10 Kasım 2008

ATATÜRK DİYOR Kİ


İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur! "

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

9 Kasım 2008

Halil Cibran ve Gerçek Veriş


Vermek

Sonra, varlıklı bir adam konuştu: 'Bize vermekten bahset.'
Ve o cevap verdi:
'Sahip olduklarınızdan verdiğinizde,
Çok az şey vermiş olursunuz;

Gerçek veriş, kendinizden vermektir.

Çünkü sahip olduklarınız, yarın ihtiyacınız olabilir
Diye saklayıp koruduğunuz şeylerden ibaret değil mi?

Ve yarın, kutsal şehre giden hacıları takip ederken, kemiklerini,
İz bırakmayan kumlara gömen fazla uyanık bir köpeğe ne getirebilir?

Ve ihtiyaç korkusu da, ihtiyaçtan başka bir şey degil midir?
Kuyunuz tamamen doluyken susuzluktan korkmak,
Tatmin olamayan bir susuzluk göstermez mi?

Çok fazla şeye sahip olup, çok az verenler, bunu
Gösteriş isteyen gizli arzuları için yaparlar,
Ki bu da armağanlarını yararsız kılar.

Ve bazıları vardır ki, çok az şeye sahiptirler ve hepsini verirler.
Bunlar hayata ve hayatın definesine inananlardır,
Ve kasaları hiç boş kalmaz.

Bazıları sevinçle verirler, bu sevinç onların ödülüdür.

Bazıları ise ıstırap içinde verirler ve bu acı onların vaftizidir.


Ve bazıları vardır ki, ne vermenin acısını hissederler,
Ne sevinç ararlar, ne de bir erdemlilik düşüncesi taşırlar;

Onlar, şu vadideki mersin agacinin kokusunu salışı gibi verirler.

Böyle kişilerin ellerinde Tanrı dile gelir ve
Onlarin gözlerinden Tanrı, dünyaya gülümser.

İstendiği zaman vermek güzel bir davranış olabilir; fakat
İstenmeden, ihtiyacı hissederek vermek çok daha anlamlıdır.

Ve cömert olan için, verecek kimseyi aramak,
Veriş olayından daha fazla sevinç getirir.

Vermekten alıkoyacağınız herhangi bir şey olabilir mi?
Sahip olduğunuz her şey bir gün verilecektir.

Öyleyse şimdi verin ve vermenin hazzını
Mirasçılarınız değil siz yaşayın..

Çoğunlukla şöyle dersiniz:
'Vereceğim, ama hak edeni bulabilirsem.'

Ne koruluktaki meyve ağaçları böyle düşünür,
Ne de çayırdaki sürüler.

Onlar, saklandığında çürüyecek olanı, yaşayabilsin diye verirler.

Herhalde kendisine günler ve geceler verilmesini hak eden
Bir kişi, sizden gelebilecek şeyleri de hak eder.

Ve hayat okyanusundan içmeye hak kazanmış bir insan,
Sizin küçük ırmağınızdan da bir bardak su alabilir.

Faydasından öte, kabul etmenin gerektirdiği cesaretten ve
Güvenden daha büyük bir değer var mıdır?

Ve siz kim oluyorsunuz da, onların göğüslerini yırtarak
Gururlarını korunmasızca ortaya seriyor, sonra da
Onların değerlerini örtüsüz ve gururlarını
Utanmasız olarak değerlendiriyorsunuz?

Önce kendinizi vermeye hak kazanmış ve
Verme olayında bir aracı olarak görün.

Çünkü gerçekte her şeyi veren hayattır
Ve siz kendinizi bir verici olarak belirlediğinizde,
Sadece bir tanık olduğunuzu unutuyorsunuz.

Ve siz alıcılar, ki hepiniz bu gruba dahilsiniz, ne kendinize
Ne de size verene bir boyunduruk yüklememek için,
Hiç bir minnet hissi taşımayın.

Bunun yerine, armağanları kanat yaparak,
Verenle beraber yükselin;

Çünkü borcunuzu gereğinden fazla abartmak,
Annesi özgür yürekli dünya,
Babası evren olan cömertlik olgusundan
Şüphe etmek demektir...'

Halil Cibran

29 Ekim 2008

Cumhuriyet Bayramı


Hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun!


