2 Mayıs 2007

Kitaplarım-Ekmeklerim-Kedişimiz

21 Nisan annemin doğum günüydü, o gün Bahçeşehir ‘de yeni açılan Prestige Mall Alışveriş Merkezi’ne gittik, Gloria Jean’s Coffe’s ‘in terasında güzel bir yer bulduk,mutlu kediler gibi sırtımızı güneşe verdik, oturduk, keyifli birkaç saat geçirdik.

Ardından ben D&R’a gidip kitap bakacağımı söyledim, annemle Aytülüm de birkaç mağazaya bakıp yanıma geldiler!

Dilistan Çilingiroğlu Shipman’ın “Ekmek Bir Tutkudur” adlı kitabı ne kadar zamandır aklımdaydı, nihayet alabildim daha doğrusu Aytülüm aldı, ben Kokoloji kitabını alıp çıkmadan önce D&R’de Aytülüm de işini bitirmişti ki aklıma bu kitap geldi, gizlice sordum, almaya kalkışınca anlayacağınız üzere duruma el kondu!

Bahçeşehir’de böyle bir alışveriş merkezinin açılması çok çok iyi oldu, Body Shop mağazamız var, bir çok güzel ve kaliteli, Bahçeşehir’e yakışır mağaza yer alıyor, ben özellikle D&R, Starbuck’s ve Gloria Jean’s Coffes’e bir de Body Shop’a sevindim, buralara ulaşmak için şehre gitmeye gerek yok, Bahçeşehir, hemen yanında yer alan Esenkent, Boğazköy, Ardıçlı Evler de yakında yaklaşık beş yıl içerisinde bir şehir olacak! Ve, Bahçeşehir’de İstanbul’un ikinci Akmerkez’i yer alacak! Önceleri bir sinemamız bir yokken şimdi iki alışveriş merkezimizde sinema salonları yer alıyor! Burada deniz olsa evimiz yazlık ev gibi oalcak, ana caddeye hem çok yakınız bir otopark boyu hem de gürültü yok! Müthiş bir şey! Ama, Ege başka! Bir de önceleri yıllarca Yeşilköy’de oturmuş bir insan olarak denizi çok çok özlüyorum, gerçi orada girmiyorduk ama kokusunu içimize çekmek, karşısında oturmak, yürüyüş yaparken eşlikçimiz olduğunu görmek çok keyif veriyordu! Orada, Bakırköy’e, Taksim’ ulaşmak çok kolaydı, sabaha kadar Taksim’den Yeşilköy’e dolmuşlar kalkıyordu! Program yapmak çok çok kolaydı, aklına esti mi kalkıp gitmek kolaydı! Burada ekspres otobüsler var ama yine de şehre uzak, girmek zaman alıyor, güzel, sakin, huzurlu, çok çok temiz bir yerde oturuyorsun ama özgürlük biraz kısıtlanmış gibi! Biz de zaman zaman gölete gidiyoruz! Bahçeşehir’in göleti çok güzeldir, ağaçlar, kuğular, ördekler güzel manzaranın vazgeçilmez eşlikçisidirler! Ama yine de ilk fırsatta denizle buluşmak için sabırsızlanıyorum, deli oluyorum arkadaşlar! Yeşilköy’ümü de çok özledim, en kısa zamanda bir ziyaret gerçekleştirmeliyim değil mi, Bebek’i de özledim, orada beş çok güzel yılımız geçti, mutlu çocukluk evresi, 8-12 yaş arası! Böyle birine denizden uzak kalmak olur mu?

Özlediğin yerlere gitmek çok zor değil, zaman ve olanak yaratmak önemli! Aslında şehirden uzaklaşıp Ege’ye uzamak, ömür boyu orada yaşamak, sevdiklerimi özlediğim zaman da buraya gelmek istiyorum! Sevdiklerimi orada ağırlamak, onlara hizmet etmek istiyorum, ne dersiniz bir gün olur mu?

Bu yıl biraz zor gibi görünüyor ama belli olmaz, belki çok kısa süreli bir kaçamak olur ama seneye kesin sezonluk ev tutmak istiyoruz annişimle! Allah izin verirse! Çenem düştü değil mi, deniz, sen nelere kadirsin!!!

Artık, sadede gelelim değil mi, Burçağın ekmek kitabı olursa ekmek denemeleri de farz olur tabii ki!

Ekşi mayayı daha önce de okumuştum ama bu kitapla yapmak için cesaret kazandım! Ekşi mayayı yaptığımın ertesi günü ilk ekmek denememi yaptım,

Ardında beşinci gün ikinci ekmeğimi yaptım! Lezzeti çok güzel oldu! Kitapta dört değişik maya tarifi var, teker teker deniyorum, ikinci olarak Biga mayasını hazırladım! Bakalım sırada ne var, o da sürprizi olsun, değil mi ama?

Evet, ekşili maya tarifine geçiyoruz!

(Ekşili Mayamın 3. günü)

Alaskan Sourdough Ekşili Maya Tarifi)

500 ml ılık su veya süt,

500 gr un,

2,5 çay kaşığı taze maya (ben bir çeyrek çay kaşığı kuru maya kullandım),

1- Tüm malzemeler kapağı sıkıca kapanabilen (hava geçirmeyecek şekilde) büyükçe bir kaba konulur, iyice karıştırılır.

2- Ilık, hava sirkülasyonu olmayan bir yerde ağzı kapalı olarak 4-7 gün bekletilir.

3- Her gün biraz karıştırılıp tekrar kapağını kapatılır.

4- Dördüncü günün sonunda kullanılabilir.

Unutulmaması gereken şey, içerisinden ne kadar malzeme alındıysa o kadar eşit miktarda su ya da süt, un kullanılması gerektiği.

1 su bardağı malzeme alındıysa ½ bardak süt ya da su, ½ bardak un eklenip karıştırılıyor. Ağzı kapatılıyor, 24 saat sonra buzdolabında saklanabiliyor.

Her gün karıştırılıyor, alınan malzeme kadar malzeme ekleniyor bu arada içersine tekrar maya katılmıyor.

Bu mayayı hazırladıktan sonra ilk ekmek denememi Arzu ve ülfet Aygen’in hazırlamış olduğu Beyaz Unsuz, Şekersiz Hamur İşleri Kitabı’nda yer alan Pınar’ın Ekşi Mayalı Alman Ekmeği tarifini uygulayarak gerçekleştirdim.

Tarifi biliyor olabilirsiniz, bilmeyenler için aflarına sığınarak yazıyorum. Lezzeti çok çok güzel, denemenizi şiddetle öneririm!

1. gün ekmeğim!

Pınar’ın Ekşi mayalı Alman Ekmeği

Malzemeler (2 ekmek)

2 su bardağı buğday unu,

2 su bardağı tam çavdar unu,

1, 5 su bardağı ekşi maya,

1,5 su bardağı ılık su,

1 silme yemek kaşığı deniz tuzu,

1 yemek kaşığı pekmez.

Yapılışı:

1- Tüm malzemeyi birbiri ile karıştırın. 5-6 dk. kadar elinizle ya da mikserin hamur yoğurma ucu ile yoğurun. Yapışkan kıvamlı bir hamur olacak ama daha fazla un ilave etmeyin.

2- Hamuru karıştırma kabının içinde 20 dk. dinlendirin. Sonra tekrar yoğurun. İnce uzun bir kek kalıbını (veya orta boy herhangi bir kek kalıbını) yağlı kağıtla kaplayın. Kağıdın üzerini hafifçe yağlayın. Ekmek hamurunu kalıba koyup üzerini ıslak bezle örtün. İki katı kabarıncaya kadar ılık bir yerde dinlendirin. Hamurun kabarması yaklaşık 2-3 saat sürebilir.

