuma çocuk için ayrılmaz bir bütün olur.
Okumak; düşünerek, benimseyerek, özümseyerek bireyin hayat görüşünü belirler. Çocuklarınızın sevgi, dostluk, barış ve iyi değerleri içeren konulu kitapları okumasını sağlayın. Vurdulu, kırdılı, ezberciliğe dayanan, kin ve nefret konulu kitapları okumalarına izin vermeyin.
Çocuk kitaplarında çevre, barış, eğitim, sevgi ve aşk, kadın erkek eşitliği, insan hakları, kuşaklar arası çatışma, geleneklerle hesaplaşma gibi kavramlarına yer verilmelidir. Bağnazlık ve ön yargıdan uzak olmalı, ırk üstünlüğü ve din ayrımı gibi inançlar aşılanmamalı, yurt sevgisi ve ulusal değerler aşılanmalıdır. Uluslararası düşmanlıklar körüklenmemeli, yiğitlik abartılmamalıdır. İnsan, çocuğa olumlu ve olumsuz yönleri ile tanıtılmalı, katı ahlak kuralları yerine insani değerler, hoşgörü ve esneklik esas alınmalıdır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)