12 Haziran 2007

Annemin Sihirli Değneği-Çiçekleri-Sağlıklı Sucukları

(Dr. Sohng)
Selam Arkadaşlar, işte nihayet yeniden buluşabildik! Aslında blogumun birinci yıl dönümünü kutlama yazısından daha önce buluşmaya niyetleniyordum ama malum yine bilgisayarım beni çıldırttı, takıldı, işlemler uzadı aynı dün akşamki gibi taslak olarak kaydetmiştim ama o da yok olmuş. Resimler bugün yeniden yüklendi. Sakata gelmemek için yazı Word’de yazıldı, kaydedildi. Yani bilgisayarımla aramızdaki ilişki; bıkkınlık, yorgunluk, elini eteğini çekme sonra yeniden barışma, motive olma, coşkuya kapılma biçiminde sürüyor. İlk fırsatta yeni bir bilgisayar gerekiyor. Yeni yıla yeni bir bilgisayarla gireceğim hayırlısıyla! Hani şampuan reklamlarında X kişinin kepek sorunu olmuş olur da sonra kullanılan ürün her şeyi yoluna sokar ya benim işte o hesap Burçiş’in kepek sorunu gibi bir bilgisayar sorunu var! Neyse şimdilik didişe sevişe ilişkimizi sürdürüyoruz!

Bir de sene sonu geldiği için yoğunluk yaşanıyor! Bugün etkinlik kutularına yapılan işler yerleştirildi, yarın çocukların malzemelerini evlere göndereceğim. Karneler doldurulacak! Yeni eğitim döneminde yeni yeni öğrencilerim olacak ama bana kalsa sekiz yılı hiç olmazsa üç yılı çocuklarımla birlikte geçirmek isterim, resimlerini çekeceğim! Onlardan anı kalsın bana, kızıyorum ediyorum ama çok seviyorum, kopmak zor geliyor! Dilerim mutlu, huzurlu, keyifli bir yaşantıları ve eğitim yaşamları olur!

Başka ne yaptım, Cumartesi sabahı uzun süredir görmediğimiz, özlediğimiz manevi ablam, arkadaşım Meralim aradı, geldi, özlem giderdik.

Öğleden sonra Fikriye aradı, kızıyla geleceğini söyledi, onu da daha uzun süredir görmüyorduk. hele ki Cansu’yu iki yıldır görmüyorduk. Aynı babası, anneyi de andırıyor kısaca anne-babanın nefis bir karışımı olmuş, büyümüş, çok çok tatlı bir genç kız olmuş canım benim!

Benim için Fikriye’nin de Meral’in de yeri çok çok özeldir, onlar nenim gerçek dostlarım, asla arkamdan konuşmaz, mış gibi davranmazlar! Beni eleştirmeyen insanın arkadaşlığından şüpheye düşerim, insan düşündüğünü kırmadan, yapıcı bir biçimde ifade etmeli! Eğer ki birey arkadaşının onaylamadığın düşüncelerini, davranışlarını dile getirmiyorsa o zaman arkadaşlığından şüphe edilir, ona güvenilmez!

Neyse, çok güzel, keyif dolu birkaç saat geçirdik ardından Burçiş diş ağrısına dayanamadı doktorun yolunu tuttu ki kendisinde sıkı bir diş doktoru fobisi vardır! Anlayın ağrısını! Bu ağrıyı neye borçluyuz efendim, ilk kez Maş Fasulye’si yerken içinden çıkan taşa mı diyeyim olgunlaşmamış taneye mi diyeyim bilemiyorum! Dişimin arasına bir girdi, bir şeyler olduğunu hissettim ama dolgu düştü zannettim! Meğerse dişimin yarısı kırılmış yarısı nereye gitmiş acaba!!! Bu olayın ardından ikinci Maş Fasulyesi maceramızda daha dikkatli olduk, haşlanmış tüm taneleri özenle tek tek elden geçirdik, küçücük olgunlaşmamış taneler mi yoksa taşlar mı bilemiyorum hepsini çöpe attık!

Diş çektirmekten nefret ettiğim için işi uzattık, kanal tedavisi kararı verildi, eksik bölgeye pim takılıp yeniden dolgu yapılacak!

Bir süre daha diş doktoruna gidip geleceğim ama fobimi yendim, çok tatlı, gencecik, eli hafif, rahatlatıcı, çok anlayışlı bir doktorum var, böylesi dostlar başına!

Şimdi biraz annemi anlatmak istiyorum sizlere, benim annem öylesine beceriklidir ki hiçbir şeyden kaçınmaz, üşenmez, zahmetli de olsa yapar! Ve yaşadığı yerde, çevresinde her şeyi güzelleştirir, peri gibidir benim annem! Allah, evlatlarına bağışlasın! Her anne-kız arasında didişmeler, kırgınlıklar yaşanır ama annesiz bir yaşam düşünülemez! Evlat kaç yaşında olursa olsun anneye gereksinim duyar, şımarmak istediğinde ya da duyduğu kederin yükü ağır geldiğinde annesinin dizinin dibine yatıp saçlarının okşanmasını bekler! O’nsuz bir yaşam düşünülemez, kaç yaşında olursan ol onu yitirdiğinde sudan çıkmış balığa dönersin, hayat anlamını yitirir! Allah, tüm anneleri evlatlarına bağışlasın!


Hiç üşenmez sucuk bile yapar beni annem, eskiden babam 10 kg et alırdı, o ölçüde sucuk yapılırdı, bağırsak kullanırdı ama beze de konulduğunu bilirim! Nitekim yaklaşık 20-25 gün önce yaptığı sucuk ta beze yerleştirildi! Uzun zamandır yapmadığı,yaptığı zaman da çok büyük ölçüler kullandığı için az miktardaki sucuğun malzemelerinin ölçülerini aradık, bulduk ta!

Tarifini Afyon Valiliği 'nin sitesinde bulabilirsiniz. Biz, kullanılan etin yarısı kadar hindi eti koyduk, tuz olarak ta deniz tuzu kullandık!

Birinin yarısının tüketildiğini görüyorsunuz ya şimdi onun tamamı tüketildi.

Annem, kendisinin Bezli şarküteri sucuğu yaptığını belirtti!


Nasıl ki benim bebeğim kedişim ise annişimin bebişleri de çiçekleridir, onlarla hep konuşur, sevgiyle büyütür onları! Eskiden arka odadan gelip annemizin sesini duyduğumuzda bizimle konuşuyor zannederdik meğerse çiçekleriyle de konuşuyormuş aynı çocuğuyla konuşur gibi, “canım benim,….”

Kıskanıp dumura uğrardık o anda neyse ki fazla kıskanmaya kalmadan bize de sevgisini gösterirdi!

(Galiba bu çiçeğin adı Geranium, bir sardunya çeşidi)

Boğazda, Arnavutköy’de oturduğumuz beş yıl boyunca 120 çiçekle beraber yaşadık, ev oldukça büyüktü, balkon da müsaitti, çiçeklerinden ayrılması gerektiğinde çok üzülür! Hatta bunu bilen arkadaşları da kendisinden aldıkları çiçekleri geri verirler, annişim de kayıp çocuğuna kavuşmuş gibi çok mutlu olur!