3- Fırın 240 (turbo 220) derecede ısıtıp ekmeği orta rafa yerleştirin. İlk on dakika boyunca iki-üç kez fırın kapağını açıp hamurun üzerine su serpiştirin. 10 dk. sonunda fırın sıcaklığını 22 (turbo 180) dereceye düşürün. 45 dk. daha fırınlayın. Tel ızgara üzerine alıp ılınmaya bırakın.

Dört gün sonra ikinci ekşi mayalı ekmeğimi de aynı tarifle uyguladım. Yine tadı gayet güzel oldu!


Sıra geldi kitaptan denediğim ikinci maya tarifine o da Biga mayası. Öncelikle Biga’nın tarifine yer verelim. İki tarifi var, ben yapmış olduğum tarife yer veriyorum.

500 gr un,

330 ml su,

2,5 gr kuru maya.

Yapılışı:

Önce maya ve unu karıştırın ve suyu ilave edin. Elinizle ya da mikserle karıştırın.

Hamur istenen hale gelince hafif yağlanmış olan derin bir kaba hamuru yerleştirin ve üstünü sıkıca streçleyip oda sıcaklığında (esintisi olmayan bir ortamda) 2 ile 4 saat, ilk halinin en az iki misline gelene kadar bekletin.

Hamurun gazını çıkartmak amacıyla hafifçe yoğurup tekrar kaba yerleştirin ve tekrar streçleyerek buzdolabına yerleştirin. Bu prefermentte buzdolabında 3 gün, deepfreeze’de ise 3 ay saklanabiliyormuş. Benim mayam, ertesi sabah annem tarafından buzdolabında taşmış olarak bulunmuş.

Üçüncü gün ekmeğimi yaptım, onunla da kitapta yer alan Baget ekmek tarifini uyguladım, ekmek güzel oldu ama ben unun biraz fazla koydum galiba, içi dolu oldu! Annem ve üst kat komşumuz Dilek beğendi ama içi boş olmalıydı, o zaman daha çok içime sinerdi! Ne yapalım, ilk fırsatta bir daha deneyelim mi?

Baget Ekmeği

Malzemeler:

320 gr Biga (mayalı hamur),

100 gr çok amaçlı beyaz ekmek unu,

100 gr beyaz ekmek unu,

4 gr tuz,

5 gr taze maya,

125 ml ılık su.

Yapılışı:

Hamuru yapmaya başlamadan 1 saat önce Biga’yı (mayalı hamuru) buzdolabından çıkarın. Tırtıklı bıçak ya da pasta spatulası ile yaklaşık 10 küçük parçaya kesin. Streç film veya havlu ile üzerini kapatın ki hava ile temas etmesin.

Bir kase içinde unları , tuzu, mayayı ve Biga parçalarını karıştırın (ya da eletrikli mikser kasesi içinde). Suyu ekleyin ve her şey toplanıp bir araya gelene kadar karıştırmaya devam edin ve büyük bir top şeklini oluşturun (veya düşük hızda yaklaşık 1 dk. boyunca hamur karıştırtma aparatı ile karıştırın).

Suyu ya da unu isteğe göre hamur ne çok sert ne de çok yapışkan olmayacak şekilde ayarlayın.

(Hamuru yoğururken yapışkan tarafta olmak daha iyi çünkü yoğurma esnasında daha fazla un ekleyerek ayarlama yapabilirsiniz. Hamur katılaşıp sabitleştiğinde su eklemek daha zordur).

Tezgahın üzerine unu serpin, hamuru tezgaha yerleştirin ve yoğurmaya başlayın. Veya orta hızda hamur karıştırma aparatı ile (hamur kancası) karıştırın. 10 dk. kadar yoğurun (6 dk. makineyle) ya da hamur yumuşak ve esnek ama yapışkan olmayana dek ve tüm mayalama tamamıyla dağılana dek yoğurun. Hafifçe büyük bir kaseyi yağlayın ve hamuru kaseye aktarın, hamuru kasenin kenarında yuvarlayın ki yağ ile sıvansın.

Kaseyi streç film ile kapatın. Yaklaşık iki saat oda sıcaklığında veya hamur ölçü olarak kabarıp iki misli olana kadar bekletin. Eğer hamur iki saat geçmeden önce kabarırsa hafifçe yoğurun ve gazını alın tekrar kabarmaya bırakın, üstünü kapatın, orijinal ölçüden iki misli olana kadar bekletin.

Kaseyi streç film ile kapatın. Yaklaşık iki saat oda sıcaklığında veya hamur ölçü olarak kabarıp iki misli olana kadar bekletin. Eğer hamur iki saat geçmeden önce kabarırsa hafifçe yoğurun ve gazını alın tekrar kabarmaya bırakın, üstünü kapatın, orijinal ölçüden iki misli olana kadar bekletin.

Nazikçe hamuru kaseden alın, hafif unlanmış tezgaha transfer edin. Bagetler için hamuru tırtıklı bıçak veya pasta spatulası ile üç eşit parçaya kesin. Tekrar hamurun mümkün olan mümkün olan en az şekilde gazını alın. Parçaları baget şeklinde biçimlendirin. Kuşet tekniğini kullanarak hamuru dinlenmeye bırakın.

(Kuşet Tekniği: Ketenimsi bir bezin üstü bolca unlanır. Unlanmış bez büzüştürülerek uzun cepler yapılır. Hamurlar bu ceplerin arasına yerleştirilir ve üstleri tekrar unlanarak bezle kapatılır.)

Nazikçe hamuru kaseden alın, hafif unlanmış tezgaha transfer edin. Bagetler için hamuru tırtıklı bıçak veya pasta spatulası ile üç eşit parçaya kesin. Tekrar hamurun mümkün olan mümkün olan en az şekilde gazını alın. Parçaları baget şeklinde biçimlendirin. Kuşet tekniğini kullanarak hamuru dinlenmeye bırakın. (Kuşet Tekniği: Ketenimsi bir bezin üstü bolca unlanır. Unlanmış bez büzüştürülerek uzun cepler yapılır. Hamurlar bu ceplerin arasına yerleştirilir ve üstleri tekrar unlanarak bezle kapatılır.)

Oda sıcaklığında 45 ile 75 dakikada hamurun dayanıklılığını arttırmak için ya da somunlar orijinal ölçülerinden 1+ ½ misli daha fazla büyüyene kadar bekletin. Parmağınızla dokunduğunuzda hafif esnek olmalıdır.

Fırını pişirmek için hazırlayın ve buhar tavanız olduğundan emin olun. Fırını önceden 250 C ısıtın ve bagetleri çizin. Bolca, fırın küreğine veya tava kağıdının arkasına irmik unu veya tahıl serpin ve nazikçe bagetleri fırıncı küreğine veya tavaya transfer edin veya saç tavada pişirin. 250 ml buhar tavasına sıcak su dökün ve fırının kapağını kapatın. 20 dk. sonra fırının duvarlarına tekrar su püskürtün ve kapısını tekrar kapatın. Son süu püskürtmeden sonra fırının derecesini 230 C’ ye düşürün ve 10 dk. daha fırınlayın. Somunların yönünü 180 C’ye değiştirin, eğer gerekirse somunlar zengin altın kahverengi olana kadar fırınlamaya devam edin. Bu neredeyse 10 ile 20 ek dakikayı, fırınınıza ve bagetlerin ne kadar ince olduğuna bağlı olarak alır. Eğer çok koyu renk alıyor gibi gözüküyorsa fırının ayarını 180 C’ ye düşürün (veya kapatın). Ve 5 ile 10 dk. arası fırınlamaya devam edin.