Bugün, Can Dündar'ın, Ata'mızın yaşamını anlattığı Mustafa filmine gitmeye, günün anlam ve önemi ile ilgili yazı yazmaya ve bacaklarımı uzatıp okul için güzel hazırlıklar yapmaya niyetlenmiştim.Hatta bunların bir kısmını dün yapacaktım.
"Bizler, plan yaparken Allah, yukardan gülümsermiş" ya da "yaşam, biz başka planlar yaparken başımıza gelenlerdir" sözlerini doğrularcasına bütün planlarım alt üst oldu!
Yazımı yazıp yayımlamak bu saate kaldı,"Mustafa" filmine çok istediğim halde gidemedim. Okul için yapmaya niyetlendiklerimin çoğu yattı.
Neden mi çünkü Yuumak'ı dün doktoruna götürdüm, doktoru, gelişmediğini, metabolik bir sorunu olduğunu söyledi.
Bugün,ufaklık mamasını yemeyip kusunca bize doktor yolları göründü. Hemen doktoruna danıştım, kesinlikle gelmesi gerektiğini söyledi. Annemle birlikte Bülent ağabeyine götürdük, orada bıraktık.İnşallah tedaviye yanıt verir de iyileşebilir bebiş!
Bugün bütün gün yollardaydık, eve akşam dönebildik. Önümde malzemeler yapılmayı bekliyorlar!
Yeniden buluşuncaya dek sevgiyle kalın!

21 Ekim 2008

İstanbul'da Buluşma Etkinliği ile İlgili Bir Düzeltme

ist etk

Sevgili dostlar, arkadaşlar, İstanbul'da buluşma etkinliği ile ilgili olarak
  • Sevda
  • 'nın önerisi ile buluşma tarihini erteledik, hem daha fazla kişinin haberi olur hem de katılım daha geniş olur diye düşündük!
    İstanbul ve Ankara dışında oturan arkadaşlardan da dileyenler etkinliğimize katılabilirlerse çok mutlu oluruz!
    İstanbul'dan katılacak ve buluşma yeri konusunda fikir verecek arkadaşlar, "mutlulukmutfakta.etkinlik@gmail.com" adresime bildirirse sevinirim.
    Ankara'dan katılacak ya da yer konusunda fikrini yazmak isteyen arkadaşların da "sevdamavisietkinlik@gmail.com" adresine yazması gerekmektedir.
    Katılım ve buluşma yerimiz ile ilgili önerilerinizi içeren iletileriniz büyük bir sabırsızlıkla bekliyorum, bekliyoruz!
    Bir kez daha keyifli bir etkinlik olması dileğiyle!
    Sevgiyle, dostça kalın!

    18 Ekim 2008

    Şehitlerimize ve Ailelerine

    Bugün, güzel, mütevazi, insan gibi insan, yüreği çok çok
    güzel Volkan Konak'ın Eledim Eledim türküsünü dinledim
    ve şehitlerimizle,şehit ailelerine ithaf etmek istedim!

    Volkan konak-eledim eledim


    Dilerim bu terör bir an önce sona erer, savaştaymışız gibi gencecik
    askerlerimizi yitiriyoruz! Tezkerenin de bir daha uzatılmamasını diliyorum,
    gencecik şehitler vememek adına! Bizler, öğrendikçe çok üzülüyoruz,içimiz
    kanıyor ama ya aileleri ne hale geliyor, yürekleri dağlanıyor!
    Ateş daha çok düştüğü yeri yakıyor!












    16 Ekim 2008

    HEP BİRLİKTE ESRA’CIĞIMIZIN ADINI YAŞATALIM ..

    Sevgili Zerrin ve blogcu arkadaşlar,Esranın aramızdan ayrılışın 1. yılına doğru onun adını bizlerden sonra da devam etmesi için çok güzel bir kütüphane oluşturalım evdeki eski kitapları gönderelim dedik. Hadi hep birlikte katılalım kampanya. Ayrıntı için bkz.
  • Zerrin
  • 15 Ekim 2008

    Bir Çınar Daha Yıkıldı


    Evet, bir çınar daha yıkıldı,NTV'de akşam haberlerinde öğrendim ki büyük ozanımız Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı yitirmişiz! Hangimiz unutabiliriz ki ders kitaplarımızdaki şiirlerini? Hepimizin başı sağolsun!
    Şir yazabilme becerisini Tanrı'nın gülümsemesi olarak yorumlarmış. Bu ne kadar güzel bir bakış açısı, çok etkilendim! Ve (yanlış anladıysam düzeltin) evini gençlere ve çocuklara bağışlamış!
    Ben, yaşayan büyüklerimizin varlığı ile rahat hissediyordum kendimi,yitirdiklerrimzn yanmında teselli oluyordu.Biliyordum ki onlar orada yaşıyorlar, yakınımdaymış gibi duyumsuyordum.Ama sonra değerli büyüklerimzin ölüm haberlerini öğrenince içimde bir boşluk oluşuyor,elimdeki her şey değerini yitiriyor, gönlümdeki çiçekler soluyor!
    Evet,ben, her büyük kaybımızda bunları duyumsuyorum!
    Ve Yaşar Kemal, Betül Mardin gibi yaşayan, üretkenliğini sürdüren, verimli olabilen,karşılarındaki insanlara bir şeyler verebilen aydın büyüklerimize, çınarlarımıza sağlıklı yıllar diliyorum!


    BU ELLER MİYDİ?

    Bu eller miydi masallar arasından
    Rüyalara uzattığım bu eller miydi.
    Arzu dolu, yaşamak dolu,
    Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.