Kendisine sıklıkla da çiçek hediye edilir! Şimdi de 92 m2’lik evimizde 36 tane çiçeğimiz var, bir de benim rahmetli fesleğenim vardı Migros’ta görüp aldığım, bir ay sonra bir anda öldü, çok üzüldüm! Ama evimize yeni çiçekler gelecek bunu biliyorum çünkü bu keyiften ve güzellikte

Gördükleriniz çiçeklerimiz arasında en çok beğendiklerim!

Kendisine sıklıkla da çiçek hediye edilir! Şimdi de 92 m2’lik evimizde 36 tane çiçeğimiz var, bir de benim rahmetli fesleğenim vardı Migros’ta görüp aldığım, bir ay sonra bir anda öldü, çok üzüldüm! Daha da çiçek gelecek bunu biliyorum!

Gördükleriniz çiçeklerimiz arasında en çok beğendiklerim!

Vedalaşma vaktidir arkadaşlar, annemle, yaptıklarıyla, sahip olduklarıyla ilgili yazmışken Yelda Karataş’ın dizeleri yazımızın eşlikçisi olsun, ne dersiniz?

Cuma günü 23. YE etkinliği için bilgisayar başına geçeceğiz, bakalım yine ne güzel tarifler öğreneceğiz, ne güzel sunumlar göreceğiz! Defnenur, çok güzel bir etkinliğe imza atmış, yürekten tebrik ediyorum. Hepimize hayırlı etkinlikler, yeniden görüşünceye dek sevgiyle kalın!

Tüm öğrencilere de şimdiden mutlu, keyifli ve eğlenceli tatiller dilerim!

Bir anneyi hoş görmenin ağırlığını iyi bilirim

Benim de annem vardı.

Ama anneler ölünce çok hafifliyor,

Ben ölmeden beni yüreğinizde hafifletin.

Yelda Karataş

Şiir, İclal Aydın’ın ilk çıktığında hemen alıp çok beğenerek okuduğum, kimi zaman göz atmaktan keyif aldığım “Hayat Güzeldir” adlı kitabından alınmıştır!

“Hayat Güzeldir” adlı hazırladığı programını da çok büyük bir zevkle izlediğimi belirtmeliyim, insan daha da bir insanlaştığını duyumsuyordu, sevdiği kişileri yakından tanıyınca daha bir seviyor, içindeki saygı büyüyordu!

Kana D’deki Programı’nda öğretmen olarak görüşümü belirtmek için aradığımda kitap (Treza Azzopardi/ Gizlenecek Bir Yer) hediye etmişti! Hatırlarsanız o aralar AİDS’li küçük bir öğrencinin en doğal hakkı olan eğitim hakkı müdür tarafından elinden alınmıştı, tepkiler çığ gibi büyümüş,olaya İlçe Milli Eğitim Müdürü el koymuştu!

Sonuçta çocuk eğitim hak ve özgürlüğünü elde edebilmişti! Ama İclal Aydın’ın en güzel, en özgür, en kendi olduğu programı Brt kanalında olanıydı! Dilerim bir gün yine reyting kaygısı olmayan bağımsız bir kanalda sanatla, kültürle, eğitimle, hayatla iç içe bir program yapmaya başlar, özlüyoruz sohbetini Sevgili İclal Aydın! İçimiz arınıyor, yüreğimiz hafifliyor, ufkumuz genişliyordu sayende! Ayrıca “İki Aile” adlı dizini de zevkle, büyük bir keyifle izliyoruz!

Çok samimi, gerçekçi, eğitici, hayatın gerçeklerini yansıtan bir dizi, siz oynayanların da diziyi yapanların da ellerine sağlık!

Bebişimin resmini çekmeye doyamıyorum ki!




















































10 Haziran 2007

Mutluluk Mutfakta Gizlidir Bugün Bir Yaşına Girdi!


Merhaba, uzunca bir aradan sonra yeniden sizlerle bir arada olmanın sevincini yaşıyorum, kaç gündür yazmaya niyetleniyorum, olamadı!
Bugün,blog oluşturalı, siz sevgili dostlarımla buluşmaya başlayalı, mutfaklarımızı, yaptıklarımızı, keyiflerimizi, üzüntülerimizi, hayatı paylaşalı tam bir yıl oldu!
Nice nice yıllar, nice nice keyifli paylaşımlar dileğiyle! Siz dostlarıma kucak dolusu sevgiler, mutlu haftalar dileğiyle!
Neler yaptığımı daha sonra anlatırım, en kısa zamanda buluşmak dileğiyle şimdilik hoşçakalın!













26 Mayıs 2007

Yeniden Ekmek Denemelerim-Profiterolüm-Tiramisum



Selam, sekiz günlük aradan sonra nihayet yeniden buluşabildik, paylaşacak ne çok şey birikiyor, kafam sitem için yapacaklarımla, siz dostlarımla paylaşmak istediklerimle meşgul!
Bu simit aslında çok daha önceden yapıldı paylaşmak bugüne nasip oldu! Simiti Dilistan Çilingiroğlu Shipman'ın "Ekmek Bir Tutkudur" adlı kitabında yer alan tarifinden yararlanarak yaptım. Kitapta yer alan maya çeşitlerinin hepsini denemek istediğimi daha önceden belirtmiştim, dört maya tarifinden üçü kullanıldı, biri kaldı! Simit ise Poolish maya tarifiyle yapıldı.

Poolish Mayası

Malzemeler:

350 gr un,

375 ml su,

5 gr taze maya

Yapılışı:

Verilen malzemeleri un tamamen suyla karışana dek karıştırın ve üstünü streçleyip oda sıcaklığında 3 ile 4 saat bekletin. Karışımın köpüklü ve adeta kaynamış gibi hava kabarcıkları oluşturduğunu göreceksiniz.

Bu karışım buzdolabında 3 gün kullanılmaya hazır olarak bekletilebilir.

Simit

Malzemeler:

650 gr un,

300 gr Poolish,

5 gr tuz,

15 gr yaş maya (ben 1,5 çay kaşığı kuru maya kullandım),

15 ml sıvı yağ,

200 ml su,

50 ml süt,

20 gr toz şeker.

Yapılışı:

Maya, süt ve suyu karıştırın ve 10 dk. köpükleşmesini bekleyin.

Un, poolish, tuz, şeker ve sıvı yağı iyice karıştırın. (1) no’daki (yukarıdaki karışımı) sıvıyı yavaşça hamura ilave edip karıştırın (elde 15-20 dk, mikserde 10-12 dk).

Hamuru ılık bir yerde 20 dk. dinlendirin. Unlu bir zemine alıp 1 dk. kadar yoğurun ve tekrar üstünü örterek ılık bir yerde 10-45 dk. kadar dinlendirin.