Somunları fırından çıkarın ve dilimlemeden, servis yapmadan önce 40 dk. raf üstünde soğumaya bırakın.

Şimdi de annişimin nefis Domates Soslu Izgara Patlıcan vermek istiyorum, arayı bayağı açtım, biliyorum, telafi etme telaşına düştüm galiba, ne dersiniz?

Malzemeler:

3 tane ptlıcan,

8-10 tane sivri biber,

4 orta boy domates,

2-3 diş sarımsak,

2 çorba kaşığı zeytinyağ,

1 tatlı kaşığı deniz tuzu.

Yapılışı:

1- Patlıcanlar alacalı olarak soyulur, kesilir, tuzlu suda bekletilir.

2- Fırçayla her iki tarafına da yağ sürülür, fırına atılır, ızgara kısmında ters yüz edilerek kızartılır. Servis tabağına alınır.

Domates Sos:

Yapılışı:

4 domatesin kabuğu soyulur. Domatesler küp küp doğranır. İki kaşık zeytinyğ, iki-üç diş sarımsak ve 1 tatlı kaşığı deniz tuzu ile birlikte ocağa alınır, pişirilir.

Afiyetle yenir!

Eveeet, tariflerimiz bu günlük sona erdiğine göre artık dergilerimize, kitaplarımıza geçebiliriz, öyle değil mi?

Bu arada, unutmadan, stevyayı bulduğuma çok sevindiğimi belirtmiştim, Türk kahvesiyle denedik, tadını zehir zemberek yapıyor, bir kez de pişirirken değil de sonradan içine stevyayı kattım, değişen bir şey yok! Splendayı daha stevyayı bulmadan önce görmüşüm, onu almayı tercih ettim, diğer tariflerde de uygulanabilir, biraz kalorili ama yine de normal şekere göre kalorisi oldukça düşük, bir çay kaşığı şekerde 20 kalori varken Splenda'da sadece 0;2 kalori var! Ben, bitki çayı içerken stevyayı tercih ediyorum yada şekeri fazla kaçırdığımda! Tatlılarda kullanımının pratikliğinden dolayı Splenda'yı tercih ediyorum! Eğer ki Stevya da büyük kutularda satışa sunulursa onu almayı tercih ederim çünkü sonuçta sıfır kalori! Ama ikisini de aynı firmanın çıkardığını ve her iksinin de şeker bitkisinden yapıldığını, doğal olduğunu, yan etki içermediğini, diş çürütmediğini hatırlatmakta yarar var! Stevyayı bir tek Türk kahvesinde kullanmam, diğer tüm tariflerimde kullanabilirm yeter ki kullanımı pratik olsun! 30-40 tane küçük poşeti açıp ta tatlıda kullanmak hiç te pratik değil doğrusu, zaman kaybı oluyor bir de benim gibi sabırsızsanız elimi oyalanıyor diye sinir olursunuz! Ama çayda, nescafede yarım poşet yetiyor, ben çileği pudra şekeri serperek, süt dökerek yemeyi severim, şimödi korkusuzca bir poşet stevya kullanarak yemekte hiç bir sakınca görmüyorum, süt te yarım yağlı nasıl olsa! Korkacak bir durum yok, değil mi ama? Geçen hafta bir tarifte iki tatlı kaşığı kullanmıştım ama nerede kullanmıştım, unuttum doğrusu!

Kokoloji kitabını ne zamandır almaya niyetlenmiştim, aldım sonunda, ikincisinin çıktığını görünce daha birincisini bitirmeden aldım, bitirdim, ne kadar güzel kitaplar, kendinizi ve çevrenizdekileri tanımanızı sağlıyor, tahmin yürütmek yasak, ben bu yanlışı yaptım, tahmin yürüttüm, düşündüğüm yanıtlar sonraki sorularda yer alıyordu! İnsanın kendisini tanıması, gururundan dolayı dürüstçe yanıtlayamadığı soruları yanıtlaması o kadar ilginç ki! Sorular korkutucu değil, dolaylı olarak gerçek düşünce ve duygularınızı öğreniyorsunuz, bir kitap daha varmış bu türde, onu da ilk fırsatta almayı kafama koydum, bulup alınca sizlerle paylaşırım yine!

Pisi Pisi Var mı Senin Gibisi kitabının da çok eğlenceli ve bilgilendirici, eğitici olduyğunu belirtmem gerek, öncelikle kedi sahibi eğitiliyor, farkına varmadan yaptığı yanlışları öğreniyor sonra değişen görüşle, aydınlanmayla ve yine büyük bir sevgiyle, aşkla kedisini eğitiyor, yaaaa! Nasıl ama, çok güzel bir kitap değil mi, kediseverler için tabii ki! Öyle esprili, duyarlı bir ifade kullanışmış ki kedi sevmeyenler bile kedisever hale gelirler bence! Bu kitabı, Veteriner hekim arkadaşım, Cimcime'nin Müjgan Ablası'nda gördüm, bana okumam için verdi! Şiddetle öneririm!

Bu ay ki dergiler, ne kadar güzeller, her birinde nefis hediyeler var, Lezzet Dergisi Anneler Günü dolayısıyla rengarenk Maisonette havlular hediye etmiş, rengini beğenin alın, ben mavisini beğendim, aldım, şu anda mutfağımızda asılı, yumuşacık, kaliteli! Lezzet Dergisi'nin resmini çekemediğim için beni bağışlayın, son aldığım iki derginin resmini çektim!

Marie Claire Maison Dergisi'nin kapağına bakın, ne kadar cıvıl cıvıl, değil mi? Bu ay, Sedef İybar'ın hazırladığı yemek kitabı hediyeli, tarifler de çok güzel, tutarlı ve kolay uygulanabilir, alırsanız hiç pişman olmazsınız!

Artık her ay aldığım, müdavimi olduğum Sofra Dergisi de beğeniyle, mutlulukla biriktirdiğimi Dünya Mutfakları serisinin ikincisine, Tatlılar Kitapçıklarını vermeye başlamış!!! Kaçırmayın derim!


Arkadaşlar, benden bu günlük bu kadar diyorum, bir fincan kahvenizi Özdemir Asaf eşliğinde içmenizi, mutlu, sağlıklı, keyifli günler geçirmenizi diliyorum! Yeniden buluşuncaya dek hoşçakalın!

ÖTE

Benden, onlara benzer olmayı beklemeyin,
Ve onları yineler olmayı beklemeyin,
Herkes yeniliğine varır, kendi kalırsa,
Kimseden bana benzer olmayı beklemeyin!

Özdemir Asaf


Bu şiir bana çok anlamlı geldi, tıpkı diğerleri gibi! Kendi olmayı başarmış, kendi olmaya çabalayan herkese!



































20 Nisan 2007

Ispanaklı-Tavuk Kıymalı Rulo Köfte

Merhaba Arkadaşlar, uzunca bir süredir yemek tarifi yayınlamadım blogta! Ama işte yine bir yemek etkinliğinde daha sizlerle birlikteyim! Bu etkinlikler insanın hem coşkuya kapılmasına neden oluyor hem de acaba ne olacak şimdi, yaptıklarımı, yaptıklarımız beğenilecek mi kaygısı da uyandırıyor! Sevgili Emel'e 21. Tavuk ye etkinliğini düzenlediği için teşekkür ediyorum!

Bu etkinliğin tarifi de uygulaması da annişimden! Ben çok değişik tarif arayışına girdiğimde ısrarla tavuk kıymasıyla rulo köfteyi yapmayı önerdi! Ve benim canım annem ben okuldan dönene kadar işlerini halletmiş, etkinlik yemeği rulo köfteyi yapmış! Çok sağol, iyi ki varsın anneciğim! Ben de çay içip bir şeyler yedikten sonra esmer pirinçli salatamı hazırladım, fotoğraflarını çektim ve işte etkinliğe katılmaya hazırız!

