28 Mayıs 2013

İnci ve İstiridye


"Gece yatarken rüya kapını açık bırak, geleceğim" derdi. Ben de öyle yapıyordum ama ne yazık ki bilinçaltım rüyada bile buluşmamıza izin vermiyordu. Tam buluşacakken o fırtına sesi kulaklarımı çınlatıyor ve onu kollarımdan çekip alıyordu. Zaman her şeyin ilacıdır derler ya, aslında yok öyle bir şey. Sevdiği birini kaybettiğinde insanın gönlünde kırk mum yanarmış, sonra her gün bir mum sönermiş.

Otuz dokuz tanesi sönünce, kırkıncının da sönmesini beklermiş insan ama o kırkıncı mum bir ömür yanarmış. Zaman geçtikçe acının gerçekliğini fark ettim. İnsanlar, "Artık toparlanmalısın, hayata kaldığın yerden devam etmelisin" diyorlardı ama kaldığım yer onun kollarıydı. Benim için devamı yoktu. Yine ara sıra onu rüyamda görüyorum ama artık yüzünü seçemiyorum. Gittikçe bulanıklaşıyor. Sanırım bu bir işaret. Önemli olan işareti nasıl yorumlayacağım. Bu, "Unut ve yoluna devam et" mi demek yoksa "Artık yanıma gel aşkım" mı demek?

26 Mayıs 2013

Kırk 7


40lı yaşlardaki kadınlar... Baş döndürücü, baştan çıkarıcı, baştan çıkarılıcı... Ama vaatkâr, davetkâr!

"Ve Allah kadını yarattı." 1960lı yıllardı. Allah kadını, BrigitteBardotun bedeninde yaratmıştı. Yaratılan kadın 20li yaşlarındaydı. Aradan 50 yıl geçti. Ve kadın yeniden yaratıldı. Bu defa 40lı yaşlarındaydı. Yirmi birinci yüzyılın ilk büyük keşfi 40 yaş kadını oldu. Ama keşfedilen şey, bir kadının hayatındaki en önemli 10 yıl değildi. Otuzlu yıllarla başlayıp, 50li yılların sonuna kadar devam eden 30 yıllık bir süreydi keşfedilen. Ve bu kadını, kadın yarattı. Birincisi naifti. Farkında değildi. Erkeğe amadeydi. İkincisi bilinçli. Farkında ve erkek ona amade. Juliette Binoche 40lı yaşlarında yaşadığı hayatı anlatırken şunu söylüyor: "Bu bir çölü baştan sona geçmek gibi bir şey. Önemli olan, kendi kendini yargılamamak ve suçluluk duygusundan arınmaktır." Ve devam ediyor: "En uçtakini yaşamaya hazır değilsen, insani bir şeyle irtibat kurmaya hazır değilsin demektir." Bu yüzyıl bir baştan çıkarma ve çıkarılma yüzyılı. Şımartma ve şımartılma yüzyılı. Baştan çıkarmaya ve çıkarılmaya ihtiyacımız var. Kendimizi keşfetmek, sınırlarımızın farkına varmak... Ve yaşamak. Üzerine gitmekten sakınmayan, adını koymaktan korkmayan, günah işlemekten çekinmeyen kışkırtıcı bir kitap... Yargılama ve suçluluk duygusuna savaş açmış bir kitap!

25 Mayıs 2013

Sıkıldım...


Offf, çok sıkıldım! Annem, geçen hafta Perşembe günü İstanbul'a döndü! Ardından üç günlük tatili fırsat bilip ben de İstanbul'a gittim, Pazartesi akşamı Uzunköprü'ye döndüm. Okul varken insan bir şekilde  idare ediyor da hafta sonu yalnızlık hiç çekilmiyor! Neyse ki tek tesellim Pazartesi günü annemin gelecek olması! Ve yine neyse ki önümüzdeki hafta sonu yalnız kalmayacak oluşum!



