27 Ekim 2010

Yağmurlu Kitaplı Bir Gün


Yağmurlu, sakin, kitap okunası bir gün. Çocuklarım çok az! Sınıf sakin! Planlarımı da hazırlayabildim, etkinliklerimi de yapabildim. Yazı da yazabiliyorum. Çocuklarıma, bilgisayarımdan film bile seyrettirdim.
Kazan dairesinde bir sorun çıktı. Su, lavabo kullanımı sorun yaratacağı için öğleden sonra çocuklar çağrılmadı.
Yarın da zaten yarım gün! Sonra hayırlısıyla Misiciğimi alacağım ve ver elini istanbul!
Şimdi çayımızı yudumlayalım. Ve kitabımızı da elimize alalım. Mümkünse battaniyemize sarınalım. Hele bir de kedimiz, köpeğimiz varsa değmeyin keyfimize!
Nevzat Tarhan' ın kitabını 15 gün kadar önce İstanbul'dan aldım.Farkına varmadan yaptığımız hataları keşfedip daha doyumlu bir hayat yaşamak mümkün.
Kişisel gelişim kitapları çok güzeldir. Vaat ettikleri de fazladır. Beklentiyi yüksk tutar. Siz, yükselttiğiniz çıtaya uygun davranamazsanız yıkımı da büyük olur!
Kendinizi gerçekçi değerlere göre yargılamış olmamış olursunuz.
İşte burada uzman doktorların yazdığı gerçekçi kitaplar imdada yetişir. Bize rehberlik eder.
En güzel yolculuk insanın kendi içine yaptığı yolculuktur. Hepimize kendiyle barışık günler diliyorum. Dilerim bir gün bu dünyada herkes kendisiyle barışık olur. O zaman çatışmalar da çıkmaz. Ütopya güzeldi ama değil mi?
İpsala, bugün çok soğuk ve yağmurlu. Fırtınalı!
Benim çocuklarım yeniden film izlemek istiyorlar! Şimdilik hoşçakalın!

23 Ekim 2010

YALANCI BAHAR


Arkadaşım Burcu ve kardeşi Burak babalarını kaybettiler. Geçtiğimiz Çarşamba akşamı arkadaşımın babasını kaybettik.
Yazın bir ara çok zayıflamış, halsiz düşmüştü. Sonra toparlamıştı. Yürüyebiliyor, konuşabiliyordu. Zor da olsa yemek yiyebiliyordu. İyileşiyor zannettik, sevindik.
Geçici iyileşmeymiş. Kandırmaca iyileşme. Yalancı bahar çabucak sona erdi.
İki üç ay içersinde kanser, tüm vücuduna yayılmış, beyin dışında bütün organlar iflas etmiş.
Yoğun bakımdı, makineye bağlanmaktı,yoğun bakımdan çıkarılmaktı derken hızla son yolculuğa çıkma zamanı geldi. Yoğun bakımdan çıkarılışının ertesi akşamı Hulki Bey'i kaybettik.
Ne kadar acımasız, insanları kandıran bir iyileşme gösteren sonra eriten bir hastalıksın sen kanser! Sen,hastayı göz göre göre eritirken yakınındakiler çaresizlikle, üzüntüyle her gün ölüyorlar!
Yalancısın kanser!
Allah,rahmet eylesin. Burcu ve Burak'a da sabır versin!

10 Ekim 2010

Yaşam Ölüm ve Karmaşa


Bu yıl, okulda çok karmaşa yaşandı. Ben, yarım gün çalışırken mesaim tam gün oldu.
Sabah sekiz, akşam beş.
Ayrıca özel yaşantımda çalkantılar yaşadım,yaşamaktayım da. Yalnızım, yapayalnız. İçimde kocaman bir boşluk var, kırgınım. Ama kırgınlık bana özgü değil, ben kırılamam. Kırılsam da her şeyin bir bedeli vardır. O bedel de kırgınlık ve de yalnızlıktır ki bu da bana müstahaktır. Yeter ki isteklerinle kızgınlık uyandırma. İsteklerine ulaşmak için çaba harcama. Hatalar bilinse de fayda etmez. Ama hiç bir hata tek taraflı değildir. Mutlaka iki tarafın da suçu vardır.Ama bir kişi günah keçisi ilan edilir. Cezalandırılır, manevi yönden yoksun bırakılır.
Hiç kimsenin yargı tanrılarına gereksinimi yok.Herkes sadece anlaşılmak ister.
Ben, buradan yalnızlığı sevene bol bol huzur diliyorum. Kimilerine yalnızlık bir ceza kimilerine de ödül gibi gelir. Kimi zaman hepimizin yalnız kalmaya gereksinimi vardır, o başka!
Bu arada çok sevdiğim arkadaşımın babası hasta. Kanser. Dün, hastaneye kaldırılmış, burnundan beslenmesi için hortum takmışlar. Yataktan kalkamıyor. Ve bugün bilincini yitirmiş.Arkadaşımla konuşmaya çalıştım,ne diyeceğimi bilemeyerek. Ne söylesen yanlıştır sanki. Batacaktır istemeden.
Son yolculuğu bilerek teselli etmeyi nasıl başarabilir ki insan, arkadaşının yüreği kan ağlarken. Allah, şimdiden sabır versin!
Uzunca bir süredir blogu boşlamışım,içimden yazı yazmak gelmiyor. Ben de hem yaşadıklarımı paylaşmak hem de yazma işini daha fazla ihmal etmek istemedim.
Benden şimdilik bu kadar!

