23 Mayıs 2011

Çocuklar


Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.

Halil Cibran



Bugün, abone olduğum "Popüler Psikiyatri" dergisinde bu şiiri okuyunca blogumda sizlerle paylaşmaya karar verdim!
Yeniden buluşuncaya dek sevgiyle kalın!

22 Mayıs 2011

Dönüş ve Yuvaya Özlem


Yuvadan çıkarken daha özlem duymaya başladım. Annneme, yuvaya, doğup büyüdüğüm şehrime, İstanbul'uma! Şimdiden İstanbul'a döneceğim zamanı iple çekiyorum!
Okuldan çıkınca evime döndüğüm için seviniyorum. Ama yuvadan, şehrimden yeniden koptuğumda evimi yadırgıyorum! Sanki bana ait değilmiş gibi geliyor! Bir ay sonra yine yuvamda, şehrimde olacağım. Mr çektireceğim. Doktor ziyaretlerim var. Sonra İpsala'ya dönüş, burada iki gün kaldıktan sonra yine yuvaya döneceğim hayırlısıyla! İnsan, kendi yurdunda bile gurbeti yaşıyor! Dilerim bir gün yuvaya kalıcı olarak dönüş yapabilirim! Allah, daha büyük özlemler yaşatmasın bana!


Özledim Anne
Gurbetin ışıkları gönlümü aydınlatmıyor anne
Toprağı buram buram mis gibi kokmuyor anne
Gurbetin hiçbir nimeti beni mutlu etmiyor anne
Gözlerimin önünden yurdumun hiçbir şeyi gitmiyor anne

Duygularım kördüğüm olmuş gözyaşım gelmiyor anne
Şakır şakır konuşan dilim şimdi konuşmuyor anne
Ne geceler ne de gündüzler geçmiyor durmuş sanki anne
Sevdiklerim aklıma geliyor adlarını söyleyemiyorum anne

Nereden çıktı gurbette yaşamak bilemiyorum anne
Ölüme yavaş yavaş gidiyorum sanki anne
İnsanlar somurtmuş telaşlı hep izdiham içinde anne
Ne olacak benim bu halim şaşırdım kaldım anne

Gurbetin albenisi güzel ama içimi güldürmüyor anne
Buranın rüzgarları bir hoş esmiyor serinletmiyor anne
İnsanların bakışları ürkütüyor beni küstürüyor anne
Ne yersem yiyeyim lezzet alamıyorum anne

Adım çıktı zengine mutlu fakirliğimi arıyorum anne
Helal kazanılmış lokmaları arar oldum anne
Bu genç yaşımda kamburlaştı belim yüzüm asık anne
Manevi zenginliğimi kaybedeceğime üzülüyorum anne

Yapmacık hareketler kendine iyi bak cümlesi bana yavan geliyor anne
Dostça kucaklaşmayı kucaklaşırkende samimiyeti özledim anne
İçi boş olan görüşelim tamam mı cümlesini sevmiyorum anne
Erkekçe el sıkışmayı sevdiğini asla yarı yolda koymamayı özledim anne

Güneşte ısınmış su ile yıkanmayı özledim anne
Komşuların dayanışmasını birbirlerine yemek göndermesini özledim anne
Herkesin kendi kapısının önünü yıkayıp temizlemesini özledim anne
İnce uzun sokakların güzelliğini özledim anne

Bu hayata alışamadım soluğum kesildi takatim tükendi anne
Yarını karanlık geleceği meçhullerden oldum anne
Kavuşmak için eski günlerimdeki mutluluğuma hep dua ediyorum anne
Başka annelerin şefkati beni tatmin etmiyor yorgunluğumu gidermiyor anne

İbrahim Halil Demir

19 Mayıs 2011

Yuvaya Dönüş



Bu sabah,annem,Misi ve ben yola çıktık. İstanbul'uma, yuvamıza döndük! Ben, günlerdir bunun hayaliyle yanıp tutuşuyordum! Evimize kavuştuk! Çok şükür!
Yolda bol bol uyudum. Biraz da kitap okudum! Enfes bir kitap! Can Dündar'ın masal tadında Yüzyılın Aşkları! Her eve lazım bir kitap! Tadı damağınızda kalacak, emin olun!


Bu gelişimde sinamaya da gitmeyi düşünüyorum, filmin adı bugün gösterime giren Türkan!
Türkan Saylan'ın yaşamından kesitler sunuyor! Bu güzel insan,zorlukları aşıyor, sevgisiyle,yaptıklarıyla, yardımlarıyla yüceliyor, eşsizleşiyor! O,içimizde yaşıyor! Mutlaka gidip görülmeli, izlenmeli! Türkan Saylan'a saygı duruşunda bulunulmalı!
Sevgiyle kalın!