Kabaran hamuru unlu bir yüzeye koyup 1-2 dk. kadar yoğurun ve bir rulo yapın. Ruloyu eşit 9 parçaya bölün. Böldüğünüz parçaları ince rulo biçiminde yoğurun ve simit biçimi verin.

Simitlerin üstüne su sürün ve susama batırıp 1 saat üstleri kapalı kalacak şekilde dinlenmeye bırakın.

Fırın ısısı 200-220 C olmalıdır. İlk 5 dk. için daha önce tarif edilmiş olan yöntemlerden birini kullanarak fırına buhar sağlayın.

Pişme süresi genelde 15-20 dk. dır. Pişen simitleri aynı ekmek gibi bir ızgaranın üstünde yarım saat kadar dinlendirin.

Simitler aslında Anneler Günü için yapılmıştı, o gün için Aytülüm'ün kahvaltı organize ettiğini hatırlıyorsunuz, dolayısıyla ona simit yemek nasip olmamıştı, ben de üzülmüştüm, bugün bize geldi, hem simidimden hem de yeni Tiramisu uyarlamamızdan yedi, çok çok beğendi, annişimin zeytinyağlı yaprak dolması da tam parmak ısırtacak lezzetteydi doğrusu!
Tiramisuyu nasıl yaptığımıza gelince tek değişiklik şu, kek ya da savoyer bisküvisi değil profiterol hamuru kullanılması oldu, kaç zamandır aklımdaydı. Ne zaman savoyer bisküvisiyle yaptığımızı yesem prfiterol hamuru ile yapılsa çok uyum sağlayacağını, yakışacağını düşünmüşümüdür, annem de Aytülüm de ayn ıdüşüncedeler.


Ne kadar zor beğeniriz biz ailece bir bilseniz! Carrefour'da hazır profiterol mamuru satılıyor, yetmez diye iki paket almıştım, kalanla da Profiterol yapmayı kafama koymuştum. Tiramisu kremasına labne peynirini koymadan önce ayırdık, aynı kremayı Prifiterolde de kullandık, üstüne Dr. Oetker'in Çikolata Sosu'nu hazırladım, döktüm. Krema tezat olmadı ama Profiterol'e kendi kremasını hazırlayıp koymakta yarar var tabii ki de!


Poolish Mayası

Malzemeler:

350 gr un,

375 ml su,

5 gr taze maya

Yapılışı:

Verilen malzemeleri un tamamen suyla karışana dek karıştırın ve üstünü streçleyip oda sıcaklığında 3 ile 4 saat bekletin. Karışımın köpüklü ve adeta kaynamış gibi hava kabarcıkları oluşturduğunu göreceksiniz.

Bu karışım buzdolabında 3 gün kullanılmaya hazır olarak bekletilebilir. Aynı maya ile bir de Tam Buğday Unlu Ekmek yaptım.

Tam Buğday Unlu Ekmek

Malzemeler:

600 gr tam buğday unu,

150 gr poolish,

300 gr ılık su,

10 gr taze maya,

5 gr tuz,

10 gr esmer şeker ya da 1 yemek kaşığı bal,

Üstine serpmek için buğday tohumları.

Aynı tarifi Biga ile yapmak istersek

600 gr tam buğday unu,

100 gr Biga,

360 gr ılık su,

10 gr taze maya,

10 gr esmer şeker ya da 1 yemek kaşığı bal,

üstüne serpmek için buğday tohumları.

Yapılışı:

Maya, şeker ya da balı oda sıcaklığındaki suyun yarı miktarı ile eritin.

Un ve tuzu karıştırın, (tuz miktarı belirtilmemekle birlikte 5 gr tuz koyun).

Poolish ya da Biga’yı una karıştırın ve kalan suyu ekleyip yoğurmaya devam edin. Eğer mikserde yapacaksanız tüm malzemeleri ve suda erittiğiniz mayayı bir araya koyup karıştırın. Bazı un çeşitleri daha fazla su isteyebilir. Elde 15-20 dk. mikserde 12 dk.

Eğer hamur elinize yapışırsa ellerinizi unlayarak karıştırmaya devam edin. Hamuru yuvarlak bir hale getirin, üstüne biraz un serpiştirdikten sonra hamuru derin bir kaba koyun.

Üzerini streç filmle sıkıca kapatın. Nemli, normal ısıda ve hava akımı olmayan bir yerde 1-1,5 saat kabarmaya bırakın.

Hamur, yeterli kabarmaya ulaşınca önce hızlı ve kuvvetli yumruk darbeleriyle hamurun içindeki havayı yok edin (2-3 dk. kadar).

Dilediğiniz şekli verdikten sonra tekrar dinlenmeye bırakın ( Yazarı bu ekmeği uzun kalıpta ya da yuvarlak somun şeklinde yapmayı tercih ediyor).

Hamurunuz, hacim olarak bir kat yükselmişse fırına girmeye hazır demektir.

Hamur yeteri kadar kabarınca ellerinizi ıslatıp hamurun üzerini fazla bastırmadan ıslatın ve buğday tohumlarını bolca ekmeğin üzerine serpin.

Önceden ısıtılmış 230 C’deki fırına ekmeğinizi yerleştirin. İlk beş dakika için fırına sprey ya da altına kaynayan su koyma sistemiyle buhar verin. Pişme süresi 30-40 dk. kadardır. Yine de fırından fırına değişen bir durum olduğu için altından tok bir ses gelmeden fırından çıkarmayın.

Pişen ekmeği dışarı çıkardıktan sonra en az bir saat alt kısmı hava alacak şekilde dinlendirin.

Afiyetle yiyin!

Eveet, sıra geldi bu ay aldığım dergileri sizlerle paylaşmaya! Sofra Dergis'nin içeriği her zamanki gibi çok çok güzel ve bu ay geçen ay başlatmış olduğu Tatlılar serisinin Sandviçler, Tatlılar ve Pastalar kitapçıklarını hediye etmiş! Tarifler müthiş!

Seninle Dergisi her zaman almasam da ilgiyle yeni sayılarını takip ettiğim bir dergidir, Diyet Özel sayısına kayıtsız kalmadım, çok güzel bilgiler içeriyor, doğru bildiğim çok yanlış varmış. Kesinlikle sıkıcı değil, eğlenceli bir anlatımı var.

Maison Française Dergisi'ni genelde her ay alıyorum, bu ayki sayısı da çok güzel, "Galata'yı Keşfedin" başlıklı yazıya kayıtsız kalmadım. Bu dergiyi ben çok seviyorum çünkü içindeki güzellikleri görmek bende terapi etkisi yaratıyor!

Sevgili Dostlar bu günlük izninizi istiyorum ve mutlu, keyifli bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle en kısa zamanda yeniden buluşmak dileğiyle hoşçakalın diyorum! Her şey gönlünüzce olsun!

