14 Eylül 2011

Ateşböceklerinin Mevsimi


Maeve Binchy ile birlikte bu kez 1962 yazına dönüyoruz. Küçük bir İrlanda köyüne. Amerikalı bir milyonerin gelişiyle birlikte hayatı değişiyor bu köyde yaşayanların. Köy yaşamının sükûnetine çalkantılar katıyor yazarımız. Dantel perdelerin gerisinde kalan sırları kurcalıyor, bizi bir genç kızın dudağına kondurulan ilk öpücüğe, çocukların yaz oyunlarına, beklenmedik hamileliklere, ani ölümlere tanık ediyor. 'Ateşböceklerinin Mevsimi' bir yerlere, birilerine ait olma isteğiyle yanıp tutuşan, bunun eksikliğini çeken kahramanların romanı.


Çok çok güzel bir kitap, alıp okumanızı öneririm kahve eşliğinde tabii! Sevgiyle kalın!

11 Eylül 2011

Kabak Çiçeği Dolması


Kabak çiçeği dolmasını dört yıl önce Ayvalık'a gittiğimizde çok severek yemiştik. Resmini çekmiştim. Bu yıl da gittiğimizde annişim yaptı. Afiyetle yedik.Resmini çektim ama kayboldu. Emeğe üzüldüğüm için tarifini yayımlama kararı aldım.Çünkü biraz zahmetli bir yemek! Resim ise dört yıl öncenin!
Tarifine gelince: Zeytinyağlı dolma harcını hazırlıyoruz. Kabak çiçeklerinin ortasındaki uzantıyı temizliyoruz. Kabak çiçeklerini soğuk suya sokuyoruz. Sonra harcı doldurup pişiriyoruz. Afiyetle yiyoruz!
Yeniden görüşmek üzere dostça kalın!

10 Eylül 2011

Değişik Bir Patlıcan Yemeği


Merhaba sevgili dostlarım. Tatil bitti, görev başladı, Pazartesi günü okula uyum sürecine giriyoruz.
Ben bugün, fırın poşetine konularak fırında pişirilen enfes ve çok pratik bir patlıcan yemeğinin tarifin vermek istiyorum.

Malzeme:


4-5 patlıcan

4-5 tane orta boy domates

6-7 tane sivribiber

6-7 diş sarımsak

Yeteri kadar tuz

1/2 çay bardağı sızma yağ

Yapılışı:

Patlıcanlar alacalı doğranır, tuzlu suya konur. Bir saat bekletildikten sonra sıkılarak derin bir kaba konur. Doğranan diğer malzemelerle birlikte tuz ve yağ ilave edilerek güzelce harmanlanır. Fırın poşetine doldurulur. Üstü bir bıçakla delinir ve fırına atılır. 200 C'de yarım saat pişirilir.
Afiyetle yenir!
Yeni paylaşımlarda bulunmak üzere dostça kalın!

1 Eylül 2011

Ne Kedisiz Ne Kitapsız


Kedişimin bu pozuna bayılıyorum!



Şimdi ben bu kitabı okuyorum! Konusu mu ne?
Dünyaca ünlü bir süper model, başarılı bir TV yönetmeni, hırslı bir avukat, sanata aşık bir ressam Bu dört kız kardeş, 4 Temmuz Bayramı için her yıl olduğu gibi Connecticut'taki baba evinde toplanırlar. Tatilin başında aile korkunç bir felaketle sarsılır ve dünyaları altüst olur.

Umutların tükendiği anda kenetlenen aile, sürprizlerle dolu yeni ufuklara hep birlikte yelken açabilecek mi?

Yeni paylaşımlarda bulunmak üzere dostça kalın!



28 Ağustos 2011

Bayramınız Kutlu Olsun


Tüm sevdiklerinizle şeker tadında bir bayram geçirmeniz dileğiyle!

25 Ağustos 2011

Deniz Fasulyesi


Deniz börülcesini bilirdik,Ayvalık'ta deniz fasulyesi ile de tanıştık. Tadı çok çok hafif ve lezzetli!