18 Eylül 2010

ANNEMİN ENFES DOLMASI


Selammm, yine uzunca bir süredir tarif yayımlamıyorum değil mi? Yine şeytanın bacağını kırmaya karar verdim ve annişimin enfess görünümlü biber dolmasını yayımlamaya karar verdim.
Bu arada ben, İpsala'dayım. Bu yıl da beş yaş grubunu aldım. Hepsi birbirinden şeker öğrencilerim oldu. Karma bir sınıf, üç, dört yaş ta var yani. Alıştırma haftası geçti, asıl yoğunluk Pazartesi günü başlayacak. Hadi hayırlısı! Ben, zaman zaman minişlerle yaptıklarımızı burada paylaşacağım sizlerle.



Şimdi dolma tarifimize geçelim mi?

Malzemeler:

8-10 tane iri dolmalık biber

3 orta boy soğan

1 yemek kaşığı kuşüzümü

1 su bardağı pirinç

½ su bardağı zeytinyağı

2 su bardağı su

4-5 dal maydanoz

4-5 dal dereotu

4-5 dal nane

Yenibahar,Karabiber,Şeker,Tuz

Yapılışı:

Biberlerin sapları çıkarılır. Zeytinyağı kızdırılır. Üzerine ince kıyılmış soğanları ilave edilir, kahverengileşinceye kadar kavurmaya devam edilir.

Pirinç, 1,5 su bardağı su, kuşüzümü, şeker, tuz, karabiber ve yenibaharı ekleyip, suyunu çekene kadar pişirilir.

Maydanoz, dereotu ve naneyi ince kıyılır, iç malzemesine eklenir, iyice karıştırılır. Ilınan harç biberlere doldurulur. Domatesi iri iri doğrayarak biberlere kapak yapılır. Üzerine yarım su bardağı su eklenir, biberler pişene kadar pişirilir.



Not: Biz, malzemeyi iki kat arttırdık.



Anasına bak kızını al!

Yeniden buluşuncaya dek sevgiyle kalın!

9 Eylül 2010

Türkan Saylan

O, sağlık ve eğitim alanında lider oldu! Onun kadar idealist, sevecen, hümanist, görev aşkı olan insanlar maalesef çok değil bu yeryüzünde! Çoğu insan işini sevmez, kanıksar, ne kadar köfte o kadar ekmek zihniyetine sahip olarak iş görürken Türkan Saylan gibi insanların varlığı mucize gibi gelir bize! Onun mücadeleciliği, başardıkları bizlere ilham vermeli. Güç vermeli!
Bir Türk vatandaşı olarak onun giderken ardında bıraktığı değerlere sahip çıkmalıyız.
Bu bizim görevimiz!

Not: Bayram, kitap okumak için çok iyi bir fırsat sunuyor! Bizim gibi bu günleri az da olsa tatil olarak değerlendirebilenlere elbette!

Sevgiyle, dostça kalın!

8 Eylül 2010

Mutlu Bir Bayram Dileğiyle

Sevgili Dostlarım, tüm sevdiklerinizle birlikte sağlıkla, mutlulukla, keyifle neşeyle nice bayramlar geçirmeniz dileğiyle!

2 Eylül 2010

Annemin Böğürtlen Reçeli


Uzunca bir süredir blogumu boşladığımın farkındayım. Tatildeydim de üstelik. Geçerli bir mazeretim de yok gibi.
Ben de anneciğimin enfes böğürtlen reçeli ile telafi yoluna gitmeye karar verdim.Kötü de etmedim sanırım! Ne dersiniz?
Annişim, benim canım ne reçeli istese yapar! Çok ta güzel olur! Eline, yüreğine sağlık annişim!



Malzeme:

1 kilo böğürtlen

750 gram toz şeker

2-3 damla limon suyu

Not: Biz, bu ölçüyü yarıya indirdik.

Yapılışı:
1-Böğürtlenler, bol suyla yıkanıp suyu süzülünceye kadar süzgeçte bekletilir.

2- Süzme işleminden sonra bir tencereye koyup üzerine şekeri ilave edilir. Bir gece bu şekilde bekletilir.

3- Ertesi gün kısık ateşte karıştırmadan pişirilir. Üzeri köpüklendikçe tahta kaşıkla köpükleri alınır.

4- Ateşten indirildikten sonra iki üç damla limon suyu eklenir. Ilınıncaya kadar bekletilip, ılık halde kavanozlara koyun.

Afiyet Olsun!


En kısa zamanda yeniden görüşmek dileğiyle! Kocaman sevgiler!