18 Mayıs 2007

19 Mayıs ve Kurabiye Ye Etkinliği

Dünyanın bana göre, anneme göre en güzel çiçekleri, sacacık, rahatlatıcı, sade, mütevazi bir güzellik! İnsanların, ezdiği, çiğnediği, önemsemediği bir güzellik! Annem topladı bu çiçekleri!
Geçen sene, annemi papatya toplarken gören kadınlar sormuşlar, kaynatıp çay gibi içmek için mi topluyormuş yoksa saçlarımızın rengini açmak için mi? O kadar garipsiyoruz ki biz de, sırf sevdiği, beğendiği, aşık olduğu için çiçek toplayamaz mı insan? Aşk, yalnızca insanın insana karşı hissettiği duygu değildir ki, insan Allah'a, doğaya, annesine, kedisine, ablasına, tüm güzelliklere aşık olabilir!
Hepimizin 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun! Kurabiye ye etkinliği de biz katılanlara hayırlı olsun, okuyucu arkadaşlarımıza da tabii ki!Dün, benim için çok mutluluk verici günlerden biriydi! Okuldan eve bunalarak geldim, bir-iki iki yudum birşeyler atıştırdıktan, bir bardak olsun çay içebilmek adına soğuk su kattığım çayımı içebildikten sonra evvelki yıl aynı okulda görev yaptığım öğretmen arkadaşlarla buluştuk. Ne zamandır arayıp özlediğimi söylediğim, onlar da görüşmeyi çok arzu ettikleri halde üzücü olaylar yaşandığı, engeller çıktığı için görüşemiyorduk bir türlü nihayet şeytanın bacağını kırabildik. Gırgır şamata, dertleşme derken zamanın nasıl geçtiğini anlamadık bile! Sonra bana yakın oturan Nazmiye Hoca ile Muhammed Hoca'nın işleri olduğu için vedalaştık, Özlem ile yeni tanıdığım halde çok sevdiğim Elif'i evime davet ettim! Sohbet, dedikodu, kahve keyfi, fal faslı derken bir saat kalmaya niyetli olan arkadaşlarımla doya doya üç saat geçirmişiz! Nazmiye Hoca'nın kalbimde ayrı bir yeri vardır, o abla gibidir, Özlem ile Selda'yı kardeşlerim gibi severim!
Seldacığım, bir buçuk yıldır Aydın'da annesinin yanında, dilerim işlerini yoluna koyar da en kısa zamanda aramıza katılır! Dün, onu yad ettik! İnşallah, yaşadığın sıkıntılı günlerin, zorlukların üstesinden gelebilirsin sevgili arkadaşım, kardeşim benim, her şey gönlünce olsun!
Özlem çok açık sözlü, çok çok konuşkan, zaman zaman söz almakta zorluk yaşadığın, o denli konuşmayı çok seven bir arkadaştır ama dün işin ilginci benim de çenem fazlasıyla düştü! Kendisine bunu söylediğimde "üzüm üzüme baka baka kararır" yorumunu yaptı! Deli dolu gibi görünür ama çok mantıklıdır, olaylara bakış açısı dar değildir! Özlemim, Allah, senin de gönlüne göre verir inşallah! insanın, güven duyabildiği, nazının geçtiği dostlarının olması ne kadar güzel bir duygu değil mi? Nazının geçtiği dost derken aslında onun hatırnazlığını anlatmak istiyorsun, hatırını kırmayışını!Elif'i ikinci kez görüyorum, az konuşuyor ama dün onu daha çok tanıma fırsatı buldum, mantıklı, hissettiklerini, yaşadıklarını inkar etmeyen çok çok tatlı bir kız o da! Güven verici ki ben kolay kolay güvenemem insanlara, sezgi bu olsa gerek! Dilerim, Allah, onun da gönlüne göre verir! Keşke etkinlik kurabiyemi önceden yapmış olabilseydim de dostlarıma ikram edebilseydim!Yapardım yapmasına ama bu hafta üç gün boyunca rahatsızlık yaşadım, bilgisayarın ayarları şaşırdı, çok bunaldım, her şey üst üste geldi kısacası! İnsanda bir şey yapacak ne hal ne de istek kalıyor haliyle! Neyse ben yeniden bir araya geldiğimizde ikram etmek üzere buzluğa kaldırırım, ikram etmeden önce de fırında ısıttım mı tamamdır!

Kurabiye ye etkinliğini düzenleyen komşum yemek şenliği Sevgili Hülya'ya teşekkür ederim, ellerine sağlık!
Ben, etkinliğe tarifini Meralcim'den aldığım Gaziantep'in İçli Kurabiyesi ile katılıyorum. Gaziantepliler, düğünlerde ikram etmek üzere yaparlarmış bu kurabiyeyi. Aslında üstü beyazken fırından alınmalı ama benimki biraz kızardı. Fırından çıkarıp resimlerini çeker çekmez üst kat komşumuz, arkadaşım Dilek'e götürdüm, oğlu Berke, tadına baktı, çok beğendi, benden söylemesi! Sahi, bugün de Dilek'teydik annişimle, güzel kısırlar yapmış, kurabiyeler pişirmiş, sohbet ettik, çayımızı içtik. Ben, çok şanslıyım, iki gündür sevdiğim dostlarımla birlikteyim.

Artık, kurabiye tarifimize geçelim mi?

İçli Kurabiye

Malzemeler:

2 su bardağı margarin ya da tereyağ,

2 su bardağı pudra şekeri,

Aldığı kadar un (hamur kulak memesi yumuşaklığında olacak)

Antep Fıstığı tozu ya da file fıstık.


Yapılışı:

1- Şekerle yağ kar haline dek çırpılır.

2- Karışıma un eklenir, yedirilir.

3- Hamur, iyice yoğrulduktan sonra içli köfte gibi oyulur, içine Antep Fıstığı tozu konur (ben

file fıstık ekledim).

4- Kurabiyeler orta derece ısıdaki fırında pişirilir, üstü kızarmadan fırından alınır.

Not: Üstünün beyaz kalmasına dikkat edilir.

Kurabiye bir de şu şekilde yapılabilir:

Hamur, fırın tepsisine döşenip üstüne fıstık tozu ya da file fıstık konulabilir. Üstü hamurla kapatılır. Pişirilmeden önce baklava dilimi biçiminde kesilir, fırına sürülür.

Afiyetle Yenir!

Ekmek, maya, simit çalışmalarıma yeniden yer vereceğim! En kısa zamanda yeniden görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın!















16 Mayıs 2007

İyi ki Varsınız Annem, Aytülüm,Yeşilköy'üm, Fener'im!

Anneciğim, iyi ki varsın, Aytülcüğüm iyi ki varsın, 12 yıl boyunca bize ev sahipliği yapmış olan sevgili Yeşilköy'üm, Fener'im iyi ki varsınız!


Pazar günü için Aytülüm, çok hoş bir etkinlik düzenlemiş, Yeşilyurt'ta yer alan Fener Restoran'da kahvaltı için yer ayırtmış!

