10 Ekim 2010

Yaşam Ölüm ve Karmaşa


Bu yıl, okulda çok karmaşa yaşandı. Ben, yarım gün çalışırken mesaim tam gün oldu.
Sabah sekiz, akşam beş.
Ayrıca özel yaşantımda çalkantılar yaşadım,yaşamaktayım da. Yalnızım, yapayalnız. İçimde kocaman bir boşluk var, kırgınım. Ama kırgınlık bana özgü değil, ben kırılamam. Kırılsam da her şeyin bir bedeli vardır. O bedel de kırgınlık ve de yalnızlıktır ki bu da bana müstahaktır. Yeter ki isteklerinle kızgınlık uyandırma. İsteklerine ulaşmak için çaba harcama. Hatalar bilinse de fayda etmez. Ama hiç bir hata tek taraflı değildir. Mutlaka iki tarafın da suçu vardır.Ama bir kişi günah keçisi ilan edilir. Cezalandırılır, manevi yönden yoksun bırakılır.
Hiç kimsenin yargı tanrılarına gereksinimi yok.Herkes sadece anlaşılmak ister.
Ben, buradan yalnızlığı sevene bol bol huzur diliyorum. Kimilerine yalnızlık bir ceza kimilerine de ödül gibi gelir. Kimi zaman hepimizin yalnız kalmaya gereksinimi vardır, o başka!
Bu arada çok sevdiğim arkadaşımın babası hasta. Kanser. Dün, hastaneye kaldırılmış, burnundan beslenmesi için hortum takmışlar. Yataktan kalkamıyor. Ve bugün bilincini yitirmiş.Arkadaşımla konuşmaya çalıştım,ne diyeceğimi bilemeyerek. Ne söylesen yanlıştır sanki. Batacaktır istemeden.
Son yolculuğu bilerek teselli etmeyi nasıl başarabilir ki insan, arkadaşının yüreği kan ağlarken. Allah, şimdiden sabır versin!
Uzunca bir süredir blogu boşlamışım,içimden yazı yazmak gelmiyor. Ben de hem yaşadıklarımı paylaşmak hem de yazma işini daha fazla ihmal etmek istemedim.
Benden şimdilik bu kadar!

18 Eylül 2010

ANNEMİN ENFES DOLMASI


Selammm, yine uzunca bir süredir tarif yayımlamıyorum değil mi? Yine şeytanın bacağını kırmaya karar verdim ve annişimin enfess görünümlü biber dolmasını yayımlamaya karar verdim.
Bu arada ben, İpsala'dayım. Bu yıl da beş yaş grubunu aldım. Hepsi birbirinden şeker öğrencilerim oldu. Karma bir sınıf, üç, dört yaş ta var yani. Alıştırma haftası geçti, asıl yoğunluk Pazartesi günü başlayacak. Hadi hayırlısı! Ben, zaman zaman minişlerle yaptıklarımızı burada paylaşacağım sizlerle.



Şimdi dolma tarifimize geçelim mi?

Malzemeler:

8-10 tane iri dolmalık biber

3 orta boy soğan

1 yemek kaşığı kuşüzümü

1 su bardağı pirinç

½ su bardağı zeytinyağı

2 su bardağı su

4-5 dal maydanoz

4-5 dal dereotu

4-5 dal nane

Yenibahar,Karabiber,Şeker,Tuz

Yapılışı:

Biberlerin sapları çıkarılır. Zeytinyağı kızdırılır. Üzerine ince kıyılmış soğanları ilave edilir, kahverengileşinceye kadar kavurmaya devam edilir.

Pirinç, 1,5 su bardağı su, kuşüzümü, şeker, tuz, karabiber ve yenibaharı ekleyip, suyunu çekene kadar pişirilir.

Maydanoz, dereotu ve naneyi ince kıyılır, iç malzemesine eklenir, iyice karıştırılır. Ilınan harç biberlere doldurulur. Domatesi iri iri doğrayarak biberlere kapak yapılır. Üzerine yarım su bardağı su eklenir, biberler pişene kadar pişirilir.



Not: Biz, malzemeyi iki kat arttırdık.



Anasına bak kızını al!

Yeniden buluşuncaya dek sevgiyle kalın!

9 Eylül 2010

Türkan Saylan

O, sağlık ve eğitim alanında lider oldu! Onun kadar idealist, sevecen, hümanist, görev aşkı olan insanlar maalesef çok değil bu yeryüzünde! Çoğu insan işini sevmez, kanıksar, ne kadar köfte o kadar ekmek zihniyetine sahip olarak iş görürken Türkan Saylan gibi insanların varlığı mucize gibi gelir bize! Onun mücadeleciliği, başardıkları bizlere ilham vermeli. Güç vermeli!
Bir Türk vatandaşı olarak onun giderken ardında bıraktığı değerlere sahip çıkmalıyız.
Bu bizim görevimiz!