Tarife geçelim mi artık?


Köfte malzemesi:

500 gr tavuk kıyması,

1 baş kuru soğan,

1 çay kaşığı karabiber,

1 tatlı kaşığı deniz tuzu,

1 çorba kaşığı sızma zeytinyağı,

2 dilim bayat ekmek

Rulo Köfte’nin içine konulan Malzemeler:

1 adet haşlanmış havuç,

1 adet haşlanmış yumurta,

250 gr soğanla kavrulmuş ıspanak,

1 baş kuru soğan.

Yapılışı:

1-Ekmekler ve kuru soğan robottan geçirilir. Derin bir kaba konulan kıymanın üzerine eklenir. Tuz, karabiber, sızma zeytinyağı konulur, yoğrulur.

2- Köfte harcı, düz bir zemine yayılır, üstüne daha önceden soğanla kavrulmuş olan ıspanak konulur.

3- Haşlanmış, uzunlamasına dörde bölünmüş havuç ve ince ince kesilmiş yumurta yerleştirilir. Rulo haline getirilir. Bocama yerleştirilir. Kendi fırınınızın ısısına göre yaklaşık 30-35 dk. pişirilir.

Afiyetle Yenir!


Gelelim nefis, hafif ve sağlıklı köftemizin eşlikçisi leziz, hafif ve sağlıklı Esmer Pirinç Salatası’nın tarifine!!

Esmer Pirinç Salatası

1 su bardağı haşlanmış esmer pirinç,

1 orta boy domates,

1 adet sivri biber,

7-8 tane siyah ya da yeşil zeytin,

1 çorba kaşığı nar ekşisi,

1 çorba kaşığı sızma zeytinyağı,

5-6 tane kornişon turşu,

1 çay kaşığı deniz tuzu.

Yapılışı:

1- Önceden haşlanmış esmer pirinç derin bir kaba konur.

2- Domates küçük küçük kesilir, bir sivri biber ince ince doğranır. Pirincin üzerine eklenir.

3- Diğer malzemeler de karışıma eklenir, hafifçe karıştırılır.

4- Salata servis tabağına alınır.

Afiyetle yenir!

Arkadaşlar, bu günlük bu kadar diyorum, iyi hafta sonları diliyorum! Güzel, değişik tarifleri ve sunumları görmek için sabırsızlanıyorum!

Sevgiyle Kalın!

16 Nisan 2007

Oyuna Geç Kaldım-Detoks Günlerim!


Merhaba Sevgili Arkadaşlar, uzunca bir süre sesim soluğum çıkamadı, yoğunluk, stres, her şey etkili oldu kısacası! Benim kediş kızım ilgi bölünmesinden de hoşlanmaz sağolsun! Aman onu kırmayayım, psikolojisi bozulmasın zaten yeterince yoğunum derken buluşmamız bugüne sarktı işte! İnanır mısınız tatlı cadı kucağımdayken bir yandan onu okşayıp bir yandan da kitap okusam bile bozulur hemen kucağımdan kalkar, öyle eli maşalı vallahi! Bir yere gitmem ya da bilgisayarı açmam gerektiği zaman onu ikna ederim annemi değil o kadar yani!

Benim canım arkadaşım Sevdam beni bu güzel oyuna dahil etmiş ancak ben gecikmeli olarak sorulara yanıt verebiliyorum, çok özür dilerim, umarım beni affedersin Sevdacığım, tabii sizler de!

Şimdi sorulara ve yanıtlarına geçelim mi?

S.3- Daha önce yaşadığınız 3 şehir?

Yanıt: Bugüne dek doğduğum şehir olan İstanbul dışında hiç yaşamadım. Ama gördüğüm illeri saymak gerekirse İzmir, Bursa, Çanakkale, Balıkesir ve Ankara'yı sayabilirim.


S.2- Tatil için gittiğiniz, gördüğünüz ve önermek istediginiz 3 yer?

Bitez, Ayvalık ve Çeşme!

S.3- Yaşamak istediğiniz (görmediğiniz de olur) 3 şehir?

Yanıt: Bitez, Ayvalık, Çeşme...

S.4- Şu anda ki mesleğiniz nedir?

Yanıt: Okul öncesi öğretmenliği (şu anda anasınıfı öğretmeni olarak görev yapmaktayım).

S.5- Dünyaya yeniden gelseydiniz, hangi mesleği yapmak isterdiniz?

Yanıt: Mesleğimi çok seviyorum da yeniden dünyaya gelseydim psikolog, psikolojik danışman olmak isterdim. Belki bir gün yeniden doğmama gerek kalmadan olur, ne dersiniz? Kırkımda falan!!!

S.6- "Kesinlikle ben yapamazdım" dediğiniz meslek nedir?

Yanıt: Hemşirelik çünkü beni kan tutar. Bu yüzden hem öğrencilerimin canı yanmasın diye hem de fazla kan görmeyeyim diye kaza geçirmelerini hiç istemem, tabii sevdiklerim ve ben de bu duruma dahilim!
Laborantlık: İnsanların rahatsızlıklarını, hastalıkların teşhis etmek, iyileşmelerine katkıda bulunmak açısından önemli bir meslek, birilerinin bu işi yapması gerek ama hayatta yapamam!

S.6- Yaşam felsefenizi oluşturan sözlerden biri?

1- Sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma!

2- Onur kıran düşman kazanır!

3- Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol!

4- Aynası iştir, lafına bakılmaz kişinin!

5- Lafla peynir gemisi yürümez!

S.7- Bir kitaptan alınma, çok sevdiğiniz bir cümle veya paragraf veya bölum?

Yanıt: Paulo Coelho'nun Simyacı adlı kitabında şu ifade çok hoşuma gitmişti:
"Kim olursan ol, ne yaparsan yap, bütün yüreğinle gerçekten bir şey istediğin zaman, Evrenin Ruhu'nda bu istek oluşur. Bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar!

Yine aynı kitaptan; "Henüz sahip olmadığın bir şeyi vaat ederek gidecek olursan onu ele geçirme arzunu yitirirsin."

Ve son olarak Yeşim Türköz'ün Büyü Dükkan adlı kitabından çok beğendiğim bir söz; "Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kez daha yaşamak zorunda kalırlar."

S.8- Çok sevdiğiniz bir şiirin bir parçası?

Yanıt: Uzun bir süredir büyük şair Nazım Hikmet'in şiirlerine yer vermekteyim. Ama annem ve ben usta şair Özdemir Asaf'ı da çok severiz! Ve benim dünyaya bakış açımı ortaya koyan, çok sevdiği şiirlerinden başlıcaları şunlardır:

Akıl Gözü

Seni bulmaktan önce aramak isterim,
Seni sevmekten önce anlamak isterim,
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
Sana hep hep yeniden başlamak isterim.

Islık

Ben benden de başlar, ben senden de başlar,
İlgi dışından da, içinden de başlar,
Senden, benden, ondan sevi türküleri,
Giderek yayılır,evrenden de başlar!

Yalnızlık

Yalnızlık paylaşılmaz,
Paylaşılsa;
Yalnızlık olmaz.

Ben de bu güzel oyuna eşlik etmeleri dileğiyle Sevgili Esra'yı

büyüleyen mutfak kokusu,

Sevgili Hesna'yı mordeniz

ve Sevgili Asya'yı benim mutfağım davet ediyorum!