21 Nisan 2011

23 NİSAN


23 Nisan'da İstanbul'da olacağım! Bu nedenle şimdiden kutlamaya karar verdim. Ne de olsa deliye her gün bayram! Şaka bir yana, biz, okulumuzda yarın kutlama yapacağız! Atatürk, çok çok güzel bir iş yapmış, bu günü, çocuklara armağan etmiş! Üstelik te dünyada bir tek lider,çok önemli bir günü çocuk bayramı ilan etmiş, kutlanmasını sağlamış! Başka söze gerek var mı? Yok, ne haddime!

Dünya Çocuk Bayramı


Kiminin saçı siyah,
Kiminin saçı sarı…
Ankara’da buluştu,
Dünyanın çocukları.

Her Yirmi Üç Nisan’da
Tekrarlanır bu olay.
Buluşma nedenini,
Açıklamak çok kolay.

Bu kocaman dünyada
Ülke sayısı çoktur.
Oysa ki hiç birinin
Çocuk Bayramı yoktur.

Dünyanın çocukları
Yurdumuza koşuyor,
Her Yirmi Üç Nisan’da
Cıvıldaşıp coşuyor.

Türkiye konuklarla,
Kalpler sevgiyle dolsun.
Dünya Çocuk Bayramı
Herkese mutlu olsun!

Altan Özyürek

* 19 Mayıs'ta, Türkan Saylan'ın hayatını anlatan "Türkan" adlı film gösterime girecekmiş!
Bugün öğrendim, şimdiden paylaşmak istedim! "Türkan" ile buluşacağım zamanı iple çekiyorum!

** Bu resmi çok sevdim,içime sinerek yayımlıyorum!

Annemle Paylaşılan Keyif


Anneciğim gitti. Önümüzdeki hafta Cuma günü hayırlısıyla yeniden gelecek.
Annem, gitmeden önce bana en sevdiklerimi, özlediklerimi yaptı, birlikte afiyetle yedik. Ve sevdiklerimi bana bırakarak gitti.
Uzun zamandır humus ta humus diye sayıklıyordum.
Tarifi veriyorum!

Humus


Yapılışı:


1 su bardağı nohutu haşlayın. Suyunu bir kenara alın. Nohutu püre haline getirip içine 2 yemek kaşığı haşlama suyu,3 diş sarımsak,1/2 çay bardağı tahin, 1 limonun suyu,1 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 çay kaşığı tuz ve pul biber ekleyin.
Maydanozla süsleyerek servis yapın.



Şimdilik benden bu kadar! Yeniden görüşünceye dek dostça kalın!

10 Nisan 2011

Miniş Pizzalar


Merhaba,çok uzunca bir süredir tarif yayımlamadığımın farkındayım. İnsan, tek başına iken yemek yapmayı da, yemeyi de çok sevmiyor. İştahı kaçıyor. Tek başımayken genellikle pratik yemekler hazırlıyorum kendime.
Annem geldiğinde ise çok değişik lezzetleri bu aralar pek yapmadığımız için yayımlamak içimden gelmiyor.
Bu nedenle arşivden bir tarife yer veriyorum. Ben de, tek başımayken sultanlar gibi yaşayacağımı,keyifle yemek hazırlayacağımı, iştahla yiyeceğimi sanırdım. Yanılmışım! İnsan, kendine ait evi olunca olacağını zannediyor sonra da yaşananların farklı olduğunu görüp boyunun ölçüsünü alıyor!
İlk fırsatta yeni tarife yer vermek dileğiyle!

Pide Çeşitlemesi- Miniş Pizzalar

Malzemeler:


2 yumurta

1 su bardağı su-süt karışımı (ılık)

1 çay bardağı sıvıyağ

½ çay bardağı toz şeker

Tuz

2 çorba kaşığı yaş maya (ben 1 tatlı kaşığı kadar kuru maya kullandım)
Aldığı kadar un

İçi ve Üstü İçin

200gr dil veya beyaz peynir (ben taze kaşar kullandım)

Sosis

Domates

Maydanoz

Zeytin

Mantar, vs.

Yapılışı:


Unu eleyin, ortasını havuz gibi açın. Ilık sütte mayayı ve şekeri eriterek 10 dk. bekletip unu ortasına dökün. Sıvıyağ, yumurta ve tuz koyup ele yapışmayan bir hamur yapın. Hamurdan yumurta büyüklüğünde parçalar kopartın. İster yuvarlak ister uzun pideler yapın. Yuvarlak pide yaparken hamuru avcunuzda yuvarlayıp top şekli verin, tepsiye koyun. Baş ve işaret parmağınızı birleştirip tam ortasına bastırın ve istediğiniz iç malzemeyi koyun.

Uzun pide açılırken hamuru elinizde poğaça yapar gibi açın. İç koyup iki ucunu karşılıklı olarak sıkıp kenarlarını kaldırın. Tepsiye dizin. Kenarlarına yumurta sarısı sürüp önceden ısıtılmış 180 C fırında hiç bekletmeden pişirin.

Not: Bekletirsek hamur kabarıp pidelerin büyüyeceği belirtiliyor. Hiç bekletmeyip pişirince puf puf oluyor zaten.

İlk fırsatta yeniden görüşmek üzere dostça kalın!