Pazar günü sabah, yola çıktık annişle, Aytülüm Ataköy'den bizi aldı ve Yeşilyurt'a vardık!
Aytülümün bizim için ayırttığı deniz kenarındaki yerimize vardığımızda denizin keskin iyot kokusu burnumu şöyle hafiffçe ve bir sızlattı, neredeyse bir yıldır deniz kenarından uzak olduğum için keskin iyot kokusunu ciğerlerime çektim! Sonunda denizime, Yeşilyurt'uma, Yeşilköy'üme kavuştum, oh beee! Orada otururken Çiroz'dan Fener'e az mı yürüdüm, yürüdük?
Tanıdıklarla karşılaşıp saatlerce çay bahçelerinde oturmalar, sohbet etmeler mi dersiniz, gece yarısı saat 24.00-24.30'a dek sahilde korkusuzca, gönlünce kalabilmek mi dersiniz, arada bir kaçamak yapıp meşhur Roma Dondurmacısı'ndan müthiş dondurma kaçamağı yapmaklar mı dersiniz? Size bir sır, Yeşilköy merkezde de Roma Dondurmacısı var ama en güzeli, en hakikisi İstanbul Caddesi'nde bulunan Roma Dondurmacısı'nın yaptıkları!
Esenkent'i beğenerek geldik ama yaklaşık bir bir buçuk yıl tepki verdim ve burada yürüyüş yapmadım! Burası, Bahçeşehir çok güzel ama denizin yerini ne tutabilir ki?

İşte kahvaltı ve kahve keyfimizin eşlikçisi manzara!

Pazar günü nihayet kavuşabildik denizimle, sevdiğim, yaşamak istediğim Yeşilköyümle!
Dilerim bir gün bu buluşma kalıcı bir hale gelir! Bu günlerde deniz ve Yeşilköy özlemi ağır bastı!
Neyse, sadede gel Burçakçığım! Pazar günü çok güzel saatler geçirdik, ben sohbete, deniz manzarasına ve resim çekmeye doyamadım, Aytülümle anneme bana sitem etmesinler mi, hep manzara resmi çekiyorsun, bizi çekmiyorsun diye? Çekmek istiyordum da istemezler diye çekiniyordum, ikna, alıştırma turlarıyla hiç ama hiç uğraşmadan onların da resimlerini çektim vallahi! Bir Fener'imin resmini çekemedim, ona hayıflanıyorum, o da bir dahaki sefere artık, ne yapalım!
İşte Aytülüm ve annişim, sizlerle tanıştırmaktan mutluluk duyarım, birbirlerine ne kadar çok benziyorlar, değil mi, ben bu benzerlikten mahrum bırakılmışım, babama benzetiyorlar beni! Annişim, Aytülümle benim resmimizi çekti, karanlık çıktığı için yer vermek istemedim, içime sinmedi.
Aytülüm de Hong Kong'a fuara gitmişti, döndüğünden beri görüşememiştik, güzel güzel hediyeler almış bize, beni çikolatasız bırakmamış tabii ki de, likörlüsü, çileklisi, fındıklısı, seç beğen ye! Fındıklı o akşam bitti tabii ki de!
Kahvaltımızı ettikten sonra nefis kahvelerimizi yudumladık, kedişler gibi keyif ve tembellik yaptık, eve dönüş ssati gelince denizle, vazgeçemediğim semtimle daha sonra da Aytülümle (bizi aldığı yere bıraktı) vedalaştık!


Bu güzel manzara Çınar Otel'e ait!

Döndükten sonra Güldalım geldi, onunla da bir kutlama faslı, çay içtik birlikte! Sonrası annişime zehir oldu, şiddetli baş ağrısı, mide bulantısı, baş dönmesi! Bize yakın eczaneler de kapalı, kliniğe gittik,Allahtan o yakın, tansiyonu yükselmiş birazcık ama ne keyifsizlik! Benim zorumla bisküvi ve süt içti, yemek yiyemeden yattı, ben de korktum, Cimişimle o gece annişimin yatağına misafir olduk! Ertesi gün kendisini toparladı, bir gün öncesinin etkisiyle biraz halsizlik yaşadı haliyle, şimdi çok iyi!
Koşturup duruyor annişim benim, Allah başımızdan eksik etmesin, didişmeden duramayız ama biribirimizsiz de olamayız!
Bu olaydan benim payıma düşen ders, her eve iyi bir tansiyon aleti gerektiği! Çok tedirgin oldum!
En kısa zamanda Bir Tutkudur Ekmek kitabından yaptığım ekmek, simit denemelerini sizlerle paylaşacağım yeniden ama önce kurabiye etkinliğimiz var! Etkinlikte görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın, hepimize iyi şanslar!







11 Mayıs 2007

Dünyadaki Tüm Annelerin Anneler Günü Kutlu Olsun!

Sevgili anneler, "Anneler Günü'nüz kutlu olsun! Aslında her gün sizin gününüz!
Bu çiçekler sizin için yapıldı, kurabiyeler de öyle! Kendi ellerimle size kurabiyeler yaptım vallahi!
Dün ev, bugün ise anasınıfı çiçek bahçesiydi adeta, çocuklar da coşkuya kapıldılar, annelerine öğrendikleri şarkıları söylediler! Çok güzellerdi, çok! Gurur duydum onlarla! Çok güzel durdular!
Öğretmenler de yarı anne değiller midir zaten?
Bir de çok güzel bir şiirim var size, bir fincan kahve eşliğinde keyifle okumanız dileğiyle!

ANNE

Sahi senden mi doğdum anne,
Yollar, nehirler, kuşluk vakitleri dururken,
Bir insandan mı doğar bir çocuk?

Anne, senin yüreğin taş olsa dayanır mı,
Kuş olsa, çiçek olsa, gündüz olsa,
Kırılmaz mı acıdan bir sap menekşenin boynu?

Bu kez dağlar doğursun beni anne,
Sen de ılık yağmur ol,
Durmadan yağ kanayan yerlerime.

Haydar Ergülen

2 Mayıs 2007

Kitaplarım-Ekmeklerim-Kedişimiz

21 Nisan annemin doğum günüydü, o gün Bahçeşehir ‘de yeni açılan Prestige Mall Alışveriş Merkezi’ne gittik, Gloria Jean’s Coffe’s ‘in terasında güzel bir yer bulduk,mutlu kediler gibi sırtımızı güneşe verdik, oturduk, keyifli birkaç saat geçirdik.

Ardından ben D&R’a gidip kitap bakacağımı söyledim, annemle Aytülüm de birkaç mağazaya bakıp yanıma geldiler!

Dilistan Çilingiroğlu Shipman’ın “Ekmek Bir Tutkudur” adlı kitabı ne kadar zamandır aklımdaydı, nihayet alabildim daha doğrusu Aytülüm aldı, ben Kokoloji kitabını alıp çıkmadan önce D&R’de Aytülüm de işini bitirmişti ki aklıma bu kitap geldi, gizlice sordum, almaya kalkışınca anlayacağınız üzere duruma el kondu!