Burçiş, bu arada ne yapıyor? Bahar, detoks'un da müjdecisi aynı zamanda! Toksinlerden arınmak, sağlıklı ve dengeli beslenmek, hamur işlerinden, şekerden, yağdan uzak durmak lazım!
Bne de işte geçen seneye oranla bir hayli ılımlı detoks programının 8. gününü bitirmekteyim!
Ekmek dışında hamur işi tüketilmedi ki o da dengeli. Zeytinyağlı yemekler salatalar, çorbalar, ızgara hindi köftesi, stevyalı bitki çayları, yağsız yoğurt eşliğinde yenilen haşlanmış kepekli pirinç, Müslili, keten tohumlu-kayısılı Yovitalar, limon lifli Eti Formlar tüketiliyor. Anniş, bugün ne yapmış,kabak imam bayıldı, uğraştırmış ama çok ta lezzetli olmuş! Öğleyin onu yedik. Akşam da mercimekli çorba ve yine zeytinyağlı yemeğimizi yedik! Dün, maş fasulyesi piyazı yaptık, yanında hindi kıymasından köfte yedik (köfteleri dışardan almıyoruz, katkı maddelerinden yapılıyor).
Bu aralar tarife yer veremedim, en kısa zamanda yer vereceğim, dün piyazımızın resmini çekmek istedim, olmadı, makine kaydetmeden kapandı! Bugün yeniden şarj edilebilir pil aldım, bundan sonra aksaklık olmaz diye umut ediyorum!
Bugünlük bu kadar diyorum, izninizi istiyorum, en kısa zamanda buluşmak ve de sevgiyle kalmanız dileğiyle hoşçakalın! Sevgiyle Kalın!








31 Mart 2007

Hafta Sonu Keyfi Eşlikçisi Lezzetler!

Annişimin sürprizi Ispanak Borani'si nasıl görünüyor ama?
Selammm, nihayet yeniden birbirimize kavuşabildik! Hafta sonumuz nasıl geçti arkadaşlar, umarım çok iyi ve keyifli geçmiştir, bizimki iyi geçti, bol bol dinlendik, keyif yaptık.
Cuma günü annişimle birlikte Humus yaptık. Annişim ayın gün bana sürpriz olarak en sevdiğim yemeği yani Borani’yi yapmış. Ispanağı en çok o şekilde seviyorum desem yalan olmaz! Bir de yıllar önce babamı ziyarete gittiğimde ondan ıspanağın salatasının da yapılabileceğini öğrenmiştim şaşırarak. O şaşkınlık ta neymiş ki şimdi yemek yapan komşularımın Ispanak Pastası yaptıklarını görüyorum, ilk fırsatta denemek istiyorum!
Şimdi annişimin nefis Ispanak Borani’sinin tarifine geçelim mi?
Malzemeler:
500 gr ıspanak,
1 çorba kaşığı un,
2 çorba kaşığı Becel ya da Mavi-Yeşil Light Margarin,
125 gr süt,
1 tatlı kaşığı deniz tuzu,
2 baş kuru soğan,
200 gr tavuk ya da hindi kıyması,
1 kahve fincanı pirinç,
1 çorba kaşığı Antep salçası,
arzuya göre karabiber,
Yapılışı:
1- Yıkanmış, ayıklanmış ve ince ince kıyılmış ıspanak bir tencereye konur, üstüne 1 kahve fincanı pirinç eklenir. Ispanak, susuz olarak haşlanır.
2- Diğer bir kapta 1 çorba kaşığı un, 2 çorba kaşığı margarin ile kavrulur, 125 gr süt eklenir, kaynayınca altı kapatılır ve ıspanak ile karıştırılır. Servis tabağına alınır.
4- Üstüne kavrulmuş kıyma ya da kuşbaşı et konularak servis yapılır.
Biz, bol soğan ile kavrulmuş tavuk kıymasını Boranimizin üzerine koymayı tercih ediyoruz.
Afiyetle yenir!
Not: Ispanak, sebze yemeyen, seçen çocuklara da sunumu cazip hale getirilerek, süslenerek yedirilebilir! Çocuklara, süsleyerek, eğlenceli hale getirerek sağlıklı her türlü yiyeceği yedirmek mümkün!

Şimdi sıra tadını çok özlediğim, tadını çıkararak yediğim Humus tarifine geldi.
Bu tarif, çocukluğumdan beri çok sevdiğim, güler yüzlü bulduğum, sohbet eder gibi yazdığı yazılarını zevkle okuduğum rahmetli gurme Tuğrul Şavkay’dan! Yaklaşık 20-25 yıl kadar önce Hürriyet Gazetesi’nin yayınladığı iki ciltlik Yemek Ansiklopedisi’ni yayına hazırlamış. Ölümüne çok üzüldük, yapacak, anlatacak, paylaşacak daha çok birikimi vardı, çok derin ve geniş bir kültüre sahipti, çok genç bir yaşta, yaratıcılığının zirvesindeyken öldü. Allahtan rahmet diliyoruz ve çok güvenerek uyguladığımız tarifine geçiyoruz.
Tahinli Humus
Malzemeler:
2 su bardağı nohut,
1,5 su bardağı tahin,
½ tatlı kaşığı tuz,
½ tatlı kaşığı kimyon,
4 diş ezilmiş sarımsak (biz iki büyük diş sarımsak kullandık),
2 limonun suyu (eğer limon suluysa bir tane limon suyu yeterli),
5-6 dal maydanoz,
1 tatlı kaşığı kırmızı biber,
2 çorba kaşığı zeytinyağı.
Yapılışı:
1- Nohutu en az dört-beş saat ılık suda ıslattıktan sonra yumuşayıncaya kadar haşlayın. Soğuyunca nohutların kabuklarını ayıklayın. Ezerek bir tel süzgeçten
geçirin (dilerseniz bu sonuncu işlemi robotta yapabilirsiniz).
2- Nohut püresine azar azar tahin, tuz, kimyon, sarımsak ve limon suyunu yedirerek katın. Bu işlemi yaparken bir tahta kaşıkla sürekli karıştırın.
3- Humusu bir servis tabağına aktarıp üzerini maydanozla süsleyip kırmızı biberle karıştırılmış zeytinyağı gezdirerek servis yapın.
Bu tarifleri şiddetle öneriyorum, umarım beğenir denersiniz, deneyiminizi, düşüncelerinizi benimle paylaşırsınız.
Bugün, sizlerle okuduğum ve çok çok beğendiğim, kedili, hayvanlar ile ilgili kitapları paylaşmak istedim.
En Güzel Kedi Hikayeleri çok çok esprili bir dille yazılmış öykülerden oluşuyor, kedilerin hiç te sanıldığı gibi nankör olmadıklarını yaşayanlar anlatıyor, kedi sevenlerin yüreğini sıcacık bir kitap. Hem belki kimbilir, kedi istemeyen, büyük konuşanların da yüreğini yumuşatır, ne dersiniz? Şiddetle önerdiğim bir öykü var ki o da Rudyard Kipling tarafından kaleme alınmış olan "Başına Buyruk Kedi" adlı öykü!
İkinci kitabımız ise Tavuk Suyuna Çorba Hayvanseverlerin Yüreğini Isıtacak Öyküler adlı kitap.

