17 Mart 2008

BEDELİ ÇANAKKALE'DE ÖDENECEKTİR!


Galatasaray Lisesi'nde okurken Çanakkale Cephesi'ne subay olarak gönderilen Mehmet Muzaffer Bey, karargahın, lastik ile diğer bir takım ihtiyacını teminine memur edilmiş. Karaköy'deki bir Yahudi'de istediklerini buldu.Fiyatlar fahiş! Mecburen anlaşmaya varıldı . Gereken parayı almak üzere Erkan-ı Harbiye'ye gitti. Kaymakam "Ne alınacak?" dedi. Muzaffer'in "Otomobil ve kamyon lastiği..." cevabını duyunca bir an durdu ve "Bana bak oğlum! Ben, askerin ayağına postal, sırtına kaput alacak parayı bulamıyorum. Sen otomobil lastiğinden bahsediyorsun " dedi. Gerken parayı alamayan Muzaffer, selam verip dışarı çıktı.
Bu lastikleri mutlaka almak için çara düşündü. Çareyi bulmuştu. Yahudi tüccarın yanına giderek "Ödeme işlemleri akşamüstü bitecek. Yarın öğleden önce vapur kalkıyor, yetiştirmem gerek. Onun için sabah ezanında geleceğim, malları mutlaka hazır edin. Ama altın para vermiyorlar, kağıt para verecekler" dedi. Yahudi " peki" dedi.
Ertesi sabah, Muzaffer, malzemeyi arabaya yükledi ve Yahudi'ye bir yüzlük kaime (para) verdi.
Malzeme araba ile Sirkeci'den gemiye aktarıldı ve gemi Çanakkale'ye doğru yola çıktı.
Üç gün sonra Yahudi tüccar, elindeki yüzlüğü bozdurmak üzere Osmanlı Bankası'na gitti.
Bozmadılar. Çünkü elindeki para sahteydi. Muzaffer, bütün gece, temin ettiği özel kağıda çini mürekkebi ve boya ile parayı gerçeğinden ayırt edilemeyecek derecede taklit etmişti. O devrin paralarının üzerindeki yazılar arasında bir de şu ibare bulunuyordu. "Bedeli Dersaadet'te altın olarak ödenecektir. "
Muzaffer, yaptığı taklit paradaki bu ibareyi şöyle yazmıştı: "Bedeli Çanakkale'de altın olarak ödenecektir."Onun burada altın dediği, Çanakkale'de Mehmetçiğin akıttığı, altından değerli kanıydı.
Yahudi tüccar, bunu sorun haline getirmedi. Ama haber bütün İstanbul'da yayıldı. Şehzade halim Efendi, lalasını gönderip Yahudi tüccardan, taklit yüzlük parayı bedelini altın olarak ödeyip aldı. Çok zarif sedef kakmalı, içi kadifeli mücevher çekmecesine yerleştirip İstanbul Polis Mektebi'ndeki emniyet müzesine hediye etti.

(Bir takvimin arka sayfasında okudum, beğendim, sizlerle paylaşmak istedim)

Gelin, Çanakkale Zaferi'nin ne koşullarda kazanıldığını bir kez daha hatırlayalım! 43.NCÜ ALAY 1NCİ P.TB. 1NCİ BÖLÜK'ün 1917 yılı yemek listesine bir göz atalım!


GÜN ------- SABAH ------- ÖĞLEN -- AKŞAM - ----------------EKMEK
15 Haziran - üzüm hoşafı --- yok ------ yağlı buğday çorbası --- tam
26 Haziran - yok----------- yok ------ üzüm hoşafı --------------tam
18 Temmuz- üzüm hoşafı ---- yok ------ yok ------------------yarım
8 ağustos - Yarım ekmek --- yok ------ şekersiz üzüm hoşafı--yok


Not: 21 temmuz 1917'den itibaren başlayarak ordu emriyle ekmek istihkakı 500 grama indirilmiştir çünkü un ve ekmek kalmamıştır....

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı! hayasızcasına,

Maske yırtılmasa halâ bize affetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;

Bu göğüslerse Huda'nın ebedi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.

Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.