Bahçeşehir’de böyle bir alışveriş merkezinin açılması çok çok iyi oldu, Body Shop mağazamız var, bir çok güzel ve kaliteli, Bahçeşehir’e yakışır mağaza yer alıyor, ben özellikle D&R, Starbuck’s ve Gloria Jean’s Coffes’e bir de Body Shop’a sevindim, buralara ulaşmak için şehre gitmeye gerek yok, Bahçeşehir, hemen yanında yer alan Esenkent, Boğazköy, Ardıçlı Evler de yakında yaklaşık beş yıl içerisinde bir şehir olacak! Ve, Bahçeşehir’de İstanbul’un ikinci Akmerkez’i yer alacak! Önceleri bir sinemamız bir yokken şimdi iki alışveriş merkezimizde sinema salonları yer alıyor! Burada deniz olsa evimiz yazlık ev gibi oalcak, ana caddeye hem çok yakınız bir otopark boyu hem de gürültü yok! Müthiş bir şey! Ama, Ege başka! Bir de önceleri yıllarca Yeşilköy’de oturmuş bir insan olarak denizi çok çok özlüyorum, gerçi orada girmiyorduk ama kokusunu içimize çekmek, karşısında oturmak, yürüyüş yaparken eşlikçimiz olduğunu görmek çok keyif veriyordu! Orada, Bakırköy’e, Taksim’ ulaşmak çok kolaydı, sabaha kadar Taksim’den Yeşilköy’e dolmuşlar kalkıyordu! Program yapmak çok çok kolaydı, aklına esti mi kalkıp gitmek kolaydı! Burada ekspres otobüsler var ama yine de şehre uzak, girmek zaman alıyor, güzel, sakin, huzurlu, çok çok temiz bir yerde oturuyorsun ama özgürlük biraz kısıtlanmış gibi! Biz de zaman zaman gölete gidiyoruz! Bahçeşehir’in göleti çok güzeldir, ağaçlar, kuğular, ördekler güzel manzaranın vazgeçilmez eşlikçisidirler! Ama yine de ilk fırsatta denizle buluşmak için sabırsızlanıyorum, deli oluyorum arkadaşlar! Yeşilköy’ümü de çok özledim, en kısa zamanda bir ziyaret gerçekleştirmeliyim değil mi, Bebek’i de özledim, orada beş çok güzel yılımız geçti, mutlu çocukluk evresi, 8-12 yaş arası! Böyle birine denizden uzak kalmak olur mu?

Özlediğin yerlere gitmek çok zor değil, zaman ve olanak yaratmak önemli! Aslında şehirden uzaklaşıp Ege’ye uzamak, ömür boyu orada yaşamak, sevdiklerimi özlediğim zaman da buraya gelmek istiyorum! Sevdiklerimi orada ağırlamak, onlara hizmet etmek istiyorum, ne dersiniz bir gün olur mu?

Bu yıl biraz zor gibi görünüyor ama belli olmaz, belki çok kısa süreli bir kaçamak olur ama seneye kesin sezonluk ev tutmak istiyoruz annişimle! Allah izin verirse! Çenem düştü değil mi, deniz, sen nelere kadirsin!!!

Artık, sadede gelelim değil mi, Burçağın ekmek kitabı olursa ekmek denemeleri de farz olur tabii ki!

Ekşi mayayı daha önce de okumuştum ama bu kitapla yapmak için cesaret kazandım! Ekşi mayayı yaptığımın ertesi günü ilk ekmek denememi yaptım,

Ardında beşinci gün ikinci ekmeğimi yaptım! Lezzeti çok güzel oldu! Kitapta dört değişik maya tarifi var, teker teker deniyorum, ikinci olarak Biga mayasını hazırladım! Bakalım sırada ne var, o da sürprizi olsun, değil mi ama?

Evet, ekşili maya tarifine geçiyoruz!

(Ekşili Mayamın 3. günü)

Alaskan Sourdough Ekşili Maya Tarifi)

500 ml ılık su veya süt,

500 gr un,

2,5 çay kaşığı taze maya (ben bir çeyrek çay kaşığı kuru maya kullandım),

1- Tüm malzemeler kapağı sıkıca kapanabilen (hava geçirmeyecek şekilde) büyükçe bir kaba konulur, iyice karıştırılır.

2- Ilık, hava sirkülasyonu olmayan bir yerde ağzı kapalı olarak 4-7 gün bekletilir.

3- Her gün biraz karıştırılıp tekrar kapağını kapatılır.

4- Dördüncü günün sonunda kullanılabilir.

Unutulmaması gereken şey, içerisinden ne kadar malzeme alındıysa o kadar eşit miktarda su ya da süt, un kullanılması gerektiği.

1 su bardağı malzeme alındıysa ½ bardak süt ya da su, ½ bardak un eklenip karıştırılıyor. Ağzı kapatılıyor, 24 saat sonra buzdolabında saklanabiliyor.

Her gün karıştırılıyor, alınan malzeme kadar malzeme ekleniyor bu arada içersine tekrar maya katılmıyor.

Bu mayayı hazırladıktan sonra ilk ekmek denememi Arzu ve ülfet Aygen’in hazırlamış olduğu Beyaz Unsuz, Şekersiz Hamur İşleri Kitabı’nda yer alan Pınar’ın Ekşi Mayalı Alman Ekmeği tarifini uygulayarak gerçekleştirdim.

Tarifi biliyor olabilirsiniz, bilmeyenler için aflarına sığınarak yazıyorum. Lezzeti çok çok güzel, denemenizi şiddetle öneririm!

1. gün ekmeğim!

Pınar’ın Ekşi mayalı Alman Ekmeği

Malzemeler (2 ekmek)

2 su bardağı buğday unu,

2 su bardağı tam çavdar unu,

1, 5 su bardağı ekşi maya,

1,5 su bardağı ılık su,

1 silme yemek kaşığı deniz tuzu,

1 yemek kaşığı pekmez.

Yapılışı:

1- Tüm malzemeyi birbiri ile karıştırın. 5-6 dk. kadar elinizle ya da mikserin hamur yoğurma ucu ile yoğurun. Yapışkan kıvamlı bir hamur olacak ama daha fazla un ilave etmeyin.

2- Hamuru karıştırma kabının içinde 20 dk. dinlendirin. Sonra tekrar yoğurun. İnce uzun bir kek kalıbını (veya orta boy herhangi bir kek kalıbını) yağlı kağıtla kaplayın. Kağıdın üzerini hafifçe yağlayın. Ekmek hamurunu kalıba koyup üzerini ıslak bezle örtün. İki katı kabarıncaya kadar ılık bir yerde dinlendirin. Hamurun kabarması yaklaşık 2-3 saat sürebilir.

3- Fırın 240 (turbo 220) derecede ısıtıp ekmeği orta rafa yerleştirin. İlk on dakika boyunca iki-üç kez fırın kapağını açıp hamurun üzerine su serpiştirin. 10 dk. sonunda fırın sıcaklığını 22 (turbo 180) dereceye düşürün. 45 dk. daha fırınlayın. Tel ızgara üzerine alıp ılınmaya bırakın.