Hayanları kendisinden üstün görenlerin, saygı duymayı bilenlerin yüreğini fethedecek öykülerden oluşuyor. Bu dünyada biz insanlığı aslında onlardan öğreniyoruz, vefa, karşılıksız sevgi, minnet onlarda var, bizde yok. Diileri var ama bizim gibi konuşamıyorlar, kendilerini savunamıyorlar diye işkence uygulamaktan vazgeçtiğimizde, savunmasız varlıklara ne kadar büyük zararlar verdiğimizi fark ettiğimizde biz susacağız, onlar konuşacak, bizlereyaşam ile, nasıl davranılması gerektiği ile ilgili büyük dersler verecekler eminim!
Biz ki kendi bencil zevkelrmiz uğrunda en vahşi hayvandan daha vahşi davranışlar içerisindeyiz, sırf daha fazla kazanabilmek adına Yunus balıklarını tuzağa düşürüp öldürürüz, fok balıklarını öldürürüz. Ama bir aslanın, kaplanın, panterin, leoparın saldırısından deli gibi de korkarız ama onlar bizim gibi daha çok kazanmak için değil yalnızca acıktıkları zaman doymak için ya da yemek bekleyen yavrularına yemek götürmek avlanırlar.
Keşke bu güzel kitapları herkes ama özellikle okuması gerekenler ellerine alıp okusalar da hayvanlara karşı uygulanan vahşet sona erse! Biz onları yok ettikçe doğanın dengesini bozuyoruz, kendimizin ve mirasçımız çocuklarımızın geleceğini de tehdit altında bırakıyoruz!
Bizler nasıl davranırsak çocuklar da onu öğrenirler, doğru bilirler bu yüzden gerek hayvanlara karşı davranışlarımızda gerekse günlük yaşamda sergilediğimiz davranışlarımızda örnek alındığımızı untmadan çok dikkatli ve dengeli olmalıyız ki çocuklarımız da düşünceli, hayvanları seven, onlardan korkmayan, zarar vermeyen, koruyucu davranışlar geliştiren, sorumluluk alabilen bireyler olabilsinler!
Yeniden buluşana dek sevgiyle, keyifle, sağlıkla kalın!








28 Mart 2007

Yüzde Yüz Sağlıklı ve Doğal Ürünlü Mutfak!


Siz daha önce koltukta kurabiye gördünüz mü, ben böyle resim çekerim yaaa!!! Bu kurabiye Sibelciğimin bana yapıp getirdiği Pekmezli-Kepekli, Sağlıklı Kurabiye'nin Burçiş versiyonu, nasıl beğendiniz mi?

Yaşasınnn, Steviya'ma kavuştum!

Merhaba Arkadaşlar! Keyifler nasıl, umarım her şey yolundadır!
Steviya'yı ben ilk Sibel ile yazıştığımda öğrenmiştim, ona da hatırladığım kadarıyla Güney Afrika'daki arkadaşı Türkmen göndermişti. Daha sonra evine ziyarete gittiğimde denemem için bir poşete bir kaç kaşık toz stevia koydu, verdi, yine Pekmezli-Kepekli Kurabiye yaptığımda stevia koydum, annişimle çok beğenerek yedik. Ama ben bu arada Sibel'den öğrendiğimden beri Türkiye'de olsun, İsviçre'de olsun hep araştırdım, bulamadım, yengem öyle bir şey duymamış, o da sağlıklı ürünlere çok ilgilidir dayım da!
Bir buçuk ay önce gibi Sofra dergisi aldığımda içinden bir poşetlik toz stevya çıktı, Türkiye'de bulunmasına çok sevindim, eczaneye sordum, tablet halinde vardı, sonra geçen Cuma toz stevyam ile nihayet buluşabildik! Ayın gün Sofra Dergisi'nin Nisan sayısını aldım, bir de baktım ki Sevgili Komşum, saygı duyduğum blog arkadaşım Miss Çilek'te stevya konusuna değinmiş, yararlı bilgiler de vermiş bize! Tamamen doğal, sağlıklı, bitkisel, sıfır kalori bir ürün ve prebiyotik lif içeriyor. Sodyum, aspartam yok, kanser yapıcı hiç bir etken madde yok. Veee sıkı durun küçük çocuklara bile güvenle verilebiliniyormuş çünkü dişleri çürütmüyormuş, bunu Miss Çilek'ten öğrendim!
Benim gibi tatlı delilerine bundan güzel bir sürpriz olabilir mi, sıfır kalori, şeker hastası olmuş olsan bile güvenle kullanabilirsin (çok şükür öyle bir sorun yok şimdilik).
Ben, detoks kürüne başlasam bile tatlıdan mahrum kalmam, sütlü tatlı yaparım, meyve tatlısı yaparım yerim vallahi! Yaşasın Hayat! İnsan hem formunu hem sağlığını koruyarak tatlısını gönül rahatlığıyla yiyebiliyor ya hakikaten bundan güzel haber olamaz sevdiklerinin sağlığı dışında!!!
Geçen sene 8 günlük detoks yapmıştım, aç kalmıştım, yalnızca su, meyve suyu, sebze suyu ki onu daha sonra domates suyuna çevirmiştim, o şekilde yaşamıştım ama insanın sinirleri bozuluyor, kendini açlığa mahkum etmek çok büyük bir kötülük ve bir daha asla böyle bir şey yapmayacağım!
Detos ile ilgili olarak bu ay ki Mutfak dergisi çok güzel bilgi vermiş, nasıl beslenmemiz gerektiği öyle güzel anlatılmış ki Taylan Kümeli'nin de yorumları var. Almanızı şiddetle öneririm!

İlk fırsatta bir haftalık detoks kürüne başlayacağım, insanın özellikle cildini ve karaciğerini toksinlerden arındırıyor. Özellikle İlkbahar ve Sonbahar başlangıcında yapılması öneriliyor. Hücreleri yenileyici, gençleştirici özelliği de olduğunu daha önceden gazetelerden okumuştum.

Arkadaşlar, bu arada Kepekli-Pekmezli-Sağlıklı Kurabiye'nin tarifini daha önce yazmıştım, Pekmezli Kepekli Kurabiye 'den bulabilirsiniz!
Arkadaşlar, keyif kahveniz ya da çayınız eşiliğinde Nazım Hikmet'ten bir rübai okumaya ne dersiniz? Yeni keyiflerde, güzelliklerde buluşmak üzere şimdilik hoşçakalın diyorum.
Sevgiyle Kalın, her şey gönlünüzce olsun!

Rübai

Sevdiğin müddetçe
Ve sevebildiğin kadar,
Sevdiğine her şeyini verdiğin
müddetçe
Ve verebildiğin kadar gençsin.

Nazım Hikmet
1947





19 Mart 2007

Yemek Etkinliği İçin Burçak'tan Sevgi Salatası ve Mavi Gözlü Dev'den Yine Sana Dair



Sevgili Arkadaşlar merhaba, nasıl bir hafta sonu geçirdiniz, umarım sağlıkla, keyifle dolu bir iki gün geçirmişsinizdir.

Annişimle benim bağlı bulunduğumuz bir özel sigortaya bağlı olarak yılda bir kez check-up hakkımız vardı, Cumartesi günü için değerlendirme kararı almıştık, gittik, yaptırdık, çok detaylı taramadan geçiriyorlar insanı!

Bir buçuk saat sürüyor tüm işlemler, tahliller, akciğer röntgeni, ekg, ultrason. Benim kalbim biraz büyük bulundu, doğuştan olabilirmiş, normalmiş. Ama ben zaten sevgimin büyüklüğünden kestirebiliyordum kalbimin büyük olduğunu!!! Yine de işi garantiye almak için bir Kardiyolog tarafından kontrol edilmem gerekli görüldü.

Annişimin kalp atımında dalgalanmalar görüldü, o da aynı yere yönlendirildi. Bunun dışında iyiyiz, Çarşamba günü genel bir kontrol ve doktorun çıkan sonuçları değerlendirip yorumlaması işi var.

Sonra ne yaptık, Meralim’e gittik, uzun uzun sohbet ettik. Bize çok güzel ve yüreği gibi sıcacık bir sofra hazırlamış, afiyetle tükettik, kahve keyfi yaptık. Büyük oğlu Ali’nin sözlüsüyle tanıştık, 18 yaşında çok şeker bir kız Seda! Oğlumuz da çok akıllı, saygılı, aklı başında bir insan zaten! Söz resimlerini gördük te çok yakışmışlar birbirlerine. Şimdi hasret zamanı çünkü Ali askerde, dönmesine bir yıl kaldı! Allah mesut etsin!