15 Mart 2008

Güzellikleri Paylaşmak!



Nilüfer

sizi kim bıraktı gözlerimin içine
ağlamaktan yorgun
rüzgârdan kaçak
durgun sularda nilüferken ben
yalnızlığına mahkum!

-hani buradaydınız az önce
sözcükleri bir bir dizen-

içlendim, ezildim, büyüdüm, ağladım
duydum…
sesimi duyurdum mu?

sizdiniz
hani göz kapaklarım düştükçe aralayan
elimi tutup bırakmayan
dizlerimin takati yokken
dik dur diyen annemin sözü çizildi zihnime!
ekledim… geceleri sabahlara
köz olmayi bekleyen şehirlerden
kaçtım! ...
denize boyandım az önce
çığlık çığlık martı oldum
duymadınız…


neredeydiniz
soğuk kış gecelerinde
sabrımı çengelleyip göğsünüze bekledim
gözümde biriken hayatlar
usul usul düştü toprağa
her defasında uyuttum özlemlerimi
unutmadım hiçbir ismi
dönmediniz…


Banu Kalyoncu
2007/01/20


.Arkadaşlar, merhaba! Karabatak gibi ortadan kayboldum değil mi? Neyse ki döndüm! Nerelerde miydim? İsteksizlik, can sıkıntısı, bilgisayar tahammülsüzlüğündeydim! Zaman zaman hepimizini yaptığı gibi ruhumu karartma çalışmaları içerisindeydim! Sona erdirdim.
Veee Burçak aldığı kiloları verebilmek için diyete girdi. Hem de geçen hafta ortası. Yaptığım bir pastayı sizlerle paylaşacaktım, krema ile hamuru birbirine yakıştırmadım, kendi uyarlamamdı. Aldığım hazır pasta kreması her ne kadar içine margarin katmasam da ağır geldi. Onca malzeme ziyan oldu, çöpe gitti. Ama porsiyonluk pastadan büyük bir sabırla iki tane aldım, sonunu getiremedim. Bir daha ki sefere daha iyisini yaparım dedim kendi kendime!
Sonra da amaaaaaaan dedim ve pasta başta olmak üzere tüm hamur işlerinden vazgeçtim. Uzunca bir süre! Sapıtmıştım ama hemen her akşam bir kurabiye, kek, pasta! Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz? Ekmeği de azalttm. Abartılı mı yiyordum hayır ama şimdiye göre evet! Pilates ve yogaya da başlıyorum! Kim tutar beni?
Bundan sonra böyle vallahi! Hiç acıma yok! İstediğim kiloya indikten sonra yalnızca hafta sonları tatlı, kurabiye yapıp kalanını paylaşacağım! Üst kat komşum, sevgli arkadaşım Dilekçim'i de uyardım bize hiç bir şey getirmemesi konusunda! Okuldaki kokulara dayanamam sanıyordum, ne pizzalar, kekler, poğaçalar, börekler, pilavlar pişti de yemedim! Yemem! Önemli olan karar vermek, değil mi ama? Nasılsa evde sebze ağırlıklı besleniyoruz!
Eveeeet, bende haberler böyle!
Bu arada iki kurabiye tarifi de üst üste gelmesin istedim. Bir daha ki yazımda diğer kurabiyemin tarifini ve deee yemek kitaplarımı paylaşacağım sizlerle!
Söz veriyorum! Sizlerle paylaşacağım çooook kitabım var, Burçak, kitap almaya doyamadı da bu aralar! Sizleri de bıktırmadan usulca usulca paylaşacağım!
İyi tatiller, sevgiyle kalın sevgili dostlarım! Sizi çok özlemişim ben!






.

18 Şubat 2008

MARMELATLI KURABİYELERİM!

Merhaba arkadaşlar, dün sizlerle kar manzaramızı ve kitaplarımı kahve ve kurabiye keyfi eşliğinde paylaşmıştım. Kurabiyelerin tarifini de en kısa zamanda vereceğimi belirtmiştim.
Tarif, Lezzet dergisi'nin verdiği ilk Güzel Şeyler Kitabı'ndan. Bütün tarifler ve resimleri ayrı güzel gerçekten de!


