25 Nisan 2017

Güzel Havalar















Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.

Orhan Veli Kanık


Bahar Şiiri

Bu sabah mutluluğa aç pencereni
Bir güzel arın dünkü kederinden
Bahar geldi bahar geldi güneşin doğduğu yerden
Çocuğum uzat ellerini

Şu güzelim bulut gözlü buzağıyı
Duy böyle koşturan sevinci
Dinle nasıl telaş telaş çarpıyor
Toprak ananın kalbi

Şöyle yanıbaşıma çimenlere uzan
Kulak ver gümbürtüsüne dünyanın
Baharın gençliğin ve aşkın
Türküsünü söyliyelim bir ağızdan.

Ataol Behramoğlu

24 Nisan 2017

Demian


On yaşındaki Latince öğrencisi Emil Sinclair, güvenceli aile ortamının dışında sertv e acımasız bir dünya olduğunu erken fark eder. Kendini bulma yolundaki delikanlı, din ve ahlak gibi artık inanmadığı kalıplarla birlikte baba evinden de kopar. Küçük yalanlar ve hırsızlıklarla beslenen yaşamında, sağlam çocuk dünyasının çöktünü görür. Onu bu acılarından kurtaracak olan kişi, okula yeni gelen bir başka öğrencisi: Max Demian'ıdır. Demian, Sinclai'in yaşamını yönlendiren, etkileyen başkişi olur.

* Okumanızı şiddetle öneririm. Yeniden okuma fırsatı bulabilirim umarım. Yıllar önce okudum, tadı damağımda kaldı.

27 Mart 2017

Yaşasın Hayat


Merhaba sevgili dostlarım, nasılsınız? Dilerim çok iyisinizdir. Ben ve Misi de iyiyiz. Hafta sonu annişim bendeydi, bugün eve döndü. Aslında daha uzun bir süre kalmasını isterdim ama buna da şükür. Annem gelince Misi de ben de bayram ettik. Annemle keyif yaptık. Annem mutfağa girdi, bana yemekler yaptı, yaşasın hayat! Ama ben de annem gelecek diye yemek yaptım, Cumartesi günü poğaça yaptım. Annem poğaçayı, yemeği beğendi. Bugün hüzünlenmeden annemle vedalaştım.
Cuma gününü iple çekiyorum çünkü annişime gideceğim. Misafircilik oynuyoruz annemle. Ama en çok ziyaret eden benim. Benden şimdilik bu kadar dostlarım. Yeniden görüşünceye dek dostça kalın!

Simru


Nereden çıktın yine karşıma?

Tamamlayamadığın hangi vicdansızlığın için döndün? Geçmişim olamamıştın, şimdi geleceğimde olmak için mi geldin? Artık benim için sen bir “fark etmez”sin. Fırtınada kaybolmuş bir yelkenli için rüzgârın nereden estiği önemli değildir. Geçti artık o günler… Mezarıma çiçekle gelmen, beni öldürmüş olman gerçeğini değiştirmiyor.

Sessiz çığlıkları vardır kırılan kalbimizin ve onları yalnızca Allah duyar. Senin duymadığın ve hiçbir zaman duyamayacaklarından bahsediyorum. Umarım beni anlıyorsundur. Keşke biraz düşünebilseydin. Düşünmediğin için şimdi kalbin acıyor biliyor musun? Beynin düşünemediği her şeyin cezasını kalp çeker. Düşünmek beyni acıtmaz ama düşünmemek kalbi yorar.

Şu hayatın bize en büyük darbesi beklediklerimizin hiçbir zaman gelmemesi, gelenlerin ise bizi hak etmemesidir. Bazı insanlar hiç başlamayan hayatlarının bitmesinden korkarlar… Neyi biriktirebilmişler ki kaybetsinler? Sen de onlardansın bana göre. Elinde avucunda hiçbir şey kalmamış ama hâlâ yitirmekten korkuyorsun. Kolların boşluğa alışmış ama benimle doldurmaya çalışıyorsun. Bitmişsin ama hiç başlamamış olduğunu anlayamamışsın. Söylenmiş sözleri duymamışsın, şimdi söylenmemişleri dinliyorsun. Göremediğin şey şuydu: Ben sana hayatımı verdim, sen onu başkasının çöpüne attın.