Asya, ne güzel yapmış ta yurdumuzda yenilebilir otlar ile ilgili etkinlik düzenlemiş, ellerine sağlık ve vesile olduğu teşekkür ederiz diyoruz, salatamızın tarifine geçiyoruz!

Sevgi Salatası, annişim bu ismi koydu, salata tamamen benim yaratıcılık ürünümdür. Annişimin de uygulamada yardım ettiğini belirtmem gerek!

Sevgi Salatası

Malzemeler:

1 su bardağı yarma buğday,

1/2 kase nohut,

1 demet kuzu kulağı,

1 paket soya filizi,

1 adet kırmızı dolmalık biber,

1 çay kaşığından biraz fazla deniz tuzu,

2 çorba kaşığı nar ekşisi,

7-8 tane ceviz (ben birazını ufalttım, içine ilave ettim, 3-4 tane de üstüne

koydum.

1/2 kahve fincanı zeytinyağ (Tariş’in Olgun Ege’sini şiddetle öneririm, salatayı elimde karıştırırken kokusu beni büyüledi resmen, salataya çok uyum sağladı. Hani kokusunda davet var derler ya, işte öyle bir şey).

Yapılışı:

1- Nohut ve buğday önceden ayrı ayrı haşlanır (Biz nohut ve kurufasulyeyi haşlanmış olarak hazırda tutarız). Soğumaya bırakılır.

2- Bütün malzemeler bir kapta karıştırılır.

3- Servis yapılacak salata kasesine ya da servis tabağına alınır, kırmızı biber ve cevizle süslenir (ya da isteğe göre süsleme yapılır). Servis edilir.

Afiyetle Yenir!

Şimdi sıra kitap paylaşımına geldi, kitabımızın adı, Atatürk’ün Kur’an Kültürü, çok etkileyici bir kitap!

Hani Atatürk’ün dinsiz olduğunu iddia eden bilmişler var ya, onlara yanıldıklarını çok güzel bir dille ifade ediyor! Biz Atatürkçü insanları da çok çok sevindiriyor tabii ki!

İşte Atatürk’ün İslamiyet ve Kur’an ile ilgili kitapta yer alan sözlerinden bazıları,

“Kurtuluş savaşı İslam’ın kurtuluşudur.”

“Ben, Kur’an okumak istediğimde çok defa Yasin okurum.”

“En büyük komutandan en genç erine değin ordularımızda egemen olan düşünce, ulusun buyurduğu görev uğrunda şehit olmaktır. Bunu savaş alanlarında yakından görerek büyük ulusuma bildiriyorum.”

Atatürk, Tv’de Çanakkale Belgeseli’nde savaşan askerlerle ilgili verdiği bilgiler de çok etkileyiciydi, “cephede ön safta yer alanların ölüyorlar, ardından arka safta yer alanlar üç dakika sonra öleceklerini bildikleri halde gözlerini kırpmadan, tereddüt etmeden okuma bilenler Kur’an okuyarak, okuma bilmeyenler ise Ezan okuyarak savaşıyorlardı.”

Çanakkale Savaşı’nda savaşan tüm büyüklerimizi saygıyla, gururla anıyoruz! İlk olarak Anafartalar Kahramanı olarak tanınan Ulu Önder Atatürk’ümüzü de gururla ve özlemle anıyoruz! Ben, yurdunu bu kadar çok seven, ulusunun çıkarını gözeten bir başka lider daha görmedim!

Bugün, yurdunu, ulusunu seven, Kemalist büyük şairimiz Nazım Hikmet’ten çok çok güzel bir şiir ile vedalaşıyoruz! Dün akşam Businnes Channel Kanalı’nda Yetkin Dikinciler le Mavi Gözlü Dev filmi üzerine söyleşi vardı, annişim haber verdi, izledim. Yetkin Dikinciler’i bir kez daha takdir ettim, rolünün gerektirdiğinden fazlasına sahip, dünya gündemini takip eden çok değerli bir aydınımız o da!

Derya Sazak, Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı’nı yedi yılda şiirleştirdiğini söyledi, (bunu ben de okudum). Böyle bir insan nasıl vatan haini olabilir ki diye sordu! Kişiye göre değişir değil mi bu kavram?

İşte Mavi Gözlü Dev’den Yine Sana Dair, yeniden buluşana dek sevgiyle kalın!

Yine Sana Dair

Sende, ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,

Sende, ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,

Sende, uzaklığı,

Sende, ben, imkansızlığı seviyorum.

Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine,

Ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,

Ve bir avcı iştihasıyle etini dişlemek senin,

Sende, ben imkansızlığı seviyorum.

Fakat asla umutsuzluğu değil.

1949



















11 Mart 2007

Burçiş'in Hafta Sonu Keyfi ve Nazım Hikmet'ten Gözlerimiz!