Marmelatlı Kurabiye (8 kişilik)

Malzemeler:

250 gr tereyağı (Ben Becel Margarin kullandım, kalbe dost, sağlıklı, hafif)

1/2 çay bardağı ayçiçek yağı

4 su bardağı un

1 su bardağı pudra şekeri

2 çorba kaşığı rendelenmiş hindistancevizi

4-5 çorba kaşığı marmelat (ben biraz Tamek'in Kış Reçeli'nden biraz da Böğürtlen Reçeli'nden kullandım).

Yapılışı:

Eğer ben tereyağdan şaşmam diyorsanız o zaman çok kısık ateşte eritip ılındırın. Ayçiçek yağı, un, pudra şekeri ve rendelenmiş hindistancevizini ekleyip yoğurun. Hamurdan yumurta iriliğinde parçalar koparıp elinizde yuvarlayın. Ben ceviz büyüklüğünde hamur alıp daha küçük kurabiyeler elde ettim.
Tchibo'dan aldığım güzel kurabiye kalıplarını değerlendirdim. Hafifçe bastırıp yassılaştırdıktan sonra ortalarını parmağınızın ucuyla çukurlaştırın. Önceden ısıtılmış 170 dereceye ayarlı fırında üzerileri beyaz kalacak şekilde pişirin. Kurabiyeleri fırından alıp çukur kısımlarına marmelat doldurun.
Arzu ederseniz üzerine pudra şekeri de serpiştirebilirsiniz!
Servis yapın ve de afiyetle yiyin!

Burçiş, bugün de boş kalmadı, kendini mutfağa attı, aynı kalıpları kullanarak kendi uyarlaması, bizler tarafından daha çok beğenilen kurabiyesini ve aynı kitapçıktan kendisinde de olmasına rağmen Yeşim'de görüp beğendiği poğaçayı yaptı!
Annesiyle çayda afiyetle yedi. Resimlerini de sizlerle paylaşmak için çekti tabii ki de!
Yeni bir kahve-kurabiye ve kitap keyfinde buluşmak üzere sizlerden izin istiyorum en kısa zamanda buluşma sözü veriyorum! Bu kez kahve ve kurabiye aynı karede yer alacak! Bu kısa zaman Perşembe ya da Cuma günü olabilir gibi geliyor bana!
Sırada sizlerle paylaşmak üzere bekleyen yemek kitaplarım var! Ben, kitapları, tarifleri kendine saklayan insanlardan hiç haz etmem! Aman aynı kitap filan kişide olmasın da niyetlendiğim tarifi uygulamasın. Ne kadar çirkin şeyler bunlar, öyle değil mi? Oysa ki herkesin tarife kattığı farklı özellikler vardır. En azından sunumu farklıdır! Neyseki çoğumuz paylaşımı seviyoruz!
Bu arada sizlerle paylaşılacak tarifler de o kadar birikti ki! Zaman buldukça paylaşacağım! Yeni yapılan eskiyi biraz daha erteliyor!
Yeniden buluşuncaya dek hoşçakalın!










17 Şubat 2008

KURABİYE VE KAHVE EŞLİĞİNDE KİTAP KEYFİ!


Yeniden merhaba arkadaşlar! Fırsat bulmuşken ertelemiş olduklarımı birer birer eyleme döküyorum! Ne zamandır kahve ve kurabiye eşliğinde kitap keyfi yapacağımızın sözünü veriyorum ama gerçekleştiremiyordum! İşte fırsat, işte keyif! Daha önce çektiğim kahve kurabiye resimlerim yanlışlıkla silinmiş, fark edince çok üzüldüm! Daha önce yaptığım kurabiye resimlerimin yanına şu anda hazırlayıp içmekte olduğum kahvenin resmini koydum!

Elif Şafak, bu kitabında yeni annelerin yaşadığı postpartumdan (lohusalık depresyonu) bahsetmiş. Sıcacık bir dille anlatmış yaşadığı dönemi! Umut verici! Şiddetle öneririm!