Bana gelince… İyiyim ben. Aşkta özgürlüğün tutsaklıkla başladığını ve aynı zamanda da hayatta aşktan daha önemli şeyler olduğunu öğrendim. Mesela insan olmak…
(Tanıtım Bülteninden)

19 Mart 2017

Bülbül


Bir Kadının Ruhunun Manzarası  Savaştaki Bir Dünya Kadar Hızlı Değişebilir.

II. Dünya Savaşı döneminde Fransa’da yaşayan iki kız kardeş, annelerini küçük yaşta yitirmiş ve babaları tarafından terk edilmiştir. Viann henüz çocukken âşık olduğu Antoine’la evlenip acı tatlı bir hayat kurmayı başarırken isyankâr Isabelle gittiği bütün okullardan ya atılmış ya da kaçmıştır. Savaş alevlenmeye başlayınca Viann’in kocası cepheye çağrılır. Yine okuldan atılan Isabelle’inse ablasının yanına gitmekten başka çaresi yoktur. Fakat iki kız kardeşin arası savaş yüzünden açılır. Isabelle direnişe katılmanın bir yolunu bularak sayısız hayat kurtaracak ve imkânsız bir aşka tutulacaktır. Yolunu gözlediği veya sonsuza dek veda ettiği sevdikleri için bahçesindeki kurumuş elma ağacına birer kurdele bağlayan Viann ise çok sevdiği kocasının yokluğunda, yabancı erkeklerin işgal ettiği bir şehirde zulme, açlığa ve korkuya göğüs gerecektir.

Bazı kadınlar doğuştan cesurdur; doğru olan için savaşmak, hayat kurtarmak ve gidişatı değiştirmek uğruna kendi canlarını tehlikeye atarlar. Isabelle bu kadınlardandı… Ama bazı kadınlar da sabır ve fedakârlıklarıyla direnir, sevdiklerini koruyup kollar ve hayatı onlar için yeniden inşa eder. İşte, Viann’in hikâyesi de tam olarak böyleydi…

“İki kadının Fransız Direnişi’ne verdiği destek, aşkları, kayıpları ve zaferleri… Bülbül’ü elimden bırakamadım.”
-Suzanne Droppert-

“Bülbül’ün edebiyat dünyasındaki etkisi bir fırtınadan farksız olacak.”
-Booklist-

“Gözlerinizde yaş kalmayana kadar sayfaları çevirmeye devam edeceksiniz.”
-Daily Mail-

“Kitabı aldım, okudum, çok sevdim ve önce karıma, sonra da kız kardeşime verdim. Fakat kitabın yanında bir kutu mendil hediye etmeyi unutmuşsunuz.”
-Tom Vail-

“Her satırına hayran oldum!”
-Barbara Kelly-

“Bülbül gerçekten nefes kesiciydi! Bu kitabı okuyun. Zor zamanlarda doğru olanı yaptıklarına inanan iki genç ve cesur kız kardeşin hikâyesi sizi sürekli şaşırtacak.”
-Dr. Miriam Klein Kassenoff-

“Kardeş sevgisi, dostluk ve kayıplar üzerine etkileyici bir roman. Okurken çok gözyaşı dökeceksiniz…”
-Look-

“Bülbül aile arasında bir kırgınlıkla başlıyor ve Nazilere direnmek için hayatlarını tehlikeye atan sıradan kadınların cesareti ve kahramanlığıyla savaşın korkunç atmosferinde müthiş bir sona doğru ilerliyor. Bir hikâyeden duygusal olarak bu kadar etkilenmeyeli uzun zaman olmuştu.”
-Marilyn MacIvor-

“Daha ilk sayfasından itibaren özümsenip sindirilmeyi, hissedilmeyi ve sevgiyle paylaşılmayı hak eden bir roman. İki kız kardeş arasındaki bağ son derece dürüst ve insanın içini sızlatıyor. Büyüleyici ve bir o kadar da hüzünlü…”
-Cherise Bailey-

“Bülbül’ü bitirdikten sonra gözyaşlarımın dinmesi birkaç saatimi aldı. Gerçekten kusursuzdu.”
-Jody Robinson-

“Gözlerim dolduğu için okuyamadığımdan kitabı en az üç kez elimden bırakmak zorunda kaldım ve bitirince de birazcık hıçkırıklara boğulmuş olabilirim. Tam anlamıyla olağanüstü bir hikâye!”
-Kristin Pidgeon-