    Bilyaların aydınlık dünyacıkları
    Bu eller miydi hayatı o dünyaların.
    Altın bir oyun gibi eserdi
    Altın tüylerinden mevsimin rüzgarı.

    Topraktan evler yapan bu eller miydi
    Ki şimdi değmekte toprak olan evlere.
    El işi vazifelerin önünde
    Tırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi.

    Kaybolmus o çizgilerden
    Falcının saadet dedikleri.
    O köylü çakısının kestiği yer
    Söğüt dallarından düdük yaparken...

    Bu eller miydi kesen mavi serçeyi
    Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık.
    Yorganın altına saklanarak
    Bu eller miydi sevmeyen geceyi.

    Ayrılmış sevgili oyuncaklardan
    Kırmış küçücük şişelerini.
    Ve her şeyden ve her şeyden sonra
    Bu eller miydi Allaha açılan !

    SENİ SEVMEK..

    Kişi seni severse
    Soyunur aya karşı
    Sever
    Ölüşüne dek

    ÇOCUKSUZ GECELER

    Bu gece beni terk ettin çocuğum
    Ki hala ellerimde bir şafak.
    Herkes ölürken son anda
    Bir gece hatırlayacak.

    Birikti serçeler saçaklara
    Davetler gibi uzaklardan.
    Ülkeler midir ki varılmaz
    Uykular içre kalan.

    Vaktin saadetiyle durmuş
    Kağıt gemilerim ve rüzgar.
    Seyretsin sonsuz hudutları,
    Harap kalelerinde krallar.

    Çocuğum tarlalar sarardı,
    Nur gibi olgun başak.
    Herkes ölürken son anda
    Bir çocuk hatırlayacak.

    AKDENİZ ŞİİRLERİ

    Sen Deniz Gök,
    Bir an dursanız uykuda
    Büyür bir yosun geceye karşı.

    Tedirgin olur ölüler
    Bir an yaslansanız karanlığa,
    Sen Deniz Gök.

    Dalarım engine
    Ki yaşadığım
    Anladığımdır.

    Roma'yla Kartaca'nın arasında
    Yüzer, sevgi sevgi
    İstanbul.

    Böler bir kuş düşüncemi ikiye
    Maviden
    Yarıda kalır içki.

    Dersin ki
    Ellerimize değecek
    Yıldızlar
    Büyüyecek büyüyecek de.

    Dersin ki
    Bir aydınlığı var
    Sevgililer için,
    Karanlık sessiz de.

    Dersin ki
    Uyuyamıyorum
    Yalnızız
    Gece, mavi de.

    Sessizdi yeryüzü
    Yeryüzünde biricik Akdeniz vardı
    Akdenizde
    Yalnız ikimiz.

    Beni seviyor musun dedim,
    Yumdu gözlerini uzaklığa,
    Tam sorulacak an, diye gülümsedi,
    Tam sorulacak yer.

    Bir kocaman yeşil bir kocaman boz
    Yellerde
    Çarpar birbirine çarpar enginlere dek.

    Dalgaların ucunda yıldızların ucu
    Her köpük bir fırtına
    Her köpük bir evren.

    Su deniz su gök gizlenebilir
    Seni sevdiğim
    Gizlenemez.

    Havaya da yalıma da ağaca da benzer ama
    En çok suya benzer
    Sevgimiz.

    Morluğun acısı var sonu yok
    Karışır yaşamımıza
    Kendiliğinden.

    Herkes ölünce toprak olurmuş
    Hayır hayır
    Bizim su olacağımız besbelli.

    Akdeniz enginlerde kararmaktadır
    Ama
    Ben
    Öyle maviyim ki.

    Akdeniz bir gitmişlikle eski, uzak,
    Ama
    Ben
    Sahibi gibiyim yıldızların.

    Akdeniz seni bir daha yaratamaz
    Ama
    Ben
    Seni bir daha sevebilirim.

    Deli gibi bir gürültu, ansızın,
    Yırtılırcasına yarılır sessizlik,
    Düşünür Akdeniz.

    İşte uçaklar geçer havalarından
    Kalır mavilik üstünde apak izleri,
    Akdeniz anlar ve sever.

    Denizdir,
    Her akşam üstü
    Bütün düşüncelerde
    Gelip gider.

    Seninle
    Acısı
    Uzunluğu
    Aksi.

    Ve gece yarısıdır bu masmavi şey,
    Senin
    Uzaklarda
    Unuttuğun sessizlik.

    Duymuştun
    Bu türküyü
    Çok eskiden de.

    Bu türküyle anlarsın yelden
    Yeşilden
    Kadırgaların dibindeki sessiz yosunları.

    Bu Akdeniz dalgalarında bu türküde sen
    Varsın ışıl ışıl
    Ve yoksun biraz.

    İyice düşün bu bütün yaşamamızdır.

    Fazıl Hüsnü Dağlarca