Kuantum Düşünce Yöntemi, bize endişe alışkanlığımızı nasıl kırabileceğimizi ve kontroli yeniden nasıl elimize alabileceğimizi görmemizi sağlıyor! Ben de yeni aldım, göz atmakla meşgulüm! Çok güzel olduğunu söyleyebilirim!

Gilbert Sinoue'nin addığım ikinci kitabı bu! Daha önce "Sen Bana Mevsimlerden Söz Et" adlı kitabını almış büyük bir zevkle okumuştum. Bu kitabının da en az diğeri gibi sürükleyici, etkileyici. Zevkle okunacak bir kitap. Mutlaka alıp okuyun derim.

Üstün Hoca'nın yazmış olduğu "Küçük Şeyler" kitaplarının devamı niteliğinde! Çok çok güzel bir kitap! Üstün Dökmen'in kitaplarını da televizyondaki programını da severek izleyenler için çok çok güzel bir kitap. Günümüzün Nasreddin Hocası!

Orhan Karaveli, nazım Hikmet ile Moskova'da görüşen son Türk gazetecisi! Nazım Hikmet'i daha yakından tanımak isterseniz, hüzünlerine, hasretlerine dokunmak isterseniz bundan daha iyi bir kaynak olamaz.

Benim gibi iflah olmaz Paulo Coelho hayranları için muhteşem bir kitap daha!Paulo Coelho,kim olduğumuzdan emin olmasak da, kendimize karşı her zaman içten olma cesaretini nasıl ediniriz sorusunun yanıtını arıyor. İşte kitabı almam için zaten yazarın adı yetyerliydi bir de bu satırları okuyunca tama ben buna hemen sahip olmalıyım dedim. İnsanlar bir gerçeklik yaratıyorlar, sonra da kendi yarattıkları gerçekliğin kurbanı oluyorlar. Athena işte buna başkaldırdı ve bunun için büyük bir bedel ödedi...
Özellikle Simyacı, Piedra Irmağı Kıyısında Oturdum ve Ağladım, Şeytan ve Genç kadın, Zahir kadar güzel bir kitap. Paulo Coelho'nun kadınlara saygı duyduğu romanlarında onları yüceltmesinden, Tanrı' nın kadın yönü herkese düşündürmesinden belli! Kadının esirgeyen yönünü, doğurganlığını düşününce biz de bazen bunu sorgularız annemle birlikte!

"İnsanın Pin Kodu" kitabını ilk yeğenimden duymuştum. Bulur bulmaz da alma kararı vermiştim. Buldum ve aldım. Kitap, başta kendimiz olmak üzere herkesi anlamamızı, tanımamızı sağlıyor. Öneriyorum. Ben, kendi pin kodumu çözdüm, kişilk bölümü 1'den 9'a mevcut. Ancak kişiliğimizin diğer özelliklerini örnek hesaplamalarda bulabiliyoruz. Bu kısmı biraz zahmetli. Hani psikoloji kitaplarında kişilik tipleri ayrı ayrı açıklanır, koylaca zahmetsizce okuruz ya! Sonraki kısımlar pek öyle değil bu kitapta. Bu da biraz hayal kırıklığı yaratıyor mutlaka bu kitabın bir devamı olmalı. İlgi duyuyorsanız, benim gibi yaşadığınız hayal kırıklığına rağmen azimliyseniz alıp okuyun derim.


Kraliçenin Soytarısı, yazarın Boleyn Kızı'ndan sonra yazdığı kitabı. En az diğeri kadar ses getirecek. Annem okuyup bitirdi. Boleyn Kızı'ndan daha güzel olduğunu belirtti .Ben henüz elime almadım. Diğerlerinden sonra ona da sıra gelecek elbette!

Bir Porsiyon Öykü de Zeynep Fidan'a ait. Sevgili Zeynep, komşumuzmuş, kitabını okurken öğrendim. http://papatyadunya.blogspot.com/
Çok hoş, çok zevkli bir kitap. Zeynep, bizden biri. O da yaşadığı güzellikleri sürekli kılmaya çalışanlardan. Çocukluğunu, çocukluğunda yaptıklarını, annesinin hazırladığı sofraları unutmayışı, o zamanlar kaybolmamış manevi değerleri, komşulukları yüceltmesi, aile bağlarına önem vermesi ne kadar bizden değil mi? Sıcacık, tüm samimiyetiyle yazmış çok ta güzel tariflere yer vermiş. Çok ta güzel yapmış. Her tarifin bir öyküsü var. ben de bayılırım öyküsü olan yemeklere, tatlılara! Ellerine sağlık sevgili Zeynebin!