Yapımına gelince,saplarından ayrılır, kaynayan suda 5-6 dk. haşlanır. 1,2 diş sarımsak,tuz,sızma zeytinyağ ve bol limon eklenir. Karıştırılır. Arzu edilirse domates te eklenebilir. Biz ikinci kez yaptığımızda domates koymadık.
Afiyetle yenir!


24 Ağustos 2011

SEVGİNİN GÜCÜ


İkinci bebeği olacağını öğrenince çok sevindi. 3 yaşındaki oğlunu doğacak kardeşi için hazırlamaya başladı…

Bebeğin kız olacağı anlaşıldı. Oğlu annesinin karnındaki kardeşine her gün şarkı söyledi. Kardeşini daha görmeden bir sevgi bağı oluştu.

Zamanı geldi, doğum sancıları başladı. Fakat bir sorun vardı. Doktorlar çaresizdi. Bir sezaryen ameliyatı gerekiyordu.

Ameliyat çok zor geçti. Sonunda bebek doğdu. Bebeğin durumu ciddiydi.

Bebek, yoğun bakım ünitesine kaldırıldı. Günler geçtikçe küçük kızın durumu kötüye gidiyordu. Doktorlar üzgündü, çocuğun kurtulma ümidi yoktu. Bebekleri için evlerinde bir oda düzenlemişlerdi. Şimdi, cenaze için hazırlanıyorlardı.

Oğulları, kız kardeşini görebilmek için yalvarıyordu.

-Kardeşime şarkı söylemek istiyorum- diyordu.

Ama yoğun bakım ünitesine çocukların girmesi yasaktı.

Sonunda kadın kararını verdi. Bebeği nasıl olsa ölecekti. Çocuğunun kardeşini görmesini engellemeyecekti. Ne yapıp edip çocuğu içeri sokacaktı.

Oğluna, oldukça büyük gelen bir ziyaretçi giysisi giydirdi ve yoğun bakım ünitesine soktu. Çocuk yürüyen bir çamaşır torbası gibiydi. Başhemşire onun bir çocuk olduğunu fark etti.

-O çocuğu içeri sokamazsınız- diye uyardı.

Kadın başhemşireye dönerek bağırdı:

-Oğlum kız kardeşine şarkı söylemeden buradan çıkmayacak.

Oğlunu kız kardeşinin yatağına götürdü.

Küçük kız yaşam savaşını yitirmek üzereydi. Çocuk, bir süre kardeşinin yüzüne baktı. 3 yaşındaki bir çocuğun saf, temiz, pırıl pırıl sesiyle şu şarkıyı mırıldandı:

-Sen benim gün ışığımsın, tek gün ışığım, gökyüzü griyken beni mutlu edersin.

Küçük kız bu sesi tanıdı, aniden tepki verdi. Kalp atışları düzelmeye başladı. Annesi:

-Şarkıyı sürdür- dedi oğluna. Küçük çocuk devam etti:

-Seni ne çok sevdiğimi asla bilmeyeceksin, lütfen gün ışığını benden alma bebeğim.

Çocuk şarkıyı sürdürdükçe, bebek, kesik kesik nefes almasını hızlandırdı. Annesi, göz yaşları içinde:

-Devam et oğlum- dedi.

-Geçen gece uyurken rüyamda seni kollarıma aldığımı gördüm bebeğim.

Şimdi, onu içeri almak istemeyen hemşirenin yüzü de gözyaşları içindeydi.

Bütün hastane personeli, doktorlar başlarına toplanmıştı. Annesi de coşkuyla şarkıya katıldı.

-Seni ne çok sevdiğimi asla bilmeyeceksin bebeğim. Lütfen gün ışığını benden alma.

Anne, oğul şarkılarını sürdürdü. Ve küçük kız birkaç gün sonra iyileşti. Abisine, annesine, odasına kavuştu.


Sevdiğiniz insanlar için ümidinizi kesmeyin.

Sevgisiz, ümitsiz kalmayın.

Söz yürekten çıkarsa yüreğe gider. Dilden çıkarsa kulağı aşamaz.