Not: Bayram, kitap okumak için çok iyi bir fırsat sunuyor! Bizim gibi bu günleri az da olsa tatil olarak değerlendirebilenlere elbette!

Sevgiyle, dostça kalın!

8 Eylül 2010

Mutlu Bir Bayram Dileğiyle

Sevgili Dostlarım, tüm sevdiklerinizle birlikte sağlıkla, mutlulukla, keyifle neşeyle nice bayramlar geçirmeniz dileğiyle!

2 Eylül 2010

Annemin Böğürtlen Reçeli


Uzunca bir süredir blogumu boşladığımın farkındayım. Tatildeydim de üstelik. Geçerli bir mazeretim de yok gibi.
Ben de anneciğimin enfes böğürtlen reçeli ile telafi yoluna gitmeye karar verdim.Kötü de etmedim sanırım! Ne dersiniz?
Annişim, benim canım ne reçeli istese yapar! Çok ta güzel olur! Eline, yüreğine sağlık annişim!



Malzeme:

1 kilo böğürtlen

750 gram toz şeker

2-3 damla limon suyu

Not: Biz, bu ölçüyü yarıya indirdik.

Yapılışı:
1-Böğürtlenler, bol suyla yıkanıp suyu süzülünceye kadar süzgeçte bekletilir.

2- Süzme işleminden sonra bir tencereye koyup üzerine şekeri ilave edilir. Bir gece bu şekilde bekletilir.

3- Ertesi gün kısık ateşte karıştırmadan pişirilir. Üzeri köpüklendikçe tahta kaşıkla köpükleri alınır.

4- Ateşten indirildikten sonra iki üç damla limon suyu eklenir. Ilınıncaya kadar bekletilip, ılık halde kavanozlara koyun.

Afiyet Olsun!


En kısa zamanda yeniden görüşmek dileğiyle! Kocaman sevgiler!

15 Ağustos 2010

Ateş Böceği Yolu

Son günlerde başımı bu kitaptan kaldıramıyorum. İnsanı öylesine sarıyor ki anlatamam.
Sıcacık bir dostluk öyküsü. Herkesin okuması gereken bir kitap! Hamiş neymiş şiddetle önerilirmiş!

13 Ağustos 2010

En Son Ne Zaman Kendinizle Konuştunuz


Kendi hayatlarımızın hırsızı olduk.

En son kendinizle ne zaman konuştunuz?

Sesiniz size neler soyledi?

Hatırlamıyor musunuz? yoksa siz kendinizle hiç konuşmaz mısınız?

Kalabalıklar arasında yaşadığınızı zannederken, başka hayatların aldatıcı görüntüleri sizin gözlerinizi boyar, o hayatların çıngıraklı sesleri kulaklarınızı sağır mı eder?

Bugünlerde herkes mutsuz. Çünkü kimse kendisiyle konuşmuyor.

Yaşamında hep başka insanların sesleri, sözleri, yüzleri var. Başka yaşamların özentisi var.Herkes kendi hayatının hırsızı olmuş. Ve herkes kendinden çalıyor.Kimse kendisiyle kalmak istemiyor.Ben yalnızlığımı çok seviyorum.

Kendimle konuşmaları seviyorum.Her sabah yeni bir yüzle uyanıyorum...

Sonra gün başlıyor. Ve ben de baslıyorum. Neye mi?İnsanları izlemeye.Yakın çevremde bulunanların hayatlarına katılmaya, o inanılmaz temponun içinde onları kaybetmemeye, onları bir yerlerden yakalamaya çalışıyorum.Sonra sıra kendime geliyor.

Küçük bir kahve molası verip, en sakin yere gidiyorum. Kendimle... Ve şöyle bir kendimi yokluyorum; neler yaptık, neler konuştuk, neler eksildi, neler fazla...

Ve o küçük an bile yetiyor “kendimle” bana...Eksiler artılardan fazla da olsa, kendimle konuşabildiğim, kendi sesimi duyabildiğim için mutlu oluyorum.Ama bazen selamsız ve sevgisiz yüzler görüyorum...
Hiç gülmüyorlar.O insanların gözleri görmüyor, o insanların kulakları duymuyor.

Benim bu deli deli atan yüreğim, beni çabuk mu eskitecek acaba?

Acaba o “selamsız” ve “sevgisiz” yüzlerden daha mı çabuk yaşlanacağım ben.Hayır yaşlanmayacağım...
Çünkü ben kendimle hep konuşacağım.

Siz hayatınızın hırsızlıklarını biliyor musunuz? Bilmiyorsanız hayatınızdaki kalabalıklardan sıyrılıp kendinizle konuşun.

Sevin ve sevdiklerinize değer verin. Yaşamı onlarla paylayın. Çünkü rüyalar her zaman insana gerçeği hatırlatmıyor...

Geç kalmışlıkların pişmanlığı yaşamınızda hiç olmasın...