Kitabın çok çok güzel bir kapağı hepsinden önemlisi konusu var . Sıcacık bir dille yazılmış.
Kısacık yazılmış düşündüren, eğlendiren yazılar var. Duvar yazısı şeklinde yazılmış sayfalar var. Ayetler var.Kısacık öyküler yer alıyor. İnsana kendini iyi hissettireceğinden emin olabilirsiniz.
Tam bir başucu kitabı, bir de bakmışsınız ki anlamadan kitap bitivermiş. İşin ilginci kitabı okudukça emin olduğunuz insdanlığınınızı sorguya çekmeye başlıyorsunuz, ben kendimi insan biliyorum gerçekte ne kadar insanım diye!

Çok güzel bir sözü sizlerle paylaşmak istedim tıpkı diğer güzellikler gibi!
"Kötü huylunun hali, kırık bir çömleğe benzer. Ne bir faydası dokunur ne de tekrar toprak olur."
Münebbih

Haydi, güzel bir söz daha " Yaptığın iyiliği hatırlama, gördüğün iyiliği unutma".
Chillon

Bir de Pratik Reiki'yi aldım. Adı gibi pratik yollar öneriliyor. İlk fırsatta kendimi disipline edip önerilen yöntemleri uygulayacağım, 21 günlük arınma programı var. Dilerim etkili olur! Sonucu sizlerle paylaşırım, "yaşasınnn işime yaradı tezahüratları yaparım!
Evet, gecikmeli de olsa sözümü tuttum, aldığım kitapları sizlerle paylaştım.
Bir daha ki buluşmamızda marmelatlı kurabiyenin tarifini vereceğim!
Şimdilik hoşçakalın!Kar tatilinizin eğlenceli geçmesi dileğiyle!
































































YAŞASIN KAR YAĞIYOR!

Selam arkadaşlar, yaşasınnn kar yağıyor!!! Nihayet güzel İstanbul'uma gönlümce kar düştü düşüyor, ben de büyük bir keyifle nefis manzarayı izliyorum, sizlerle paylaşıyorum!
Fırtına çıktıkça kar yağıyor ve şu anda da fırtınanın sesini duyuyorum!
Dilerim herkes istediği kadar kar yağışı görebilir! Biz, geçen sene de bu sene de düne kadar dilediğimiz gibi bir kar yağışı göremedik! Şimdi özlem gideriyoruz!

Çınar ağaçlarının toplarının karla kaplandığını görmek çok mutluluk verici bir olay! Ben de bu güzelliği sizlerle paylaşmak istedim!


Hepinize mutlu hafta sonları diliyorum!

15 Şubat 2008

ÇARESİZSEN ÇARE SENSİN!


Değerli dostum, meslektaşım bu güzel iletiyi göndermiş. Okuyunca dayanamadım ve sizlerle paylaşmak istedim!
İbrahim Baysan'a teşekkürler!

14 Şubat 2008

AŞIK EDEN TARİFLER!


İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş... Hep şikayetçi, hep bıkkınmış...

Bir gün melekler, mutluluğu saklamaya karar vermişler.

"Saklayalım , zor bulsunlar. Zor buldukları için belki kıymetini bilirler."

diyerek başlamışlar tartışmaya. Sorun büyükmüş. Mutluluğu saklamak kolay değilmiş çünkü.

Kimisi "Everest' in tepesine saklayalım", kimisi "Atlas okyanusu' nun dibine" demiş.

Tac mahal' in kubbesi, Mekke sokakları, İtalyan sofrası, hastanenin yeni doğan odası,

dondurma külahı, sigara paketi, lale bahçesi...

Pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş..

Derken, meleklerden biri "İçlerine saklayalım." demiş.

"Kimsenin aklına gelmez içine bakmak..."