Merhaba Sevgili Arkadaşlar, Burçiş dün çok güzel bir iş yaptı, kendisine nefis iki sinema filmi ısmarladı!
İlk önce Mavi Gözlü Dev filmini izledim, itiraf ediyorum ki birinci bölümün ortalarına kadar Yetkin Dikinciler'i izledim, daha sonra Nazım'ı izlemeyi başarabildim, Yetkin Dikinciler'e bir kez daha hayran oldum, çarpıldım vallahi arkadaşlar!
Nazım Hikmet'in Bursa Cezaevi'nde kaldığı süreden bir kesit sunmuşlar son derece etkileyici bir biçimde! 1941-1950 yılları arasındaki dokuz yıllık dönem anlatılmış.
İnsana çok koyuyor yaşadıkları, işkenceye maruz kaldığını, falakaya yatırıldığını bilmiyordum!
ikinci bölümün ortalarında artık gözyaşlarım kendilerini bana gösterdiler, en çarpıcı sahnelerden biri; ölüm orucuna karar verdiği anda, herkesten umudunu yitirdiği anda öğrencisi Balaban ile şiir okumaya koyulduklarında şaşkınlıkla halkın akın akın gelerek şiir okudukların görmeleriydi, Nazım Hikmet'in Münevver'in boşanma kararını ertelediği haberini aldıktan sonra geçirdiği kalp kriziydi, odasına yapılan baskında gösterdiği tepkiydi.
Piraye, kocasını çok seven ama biraz da yargılayıcı bir insandı bence, sevgisini açıkça ifade etmedi, güzel sözler söylemedi! Ama bunun yanı sıra kocasını 11 yıl beklemesi, her ikisinin de saygınlığına, onuruna dil uzatılmamasını sağlaması, sadakati de çok güzeldi.
Uğur Polat'ın üstlendiği müdür Tahsin Bey, çok güzel, ince ruhlu ve hassas bir karakterdi, Nazım Hikmet'in siyatik nedeniyle kaplıcalara gitmesine izin verilmesini sağladı, ona yapılanın haksızlık olduğuna inandığı için Bursa Cezaevi'ndeki görevinden uzaklaştırılışı çok dokunaklıydı.
Ben, Nazım Hikmet'i çok seven bir ailede yetiştim, annem de babam da koyu Nazım Hikmet hayranıydı, hala da öyledirler. Tabii ki ben de! Burada sizlerle büyük şairin şiirlerini paylaştım, şiirlerini okumaktan çok büyük keyif aldım ama beni suçluluk duygusuna sürükleyen bir durum var ki o da böyle bir ailede yetişmiş olmama, kitaplarını evimizde bulunduruyor olmamıza karşılık hayatıyla ilgili bir araştırma yapmayışım, hakkında verilen özetle yetinmiş oluşum!
Çok kötü bir şey ama değil mi yurdunu, milletini çok derinden seven bir insanın vatanından ayrılmak durumunda kalışı, vatan haini ilan edilişi!
Dilerim bir gün ruhunu huzura kavuşturmak için ayıbımızı, suçumuzu telafi edebiliriz!
İnsan, Nazım Hikmet'in şiirlerini okuyarak insanlık yolunda adım attığını hissediyor! Keşke her evde şiirleri okunabilse! En azından ne kadar değerli ve büyük bir şair olduğunu kabullenebilse herkes! Filmde, milliyetçi, ihtiyar bir mahkum vardı, Nazım Hikmet, onu ziyaret etti, geçmiş olsun dileklerini iletti, öğrencisi nasıl olup ta onu görmeye tahammül ettiğini sordu. Nazım Hikmet, mahkumun, davasına inandığı için ona saygı duyduğunu belirtti! İnsanlar farklı görüşlerde olabilirler ama bu onların düşman olmalarını gerektirmez! O, sevenlerinin kalbinde yaşıyor, biliyoruz ama bugün, bu devirde yaşıyor olsaydı yine bunları yaşar mıydı acaba? Cuma günü öğleyin normalde pek yapmadığım bir şey yaptım, öğle saatinde televizyonu açtım, annem Sevincimdeydi, çay içerken kanallar arasında gezindim ki ne göreyim, Mavi Gözlü dev ekibi Kanaltürk'te "Kadınlar Klübü" adlı programa konuk olmuş, yaptıkları film hakkında konuşuyorlar. Değerli yönetmen Biket İlhan, onun kadar değerli senaryo yazarı Metin Belgin veeeeee büyük şairi canlandıran usta ve çok çok değerli oyuncu Yetkin Dikincilerrr! Film hakkında konuşuldu, Nazım Hikmet hakkında konuşuldu, bügüne dek büyük şairin şiirlerinden çok aşk yaşamıyla ön planda oluşundan duyulan rahatsızlık dile getirildi!
Telefon bağlantısıyla sohbete dahil edilen iki izleyicinin konuşmasından çok etkilendim, bir bayan Nazım Hikmet ile tanışmış, onun çok mütevazi, çok insancıl olduğunu belirtti, Bulgaristan'da yaşamış bir bayandı! Nazım Hikmet, tedavi oluyormuş o sıralar!
Bir de bir Fen Öğretmeni bağlandı ki ona hayran kaldım, her akşam Nazım Hikmet şiiri okuyormuş, o şiirlerle insan olduğunu duyumsuyormuş, ben de bunu düşünmüşümdür bu yüzden çok sevdim bayanın ifade biçimini!
Düşünenlerin ve oluşturanların, bizi Nazım Hikmet ile buluşturanların ellerine sağlık, iyi ki böyle bir iş yapmışlar!
Sis ve Gece filmi de çok çok güzeldi, kitabını alıp okumadım ama ilk fırsatta okuyacağım çünkü Uğur Polat'ın canlandırdığı Sedat karakterinin öldürülen arkadaşıyla olan diyaloglarını(arkadaşı Sedat'ın rüyalarına girip, konuşuyor, önemli mesajlar veriyordu) pek anlayamadım, ses iyi gemiyordu. Yıldırım'ın söylediklerinin yarısını anlayabildim bu yüzden kitabını alırsam kaçırdığım diyalogları daha iyi yakalayabilirim inancındayım!
Uğur Polat'ın oyunculuğu müthişti, baş karakterdi, filmin sonunda kız arkadaşı Mine'yle ilgili önemli bilgi edinmesini sağlayan ev sahibesinin zihinsel engelli kızını oynayan oyuncunun da doğrusu ellerine sağlık! Mine'nin ve annesinin yaşadıkları olaylar birbirine benziyor doğrusu!
Bütün oyuncuların ellerine sağlık tabii de Yetkin Dikincilerimi tek geçerim, kısa ama etkileyici bir rolü vardı!
Annem ve ben, Ahmet Ümit'in "Şeytan Ayrıntı'da Gizlidir" kitabından uyarlanan aynı adlı dizi filmi çok beğenerek izliyorduk, Çetin Tekindor ve Nejat İşler çok iyi bir ikili oluşturmuşlardı! Bitince çok üzüldük!
Film hakkında daha fazla bilgi yok, izlemediyseniz lütfen her ikisini de en kısa zamanda görün derim! İki film de Oscar'a aday olabilir ama bence Mavi Gözlü Dev'in şansı daha fazla olur, Nazım Hikmet'i dünya tanıyor, seviyor ya, ondan!
Bu arada yine Gözyaşı Çetesi'nin bizlere sorulmadan, beğenilerimizi göz önüne alınmadan bitirilişi konusundaki üzüntüm depreşmedi değil! Deniz ile Cevahir'in aşkı ne kadar güzeldi, diğer kızların yaşamı, kendilerini ve ilişkilerini sorgulamaları çok hoşuma gidiyordu! Keşke en azından tekrarını verseler. Yoğun istek üzerine yeni bölümleri çekilse çok daha güzel olur ama!
Cuma günü, gazetede film tanıtımlarını okurken aklıma "Abdülhamit Düşerken" filminde gösterdiği performansla adından söz ettiren başarılı oyuncu Mehmet Kurtuluş düştü, o da ne kadar iyi bir oyuncu, ortalarda görünmüyor, bakalım ne zaman haber alacağız kendisinden diye düşündüm ki ertesi günü sinemada yanıtımı aldım, 20 Nisan'da "Pars Kiraz Operasyonu" adlı filmle izleyiciyle buluşacak, gitmek farz oldu! Mehmet Kurtuluş'un, Ceyda Düvenci ile başrolü paylaştığı "Kasırga İnsanları" da çok güzel bir diziydi ama reytinge kurban gitti, bizlere hiç sormadılar bile! Umarım bir gün seyircilerin isteklerinin gerçekleşeceği günler de gelir. Aslında bazı filmler bağımsız kanallarda yayınlansa reyting kaygısız ne iyi olur değil mi? Kanaltürk, Olay TV,.....

Bugün, birlikteliğimizi büyük şairimizin Gözlerimiz adlı şiiriyle noktalayalım mı, ne dersiniz?
Arkadaşlar, yeniden buluşana dek sevgiyle, sağlıkla, keyifle hoşçakalın, iyi haftalar dileğiyle!

Gözlerimiz

Gözlerimiz
şeffaf,
temiz damlalardır.

Her damlada
demire can veren dehamızın
bir küçücük
zerresi vardır...

Şeffaf
temiz
damlalariyle gözlerimiz
bir umman içinde o kadar birleşti ki,
kaynıyan suda buzu
nasıl eritirseniz,
işte biz de
birbirimizde
öyle kaybolduk.

Yükseldi gözlerimizin şaheseri,
demire can veren dehayı bulduk.

Şeffaf
temiz
damlalariyle gözlerimiz
bir umman içinde buluşmasaydı eğer,
her zerre
dağılsaydı başka bir yere,
dinamolarla turbinleri çiftleştirerek ,
çelik dağları suda kof bir kelek gibi döndüremezdik...

Ve gözlerimiz yakan
gecenin ateşini
şamasız kibrit gibi söndüremezdik.

Şeffaf
temiz
damlalariyle gözlerimiz
bir umman içinde birleşti ki,
kaynıyan suda buzu
nasıl eritiyorsak,
işte biz de
birbirimizde
öyle kaybolduk!

Yükseldi müşterek zahmetin şah eseri,
demire can veren dehayı bulduk!...

Nazım Hikmet

Moskova 1922