Dört gün sonra ikinci ekşi mayalı ekmeğimi de aynı tarifle uyguladım. Yine tadı gayet güzel oldu!


Sıra geldi kitaptan denediğim ikinci maya tarifine o da Biga mayası. Öncelikle Biga’nın tarifine yer verelim. İki tarifi var, ben yapmış olduğum tarife yer veriyorum.

500 gr un,

330 ml su,

2,5 gr kuru maya.

Yapılışı:

Önce maya ve unu karıştırın ve suyu ilave edin. Elinizle ya da mikserle karıştırın.

Hamur istenen hale gelince hafif yağlanmış olan derin bir kaba hamuru yerleştirin ve üstünü sıkıca streçleyip oda sıcaklığında (esintisi olmayan bir ortamda) 2 ile 4 saat, ilk halinin en az iki misline gelene kadar bekletin.

Hamurun gazını çıkartmak amacıyla hafifçe yoğurup tekrar kaba yerleştirin ve tekrar streçleyerek buzdolabına yerleştirin. Bu prefermentte buzdolabında 3 gün, deepfreeze’de ise 3 ay saklanabiliyormuş. Benim mayam, ertesi sabah annem tarafından buzdolabında taşmış olarak bulunmuş.

Üçüncü gün ekmeğimi yaptım, onunla da kitapta yer alan Baget ekmek tarifini uyguladım, ekmek güzel oldu ama ben unun biraz fazla koydum galiba, içi dolu oldu! Annem ve üst kat komşumuz Dilek beğendi ama içi boş olmalıydı, o zaman daha çok içime sinerdi! Ne yapalım, ilk fırsatta bir daha deneyelim mi?

Baget Ekmeği

Malzemeler:

320 gr Biga (mayalı hamur),

100 gr çok amaçlı beyaz ekmek unu,

100 gr beyaz ekmek unu,

4 gr tuz,

5 gr taze maya,

125 ml ılık su.

Yapılışı:

Hamuru yapmaya başlamadan 1 saat önce Biga’yı (mayalı hamuru) buzdolabından çıkarın. Tırtıklı bıçak ya da pasta spatulası ile yaklaşık 10 küçük parçaya kesin. Streç film veya havlu ile üzerini kapatın ki hava ile temas etmesin.

Bir kase içinde unları , tuzu, mayayı ve Biga parçalarını karıştırın (ya da eletrikli mikser kasesi içinde). Suyu ekleyin ve her şey toplanıp bir araya gelene kadar karıştırmaya devam edin ve büyük bir top şeklini oluşturun (veya düşük hızda yaklaşık 1 dk. boyunca hamur karıştırtma aparatı ile karıştırın).

Suyu ya da unu isteğe göre hamur ne çok sert ne de çok yapışkan olmayacak şekilde ayarlayın.

(Hamuru yoğururken yapışkan tarafta olmak daha iyi çünkü yoğurma esnasında daha fazla un ekleyerek ayarlama yapabilirsiniz. Hamur katılaşıp sabitleştiğinde su eklemek daha zordur).

Tezgahın üzerine unu serpin, hamuru tezgaha yerleştirin ve yoğurmaya başlayın. Veya orta hızda hamur karıştırma aparatı ile (hamur kancası) karıştırın. 10 dk. kadar yoğurun (6 dk. makineyle) ya da hamur yumuşak ve esnek ama yapışkan olmayana dek ve tüm mayalama tamamıyla dağılana dek yoğurun. Hafifçe büyük bir kaseyi yağlayın ve hamuru kaseye aktarın, hamuru kasenin kenarında yuvarlayın ki yağ ile sıvansın.

Kaseyi streç film ile kapatın. Yaklaşık iki saat oda sıcaklığında veya hamur ölçü olarak kabarıp iki misli olana kadar bekletin. Eğer hamur iki saat geçmeden önce kabarırsa hafifçe yoğurun ve gazını alın tekrar kabarmaya bırakın, üstünü kapatın, orijinal ölçüden iki misli olana kadar bekletin.

Kaseyi streç film ile kapatın. Yaklaşık iki saat oda sıcaklığında veya hamur ölçü olarak kabarıp iki misli olana kadar bekletin. Eğer hamur iki saat geçmeden önce kabarırsa hafifçe yoğurun ve gazını alın tekrar kabarmaya bırakın, üstünü kapatın, orijinal ölçüden iki misli olana kadar bekletin.

Nazikçe hamuru kaseden alın, hafif unlanmış tezgaha transfer edin. Bagetler için hamuru tırtıklı bıçak veya pasta spatulası ile üç eşit parçaya kesin. Tekrar hamurun mümkün olan mümkün olan en az şekilde gazını alın. Parçaları baget şeklinde biçimlendirin. Kuşet tekniğini kullanarak hamuru dinlenmeye bırakın.

(Kuşet Tekniği: Ketenimsi bir bezin üstü bolca unlanır. Unlanmış bez büzüştürülerek uzun cepler yapılır. Hamurlar bu ceplerin arasına yerleştirilir ve üstleri tekrar unlanarak bezle kapatılır.)

Nazikçe hamuru kaseden alın, hafif unlanmış tezgaha transfer edin. Bagetler için hamuru tırtıklı bıçak veya pasta spatulası ile üç eşit parçaya kesin. Tekrar hamurun mümkün olan mümkün olan en az şekilde gazını alın. Parçaları baget şeklinde biçimlendirin. Kuşet tekniğini kullanarak hamuru dinlenmeye bırakın. (Kuşet Tekniği: Ketenimsi bir bezin üstü bolca unlanır. Unlanmış bez büzüştürülerek uzun cepler yapılır. Hamurlar bu ceplerin arasına yerleştirilir ve üstleri tekrar unlanarak bezle kapatılır.)

Oda sıcaklığında 45 ile 75 dakikada hamurun dayanıklılığını arttırmak için ya da somunlar orijinal ölçülerinden 1+ ½ misli daha fazla büyüyene kadar bekletin. Parmağınızla dokunduğunuzda hafif esnek olmalıdır.

Fırını pişirmek için hazırlayın ve buhar tavanız olduğundan emin olun. Fırını önceden 250 C ısıtın ve bagetleri çizin. Bolca, fırın küreğine veya tava kağıdının arkasına irmik unu veya tahıl serpin ve nazikçe bagetleri fırıncı küreğine veya tavaya transfer edin veya saç tavada pişirin. 250 ml buhar tavasına sıcak su dökün ve fırının kapağını kapatın. 20 dk. sonra fırının duvarlarına tekrar su püskürtün ve kapısını tekrar kapatın. Son süu püskürtmeden sonra fırının derecesini 230 C’ ye düşürün ve 10 dk. daha fırınlayın. Somunların yönünü 180 C’ye değiştirin, eğer gerekirse somunlar zengin altın kahverengi olana kadar fırınlamaya devam edin. Bu neredeyse 10 ile 20 ek dakikayı, fırınınıza ve bagetlerin ne kadar ince olduğuna bağlı olarak alır. Eğer çok koyu renk alıyor gibi gözüküyorsa fırının ayarını 180 C’ ye düşürün (veya kapatın). Ve 5 ile 10 dk. arası fırınlamaya devam edin.