24 Mayıs 2013

Semizotlu Yeşil Mercimek Salatası


Sevgili dostlarım, nihayet yeniden yeni bir tarifle biraradayız! Yeni bir tarif diye belirtiyorum çünkü Mayıs ayı Lezzet dergisinde gördük, annem uyguladı! Arkadaşlarım gelecek diye yaptık, tadını hepimiz çok beğendik!
Tarife geçelim mi?

Malzemeler (6 kişilik)
1 demet semizotu
1 su bardağı yeşil mercimek
200 gr keçi peyniri
2 havuç
1 kuru soğan (kırmızı da olabilir)
1 yemek kaşığı zeytinyağı

Sosu İçin
1 yemek kaşığı balzamik sirke (nar ekşisi de kullanılabilir)
1 yemek kaşığı limon suyu
1/2 çay bardağı zeytinyağı
Tuz, karabiber

Yapılışı:
 Yeşil mercimekleri dişe gelecek kıvamda haşlayın ve suyunu süzün. Salata kasesine iri doğradığınız semizotunu, yeşil mercimeği, halka şeklinde doğradığınız soğanı ekleyip harmanlayın. Tavaya 1 yemek kaşığı zeytinyağını döküp ısıtın. Üzerine kibrit çöpü biçiminde doğradığınız havucu ekleyip az yumuşayıncaya kadar soteleyin. Ufaladığınız peyniri ve havucu salatanın üzerine serpin. Sos için gerekli olan malzemeleri derin bir kaseye alıp çatal ile çırpın. Salatanın üzerine gezdirip servis yapın.

















Her Güne Bir Yemek


Her Güne Bir Masal, Her Güne Bir Oyun ve Her Güne Bir Ninniden sonra şimdi de Her Güne Bir Yemek kitabı geliyor. Tijen İnaltongun hazırladığı bu kitap, 29 Şubat da unutulmamak şartıyla her gün için bir yemekle çıkıyor karşımıza. Bizi yemeklerin büyülü dünyasında gezdirirken ülkelerle, geleneklerle, inançlarla ilgili bilgiler de veriyor, öyküler de anlatıyor dört bir yandan.


Lezzete Merhaba


Filiz Akından lezzet paylaşınca güzel diyenlere sihirli tarifler...

Yemek yapmanın yaratıcılık ve zevk sahibi olmayı gerektiren bir alan olduğunu kırk yaşında anladım ve bu bende sanatın başka bir koluyla ilgileniyormuşum gibi bir his uyandırdı. Ayrıca hepimiz misafirlerimize en lezzetlisini sunmak, en lezzetlisini beğendirmek, sonuç olumlu olursa bundan bir sanatçı gibi keyif almak peşinde değil miyiz? Yemek kitabı alırken de yemeklerin görünümüne ve yapılışına bakıp en baştan çıkarıcı olanda karar kılmıyor muyuz? Dilerim hayal kurmanıza sebep olacak kadar şaşırtıcı tarifler yazmışımdır. Destekleyen, ilham veren herkese teşekkürler...







Dönüş


Gerçekler acıdır; acıtır, incitir...

Tam da hayatının yoluna girdiğini sandığı günlerde, önce annesinden gelen bir haber, ardından eski bir şapka kutusunda bulduğu mektuplar...

Deryanın, iki yıldır sümenaltı edilen gerçekleri bir tokat gibi öğrenmesi, onu dünyanın bir megakentinden ötekine savuracak, kaderi onu sarı bir sonbahar günü, açılıp açılmayacağını bile bilemediği bir demir kapının önüne kadar taşıyacaktır.

Genç kız, acaba gizem dolu bu perdenin ardına geçebilecek midir?

Öğreneceklerini kabul edebilecek, kabul etse bile sindirebilecek midir?

O kapı açılırsa elbette...

Dönüş, aldatmanın, aldatılmanın, affetmenin, acıtan gerçeklerin romanı.