İşte o gün bugündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış...

Hiçbir mutluluk kolay gelmiyor. Kolay kolay gülmüyor insanın yüzü...

Emekte ve insanın içinde saklı mutluluk. Ne başkasının ekmeğinde,

ne başkasının evinde, ne de başka bir şeyde...

Bu yüzden gözünüz hep içeride olsun.

Siz dışını boşverin, içine bakın...

Mustafa Bey'e bu güzel yazıyı bizlerle paylaştığı için bir kez daha teşekkür ediyorum!

Merhaba Arkadaşlar, bugün çok güzel bir gün!

  • Kuş'un Mutfağı
  • da günün anlam ve önemine yaraşır çok çok güzel bir etkinlik düşünmüş, düzenlemiş! Ellerine sağlık, çok ta iyi etmiş! Ben de ne yapsam ne etsem, etkinlik mi düzenlesem, bugün için özel bir şey mi yapsam diye düşünürken bir de baktım ki Sevgili Kuş, "Aşık Eden Tarifler" etkinliği düzenlemiş! Adı, banner'i insanı tam anlamıyla fethediyor! Sıcacık, güzel, zarif! Banner'i o kadar çok beğendim ki etkinlik yazımda kullanmadan edemedim!


    Ben de en çok sevdiğim pastayı, Cheseecake'yi yapmaya karar verdim, dün akşam kolları sıvadım, mutfağa girdim. Dr. Oetker'in Chessecake harcını kullandım!
    Nasıl mı yaptım? Tarifi burada!

    Malzemeler:

    1 paket Dr. Oetker un karışımı

    100 gr margarin
    Kreması İçin:

    1 paket krem peynir (siz, labne peynirden şaşmayın derim)

    750 gr süzme yoğurt (ben, krema koymadım, siz, 200 gr krema koyun ve de yoğurdu 500 gr olarak ekleyin)

    3 yumurta

    1 paket Dr. oetker krema karışımı

    Jöle İçin:

    1 paket Dr. Oetker tart jölesi

    1+ 1/2 çay bardağı Dimes kırmızı meyve suyu

    1/2 çay bardağı su

    Yapılışı:

    Un karışımı ile margarin önce mikser ile düşük devirde karıştırılır sonra da elle yoğrulur.
    Hamur, çember kalıba yayılır.
    Krema karışımı, yumurtalarla birlikte mikserle karıştırılır. Krem peynir eklenir, karıştırma işlemine devam edilir. Daha sonra süzme yoğurt eklenir.
    Siz, krem koyacak olursanız, labne peynirden sonra kremayı ekleyin en son süzme yoğurdu katıp karıştırın.
    Düşük ısıdaki fırında yaklaşık iki saat pişirin (kalıbın üzerini alümünyum folyo ile kaplayın).
    Chessecakemizi fırından çıkarıp soğumaya bırakıyoruz.
    Jölemizi hazırlamaya girişiyoruz.
    1+1/2 çay bardağı Dimes kırmızı meyve suyu (siz dilediğiniz meyve suyunu kullanabilirsiniz tabii) ile 1 paket tart jölesini karıştıra karıştıra pişiriyoruz, kaynayınca occağı kapatıp 1/2 çay bardağı su katıp jölemizi karıştırmayı sürdürüyoruz.
    Jölemiz ılınınca cheseecakemizin üzerini kaplıyoruz!

    Ben, biraz fazla pişirdim, yanlarının görünümün beğenmedim, küçük çember kalıplar ile soğumaya yüz tutunca cheseecakemi kestim, daha sonra da jöleyle üstünü kapladım.


    Cheseecake'mi günün anlam ve önemine uygun olarak okula götürdüm, Türkan abla beğendi, yedi. Diğer arkadaşlar biraz yoğun buldular.
    Ama annemle ben severek yedik, o yoğunluğu sevdik!
    Size afiyet olsun!
    Sevgililer Günü'nüz kutlu olsun, tüm sevdiklerinizle neşe, mutluluk içinde yaşayın diyorum!
    Gününüz dünden güzel olsun!
    Yeniden buluşuncaya dek hoşçakalın!