Somunları fırından çıkarın ve dilimlemeden, servis yapmadan önce 40 dk. raf üstünde soğumaya bırakın.

Şimdi de annişimin nefis Domates Soslu Izgara Patlıcan vermek istiyorum, arayı bayağı açtım, biliyorum, telafi etme telaşına düştüm galiba, ne dersiniz?

Malzemeler:

3 tane ptlıcan,

8-10 tane sivri biber,

4 orta boy domates,

2-3 diş sarımsak,

2 çorba kaşığı zeytinyağ,

1 tatlı kaşığı deniz tuzu.

Yapılışı:

1- Patlıcanlar alacalı olarak soyulur, kesilir, tuzlu suda bekletilir.

2- Fırçayla her iki tarafına da yağ sürülür, fırına atılır, ızgara kısmında ters yüz edilerek kızartılır. Servis tabağına alınır.

Domates Sos:

Yapılışı:

4 domatesin kabuğu soyulur. Domatesler küp küp doğranır. İki kaşık zeytinyğ, iki-üç diş sarımsak ve 1 tatlı kaşığı deniz tuzu ile birlikte ocağa alınır, pişirilir.

Afiyetle yenir!

Eveeet, tariflerimiz bu günlük sona erdiğine göre artık dergilerimize, kitaplarımıza geçebiliriz, öyle değil mi?

Bu arada, unutmadan, stevyayı bulduğuma çok sevindiğimi belirtmiştim, Türk kahvesiyle denedik, tadını zehir zemberek yapıyor, bir kez de pişirirken değil de sonradan içine stevyayı kattım, değişen bir şey yok! Splendayı daha stevyayı bulmadan önce görmüşüm, onu almayı tercih ettim, diğer tariflerde de uygulanabilir, biraz kalorili ama yine de normal şekere göre kalorisi oldukça düşük, bir çay kaşığı şekerde 20 kalori varken Splenda'da sadece 0;2 kalori var! Ben, bitki çayı içerken stevyayı tercih ediyorum yada şekeri fazla kaçırdığımda! Tatlılarda kullanımının pratikliğinden dolayı Splenda'yı tercih ediyorum! Eğer ki Stevya da büyük kutularda satışa sunulursa onu almayı tercih ederim çünkü sonuçta sıfır kalori! Ama ikisini de aynı firmanın çıkardığını ve her iksinin de şeker bitkisinden yapıldığını, doğal olduğunu, yan etki içermediğini, diş çürütmediğini hatırlatmakta yarar var! Stevyayı bir tek Türk kahvesinde kullanmam, diğer tüm tariflerimde kullanabilirm yeter ki kullanımı pratik olsun! 30-40 tane küçük poşeti açıp ta tatlıda kullanmak hiç te pratik değil doğrusu, zaman kaybı oluyor bir de benim gibi sabırsızsanız elimi oyalanıyor diye sinir olursunuz! Ama çayda, nescafede yarım poşet yetiyor, ben çileği pudra şekeri serperek, süt dökerek yemeyi severim, şimödi korkusuzca bir poşet stevya kullanarak yemekte hiç bir sakınca görmüyorum, süt te yarım yağlı nasıl olsa! Korkacak bir durum yok, değil mi ama? Geçen hafta bir tarifte iki tatlı kaşığı kullanmıştım ama nerede kullanmıştım, unuttum doğrusu!

Kokoloji kitabını ne zamandır almaya niyetlenmiştim, aldım sonunda, ikincisinin çıktığını görünce daha birincisini bitirmeden aldım, bitirdim, ne kadar güzel kitaplar, kendinizi ve çevrenizdekileri tanımanızı sağlıyor, tahmin yürütmek yasak, ben bu yanlışı yaptım, tahmin yürüttüm, düşündüğüm yanıtlar sonraki sorularda yer alıyordu! İnsanın kendisini tanıması, gururundan dolayı dürüstçe yanıtlayamadığı soruları yanıtlaması o kadar ilginç ki! Sorular korkutucu değil, dolaylı olarak gerçek düşünce ve duygularınızı öğreniyorsunuz, bir kitap daha varmış bu türde, onu da ilk fırsatta almayı kafama koydum, bulup alınca sizlerle paylaşırım yine!

Pisi Pisi Var mı Senin Gibisi kitabının da çok eğlenceli ve bilgilendirici, eğitici olduyğunu belirtmem gerek, öncelikle kedi sahibi eğitiliyor, farkına varmadan yaptığı yanlışları öğreniyor sonra değişen görüşle, aydınlanmayla ve yine büyük bir sevgiyle, aşkla kedisini eğitiyor, yaaaa! Nasıl ama, çok güzel bir kitap değil mi, kediseverler için tabii ki! Öyle esprili, duyarlı bir ifade kullanışmış ki kedi sevmeyenler bile kedisever hale gelirler bence! Bu kitabı, Veteriner hekim arkadaşım, Cimcime'nin Müjgan Ablası'nda gördüm, bana okumam için verdi! Şiddetle öneririm!

Bu ay ki dergiler, ne kadar güzeller, her birinde nefis hediyeler var, Lezzet Dergisi Anneler Günü dolayısıyla rengarenk Maisonette havlular hediye etmiş, rengini beğenin alın, ben mavisini beğendim, aldım, şu anda mutfağımızda asılı, yumuşacık, kaliteli! Lezzet Dergisi'nin resmini çekemediğim için beni bağışlayın, son aldığım iki derginin resmini çektim!

Marie Claire Maison Dergisi'nin kapağına bakın, ne kadar cıvıl cıvıl, değil mi? Bu ay, Sedef İybar'ın hazırladığı yemek kitabı hediyeli, tarifler de çok güzel, tutarlı ve kolay uygulanabilir, alırsanız hiç pişman olmazsınız!

Artık her ay aldığım, müdavimi olduğum Sofra Dergisi de beğeniyle, mutlulukla biriktirdiğimi Dünya Mutfakları serisinin ikincisine, Tatlılar Kitapçıklarını vermeye başlamış!!! Kaçırmayın derim!


Arkadaşlar, benden bu günlük bu kadar diyorum, bir fincan kahvenizi Özdemir Asaf eşliğinde içmenizi, mutlu, sağlıklı, keyifli günler geçirmenizi diliyorum! Yeniden buluşuncaya dek hoşçakalın!

ÖTE

Benden, onlara benzer olmayı beklemeyin,
Ve onları yineler olmayı beklemeyin,
Herkes yeniliğine varır, kendi kalırsa,
Kimseden bana benzer olmayı beklemeyin!

Özdemir Asaf


Bu şiir bana çok anlamlı geldi, tıpkı diğerleri gibi! Kendi olmayı başarmış, kendi olmaya çabalayan herkese!